Şöhret basamaklarını siyatikleri yüzünden çıkamayan grup: Daniska

Daniska grubu, birbirinden özel sanatçılarla yaptıkları düetlerle dinleyicilerine ve takipçilerine her gün yenilerini ekliyor. 'Keşke Meyhanesi'nde bizleri masalarına konuk eden grup ile konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

Birkaç aydır, ekranlarımızda olsa da aslında evlerimizin en güzel köşesinde çok güzel bir sofra kuruluyor, başında çok güzel şarkılar söyleniyor, izleyen herkesi imrendiren bir dost muhabbeti dönüyor etrafında. Eylem Atmaca masanın başında o güzel sesiyle bir şarkıya eşlik ediyor: "Şimdi keşke meyhanesinde / İnce bir sofra kurarız / Kadehin dudağa değdiği yerde / Geçmiş günleri ararız”. Ardından yeni şarkılarda duymayı çok özlediğimiz Yaşar “Hani ömrümdün, yıldızlar gözlerinde / Bir yanıp bir sönerdi. Peki ya şimdi?” diye nida ediyor. Sonra nasılsa bir halı sahanın ortasında kurulan sofraya Hüseyin Turan iştirak edip, “İste şu canı viran edeyim / Âlemin gizini ayan edeyim” deyiveriyor. Bizler izleyip mest olmuş “Ah orada olsaydım” derken bu kez Hüsnü Arkan’ın nefesinden “Sen geldin ya her şarkı nihayet makamı / Şimdi gel de aşka inanma”yı duyuyor, hasretlere hasret, sevdalara sevda ekliyoruz.

Her masanın arkasında bir yazı: Keşke Meyhanesi. Biz ekran başında o muhabbete imrenenlerin içinden bir daha geçiyor tabii: “keşke…”.

Malum masanın ev sahibi, Daniska grubu. Gökhan Tümkaya, Evren Arkman, Deniz Bayrak ve Efe Demiryoğuran’dan oluşan grup, 2019’da tamamı kendi şarkılarından ve düzenlemelerinden oluşan ‘Mış Gibi’ albümünü yayınlamıştı. O dönem grupta Hüseyin Çebişci de yer alıyordu. Çok özel şarkıların, müzikle derinlemesine hemhal olmayanların bile anlayacağı bir müzikal kalite ile sunulduğu bu albüm, grup tam da gidenlerin asla unutmayacağı lansman konserini yapmışken “patlayan” pandemi koşullarının ve karanlık gündemin arasında çok duyurulamadı. Albümdeki birbirinden özel şarkılar, belirli bir müzik dinleyicisinin kulaktan kulağa fısıldamasıyla insanlar tarafından keşfedilmeye başlandı.

Bir süre sonra ise bu kez ilk albümün tarzının biraz dışında şarkılarla, yukarıda sözünü ettiğim ‘Keşke Meyhanesi’ ile çıktılar karşımıza. Şarkılar bu kez “meyhane şarkısı” havasındaydı gerçekten de. Tekli olarak yayınlanan, alaturka motiflerle, alaturka enstrümanlarla icra edilen bu şarkılar, bir önceki albümde de şarkıların çoğunu yazmış olan Gökhan Tümkaya imzasını taşıyor. Gruba her şarkıda sesiyle, tavrıyla gönüllere taht kurmuş bir sanatçı eşlik ediyor. ‘Mış Gibi’nin aksine ‘Keşke Meyhanesi’nde şarkılar yayınlanır yayınlanmaz büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Bunda grubun kendine has sosyal medya kullanma tarzının da büyük rolü var tabii.

Daniska, sözü oradan oraya alengirli yollarla getirmiyor, yekten “Şöhret olmak istiyoruz!” diyor. Hepsi 40’lı yaşlarında birer kız babası olan grup üyelerinin yakışıklılıklarıyla, aslında ellerinde büyük bir koz olarak dursa da seksapaliteleriyle; enteresan, farklı, merak uyandıran bir imajla gündeme gelmek gibi bir dertleri yok. Her anlamda ciddi, çoğu dinleyicinin gözyaşlarına davet çıkaran şarkılar yazıyorlar, ancak bu şarkıları pek de “ciddi” olmayan bir yolla sunuyorlar sosyal medya üzerinden. Birlikte şarkı söylemek istedikleri sanatçılara sosyal medyadan açıkça çağrıda bulunuyor, hatta sanatçı biraz nazlanırsa kendi mahallelilerini defansa çağırıyorlar. Eğer bugüne kadar denk gelmediyseniz bu söyleşiyi okuduktan sonra grubun sosyal medya hesaplarını takip etmeyi unutmayın.

Daniska ile yakın zamanda yayınladıkları ‘Şimdi Gel de Aşka İnanma’nın ve başlayan konserlerinin ilkinin ardından konuştuk. Gökhan Tümkaya, tüm grup adına sorularımızı yanıtladı.

Müzikle yakından ilgilenenler sizi iyi tanıyor aslında. Stüdyocu, aranjör, enstrümanist, tonmayster olarak yıllardır sektörün içindesiniz. Sizlerle Daniska ile tanışanlara ‘Daniska’nın hikâyesini anlatabilir misiniz? Ne oldu da 40 yaşınızdan sonra, üstelik işiniz gücünüz başınızdan aşkınken böyle bir maceraya atıldınız?

Burada soruları, bizi çok iyi tanıyan müzisyen dostumuz Mahmut Çınar soruyor, bu sebeple yalan söylememeye özen göstereceğiz.

Şöyle düşündük aslında; bizim derhal şöhret olmamız lazım!

Neden mi? Bu yaştan sonra sarışın, mavi gözlü, böyle fit sikspekli, uzun boylu hatta genç görünebilmemizin tek yolu şöhret olmak. Kolay yoldan şöhret olmanın yolu da müzik yapmak. Bu yüzden kurduk Daniska’yı. Bu arada şeyi de öğrendik tabii; müzik yaparak şöhret olmak hiç de kolay değilmiş (gülüyor).

Şaka bir yana bizim müzik yapmaktaki tek gayemiz sevgiyi büyütmek. Evet efendim; bu kahır çağında ve bu gözyaşı ülkesinde… Müziğin iyileştirici, birleştirici gücüne sığınıyoruz. Sanki insanlar bizim bir şarkımızı, onu söyleyen sesi, içinde geçen bir sözü severse, bizi bile sevebilirlermiş gibi geliyor. O yüzden, Daniska'nın beyhude bir çaba olmadığına inanarak bu maceraya atıldık.

ÜNLÜ OLMAMASIYLA ÜNLÜ GRUP

Kendi şarkılarını yazmak, düzenlemek, muhakkak kalbur üstü bir biçimde çalmak, kaydetmek, video klip çekmek, yayınlamak... Aslında ünlü olmanın zor, belki en zor, zahmetli yolunu seçmişsiniz. E değdi mi bari? Ünlü olabildiniz mi bari? Sokakta durdurup fotoğraf çektirenler olmaya başladı mı?

Her şeyi denedik fakat nafile, ünlü olamıyoruz. Sonuçta Daniska “ünlü olamamasıyla ünlü bir grup” oldu. Hatta bazen görünmez olduğumuzu düşünüyoruz! Sigorta primleri, vergi taksitleri falan olmasa varlığımızı sorgulayacağız yani o derece.

Sizinle yaptığımız bu söyleşi durumu değiştirmezse henüz büyük kalabalıklara ulaşamadık ama dinleyenlerimizle çok mutlu bir ilişkimiz var. Halimizden memnunuz yani. Herkes Daniska dinlesin diye bir derdimiz yok, sadece diğerleriyle birlikte Daniska da dinlensin istiyoruz.

İlk albümünüzü yayınladıktan sonra biraz farklı bir iş yaptınız ‘Keşke Meyhanesi’ ile. Bu proje -insanların masalarda buluşamadığı- pandemi koşullarında mı oluştu? Neden, nasıl giriştiniz böyle bir işe?

Evet pandemi koşullarında oluştu ‘Keşke Meyhanesi’. Zaten çok yalnızdık, aniden yapayalnız kaldık. Hayatlarımızı azalttık ama bazı şeyleri de çok özler olduk. Neleri mi özledik? Doksanlı yılları mesela, dost sohbetlerini, Zeki’yi, Neşet’i, Müzeyyen’i, Yeşilçam’ın tüm dünya güzellerini, çilingir sofralarını, sarılmayı, dokunmayı...

‘Keşke Meyhanesi’ ile hayatımıza güzellikler katan, tüm hayran olunasılara bir saygı duruşunda bulunmak istedik. Çilingir sofralarında dinlenen şarkılara yenilerini eklemek, beceremesek bile o canım şarkıları hatırlatmak istedik. Artık aramızda olmayan zarif insanlara, hala beraberiz demek istedik. Kötü mü ettik?

'NEŞEYİ KARİZMATİK OLMAYA TERCİH EDİYORUZ'

Gayet iyi etmişsiniz. Yaptıklarınızı paylaşma biçiminiz de çok konuşuluyor. Sosyal medyada kendinize özgü, komik bir tarzınız var. Oysa epeyce "ciddi" bir müzik yapıyorsunuz. Sosyal medya imajınızın yaptığınız müziğin farklı anlaşılması riski doğurduğunu düşünüyor musunuz?

Bizi takip edenler arasında müzik yaptığımızı bilenlerin sayısı oldukça az zaten (gülüyor). Biz müziğin etkili bir iletişim aracı olduğuna inanıyoruz, şarkılarımız kendi dertlerini anlatırmış gibi geliyor.

Bu tarz, bilinçli bir tercih tabii. Müzik dışında mümkün oldukça eğlenceli, umutlu olmaya çalışıyoruz. Hepimizin buna ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Bu kendimizle eğlenme hali mutlaka yaptığımız işin ciddiyetini sekteye uğratıyordur ama biz karizmatik olmayı insanların neşesine tercih edecek bir grup değiliz. İnsanları eğlendirebiliyor, nefes almalarına vesile olabiliyorsak daha ne isteriz...

Birlikte ‘Peki Ya Şimdi’yi söylediğiniz Yaşar'ı Twitter'da "darlayarak" mı ikna ettiniz gerçekten?

“Darlamak” demeyelim de, Yaşar’ın Keşke Meyhanesi’ne konuk olmasını çok istedik diyelim. İşimizi şansa bırakmak istemedik. Tüm imkânlarımızı seferber ettik, ilişkilerimizi kullandık baktık beceremiyoruz “Tivit İçi Kargo”ya başvurduk. Sevgili site sakinleri sayesinde hayalimiz gerçek oldu. Çok da güzel oldu...

‘Mış Gibi’ albümünüzün Kadıköy’deki “efsane” lansman konserinden sonra, belki büyük ölçüde pandemi koşulları gereği konser yapmamıştınız. Şimdi ‘Keşke Meyhanesi’ projesi için konserlere başladınız. İzmir’de Suat Taşer’de çaldınız, bir nevi yuvanız olan Kadıköy Sahne’de bu ayın sonunda merakla beklenen bir konseriniz var. Sonra Ankara… Nasıl konserlerde dinleyicinin tepkisi? Siz kendinizi bu kez birilerinin arkasında çalmadığınız konserlerde nasıl hissediyorsunuz?

Büyük sahnelerde kalabalıklara çalmış tecrübeli müzisyenleriz ama Daniska konseri olunca işler değişiyor. Yersiz bir gülümsemeyi takip eden hızlı kalp atışları, mutlu provalar, tatlı uykusuzluklar, derken midemizde uçuşan kelebekler. Çok heyecanlanıyoruz, bu da hepimiz için sürprizlere gebe bir ortam yaratıyor. Konserimiz bittiğinde yapmak istediğimiz birçok şeyi yapamamış, yerine fazlaca eğlence, neşe koymuş olarak iniyoruz sahneden.

Konserlerimizi, dostlarımızla tekrarı olamayacak bir buluşma olarak görüyoruz, unutulmaz olsun istiyoruz ve öyle olması için çalışıyoruz.

Sahnede bizimle aynı heyecanı paylaşan müzisyen dostlarımız Atakan Teoman ve Mertcan Selçuk’a da sizin aracılığınızla teşekkür ediyor, sevgilerimizi sunuyoruz.

‘Keşke Meyhanesi’nde bizi başka nasıl sürprizler bekliyor? Biraz ipucu?

‘Keşke Meyhanesi’ albümü sona yaklaşıyor. Sizi hangi sürpriz bekliyorsa bizi de aynısı bekliyor. Daha açık bir ifadeyle, hangi şarkı ve şarkıcıyla devam edeceğimiz konusunda hiçbir fikrimiz yok.

Konuyu dinleyicilerimizle tartışmamız gerekecek galiba. Daniska sine-i millete dönüyor yani (gülüyor).

Şöhret basamaklarını biraz çıkalım, bizi reddeden isimleri de açıklayacağız, ortalık karışacak.