'Sokak hayvanları üzerinden sokaklar terörize edilmeye çalışılıyor'
Birgün yazarı Gözde Bedeloğlu sokak hayvanları tartışmasının toplumu kutuplaştırmak ve iktidarın beceriksizliğini gizlemek için özellikle gündemde tutulduğunu yazdı.
DUVAR- Sokak hayvanlarının öldürülmesini de içeren yeni yasa tasarısı tepkiyle karşılanırken, tepki gösterenlere yönelik bir tartışma da sosyal medyada yaygın yer alıyor. Birgün yazarı Gözde Bedeloğlu, tasarıya karşı çıkanların, iktidar medyasında "batıcı, modern ve emperyalizm hayranı" olarak tanımlandığına dikkat çekti, "yeni bir direnişten, sokakların terörize edilme riskinden bahsediliyor. Toplumu gerecek yeni fay hattı bulunmuşa benziyor." diye yazdı. Bedeloğlu'nun yazısının bir bölümü şöyle:
"2005 yılında, Hayvanları Koruma Kanunu ile ilgili İçişleri Bakanlığı’ndan valiliklere bir genelde gönderilmişti. Bakan Abdülkadir Aksu, dünyanın artık toplumsal, ahlaki ve vicdani açıdan tüm hayvanların yaşamlarının güvence altına alınması yolunda önemli mesafeler kat ettiğini ve AKP hükümeti olarak kendilerinin de bu yönde çabaları olduğunu belirtmişti. Aksu, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeye atıfla, ‘bütün hayvanların eşit doğduğu ve eşit hakka sahip olduğu’ temel ilkesi gözetilerek, sahipsiz hayvanların kontrolsüz üremesini önlemek amacıyla kısırlaştırılma yönteminin esas alınacağını söylemişti. Üzerinden 20 yıl geçti. O zaman AKP, kendini muhafazalar demokrat olarak tanımlayan, evrensel haklar bakımından yüzünün Avrupa’ya dönük olduğunu savunan bir partiydi. Bugün ise kanunda toplu itlafın önünü açacak bir değişiklik teklifiyle gündemde. Yasa gereği bu alandaki sorumluluk yerel yönetimlere aitti. Yıllarca AKP tarafında yönetilen belediyelerin gerek ilgisizlik gerek AKP hükümetinin bütçe tercihleri doğrultusunda başarısız olduğu ortada. Eğer konuya ciddiyetle eğilinseydi, Türkiye de, pek çok Avrupa ülkesinin yaptığı gibi kısırlaştırma yöntemi ve sokağa hayvan bırakanlara kesilen caydırıcı cezalarla, soruna kalıcı çözüm getirebilirdi.
∗∗∗
Hal böyleyken, sorun sanki kendi kendine ortaya çıkmış, yürürlükteki yasaya 20 yıl boyunca uyulmamasının sorumluluğu iktidarda değilmiş gibi bir hava estiriliyor. Dahası, evrensel bir hak meselesi günlük siyasetin aracı haline getiriliyor. Bunun sinyallerini iktidar medyası çalışanlarının yorumlarından okumak mümkün. Her canlının eşit yaşam hakkı var, ‘ama’ diye şerh düşülerek, insan hayatı diğerlerinden değerlidir deniyor. Yasaya karşı çıkanlar toplumun ‘elitleri’ olarak etiketleniyor. Akılcı, vicdani, ahlaki yöntemlerle sorunun çözümünden yana olanların ‘batıcı’, ‘modern’ ve ‘emperyalizm hayranı’ olduğu iddia edilerek, aslında toplu itlafa karşı çıkarak bir yaşam tarzının, yani sekülerlik savunusunun peşinde oldukları söyleniyor. Ülkeyi 20 yıldır yöneten iktidarın beceriksizliğini gözden kaçıracağım diye, yaşam hakkı için Türkiye’de başlayabilecek yeni bir direnişten, sokakların terörize edilme riskinden bahsediliyor. Toplumu gerecek yeni fay hattı bulunmuşa benziyor."
(HABER MERKEZİ)