Sokak hayvanlarına şiddet: Yatarı olan hapis cezaları gerekiyor
Sokak hayvanlarına yönelik şiddette cezasızlık öne çıkıyor. Avukat Gülçin Yapıcı, “Cezaların artması, yeni düzenlemelerle bu cezaların yatarı olan hapis cezalarına çevrilmesi gerekiyor” dedi.
Ardıl Batmaz
DUVAR - Hemen hemen her gün sokak hayvanlarına yönelik şiddet haberi medyaya yansıyor. 25 Eylül’de Muğla’da Boris adlı sokak köpeği bıçaklanarak, 11 Ekim’de İzmir’de Şila isimli köpek ise kulübesinde yakılarak katledildi. 18 Ekim’de Manisa’da iki yavru köpek önce şiddete uğradı ardından öldürülerek dere kenarına atıldı.
Bunlar sadece son dönemde basına yansıyan hayvana şiddet vakalarından birkaç tanesi. 5119 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 14'üncü maddesi, bir ev hayvanına veya evcil hayvana işkence eden veya acımasız ve zalimce muamelede bulunan kişinin altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması gerektiğini söylüyor. Ancak şiddetin faili yakalansa dahi çok azı tutuklamayla sonuçlanıyor, çoğu gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılıyor.
‘TUTUKLANAN DA KAMUOYU BASKISIYLA TUTUKLANIYOR’
Hayvanseverler, uzun zamandır hayvana yönelik şiddette cezaların caydırıcı olmadığını, kanunların etkin uygulanmadığını, kamu kurumlarının ve yetkililerinin görevlerini yerine getirmediği yönünde eleştirilerde bulunuyor. Bu eleştirilerle ilgili Hayvanları Koruma Vakfı Başkanı Erman Paçalı ve Eskişehir Hayvanları Koruma Derneği Başkanı avukat Gülçin Yapıcı konuştuk.
Sokakta yaşayan hayvanlara yönelik şiddetin giderek artığını söyleyen Yapıcı, “Hayvanlar artık açlıktan ve susuzluktan ölmüyor, kulübesinde canlı canlı yakılarak, uzun namlulu silahlarla vurularak öldürülüyor” dedi. Giresun’un Dereli ilçesinde Mehmet Karakuş adlı eski bir imamın, bir köpeği vurmasının ardından bir yıl hapis cezası aldığını ve HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması) kararı verildiğini hatırlatan Yapıcı, “Cezalar çok az ve yetersiz olduğu gibi tutuklanan kişi sayısı da çok az. Tutuklananların çoğu da kamuoyu baskısı sebebiyle tutuklanıyor ve muhtemelen ilk celsede salıveriliyor” ifadelerini kullandı.
Sokak hayvanlarına yönelik şiddetin artmasının sebeplerinden birinin de cezasızlık olduğunu belirten Yapıcı, şiddet faili kişilerin, ‘Nasıl olsa cezası yok’ düşüncesiyle hareket ettiklerini söyledi. Hayvanı öldüren veya hayvana eziyet eden kişilerin ilk açıklamasının ‘Bana saldırmıştı, bu sebeple öldürdüm’ olduğunu belirten Yapıcı, “Hayvan sokakta yatmasına, hiçbir saldırıda bulunmamasına rağmen ceza almamak için böyle ifade veriyorlar. Cezaların artması, yeni düzenlemelerle bu cezaların yatarı olan hapis cezalarına çevrilmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘SAHİPSİZ HAYVANLARIN SAHİBİ BELEDİYELER’
Gerekli tedbirlerin, ‘hayvan vuran bir insanın daha sonra insan da vurabileceği’ düşünülerek alınması gerektiğini savunan Yapıcı, sahipsiz hayvanların sahibinin, kanunda belediyeler olarak geçtiğini, dolayısıyla belediyelerin bu hayvanları beslemek, tedavi etmek, kısırlaştırmak ve rehabilite etmekle yükümlü olduklarını ifade etti. Belediyelerin, 1 Temmuz 2004’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğü giren Hayvanları Koruma Kanunu çıktığından beri sorumluluklarını yerine getirmediğini söyleyen Yapıcı, “Belediyeler sorumluluklarını yerine getirmiş olsaydı bugün bunları konuşmayacaktık ve böyle bir sorun olmayacaktı” dedi. Hala çoğu belediyenin geçici bakımevi veya doğal yaşam alanının olmadığını vurgulayan Yapıcı, bu imkanlara sahip belediyelerde de sorunlar olduğunu belirtti. Sokakta yaşayan hayvanların belediyelere angarya gibi geldiğini söyleyen Yapıcı, hayvanların da insanlar gibi adil yaşam hakkına sahip canlılar olduğunun altını çizdi.
Son zamanlarda insanlarda, ‘hayvanlar çok zararlı, çok saldırgan, çok kötü, sokakta hayvan olmamalı’ diye bir algı oluşturulduğunu ifade eden Yapıcı, sosyal medyada köpek düşmanı hesapların kışkırtması yüzünden insanların, hayvanların yaşam hakkının görmezden geldiğini dile getirdi. Yapıcı şunları söyledi: “Belediyeler de oy kaygısı ve tazminat yükümlülüğü altına girmemek için sorumluluklarını yerine getirmiyor ve köpekleri hukuksuzca topluyor. Kamu görevlileri hakkında kolay kolay soruşturma izni verilmemesi de bu etkenler arasında yer alıyor. Soruşturma izni verilmediği için belediye ‘bana zaten bir şey olmuyor’ diye işine devam ediyor.”
‘ŞİDDET EYLEMLERİNDE SON BİR YILDA REKOR ARTIŞ OLDU’
Erman Paçalı, bu saldırıların kedi ve köpeklerle sınırlı kalmayarak hayvanseverlere doğru yöneldiğini belirtti. Şiddet eylemlerinde son bir yılda rekor seviyede bir artış olduğunu ifade eden Paçalı, İzmir’de aynı aileden üç kişinin ‘besleme yaptığı için’ öldürüldüğünü hatırlatarak bu olayın ardından gönüllülere yönelik saldırıların daha da sıklaştığını söyledi.
Hayvanları Koruma Yasası ve Türk Ceza Yasası'nda değişiklik yapan yasa teklifinin görüşüldüğü sırada cezaların ‘caydırıcı ve yeterli olmadığını’ defalarca dile getirdiklerini belirten Paçalı, “Daha önce çok küçük rakamlarda idari para cezaları kesiliyordu. Bu cezalar dört takside bölünüyordu ve çoğu tahsil edilemiyordu. Şimdi de hapis cezası veriliyor ama hükmün açıklanması geri bırakılıyor. Fiiliyatta cezasızlık devam ediyorken bu kanunla ne değişmiş oldu?” diye sordu. Yasada, hayvanların korunmasına yönelik revizyon yapılmadığı için hayvana şiddetin cesaretlendirildiğini söyleyen Paçalı, “Ortada bir cezanın olması gerekiyor ki caydırıcı olsun, ortada ceza yok. Taslak Meclis’e geldiğinde şiddetle karşı çıktık ama maalesef dinletemedik. ‘Devrim gibi bir yasa’ dediler bu yasa için. Neticeleri son bir yılda kendini göstermeye başladı” ifadelerini kullandı.
‘YASADA REVİZYON İSTEMEYE KORKAR OLDUK’
Paçalı, bu şiddetin önüne geçmek adına yasal bir revizyon yapılması gerektiğini belirtse de bir önceki kanunla daha önce kazanılan birtakım hakların da kaybedildiğini hatırlattı. Paçalı “Bunu istemeye korkar olduk. Çünkü geçen sefer başımıza gelenleri gördük” dedi.
Paçalı son olarak şunları: “Kelime oyunlarıyla getirdikleri mevzuat ortada. Geçen sefer yapılmak istenen düzenleme, hayvana şiddeti önleyici ve koruyucu olacaktı ama o yasanın hazırlık aşamasında görüşülen, tartışılan, komisyon raporuna yansıyan hiçbir şey kanunda yer almadı. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler de hayvanat bahçeleri de yasaklanmadı. ‘Hayvanat bahçelerini kapatacağız’ dediler ama doğal yaşam parklarının alanını genişlettiler. Kürk yasaklanmadı, kısırlaştırma seferliği başlatılmadı, belediyelere ceza getirilmedi. Bunlar konuşulup karara bağlanmıştı ama taslakta hiçbiri yer almadı. Yasal revizyon talep etmek için de kaygılanıyoruz tabi.”