Sol Müzik Arşiv: Sol politik müzik popüler birkaç kişiden ibaret değil

Sol Müzik Arşiv, on binlerce takipçisine Türkiye'nin protest müzik tarihini anlatıyor. Bu ayrıntılı ve özenli, giderek de büyüyen arşivi hazırlayan 'Ö.' ile konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Twitter’daki ‘sol_muzik_arsiv’ , keşfedilmesi gereken hesaplardan biri. Türkiye’de protest müziğin örneklerini nadir albümler, çoğuyla ilk kez karşılaştığımız fotoğraflar, albüm kartonetleri, eski afişler eşliğinde paylaşıyor; albümlerle, gruplarla, sanatçılarla ilgili detaylı tarihsel bilgiler veriyor. İlk bakışta özenli bir arşivcinin ve konuya hâkim birinin olduğu belli olan bu paylaşımları daha sonra yine nadir bulunan kayıtlar ve videolar izledi. Nitekim hesap kısa zamanda hızla çok sayıda takipçi edindi. Protest müziğin altın çağlarını belki gençlik yıllarında yaşamış olan binlerce insan, kendilerine on binlerle birlikte haykırarak şarkı söyledikleri zamanı hatırlatan bu hesabın müdavimi oldular. Sol Müzik Arşiv’in paylaşımlarına, zamanla şarkılarını, albümlerini paylaştığı sanatçılar da yorumlar yazmaya başladı. Kimi, bu hesapta paylaşılan şarkılarını uzun yıllardır bulamadıklarını, kimi fotoğraflardan hiç haberlerinin bile olmadığını yazıyordu. Belli ki hesabın arkasında, hem derinlemesine araştırmayı bilen, hem arşive hâkim, hem de bu müziğin tarihine aşina biri vardı.

Aylar sonra bu hesabın sahibiyle yüz yüze tanışma fırsatım da oldu. Kamuda çalıştığı için anonim kalmayı –haklı olarak- tercih eden Ö.’nün bu harika uğraşına karşı ciddiyeti çok etkileyiciydi. Bugün yalnızca Twitter’da değil, genel anlamıyla her mecrada Türkiye sol/protest müziğinin en iyi bilgi ve veri kaynağı olan hesabın sahibi ‘Ö.’ ile sol müzik arşivini  konuştuk.

'HER ŞEY CAN SIKINTISIYLA BAŞLADI'

Bu fikir nereden çıktı? Yalnızca elinizdeki arşivi paylaşma isteği mi, yoksa bu konuda genel bir eksiklik olduğunu gördünüz de bunun için bir şey mi yapmak istediniz?

Bu fikir aslında biraz can sıkıntısından çıktı. 2020 yılının Kasım ayında, sokağa çıkma yasakları nedeniyle eve kapanmıştım ve uğraşacak bir şeyler arıyordum. O sırada, raflardaki kaset arşivi gözüme çarptı. Sol-devrimci-muhalif olarak genelleyebileceğimiz onlarca müzik grubu ve sanatçının kasetleri epey büyük bir hacim kaplıyordu. O an bu hacmin aslında büyük bir birikim olduğunu fark ettim. Milyonlarca insanın hayatında iz bırakan; gençliğinin, mücadelesinin, üniversite yıllarının şarkılarıydı bunlar.

Öncelikli amacım bu kasetlerin kartonetlerini bir sitede toparlamak, fotoğraf ve videolarla da geliştirmekti. Ancak tek başıma internet sitesi yükünü kaldırmayacağımı anlayınca bir Twitter hesabı açıp tweet zincirleri halinde paylaşmaya başladım. Yaptığım şeyin bir eksikliği giderdiğini, paylaşımlarım beklemediğim bir ilgi gördüğünde anladım. Ben en fazla birkaç bin kişinin ilgileneceği bir iş olacağını düşünmüştüm ama olay buralara kadar geldi. Covid-19 olmasaydı o kasetler raflarda öyle durmaya devam edecekti muhtemelen.

Paylaştığınız albümlerin hepsi kendi arşivinizden mi? Nasıl başladı bu albüm toplama merakı?

Birkaç istisna hariç kasetlerin hepsi kendi arşivimden. Politik müziği ilk kez lisedeyken dinlemeye başlamıştım. Bir akrabam bize Grup Yorum’un ‘İleri’ albümünü getirmişti. Bizim evde genellikle halk müziği, Arif Sağ, Musa Eroğlu, Muhlis Akarsu gibi isimler dinlenirdi. Ben de çoğunlukla pop müzik dinlerdim. Ama o albüm benim çok ilgimi çekmişti, Kürtçe bir şarkıyı da ilk kez o albümde duymuştum. Yavaş yavaş politik fikirlerimin de oluştuğu bu dönemde kasetteki şarkıların sözleri de beni çok etkiledi.

O zamanlar Türkiye’nin birçok şehrinde devrimci müzik yayını yapan radyolar vardı. Sonra onları da dinlemeye başladım. Sevdiğiniz bir şarkıyı tekrar dinlemek için ya radyoda çıkmasını bekleyecektiniz ya da evde kasetiniz olacaktı. Ben de o yüzden param oldukça kaset almaya başladım. Sonraları mp3 icat edilse de ben kaset toplamayı bırakmadım. Ama bu işi yapmaya başladıktan sonra da çok kaset aldım. Çünkü başta bahsettiğim o birikimin benim düşündüğümden daha büyük olduğunu gördüm ve eksiklerimi tamamlamaya karar verdim. Şu an sol-devrimci-muhalif müzik diye genelleyebileceğim 500’ü aşkın kasetim var. Hala aramaya devam ediyorum. Cevabın başında istisna olarak bahsettiğim Mayıs Müzik Topluluğu’nun tek albümü de aramaya devam ettiklerimden biri.

Grup Yorum 1989
Grup Yorum, bir gecekondu mahallesindeki eylemde çalıyor. (1989)

Gruplarla, sanatçılarla, albümlerle ilgili bugün internet ortamında bulunması mümkün gibi görünmeyen bilgileri paylaşıyorsunuz. Bu bilgileri nasıl, nereden ediniyorsunuz?

Aslında paylaştığım bilgilerin çoğu internette var ama hepsi kolayca ulaşılabilecek yerlerde değil. Ben örneğin bir müzik grubuyla ilgili paylaşım yapmadan önce onun hakkında yapılmış bir belgesel varsa mutlaka izliyorum. Grubun verdiği röportajları okuyorum, radyo programına katılmışlarsa dinliyorum. Hatta 30-40 yıl önce yayınlanmış bir gazete haberinin görselini bulursam o haberi okuyorum, eski politik dergilerin PDF halindeki sayılarını tarıyorum. Bu baya vakit alıyor ama oralardan çok ilginç bilgiler çıkıyor. Yaptığım iş ilgi gördükçe o müzik gruplarının üyeleriyle de tanışmaya ve onlardan bilgiler almaya başladım. Bu benim en çok yapmak istediğim şeydi. Çünkü kendi arşivini tutan müzisyenlerin ya da grupların sayısı çok az. O yüzden birçok bilgi, fotoğraf ya da nadir video kayıtları kaybolup gidiyor. Bu kayıtları birisinin bir yandan arşivleyip saklaması gerek. Ben doğrudan o kişilere ulaşarak ellerindeki tüm bilgileri ve görselleri toplamaya çalışıyorum. Yani sadece kaset değil diğer materyalleri de arşivliyorum ve paylaşıyorum.

Türkiye'de protest müziğin köklü ve zengin bir tarihi var ancak biz maalesef arşiv konusunda çok eksiğiz. Arşivinizi büyütmek, hatta böylelikle belki Sol Müzik Arşiv'i bir proje olarak biraz daha ileriye götürmek gibi bir niyetiniz var mı?

Evet, böyle bir niyetim var. Bu kapsamlı bir internet sitesi olabilir, bir belgesel dizisi olabilir ya da bir kitap… Yalnızca tweet’lerde kalmasına gönlüm razı değil. O yüzden gelecekte ne olacağını bilmesem bile olabildiğince fazla materyal toplamaya çalışıyorum. Bazı grupların bir fotoğrafı dahi yok, o yüzden müzisyenlerden de biraz destek rica ediyorum. Ellerindeki haber, fotoğraf ya da videoları benimle paylaşırlarsa hem bunlar kaybolmaz hem de daha kapsamlı bir işte kullanılabilir.

Yeni Türkü ilk afiş
1979'da kurulan Yeni Türkü'nün ilk konserinin afişi

'ONDAKİ KASETLERİN BAZILARI BENDE BİLE YOK'

Takip ediyorum, sanatçılar paylaşımlarınıza çok ilgi gösteriyor. Hatta bazen, paylaştığınız kimi içeriklerin kendilerinde de olmadığını, ilk kez gördüklerini söylüyorlar sanırım, öyle değil mi?

Bu beni en çok mutlu eden şeylerden biri. O şarkıları söyleyenlerde bile olmayan bir görüntüyü bulup tekrar paylaşmak kıymetli bir şey. İlkay Akkaya’nın beni kastederek “Ondaki kasetlerin bazıları bende bile yok” dediğini biliyorum. Geçenlerde de Sevinç Eratalay’da olmayan konser görüntülerini paylaşmıştım, aynı gün mesaj atıp istedi ben de gönderdim tabii ki. Ali Asker’de de sürgün yıllarının hiçbir konser kaydı yokmuş, ben birini bulup paylaşmıştım, umarım izleyebilmiştir.

Ahmet Kaya gibi, Livaneli gibi, Yorum gibi çok tanınan isimlerin yanı sıra, bir dönem sol müzik yoluyla kitleselleşmiş dahi olsa bugün pek hatırlanmayan isimlere de yer veriyorsunuz. Bu isimleri hatırlatmak neden önemli sizce?

Bu öncelikle o dönemdeki üretimin ne kadar büyük olduğunun bir göstergesi. Sol politik müzik yalnızca popüler birkaç kişi veya gruptan ibaret değildi. Özellikle müzik gruplarının sayısı düşünülenden çok daha fazla. Yalnızca 1 ya da 2 albümü olan çok grup var. Bunlardan bazıları keşke biraz daha müzik yapmaya devam etselermiş dediğim gruplar. Ancak genelde üniversite yıllarında ortaya çıkan bu müzik topluluklarının önemli bir kısmı, bu işle geçimini sürdüremeyeceklerini düşününce dağılmışlar. Ama bu ‘pek hatırlanmayan’ isimleri de dahil ettiğimizde asıl büyük birikimi görüyorsunuz. Yenigün, Dinmeyen, Mehmet Celal, Özgürlük Türküsü, Mayıs Rüzgarı, Grup Dalga, Çağdaş Türkü, Grup Merhaba ve daha onlarca grup ve sanatçı, toplumsal meselelere devrimci bir perspektiften bakan ve her biri kendine özgü tarzıyla şarkılar üreten ve birçok şairi de bizlerle tanıştıran gruplar. O yüzden hepsini tekrar hatırlamakta ve dinlemekte fayda var.

'SOL MÜZİK HEP OLACAK ÇÜNKÜ EZEN DE EZİLEN DE DEĞİŞMEDİ'

Peki, koleksiyonunuzdaki en yeni “sol müzik” albümü hangisi? Bunu şunun için soruyorum: Sizce protest müziğin altın çağı geride mi kaldı? Sizin paylaştığınız albümler de genelde 80’ler ve 90’ların ilk yarısı tarihli sanıyorum. Daha sonra bu tarzın belki “sönümlenmiş” olmasını bu konuyu iyi bilen biri olarak tarihsel bağlamda neye bağlıyorsunuz?

Arşivdeki en yeni albüm Grup Yorum’un ’İlle Kavga’ albümü. En son aldığım albüm ise Mozaik’in ‘1983-95 Külliyatı’. Müzik artık neredeyse tamamen dijitalleştiği için basılı albüm de pek çıkmıyor. Yoksa aslında daha yakın dönemde çıkan albümler de var ama internetten dinliyorum.

Protest müziğin bizdeki tarihi çok eski. Düzene muhalif olanlar, zulme isyan edenler yüzyıllardır türkülerini söylüyorlar. Pir Sultan, Dadaloğlu gibi halk ozanları hala hatırlanıyor ve dinleniyor. Ben bu süreci bir bütün olarak görüyorum. Söyleme biçimleri değişse de ezilenlerin şarkıları türküleri hiç bitmedi. 80’ler ve 90’lardaki grupların dönemi de bu sürecin kendine özgü bir parçasıydı. Üretim çok büyük ve nitelikliydi. Bence bunun iki sebebi var; birincisi devrimci hareket çok güçlüydü, ikincisi de bu şarkıları besleyen şiir üretimi çok zengindi. Birçoğumuz şairleri ve şiirlerini bu şarkılardan öğrendik. Ben mesela hala ezberden bir şiir okuyamam ama onu birileri bestelemişse şarkıyı baştan sona söyleyebilirim. Bugün artık eskisi kadar büyük bir şiir üretimi yok, devrimci hareket de eski gücünde değil. O dönemde her politik hareketin bir müzik grubu vardı ve bu da üretimi artırıyordu.

Bildiğimiz anlamda politik müzik devam ediyor, o dönemlerdeki gruplardan bazıları bugün de var. Ama bu şarkıları ortaya çıkaran isyan ruhu daha çok rap müzikte kendini buluyor sanki. Rap müziğin eksik tarafı ise isyanın belirsiz bir hedefe yönelmiş olması ve toplumsal bir başkaldırıyı beslemekten uzak olması. Hayata karşı kişisel bir memnuniyetsizlik, yaşadığı haksızlıkları dile getirme gibi yüzeysel bir hava var.

Yeni bir Pir Sultan ya da Ruhi Su gelmeyeceği gibi 80’ler de geri gelmeyecek ama geniş kitlelerin dinlediği devrimci şarkı ve türkülerin ortaya çıkması için de devrimci mücadelenin yeniden büyümesi gerekiyor diye düşünüyorum. Yoksa ne ezen değişti, ne de ezilen. Yiğit hala kuru soğana muhtaç, fakirlerin üstüne kar ince ince yağıyor, patronların gönlü olsun diye işçiler ölüyor, yoksul köylünün adı kaçakçıya, 'hayın'a çıkıyor…