Soma sıkışmışlığı ülkenin sıkışmışlığıdır
Polis ve jandarma barikatları karşısında yalnız bırakılan Tahir Çetin cenazesinde de yalnız bırakılıyordu. Bu yalnızlık hali, Türkiye İşçi Sınıfının sıkışmışlık halini de gösteriyordu.
Musa Piroğlu*
Kınık kenarında sonradan mahalleye çevrilmiş yoksul bir köyün yoksul Cemevi’nin bahçesi hınca hınç doluydu. Bahçeye giremeyenler avluyu çevreleyen duvarın dışında buldukları gölgeye sığınmış küçük harflerle konuşuyorlardı. Tahirrr… Acı, acıtan bir haykırış yükseldi. Avludaki kitle aynı acı ve öfkeyle Tahir diye cevap verdi. Sonra aynı ses aynı acıyla, Ali Faik diye bağırdı ve kitle aynı öfke ile Ali Faik cevabını verdi. Hakkını aramak için yollara düşmüş, günlerce Ankara girişinde polis barikatında bekletilmiş, Soma madencilerinin Tahir başkanı Tahir Çetin Cemevi’nden sonsuzluğa uğurlanıyordu. Tahir Çetin ve Ali Faik İnter Ankara dönüşünde araçlarının devrilmesi sonucu hayatlarını kaybetmişlerdi. Ali Faik bir gün önce uğurlanmıştı. Ömrünü kavgaya vermiş işçi önderi Tahir Çetin’in tabutu uğruna mücadele ettiği kavgaya yakışır bir şekilde sloganlarla yoldaşları tarafından omuzlandı ve cenaze arabasına konuldu. Avluyu dolduran kalabalık Tahir Çetin’i uğurlamaya gelmişti. Cemevi’nin bahçesinde ağır bir acı, sert bir öfkeyle yoğruluyor, sloganlara karışıyordu.
Kitlenin bir kısmı sabah saatlerinde Soma’da Bağımsız Maden İşçileri Sendikası önünde buluşmuş, meydandaki madenci anıtına çelenk bırakmış, sonra Kınık’a gelmişti. Öfke ve acı Soma’da da her yeri sarmıştı. Sendika binası bir parkın önünde zemin katta küçük bir ofis görüntüsündeydi. Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’in fotoğraflarının bulunduğu bir masa ve çeşitli kurumların gönderdiği çelenklerle kaplanmıştı. Törene CHP ve HDP milletvekilleri de katılmıştı. Değişik partiler, işçi hareketleri ve bağımsız sendikalardan gelenler orada toplanmıştı ve gözler ister istemez büyük sendika konfederasyonlarının başkanlarını, yöneticilerini hatta Ege Bölge Temsilcilerini arıyordu. Hiçbiri orada yoktu. Yaşanan bir işçi cinayetiydi ve hayatını kaybeden bir sendikanın başkanıydı. Ülkede herkes acının paylaşılmasından dem vuruyor, mücadelenin ortaklaşması gerektiğini savunuyordu. Büyük mitinglerde ve kalabalık basın açıklamalarında mikrofonu kimseye bırakmayan, işçi sınıfının büyük öfkesinden dem vurup onun adına söz kuran sendika yöneticileri, Tahir Çetin’i uğurlamaya bile gelmemişti. Polis ve jandarma barikatları karşısında yalnız bırakılan Tahir Çetin cenazesinde de yalnız bırakılıyordu. Bu yalnızlık hali, Türkiye işçi sınıfının sıkışmışlık halini de gösteriyordu.
Soma 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan büyük işçi katliamı ile ülke gündemine oturmuştu. Soma, daha sonra uzun süre sürüncemede bırakılıp 16 Haziran’da kararı açıklanan Soma davası ve Ankara yollarında sürdürülen hak arama kavgasıyla gündemde kaldı. Dava ana patronların aklanıp ve neredeyse ödül gibi cezaların verildiği yedi yıl süren teatral bir gösteriye dönüştürüldü. Aynı süreçte devam eden işçilerin hak kavgası ise anıta ismini yazdıran 301 madencinin yanına Tahir başkan ve Ali Faik’in adlarının yazılmasıyla şimdilik noktalandı.
Alandaki herkes ve konuşma yapanlar Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’in ölümünü bir işçi cinayeti olarak tanımlıyor ve sorumlusu olarak Ankara girişinde barikat kurma emrini verenleri işaret ediyordu. Haklıydılar, yaşanan işçi cinayeti idi ve sorumlusu madencinin hakkını gasp eden Uyar Madencilik ve onun arkasında duran iktidardan başkası değildi. Madenci anıtı büyük katliamdan sonra hayatını kaybeden 301 işçi adına yapılmıştı. Soma işçi cinayetlerinin görünür hale gelmesini sağlamıştı. Oysa işçiler Soma’dan önce ve Soma’dan sonra ekmek parası için uğruna gittikleri şantiye, maden ya da fabrikalarda öldürülüyorlardı. Öldürülmeye devam ediliyorlar. Soma maden katliamından hemen sonra Tahir başkanın cenazesine gelmeyen sendika başkanlarından birinin katıldığı bir toplantıda genç bir işçinin sorduğu soru o gün olanları ve bugün yaşananları özetler gibiydi. “Soma olmadan önce Soma’da hayatını kaybeden işçilerden daha fazla işçi, işçi cinayetlerinde öldü ve işçi cinayetleri Soma’dan hemen sonra da devam etti. Daha önce neredeydiniz şimdi ne yapıyorsunuz.”
AKP döneminde Türkiye işçi cinayetlerinde Avrupa birincisi ve Dünya üçüncüsü bir ülke haline geldi. AKP döneminde her yıl ortalama 2000 işçi, işçi cinayetlerinde hayatını kaybetti. 19 yıldır süren iktidarları boyunca işçi cinayetlerini durdurmak adına hükümet hiçbir adım atmadı. Alanda Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’in ölümünün sorumlusu olarak patronların ve iktidarın işaret edilmesi doğru bir tespitti. Zira iktidar 19 yıl boyunca işçi sınıfının bütün kazanımlarını ortadan kaldırmış güvencesiz, örgütsüz, kuralsız çalışmayı kural haline getirmişti. Patronlara ucuz emek cenneti yaratırken işçilere bir cehennem dayattı. Ve bu cehennem işçi kanıyla beslenmeye devam ediyor.
Cemevi’nin önünde toplanmış olan kalabalık sloganlar atmaya devam ediyordu, avlunun dışında ise bir işçi, işçi sınıfının içinde kıvrandığı cendereyi, kendi durduğu yerden basit cümlelerle izah ediyordu. “Burada insanlar madenle sefalet arasına sıkışmıştır. Eskiden bu köyün çevresindeki tarlalarda eker biçer hayatımızı sürdürürdük. Şimdi ektiğimiz biçtiğimiz para etmiyor. Maden de çalışmak zorundayız, çalışmazsak yok oluruz” .
Hayatını sürdürebilmek için çalışmak zorunda olanlar sefalet ve ölüm, işsizlik ve kölece çalışma arasına sıkıştırılmıştır. Bu sıkışma hali iktidarın patronların yararına yaptığı yasal düzenlemelerle artmakta işsizlik tehdidi patronun elinde işçi sınıfına karşı bir kırbaç gibi kullanılmaktadır. Patronlar patronluklarını yapıyorlar, burada bir sıkıntı yok. Devlet patronların elinde olduğu sürece, işçinin hak mücadelesi her seferinde jandarma ve polis barikatıyla kesilecektir, burada da bir sıkıntı yok. Sıkıntı işçilerin ve onların örgütlerinin yapmaları gerekeni yapmamasında yatıyor. Sıkıntı madencilerin başkanı Tahir Çetin’in ve Ali Faik İnter’in kavgada da ölümde de yalnız bırakılmasında saklanıyor. Sıkıntı emek örgütlerinin, binlerce işçinin öldüğü yerde ve işçilerin kölece çalıştırıldığı koşullarda hatta tüm toplumu sarsan ağır saldırılar karşısında küçücük bir hamle bile yapmamış olmasında ortaya çıkıyor. Sıkıntı bütün toplumun Soma’nın arkasından ağıtlar yakıp Soma’dan sonra bir başka katliamı bekler hale gelmesinde, kalabalıkların kavgada değil cenaze törenlerinde yan yana gelmesinde açığa çıkıyor. Sıkıntı yüzde doksanı örgütsüz işçilerin boyunlarına takılan sefalet zinciri dışında kaybedecek bir şeylerinin kalmadığını hâlâ görmemiş olmasında beliriyor. Soma’nın sıkışmışlığı ülkenin sıkışmışlığıdır. Tahir Çetin ve Ali Faik İnter yapılması gerekeni gösteriyor. Alanda madencinin sesi yankılanıyor: “Senden korkmuyoruz alay komutanı."
“Tahir, Ali Faik . Bu adları unutmayın.”
* HDP İstanbul Milletvekili