Sosyal demokrat belediyecilik ve Adana - 1
Adana gibi önemli bir şehir, sorunların çözümüne yönelik sürdürülebilir adımların atılması ve Türkiye’ye örnek olması beklenen sosyal demokrat belediyecilik adına önemli bir gözlem noktasıdır.
Sait Özkal Yüreğir* [email protected]
Türkiye, önümüzdeki yıllarda muhtemel bir sosyal demokrat ortaklı hükümete hazırlanırken, sosyal demokratlar önderliğindeki muhalefet blokuna oy verecek halkın kafasındaki en büyük sorun “başımıza ne gelecek?” kaygısıdır. Bu kaygı Türkiye yakın tarihine bakılırsa sosyal demokrasiyi hiç bilmeyen Türkiye halkı için anlaşılır bir kaygıdır. Son yıllarda Türkiye sosyal demokrat partisi CHP’nin genel başkanı ve yakın ekibinin gelecek için umut veren bazı sosyal çıkışları partide gerçek sosyal demokrasiye doğru değişimin işareti olarak görülebilir. Ancak durum bazı CHP’li yerel yönetimlerde sosyal demokrasi adına aynı umut tablosunu çizmekten uzak görünmektedir.
Yerel yönetimler iktidarın modeli ve anahtarıdır. Zira sosyal demokrat yerel yönetimler, sosyal demokrasiyi hiç bilmeyen Türkiye halkına sosyal demokrasiyi ve sosyal yönetim anlayışını en iyi anlatacak kurumlar olmalıdır. Son yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara dahil birçok büyükşehiri ve büyük ilçeleri sosyal demokrat parti CHP kazanmıştır. Ancak bunlar arasında insanlara sosyal demokrasi adına kılavuz olacak belediyeler, İstanbul gibi mega bir şirketten, Ankara gibi sağ kökenli bir siyasetçi tarafından yönetilen bir belediyeden ve zaten neredeyse yirmi beş yıldır sosyal demokratlar tarafından yönetilen İzmir’den ziyade; algılama konusunda daha ölçekli şehirler olan ve değişimi nispeten yeni yaşamış Adana ve Mersin ölçeğindeki şehirler olacaktır. Bu iki şehir, değişimin yeni yaşanması, kent ölçeği, sosyal ve kültürel yapılarında etnik ve kültürel çeşitliliğe sahip olmaları sebebiyle, sosyal demokrat belediyeciliğin ve sosyal yönetim biçiminin Türkiye halkı tarafından anlaşılması hususunda oldukça önemlidir. Bu şehirlerde insanların öncelikli gözlem araçlarından birisi de kentte “güzellik” ve güzelliğin adil dağılımı yönündeki değişim olacaktır. Eskişehir örneği ve DSP ile AK Parti ve İslamcı düşüncenin iktidara gelmesinde, yerel yönetim başarıları ile başarının görünen yüzü kent estetiği ve disiplini oldukça önemli olmuştur.
SOSYAL DEMOKRAT BELEDİYECİLİK
Öncelikle sosyal demokrat belediyecilik nedir sorusuna cevap arayalım:
Sosyal demokrat yönetim; sosyal alanlarda planlama ve düzenleme işlevi olan, bu çerçevede kamu harcamalarını konut, sağlık, eğitim ve çevrenin korunması alanlarını kapsayacak şekilde sosyal amaca kanalize eden, sosyal dayanışma ve entegrasyonu tesis edebilen, kültürel faaliyet ve çalışmaların gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan altyapı yatırımlarının yapılması için bilinçli politikalar üretmesi gereken ve kent imarını disiplin içerisinde sosyal politikalarına, güzelliğe, kentle ve kentliye hizmet edecek biçimde yönetmesi gereken yönetim modelidir.
Öte yandan, son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de (her ne kadar kendileri ülkemizde etkisiz görünse de) özgül ağırlığı olan yeşil siyasete yakınlaşan sosyal demokrat taban, hem çevre hem de ekoloji alanlarındaki çalışmaları ve hassasiyetleri yüksek sesle talep etmeye başlamışlardır. Bu tabandan gelen talebin olgunlaşmasında şüphesiz ki Gezi olaylarının da büyük bir katalizör görevi olmuştur. Gezi Parkı eylemlerindeki yeşil alanların korunması mücadelesi ve rantçı zihniyetle devamında da süren mücadeleler; Karadeniz sahil yolu projesi, zeytinliklerin yok edilmesi, yanan ormanlar, termik santraller, kuzey ormanları, nükleer santral ve daha nice çevresel ve ekolojik mesele tüm ülke insanlarını ve başta sosyal demokrat ve sol taban ile muhalefetin etki alanındaki potansiyel seçmen kitlesini oldukça fazla hassaslaştırmıştır. Bu da sosyal demokrat yönetimlerin görevini yaparkenki hassasiyet çizgilerini zorunlu olarak genişletmiştir. Geldiğimiz noktada ülkemizde sosyal demokrasi ile yeşil politikalar, çevresel hassasiyetler, iklim mücadelesi neredeyse ayrılmaz parçalar haline gelmiştir.
EVRENSEL İLKELER
Avrupa Konseyi’nin kentsel politikalarından yola çıkılarak oluşturulan, Avrupa’nın yalnız bugününe değil, geleceğine ilişkin ilkelerin de yazıldığı, yerel yönetimlerin imzasına açılan ve 1992’de yayınlanmasının ardından 2008’de güncellenen Avrupa Kentsel Şartı ve Kentli Hakları bildirgesi ile başlayan süreçten günümüze 2019 tarihli Avrupa Yeşil Sözleşmesi’yle tanımlanan kentsel politikalar, dünyada olduğu gibi ülkemizde de başta sosyal demokrat belediyeler tarafından sahiplenilip kalıcı kent politikaları olarak hayata geçirilmesi gereken ilkelerdir. Bunlar fiziki kentsel çevrenin iyileştirilmesi kapsamına ek olarak, şehrin gezegene olan karbon yükünün azaltılması, mevcut konut stokunun iyileştirilmesi, sosyal ve kültürel olanakların yaratılması, toplumsal kalkınma ve halk katılımının özendirilmesi ana başlıkları ile özetlenebilir. Kapsam olarak da kentli hakları düzleminde sosyal demokrat bir belediyenin temel çalışma konuları şöyle özetlenebilir:
-Kamusal ve özel alanlarda dezavantajlı grupların sağlıklı erişimi,
-Yaşlılara yönelik uygulamalar,
-Kadınlara yönelik çalışmalar,
-Kent ve çocuk,
-Kentsel dönüşümle yerlerinden edilenlerin durumu,
-Kamusal alanlarda katılımcı tasarım süreçlerinin organize edilmesi,
-Toplu ulaşım ve özel otomobil kullanımının azaltılmasına yönelik çalışmalar,
-Yaya ve bisikletli ulaşımının artırılmasına ve öncelenmesine yönelik çalışmalar,
-Sağlıklı ve sürdürülebilir doğal ve yapılı çevre, kıyı kullanımı hakkının tesis edilmesi,
-Parkların ve yeşil alanların korunması ile kullanımın artırılması,
-Kamusal sanatın kentin her noktasına yayılması,
-Spor ve kültürel faaliyetlerin kurumsallaştırılması.
Avrupa Kentsel Şartı, Kentli Hakları, Yeşil Mutabakat, çok boyutlu, çatışma önleyici ve ortak değerlerin oluşmasını öngören ve tüm bunların demokratik zeminlerde sürdürülebilmesine olanak sağlayan haklar manzumesi olarak görülmeli ve sosyal demokrat belediyelerimiz için eşsiz bir çalışma programı ve vizyon çizgisi olmalıdır.
ADANA
Adana ölçeğine inersek, Adana son derece ölçekli, nüfusuna göre ulaşımı kolay, iklimsel ve coğrafi sorunları olmayan, sosyal hayatı canlı, kültürel değerleri zengin yaşaması keyifli bir Akdeniz kentidir.
Geçtiğimiz seçimlerde sosyal demokrat bir belediye başkanı, neredeyse 30 yıl sonra ilk defa Adana Büyükşehir Belediyesi’ne kuvvetli bir halk desteği ve güçlü bir taban inancıyla seçildi. Adana’nın uzun yıllar sağcı rant belediyeciliği anlayışıyla yönetilmiş olması kentte ciddi sorunları da kaçınılmaz olarak beraberinde günümüze, yeni belediye başkanının kucağına taşıdı. Bu arada son seçimde milliyetçi sağ partiden sosyal demokratların eline geçen büyükşehir belediyesinin yanında, Adana’nın nüfusunun yarısını barındıran iki büyük merkez ilçesi de yine sosyal demokratlar tarafından yönetilmektedir.
Kentin sosyal sorunları, göçle gelen toplulukların kente entegrasyonu, hizmetlere erişimi, dezavantajlı gruplar, kent yoksulluğu gibi büyük başlıkların her biri ayrı bir yazının konusu olsa da, yazımın devamında, mimar olmamdan dolayı daha hâkim olduğum kentsel çevre ile ilgili başlıkları sosyal demokrasi çerçevesinde açmak istiyorum.
Özellikle Adana’nın, geçmişten bugüne kadar rant düzenine hizmet eden disiplinsiz imar ve kent politikalarından ve başta düzensiz yapılaşma ile kentsel tasarım eksikliğinden kaynaklı ciddi bir kent estetiği sorunu vardır. Sokak ve caddelerinde plansız yapılaşmanın sebep olduğu, cephe ve silüetlerin düzensizliğinin yanında kaldırımların eksikliği, mevcutlarının da ergonomiden ve erişebilirlikten uzaklığı, yaya kaldırımlarının ve kamusal alanların otomobiller ve genişletilmiş zemin katlar tarafından işgal edilmiş olması da ayrı bir problemdir. Yine parsel bazında kentsel dönüşüm sürecinin geçmişte yönetilememiş olması, sistemsizliği ve plansızlığı da kent estetiği probleminin yanında, kira ve konut fiyatlarının kontrolsüzce yükselmesine ve kent merkezlerinin ekonomik yapısının değişimine ve mahalle sakinlerinin yerinden olmasına yol açmaktadır. Mahalle bazında yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarında ise mahalle sakinlerinin süreçlerden uzak tutulması, mahalle kültürünün ötekileştirilip kriminalize edilmesinin yanında, niteliksiz yapılaşma ile hem kent estetiği hem kent bütünlüğü hem de mahalle yaşamının kaybolması söz konusudur.
Tarihî kent dokusunda yapılan yenileme ve restorasyon çalışmalarının da yerel yönetimlerin bütüncül planlama eksikliği sebebi ile, bugün olduğu gibi uzun vadede de çalışmaların sadece kamu kaynakları ile yürütülecek olması yönünden sürdürülebilirliği tartışmalıdır.
Geçtiğimiz yerel seçimlere giderken sosyal demokratları, kentin her alanına yayılmış ve bugüne kadar çözülememiş sorunlar beklemekteydi.
Bu kadar büyük sorun yumaklarının ortasında yeni seçilmiş bir belediye başkanı olmak elbette ki oldukça zor bir iştir. Öte yandan da ekonomik sorunlarla boğuşan ve meclisin çoğunluğu sağcı Cumhur İttifakı'nın elinde olan büyükşehir belediyesinin hareket alanı kısıtlıdır. Ama sosyal demokrat belediyecilik ilkelerinin hayata geçirilmesi o kadar da paraya ya da meclis çoğunluğuna bağlı değildir. Üstelik sosyal demokrat ilçe belediyelerinde meclis çoğunluğu sorunu ya da ekonomik anlamda bir sorun da bulunmamaktadır. Adana gibi önemli bir şehir, sorunların çözümüne yönelik sürdürülebilir adımların atılması ve Türkiye’ye örnek olması beklenen sosyal demokrat belediyecilik adına önemli bir gözlem noktasıdır.
Yazımın yarın yayınlanacak ikinci kısmında, bahsi geçen sorunlara, önceki dönemlerden beri büyük merkez ilçe belediyelerini yöneten ve geçen yerel seçimden bu yana da büyükşehir belediyesini yöneten sosyal demokratların, geldiğimiz noktada sosyal demokrat vizyonu, yukarıda bahsettiğim başlıklarda kente ne kadar yansıtabildiklerini tartışacağım.
*Mimar