Sosyolog Neşe Özgen yazdı: Kimyasal silah şüphesi araştırılmalı
Prof. Neşe Özgen, Fincancı'nın dile getirdiği kimyasal silah kullanımı şüphesinin bağımsız uluslararası gözlemcilerce araştırılmasını istedi, "pervasızlaştırılmış zorbalık son bulsun" yazdı.
DUVAR - Prof. Şebnem Korur Fincancı’nın serbest bırakılması için çok sayıda entelektüel bir çağrı metnine imza attı. Bu kampanya çerçevesinde imzacılardan olan ve Berlin Free University'de misafir akademisyen olarak bulunan sosyoloji profesörü Neşe Özgen, Fincancı için bir yazı yazdı.
Özgen'in yazısı şöyle:
"Türkiye hekimlerinin yüz akı meslek örgütü olan TTB’nin Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, iftira, yalan ve kumpas üzerine kurulu bir suçlamayla hapishanede tutuluyor.
Sevgili Şebnem için ne söyleyebilirim ki, hiç yorulmadığını mı, uzmanlık alanında yıllardır aynı özveri ve sarsılmaz bir azimle çalıştığını mı, alanında dünyanın önde gelen sayılı ve itibarlı bir hekim olduğunu mu, ne zaman hak savunusunda yorulsak ona bakarak yolumuzu bulduğumuzu mu? Bunların hepsi doğru, hatta eksik söylemiş olurum.
18 Ekim 2022’de Prof. Şebnem Korur Fincancı’nın da aralarında olduğu bir grup konuşmacıyla birlikte Rosa Lüksemburg Vakfı bünyesinde düzenlediğimiz 'Türkiye’nin Demokratikleşmesi ve Siyasi Tutsaklar' Konferansı’nda, Şebnem’in 'Türkiye’nin kimyasal gazları savaş silahı olarak kullandığına dair kuvvetle şüpheli bulgular olduğu'na dair konuşması nedeniyle tutuklanacağı ortaya çıkmıştı. Türkiye’ye dönerse tutuklanma tehlikesi olduğunu söyleyerek bir süre daha kalması için uzun süre ikna etmeye çalıştık. Bize Sokrates’in cümleleriyle yanıt verdi: 'Bugüne kadar savunduğum kanıtları, başıma bir felaket geldi diye silkip atamam; tersine hiç değişmediler bence ve eskisi kadar saygı duyuyorum onlara'.
Ve döndüğü andan itibaren üzerinde bir cadı avı sürdürülerek, itibarsızlaştırılarak tutuklandı, tek başına bir hücreye kondu. Şebnem, o hücreden günlük köşe yazılarını aksatmadan yazıyor ve dünyayla bağımızın hapishanede dahi ne kadar etik, ne kadar içten ve hakiki tutulabileceğine örnek oluyor: Kayıplar için başsağlığı dilemekle kalmıyor, şiddetin normalleştirildiği bir ortamda kamusal sorumluklarını sivil toplum örgütleriyle tartışıyor, bir şairin ölümüne dertleniyor, kızı görüşe geldiği için seviniyor, totaliter bir iktidara kurban edilen geleceğimiz için çareler üretiyor ve hizmetli mahpusların emek sömürüsüne isyan ediyor. Her sabah penceresine gelen bir saksağanı da varmış, gün sevincini ondan alıyor.
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın dikkat çektiği 'Türk Devleti’nin iç savaşta kimyasal silah kullandığı şüphesi'nin üzerine mutlaka durulması gerekir. Türk Devleti kimyasal silah kulanmış olduğuna dair geçerli bir yalanlama yapamadı, bulguların ihtimalini susturmak için tek yapabildiği bu konu hakkında mesleki şüphesini dile getiren Prof. Dr. Fincancı’yı hapsetmek oldu. Bu tutuklamayla toplumun adaletle olan ilişkisi yani arkhe’si bozulmuştur.
Şimdi sormak istiyorum: Prof. Dr. Fincancı’nın epistemesi ortadayken dünya buna neden sessiz kalıyor?!
Kimyasal silahların kullanılması uluslararası bir savaş suçudur. Dünya buna sessiz kalarak daha da güvensiz ve yaşanmaz bir hale geliyor! Zorbalığa diyalektik karşı çıkış zorbalığa karşı olduğunuz anlamına gelmez. Aksine zorbalığın olmadığı bir dünyayı yaşamalıyız.
Bu pervasızlaştırılmış zorbalığın son bulmasını, konunun mutlaka bağımsız uluslararası gözlemcilerle soruşturulmasını ve bulgu kanıtlanırsa uluslararası mahkemelerde dava konusu edilmesini talep ediyorum."