Sovyet istihbaratının İspanyol ‘Albayı’: Africa de Las Heras
De Las Heras da hayatına dair şöyle söylüyor: “Benim vatanım Sovyetler Birliği’dir. Aklıma ve kalbime kazılıdır. Tüm yaşamım Sovyetler Birliği’ne bağlıdır. Ne yıllar ne de mücadelenin zorlukları benim kaderimi sarsamadı. Aksine, zorluklar her zaman bir teşvik, bir enerji kaynağı olmuştur. Bana başım dik, rahat bir şekilde yaşama hakkı verdiler. Hiçbir şey ve hiç kimse bunu benden alamaz, ölüm bile.”
Sizce bir ömre kaç hayat sığabilir? Tek bir yaşam kaç kıtaya bölünebilir? Ya da bir kişinin bir hayatta kaç ismi olabilir?
Doğduğunda sahip olduğu ismiyle Africa de Las Heras, inatçı bir komünist casustur. Zengin, soylu bir İspanyol ailenin kızı olarak hayatın ona verdiği seçenekler keskindir: Oysa o kıtaları aşarak, her yerde farklı kimlikler, isimler edinerek dünya proletaryasının anavatanı olarak gördüğü Sovyetler Birliği için savaşmayı tercih eder. Yeri gelir Nazilere karşı cephede de mücadele eder.
Gelin İspanyolca ‘Patria’ yani ‘Vatan’ kod adlı De Las Heras’ın köşklerden cephelere uzanan hayat yolculuğunu hep birlikte inceleyelim.
MUHAFAZAKAR AİLE
Africa de Las Heras, doğduğunda kendisine verilen isme yakışır bir şekilde Ceuta’da 1909 yılında dünyaya gelir (Kuzey Afrika’da bulunan Ceuta, bugün Melilla ile birlikte hâlâ İspanya toprağıdır). Ailesinin hali vakti son derece yerindedir: Babası Zoulo de las Heras rütbeli bir askerdir. Amcalarından da bir tanesi general, diğeri de Ceuta’nın belediye başkanıdır. Muhafazakar, dindar ve monarşi yanlısı aile, kızlarının eğitimine önem verir ve Africa’yı ergenliğinden itibaren şehir dışında okutur.
Annesi ve babası için Africa’nın önünde iki yol vardır: Ya seçkin bir evlilik ya da bir rahibe yaşamı. Fakat Africa, zoru tercih eder kendi yolunu kendi inşa eder, sınırları net bir şekilde döşenen bu taşları paramparça ederek 1930 yılında İspanya Komünist Partisi’ne (PCE) dahil olur. Hatta İspanya tarihinin en önemli işçi ayaklanması olan Asturias madencilerinin direnişine katılmak üzere kuzeye gider.
SOYLU SOYADA VEDA
İspanya tarihinin 20. yüzyıldaki kilit noktası olan iç savaş yılları, De Las Heras’ın da yaşamını değiştirir. Francisco Franco’nun askeri darbesiyle birlikte PCE’nin de içinde bulunduğu Cumhuriyetçiler 1936’da savaşa girerken De Las Heras da Barselona’ya geçer.
Savaşta Moskova tüm alanlarda Cumhuriyetçilerin tarafındadır. Tabii bu alanlardan biri de istihbarattır. Bugün 1954’ten sonra kullanılan ‘KGB’ ismiyle bildiğimiz Sovyet istihbarat örgütü -o günkü ismiyle NKVD- 1930’larda İspanya’da son derece aktiftir. Yetenekli ve özverili bir devrimci olduğunu düşündükleri De Las Heras ile de NKVD’nin önde gelen isimleri bizzat ilgilenir ve eğitim almak üzere onu Barselona’daki ilişkilerine yönlendirirler. Artık kendisinin yeni bir ismi vardır: ‘Patria’ yani ‘Vatan’. İspanya’da bir ailenin soyluluğuna işaret eden ve Africa’nın da soyadında bulunan ‘de la’ gibi ekler artık kendisi için pek bir şey ifade etmez.
TROÇKİ'YE SUİKAST
Böylece De Las Heras, Cumhuriyetçilerin kalbi Barselona’da Caridad Mercader ile tanışır (Soylu bir aileden gelen Mercader’in hikayesini ileriki yazılarda daha detaylı bir şekilde incelemek gerekiyor). Sovyetler Birliği’nin istihbarat servisi için çalışan Mercader, savaş yıllarında hem Barselona’da hem de cephelerde Franco güçlerine karşı çarpışmış, yaralanınca Barselona’ya geri gelmiştir. De Las Heras, Mercader’in Troçki’ye suikast ile ünlenecek oğlu Ramón Mercader ile de bu sürede yakınlık kurar.
İç Savaş’tan Franco’nun galip ayrılmasıyla birlikte Sovyet istihbaratı eğitim vermek üzere De Las Heras’ı Moskova’ya gönderir. Ardından kendisine verilen görev son derece kritiktir: Meksika’da sürgünde yaşayan Lev Troçki’ye suikast planında yer alır. Önce Norveç’e ardından Meksika’ya uzanan yolculuğunda yeni bir kimlikle Troçkistlerin örgütlediği Dördüncü Enternasyonal’e dahil olur. Farklı ifadeler nedeniyle tam olarak suikasttaki rolü belirsizdir, örneğin kimilerine göre Troçki’nin evinde çalışmaktadır. Kesin olan, Ramon Mercader’e yardım ettiğidir. Meksika yetkilileri Troçki’yi öldüren Mercader’i kaçmaya çalışırken yakalar ve cezaevine gönderir. De Las Heras ise bir Sovyet kargo gemisine binerek ülkeden kaçmayı başarır.
NAZİLERE KARŞI CEPHEDE
Fakat Sovyetler Birliği’ne döndüğünde çok geçmeden kendisini yeni bir savaşın kıyısında bulur. De Las Heras, Nazi Almanya’sının Sovyetler Birliği’ni işgal etmesiyle birlikte bu sefer cepheden direnişe katılır. İstihbarat eğitimi sırasında kısa bir süre içinde radyo mühendisliği alanında uzmanlaşmıştır. Bu bilgilerini ve daha fazlasını Nazilere karşı kullanmak üzere Ukrayna ormanlarında partizanların arasına katılır.
Aldığı görevlerin en tehlikelisi Nazi hatlarını yarıp Partizanların diğer direnişçilerle ve merkezle şifreli radyo iletişimini sağlamaktır. Kendi Partizan birliği ile birlikte paraşütle düşman hattının gerisine iniş yapar. Hem bir partizan olarak savaşır, hem de iletişimi sağlar. Bu yüzden ne kendisinin ne de şifrelerin düşman eline geçmemesi için ihtiyaç halinde elinde patlamaya hazır bir el bombasını yanından ayırmaz.
GEÇMİŞE VEDA VE SOĞUK SAVAŞ CEPHESİ
Savaşın ardından daha sıkı bir şekilde KGB bünyesine katılır. Naziler yenilmiştir ancak ABD, Sovyetler Birliği’ne diş bilemektedir. Hal böyle olunca Moskova, dünya çapındaki istihbarat ağını genişletmeye başlar. Yani De Las Heras da artık yeni bir savaşın içerisindedir: Üstelik bu Soğuk Savaş’ta casusluk, en hayati görevlerden biridir.
Soylu soyadını çoktan geride bırakmıştır ancak yeni görevi yeni fedakarlıklar gerektirmektedir. De Las Heras, kardeşi de dahil olmak üzere tüm ailesi ile ve tüm arkadaşları ile ilişkisini kesmek zorunda kalır. Böylece çıktığı yolda önce Fransa’nın başkenti Paris’e gönderilir. Ardından kısa süre içerisinde bir casus ağı kurmak üzere sahte belgeler ve yeni bir isimle birlikte Latin Amerika ülkesi Uruguay’a gider. Yirmi yılını burada geçirecek olan Las Heras buradan edindiği çeşitli bilgeleri Moskova’ya iletir. Örneğin devrimden sonra Küba’ya ABD öncülüğünde yapılan ünlü karşı devrimci saldırı, Domuzlar Körfezi çıkartması haberini de Moskova’ya De Las Heras’ın ilettiği belirtiliyor.
GERÇEĞE DÖNÜŞEN BİR KGB EVLİLİĞİ
Bu sırada, görevini yaparken daha az dikkat çekmesi ve farklı ağlara erişebilmesi için merkezden bir ‘evlilik teklifi’ gelir. KGB, De Las Heras’ın daha önce tanımadığı İtalyan Sovyet casusu olan ‘Marko’ kod adlı Giovanni Antonio Bertoni ile evlenebileceğini söyler, o da düşünmeden bu teklifi kabul eder.
Beraber Uruguay’ın başkenti Montevideo’da bir antika dükkanı açarlar. De Las Heras, Uruguay’da çalışırken elleri Latin Amerika’daki bütün istihbarat ağına ulaşır. Bertoni ise KGB’nin gönderdiği yeni istihbarat sorumlusudur. Uruguay dışarısındaki görevlerini yapacakları zaman bir çift olarak ‘tatile’ çıkarlar. Dışarıdan bakanlar KGB ajanı yerine ‘seyahat etmeyi seven insanlar’ gördüğü için dikkat çekmezler. Herhangi bir şüphe çekmeyen De Las Heras ve Bertoni, yıllar boyunca Sovyetler’e kritik bilgileri aktarmaya devam ederler.
Gel gör ki bu düzmece bir nikah bir süre sonra ‘ciddileşir’ ve çift gerçekten de birbirlerine karşı hisler besler. Bertoni 1964 yılında öldükten sonra De Las Heras bir süre daha Latin Amerika’da yaşamaya devam eder. Daha sonra kendi ülkesi olarak gördüğü Sovyetler Birliği’ne geri döner. Hayatının geri kalanında yeni casuslara eğitimler verir. KGB de kendisine istihbarat alanındaki en yüksek rütbelerden biri olan ‘Albay’ rütbesine layık görür. Moskova’da 1988 yılında yaşamını kaybeder.
BİR İSTİHBARATÇININ ARDINDAN
De las Heras’ın yaşamı, sadece kendisi direksiyonu farklı bir yere çevirdiği için değil aynı zamanda adanmışlığıyla göze çarpıyor. De Las Heras da hayatına dair şöyle söylüyor: “Benim vatanım Sovyetler Birliği’dir. Aklıma ve kalbime kazılıdır. Tüm yaşamım Sovyetler Birliği’ne bağlıdır. Ne yıllar ne de mücadelenin zorlukları benim kaderimi sarsamadı. Aksine, zorluklar her zaman bir teşvik, bir enerji kaynağı olmuştur. Bana başım dik, rahat bir şekilde yaşama hakkı verdiler. Hiçbir şey ve hiç kimse bunu benden alamaz, ölüm bile.”
İstihbaratçıların hikayeleri, devrimci kahramanlarınkinden farklıdır. Çalıştıkları devlet bir devrimin çocuğu olsa bile, onları farklı bir başlık altında okuruz. Fakat belki de yanlış olan bir diğer şey de her şeyiyle dörtdörtlük klasik anlamda bir ‘kahramana’ yakışır erdem arayışının ta kendisidir? Yani mesele ‘İstihbaratçılar da kahraman olabilir’ değil; komünist istihbaratçılar aracılığıyla “kahraman nedir?” sorusu düşünülebilir.
Africa de Las Heras’ın yaşamı kullandığı takma isimlere paralel, farklı açılardan okunabilecek bir yaşam. Tabii özellikle Troçki suikastıyla anıldığı için herkesçe kabul gören bir figür olmayacak. Yine de bugün mezarına İspanyolca ‘Patria’ yazan bu komünisti yargılamadan önce bir an için bunu hatırlamak gerekiyor.
KAYNAKLAR VE DAHA DETAYLI BİLGİLER İÇİN:
https://www.bbc.com/mundo/noticias-america-latina-39474548
https://www.rbth.com/history/334381-africa-de-las-heras-soviet-spy
http://www.historiafaentina.it/Storia%20Attuale/giovanni_bertoni_kgb.html
https://mujeresvalientes.es/africa-de-las-heras-espia-sovietica/
Kavel Alpaslan Kimdir?
1995'te İzmir'de doğdu. İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü'nde eğitim gördü. Gazeteciliğe 2014 yılında Agos’ta başladı. Gelecek/Umut Gazetesi’nde çalıştı. 1+1 Express Dergisi’nde yazıyor. 2016 yılından bu yana Gazete Duvar’da yazı ve haberleri yayınlanıyor. "Aynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri" kitabı 2023 yılında Sel Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.
İran’da bir Sovyet deneyimi: Azerbaycan Milli Hükümeti 16 Kasım 2024
Komünist aerobik öğretmeninden İsrail işgaline suikast 06 Kasım 2024
Baalbek’in yıkımı ve mirası 02 Kasım 2024
Lübnanlı komünist tutsak Abdallah: Geri çekilmek rezilliktir 30 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI