Stres yüklü bulutlar Kartal’ı da vurdu
Vur topa, it rakibi geriye ve orada baskıla. Özet budur Sergen Yalçın planının. Peki neden bu basit plan Kasımpaşa maçında uygulanamadı. Çünkü Yalçın tıpkı Fatih Terim gibi rakibe saygı duymuyor.
Sergen Yalçın oyununda üç ana durak vardı. Topun yol haritası, bu ana duraklara uğrayarak, seyahatini tamamlardı. İlk durak Josef De Souza’ydı. Souza, topu birinci bölgenin üç bölgesinde kontrol eder ve sağ taraftaki Raşit Ghezzal’a, mümkünse koşu yoluna bırakırdı. Ghezzal da topa bir iki takla attırdıktan sonra onu olabilecek en yumuşak bilek hareketiyle Aboubakar’ın ya kafasına ya önüne ya da koşu yoluna nişanlardı. Esasen Sergen Yalçın’ın bütün hikayesi bu basit oyun planının, garantili oynamasına bağlıydı. Kasımpaşa maçında üç ana duraktan ikisi olmayınca, tek durak maçı almaya yetmedi.
Bu bir plandı ve bu planı Beşiktaş iyi kötü hep uyguladı. Ama bu plan oyunun bütünü hiç olamadı. Çünkü daha bütünlüklü bir oyun için Sergen Yalçın ne yapması gerektiğini hiç kavramadı.
Bir teknik adam, bütün takımın oynayabileceği bir oyun inşa eder ve bu oyunu en iyi tatbik edecek oyuncu grubuyla da icra eder. Yani bir oyun sadece ilk on bir kişinin oynayabildiği bir oyun değildir. Herkes oynayabilir ve her maç en iyi oynayabilenler sahada yerini alır.
Kasımpaşa maçının gösterdiği en önemli olgu, Sergen Yalçın'ın bir oyununun olmadığıdır. Bunu aslında takımdaki herkes çok iyi biliyor. Çünkü herkes Aboubakar ve Ghezzal’ın yokluğunda bu oyuna katılmadı. Daha doğrusu katılma cesareti göstermedi. Herkes kendi yerini kaybetmemek için hep geride, bir adım kendi bölgesinde kalmayı yeğledi.
Demek ki, oyunun temposunu, direncini ve baskısını Sergen Yalçın değil, Ghezzal ve Aboubakar belirliyormuş.
Vur topa, it rakibi geriye ve orada baskıla. Özet budur Sergen Yalçın planının. Peki neden bu basit plan Kasımpaşa maçında uygulanamadı. Çünkü Sergen Yalçın tıpkı Fatih Terim gibi rakibe saygı duymuyor. Rakip analizini, rakibin zayıf yanları olarak algılayıp öyle okuyor.
Dün Galatasaray, Hatay karşısında bu şımarık tavrın kurbanı oldu, bugün Beşiktaş. Sözgelimi kendi takımına ilerde bas dediğinde neler olacağını bilmek kolay, peki ama rakip aynı şeyleri yaparken şaşırmak neden? Rakibin de tıpkı senin gibi bazı şeyleri çok iyi yapabileceği neden hesaplanmıyor?
Benim kafamı karıştıran başka bir şey var; madem Sergen Yalçın takıma bu kadar ciddi katkılar yapıyor, bu katkının zerresi neden Larin’e sirayet etmiyor. Yahu adam, top sürmeyi bilmiyor. Top onun ayağında, acıdan ağlayıp sürünüyor. Larin hâlâ hamle yönüne doğru bedenini doğru açıda tutmayı öğrenememiş. Ve Sergen Yalçın bu topçudan medet umuyor. Ljajiç’i dilime dolamayı hiç düşünmüyorum bile.
İyi bir teknik direktör, bütün takımının, kurguladığı oyunu oynayabildiği teknik adamdır. Teknik adamlık her şeyden önce budur. Yoksa bir oyundan söz etmek mümkün olmaz.