Sürat felakettir, hızın fazlası 'körlük' yapar
Fiber hızında internet gibi bir hayat yaşamak istiyor insanlar; Akışta olmak, takılmamak, aksamamak, engellenmemek, yorulmamak. Hayatın hızı ile teknolojinin hızı örtüşmüyor. Kafamızı karışıyor, algılarımız bozuluyor. Ekranda zap yapar gibi yaşamak istiyoruz hayatı, bir kumanda ile her şey elimizin altında olsun.
Simitçinin küçük camlı arabasının önünde üç kişi vardı. Satıcı küçük şeffaf poşeti eline geçiriyor, simiti kavrayıp poşeti ters çevirerek el değmeden müşteriye uzatıyordu. Hızlıca para üstünü alıp sonraki müşteriye bakıyordu. O sırada arkadan bir ses “Mecidiyeköy’e nasıl giderim” diye sordu. “30M’ye bineceksiniz” dedi simitçi. “Bu duraktan mı kalkıyor” sorusu geldi bu kez. “Evet” dedi simitçi. Hızla uzaklaştı soruyu soran. Sıradaki müşteri ”Bir teşekkür etseydi keşke” dedi. “Siz belediye görevlisi değilsiniz sonuçta!”… Simitçi içini çekti “Akşama kadar kaç kişiye yol tarif ediyorum, çok azı teşekkür ediyor. Hep bunlar aceleden” dedi kanıksamış bir ses tonuyla.
***
“Bu kentte görünmezlik pelerini ile gezenler var” dedi kadın. Gülümsedi adam, “çok fantastik” diye cevap verdi. “İnanmıyor musun” dedi kadın “gel göstereyim.’”
Köşedeki kafenin cam önündeki masasına oturdular. “Sen kahvelerimizi al” dedi kadın, “ben sokaktaki görünmezlerden birini seçeyim gelince sana hikayesini anlatırım.”
O sırada sokakta bir üniversite öğrencisi el ilanları dağıtıyordu.
“Bak” dedi kadın, “Şu genç adam elindeki duyuruları gelen geçene vermeye çalışıyor. Sokağın köşesine yeni bir köfteci açılacak. Tanıtım için küçük el ilanları hazırlanmış. Günlük yevmiye ile bunları dağıtıyor bu çocuk.
Göründüğü kadar kolay bir iş değil. Bak, bazıları almamak için yolunu değiştiriyor, bazıları alıp az ilerde yere atıyor. Biraz kibar olanlar ‘almayım teşekkürler’ diyerek reddediyor. Genç adamın en zoruna giden uzattığı elin havada kalması sanki. Bak görünmezlik pelerini var üzerinde ve insanlar o kadar görmüyorlar ki onu, neredeyse içinden geçip gidecekler.
Onu geçen gün de izledim. Gülümsemeye ve verebildiklerine vermeye çalıştı bütün gün. Yere atılanları toplayıp çöpe attı. Köfteci dağıtmadığını düşünmesin diye de değişik çöp kutularına dağıttı yerden topladıklarını.”
***
Adam yayalara yanan yeşil ışığın sonlarına yetişmişti. Koşa koşa karşıya geçmeye çalışırken arabalara yeşil yandı. Son iki adımını atmak üzereydi ki, ard arda korna sesleri geldi. Bir arka sıradaki arabalar, yeşil ışık yanar yanmaz öndeki arabaları kornayla uyarıyorlardı. Adam kendini kaldırıma zor attı. İki saniye için bunca gürültüye değer mi diye düşündü.
***
Şehirde her şey hızlı akıyor, dahası herkes hızla akması gerektiğine iman etmiş gibi.
Yetişilmesi gereken yerler var, kaçırılmaması gereken otobüsler, metrolar… Geç kalınmaması gereken işler, bir an önce ulaşılması gereken evler…
Araçlar kırmızı ışığa yakalanmamak için su birikintilerinin içinden hızla geçerler. Kaldırımdaki, yol kenarındaki yayaları ıslatma pahasına.
Otoyollarda hız kurbanı kediler görürüz, bir kenara fırlatılmış. Canlıyken görülmemiş, öldükten sonra da yanından hızla gelinip geçilmiş.
Yemeklerimizi zamanında yetiştirmek isteyen kuryelerin bazıları da hız kurbanı olur.
Hız felakettir denir ama yeterince hızlı gelmediği için azarlanır kuryeler, kargocular…
Geçimini sağlamak için ilan dağıtan genç insana elektrik direği muamelesi yapılır yanından hızla geçilirken.
Metro kapılarında “inenlere öncelik tanıyın” uyarısı, buna uymayanların saygısızlığının altını çizer gibidir.
Bir saatlik turunu tamamlayıp durağa gelen otobüs şoförünün de ihtiyaçları olabileceğini düşünmez bekleyenler, bacaklarını en azından hareket ettirmesi, temiz hava alması, belki sigara içmesi ya da tuvalete gitmesi gerektiğini…
***
Şehir hayatı karmaşık, şehir hayatı yorucu, zorlayıcı, yıpratıcı…
Fiber hızında internet gibi bir hayat yaşamak istiyor insanlar; Akışta olmak, takılmamak, aksamamak, engellenmemek, yorulmamak.
İnternette yavaş açılan sayfaya söylenir gibi söyleniyor trafikteki yavaşlamaya. Ya da tam tersi, trafikteki tıkanmayı hatırlatıyor internetteki yavaşlama.
Teknolojideki hız belki de hayatı yavaş gösteriyor. İki dakikada biletini aldığın otobüs yolculuğunun saatlerce sürmesi fazla geliyor.
Hayatın hızı ile teknolojinin hızı örtüşmüyor. Kafamızı karışıyor, algılarımız bozuluyor. Ekranda zap yapar gibi yaşamak istiyoruz hayatı, bir kumanda ile her şey elimizin altında olsun.
Ama kötü haber şu ki, ışınlanma teknolojisi geliştirilemedi henüz ve biz ayaklarımızın, tekerleklerin, asansörlerin ve yürüyen merdivenlerin hızına göre günlük hayatımızı sürdürmek zorundayız.
O yüzden de ne kadar çok etrafa bakarsak, o kadar ayaklarımız yere basar, algılarımız yerine oturur.
Ağacı, kediyi, insanı görürüz, yaşadığımız şehrin, o şehirde yaşayan insanların hikayelerinin farkına varırız. Kendimizi bir de o evrenin içinde bir yerlerde anlamlandırırız.
Kadın durup dururken temizlik hastası olmadı değil mi? 23 Şubat 2025
Küfür etmemeyi öğrenebilirsiniz, bunun için de bir uzvunuz var! 16 Şubat 2025
Sizin hiç engeliniz oldu mu? 09 Şubat 2025
Cüneyt Arkın sıkılmıştı, ya son jönlerimizin gerekçesi ne? 02 Şubat 2025 YAZARIN TÜM YAZILARI