YAZARLAR

Sürçen dil de ‘DEM’ diyor sürçmeyen de!

Hem DEM’e vuracaksın ama hem de seçmeninin yüksek olduğu merkezlerde oylarını almaya çalışacaksın ve bir de dilin sürçmeyecek!

İktidarın ‘DEM’le ittifak yapıyorlar’ dediği ana muhalefet partisinin Afyon adayı ‘DEM Parti’ye kapı açmayacağını’ söyledi dün. Ama DEM’e açılmayacak kapılar başka herkese açık olacakmış… “AKP’liler bunları diyemez, kapalı kapılar arkasında konuşurlar” diye de devam etti… 

Buradaki ‘maharet’ DEM Parti’de mi acaba diye düşünüyor insan. Hiç kimseye kendini beğendiremediği halde, İstanbul’da muhalefetle Afyon’da iktidarla ‘iş birliği’ yapabilecek kadar büyük bir kudrette, siyasi kıvraklıkta mı DEM?

Evet Türkiye’deki seçmen tercihlerinde üçüncü sırada, evet TBMM’deki en büyük üçüncü gruba sahip, evet belli başlı merkezlerde belediye başkanlıkları için en büyük iddia onda. Ama gücü genel olsun yerel olsun her seçimde iktidarından muhalefetine siyasetin tamamen kendi üzerinden yürütülmesine yetecek kadar büyük mü? 

***

Yoksa tam aksine mi durum? Muhataplarının –‘muhatap olmayanlarının’ demek daha doğru aslında- güçsüzlüğü mü yoksa seçim meydanında izlediğimiz? Öyle ya, dili sürçen de sürçmeyen de DEM’e vuruyorsa, ‘DEM’e vurmanın dayanılmaz hafifliği’ iktidarı da muhalefeti de sarıyorsa bu durum 5-6 milyon seçmenin iradesi karşısında yaşanan ne yapacağını bilememe hali değil mi aslında?

Dün kapı kapatıcı adayın sözleri duyulduğunda bir arkadaşımız, "bunun için bir özür gelir" dedi ama şimdilik sadece CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, ‘dil sürçmesi’ savunması geldi. Sonra aday "Bir dil sürçmesi değil, sözlerimin arkasındayım" dedi.

Hem DEM’e vuracaksın ama hem de seçmeninin yüksek olduğu merkezlerde oylarını almaya çalışacaksın ve bir de dilin sürçmeyecek!

İktidarın da muhalefetin de işi zor…

Fotoğraf: ANKA


Gerçekten Özel’le Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’na karşı mı?

Ana muhalefet kurultayın değişim havasından çıkmaya çalışırken yerel seçime yakalandı. Özgür Özel ve yeni parti yönetimi bir de bitmeyen bir ‘adaylaşma’ sorunu yaşadı. Ama şimdi artık adaylar belli, takvim kısa. Partiyi, kırılanıyla döküleniyle derleyip toparlayıp yerel seçimden mümkün olduğunca güçlenerek çıkmak, en azından güç kaybetmemek hedefleniyor. Ancak iktidara yakın medyaya bakarsınız sürekli bir ‘kaynaşma’ var ana muhalefette. Son iddia, Özel’le Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’na karşı yakınlaştığı! Bu kadar hızlı bir değişim yaşanıyor olabilir mi gerçekten CHP’de? ‘Saflar’ bu kadar sık mı değişiyordur?

Soruyu bu üç aktörden herhangi birine yakın durmayan bir CHP’liye yöneltiyoruz. Yanıtı şöyle oluyor: “Son bir aydır Özel’le Kılıçdaroğlu arasında görüşme bile olmadı. Aksine seçim meydanında İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun yakınlaşması olarak da değerlendirilebilecek durumlar bile oluyor. Ama bunların hiçbiri bugünden bir şey ifade etmiyor. Her şeyin bir zamanı var. Bugün seçim var, gelecek kurguları ile ilgili söylersek bu hamur daha çok su kaldırır. Kimin kiminle yakınlaşacağı da o gün gelince belli olur…”

Peki ‘o gün’ ne zaman? Cevap: “Adana’nın, Mersin’in, Antalya’nın kazanılıp kazanılamayacağı, Mansur Yavaş’ın açık ara kazanıp kazanamayacağı, İstanbul’da belediye meclisinin alınıp alınamayacağı… Çok fazla değişken var. Siz bakmayın CHP’yi en son yazacak, en son kulis alacak kalemlerin iddialarına…”

İlaçla sınava giren nesil…

Pelin Akdemir’in haberinden öğrendik: 

- Liselere Geçiş Sistemi (LGS) yüzünden öğrencilerin yüzde 30’u çok ciddi stres yaşıyormuş.

- Bunların yüzde 10 kadarı psikiyatr seviyesindeymiş, rehber öğretmenlerin ikili görüşmelerle sorunlarını çözemiyormuş bu öğrencilerin.

- Ve ciddi ilaçlar kullanan öğrenciler varmış…

Kindardı dindardı derken ilaçla sınava giren bir nesil yaratılmış meğer!