Suriye, göçmenler için mayın tarlasından farksız

Diyarbakır'da yaşayan savaş göçmenleri Suriye'ye dönmek arzusunda. Doğdukları yerler burunlarında tütüyor. Fakat Minbicli Kürt bakkalın dediği gibi, "İnsan vahşet yaşadığı yere dönmek istemez."

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - 'Barış Pınarı Harekatı'ndan sonra Türkiye, Suriyelileri, 'güvenli bölge'ye yerleştirmeyi hedeflemişti. Kürtlerin 'Arap kuşağı yapılmak isteniyor' diyerek itiraz ettiği bu girişim, bölgenin gerçekleri ile pek uyuşmadığı için akamete uğradı.

Suriye'de rejim meydanı terk edince bir boşluk oluştu ve bu boşluğu doldurmak için dünyanın güçlü ülkeleri mesai harcıyor. Türkiye siyasi ve askeri gücüyle hep Suriye'deydi ve şimdi yerini pekiştirmek istiyor.

Türkiye'nin Suriye politikasında yer alan bir de göçmenler meselesi var. İç ve dış siyasette epey tartışılan konu yeniden gündemde. Türkiye, Suriye'deki son gelişmelerden sonra, sayıları milyonlarla tarif edilen Suriyeli göçmenleri geri göndermeye bir kez daha niyetlenmiş gibi görünüyor. İktidar mensupları ile medyanın, Suriyelilerin geri dönmek için sınır kapısında kuyruk oluşturduğuna dair propagandası pek işe yaramamış gibi görünüyor. Esad gitti, herkes sevindi ama günün sonunda Suriye'nin geleceği hâlâ muamma. Suriye'de henüz taşlar yerine oturmadı. Taşlar yerine oturmadan Türkiye'deki Suriyeliler memleketlerine dönmek isterler mi? Yıllar içinde kurdukları düzeni bozup geleceği belirsiz topraklara ricat ederler mi?

'3 AY SONRA HALEP'E GİDELİM'

Benzer soruların cevabını almak üzere Diyarbakır'ın merkez Bağlar ilçesine gittim. Yıllar önce, 'Barış Pınarı Harekatı' sırasında da aynı sorularla gittiğim Bağlar'da, tesadüfen bir kez daha Halepli Hadi ile karşılaştım. Beni hatırladı ve "Yanında gözlüklü bir adam daha vardı" dedi. 'Gözlüklü adam' o dönem Evrensel gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olan Fatih Polat'tı. Hadi'nin hafızasına methiyeler dizerek kulaklarını çınlattık Fatih'in.
Halepli Hadi, kısaca hatırlatacak olursam, memleketinde kumaş alıp satan zengin bir tüccardı. 11 yıl önce geldiği Diyarbakır'da ise bakkal dükkanı işletiyor. Yıllar içinde Türkçesi düzelmiş Hadi'nin. 'Nereden nereye' manasında cümleler kurup, "Çok şükür" diyor.

Hadi, hemen değil ama Suriye'ye, Halep'e dönmek istediğini söylüyor.  "Ama 3 ay sonra" diye de ekliyor. Ona göre 3 ay sonra Suriye'de her şey yerli yerine oturacak ve Suriyeliler memleketlerine dönecek. Aslında Hadi'nin Diyarbakır'dan şikayeti yok, ırkçılığa, ayrımcılığa uğramamış. "Bir apartmanda yaşayan herkes iyi insan olamaz" diyerek karşılaştığı 'kötü insanlar' üzerinden Diyarbakır'ı mahkûm etmiyor.

Halep'in savaşta tahrip edildiğini hatırlatarak, "Senin özlediğin Halep kalmamış olabilir" diyorum. "Halep güçlüdür" diye karşılık veriyor Hadi ve "3 ay sonra beraber gidelim" diyerek Halep davet ediyor beni.

IŞİD'DEN KURTULMAYI BAŞARAN MİNBİCLİ

Minbicli Kürt bakkalın dükkanı çok küçük. Sohbet ederken gelen müşterilere yer açmakta zorlanıyoruz. Bir borç defteri var bakkalın. Bildiğiniz 'bakkal defteri', kalın ve yıpranmış. Borçları bu deftere Arap alfabesiyle yazıyor. Müşterileri hem Suriyeli göçmenler hem de Diyarbakırlı komşuları. "Hafta sonu borçlarını kapatıyorlar" diyor. Müşterilerinin çoğu haftalık yevmiye ile çalışıyormuş.

Minbiclinin bir gözü sakat. Bu yüzden ağır işlerde çalışamıyor ve bu bakkal dükkanı ile idame ediyor hayatını. Dükkanda daha çok çocukların rağbet ettiği aburcubur göze çarpıyor. Aburcubur satarak nasıl bir hayatın idame edildiğini sormuyorum. Çünkü konumuz Suriye'deki son gelişmeler.

Esad'ın gidişinden memnun olduğunu ifade ediyor Minbicli. Ama Suriye'ye dönmeye hiç niyeti yok. "Neden? Özlemedin mi memleketini?" diye sorunca, 3 kez IŞİD'in elinden kurtulduğunu söylüyor. Bir kez kaçmış, bir kez rüşvet vermiş. Anlaşılan o ki tesadüfle kurtulmuş IŞİD vahşetinden.

"Neden tutuklandın?" sorusuna cevap verirken, "Bir kez Irak'tan geliyordum ve yakaladılar beni" diye cevap veriyor.

Kürt olması IŞİD tarafından tutuklanması için yeterli aslında. Ama buna bahane de lazım. Minbicli bakkal, "Sigara içtiğim için de tutuklandım" diyor. Kulağa imkansız gibi geliyor böyle bir bahane ama söz konusu IŞİD olunca inanmamak için bir neden kalmıyor. Kendi sardığı kalın tütünden uzatıyor, bu kez endişe duymadan.

Bakkal, Minbice dönmek istemediğini söylüyor. Çünkü zulüm gördüğü, ölümle burun buruna geldiği topraklar huzura henüz çok uzak. Hiç gizlemiyor korktuğunu. Yatalak annesi, yaşlı babası ve 4 çocuğunu tehlikeye atmaya niyetli değil. "Herkeste silah var ve insanlar birbirini öldürüyor" derken kaotik ortamdan söz ediyor. Kürtler ile Araplar arasında bir sorun olmadığını ifade eden Minbicli, HTŞ'nin nereye evrileceğini de görmek istiyor. Fakat sosyal medyada HTŞ'nin Şam sokaklarında sigara içen gençleri dövdüğüne dair videolar dolaşıyor. Bu videolar bile insanı memleketinden uzak tutmaya yeter.

Oğlu Mihê 6 yaşında ve sapsarı saçlara, renkli gözlere sahip. Babasının aksine Mihê, Erbil'e gitmek istiyor. Çünkü orada kuzenleri var ve onları özlemiş Mihê.

KOBANÊLİ RÎHAN'IN ANNE HASRETİ

Rîhan Kobanêli genç bir kadın. Şam'da büyümüş ancak babası, Kobanê'den hiç kopmamış. Zaman zaman çocuklarını Kobanê'ye götürüp "İşte Kürtlerin memleketi burası" demiş. Savaşa kadar. Savaş başlayınca Şam'ı terk ederek Kobanê'ye göç etmişler. Rîhan, kocası ve iki çocuğuyla uzun, yorucu ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Diyarbakır'a gelmişler. Geride ailesini bırakarak.

Dört çocuğundan ikisini Diyarbakır'da doğurmuş Rîhan. Kocası buğday pazarında çalışıyor ve buna şükrediyorlar.

Geleli 11 yıl olmuş ve haliyle alışmışlar Diyarbakır'a. Dertleştikleri komşuları var, çocukları okulda kavga ediyor, ekonomik sorunları herkesle birlikte yaşıyorlar. Suriye'yi de mümkün olduğunca yakından takip ediyorlar. Esad'ın gidişine bütün Suriyeliler gibi seviniyor "Çünkü Esad zalimdi".

Rîhan, bütün bunları çok rahat anlatıyor. Söz, "Memlekete dönmek ister misin?" sorusuna gelince gözyaşlarını tutamıyor. Rîhan, "Bize burada herkes iyi davrandı. Ama insan doğduğu toprağı özlüyor. Annem orada, akrabalarım orada ve hepsini görmek istiyorum" diyor.
Burada bir hayat kurmuşlar ve küçük çocukları savaş korkusu nedeniyle dönmek istemeseler de Rîhan ve kocası, uygun şartlar olduğunda Kobanê'ye dönmek istiyorlar.
Uygun şartlar henüz oluşmadı. Suriye'de ve hedefteki Kobanê'de durum belki daha kötüye gidecek. Bu tereddüt, Rîhan'ın Arap komşularında da varmış. Dönerlerse ve işler daha kötüye giderse, bir kez daha göç yollarına düşmek ihtimali bile yorucu görünüyor.

Suriye'ye dönenler kim? Belki memleket hasretine dayanamayanlar. Belki HTŞ ile aynı dünya görüşünü paylaşanlar. Kim bilir, belki de geri dönüş şartlarının uygun olup olmadığını koloçan etmek üzere kendisini feda edenlerdir. Çünkü Suriye, göçmenler için mayın tarlasından farksız bir görünüm arz ediyor. Küçücük ülke ile ilgili egemen ülkelerin yaptığı hesaplar, onlarca silahlı grubun varlığı, olası iktidar çatışmaları Türkiye'de yaşayan savaş mağdurlarını tedirginliğe ve umutsuzluğa sevk ediyor.

Bu tedirginliği ve umutsuzluğu Diyarbakır'da gözlemlemek mümkün. Diyarbakır'da yaşayan Arap ya da Kürt savaş göçmenlerin önemli kısmı Suriye'ye dönmek arzusunda. Doğdukları köyler, kasabalar burunlarında tütüyor. Fakat Minbicli Kürt bakkalın dediği gibi, "İnsan vahşet yaşadığı yere geri dönmek istemez."