Survivor Türkiye 2022: Kasap değil sanki kuyumcu...

Hacer Foggo yakın zamanda yapılan bir araştırmaya atıfta bulunarak Türkiye'deki 'kronik açlıktan' örnekler verirken lokmalar boğazımıza düğümleniyor...

Google Haberlere Abone ol

Aslında hikâyenin başlangıcı birkaç ay önce mahalledeki şarküteriden kahvaltı için yarım ekmek almakla başladı. Kasadan geçerken 30 lira tuttuğunu öğrenince eve gidene kadar elimdeki poşete bakıp bakıp güldüm. Yemekle yememek arasında gittim geldim.

İtiraf etmek gerekiyor ki kendinizi biraz şımartmak isteyeceğiniz bir öğündü ve malzemeden kaçınmadık. Eski kaşar, fıstıklı salam, acuka, tulum peyniri... Nihayetinde öğrencilik yıllarımızın ‘en ucuz’ doyma aracı.

Bu ‘tuzlu’ kahvaltı işaret fişeğiydi. Sonrasında kiradan ulaşıma, kedi mamasından ekmeğe kadar birçok şeye ve bazılarına defalarca zam geldi.

Çoğu ev sahibi zamlarla da yetinmedi. Onların yaptıklarını ‘Almanya’dan oğlum geliyor 2022’ başlığı altında ayrıca irdelemek lazım.
 
Sonra bu zamlar öyle arttı ki bir yerden sonra ‘bütün bu pahalılıklar ucuz’ gelmeye başladı. Bunu şarküteride başlayan kontrollü delirmeler nihayete erdiğinde anladık.
 
Televizyonda şimdi, ‘markette karpuz’ haberini yapan muhabirin sesi duyuluyor: Bir dilimi, 19 lira 20 kuruş!
 
'Tek biber dolması', 'tek patlıcan' ve 'tek kabak'tan sonra şimdi de dilim karpuz...
 
20 lira da az mı geldi karpuz için? Koca bir dilim neticede, neden 25 ya da 30 lira olmasın! Çiftçi tamamını 20 liraya satamasa da arada bizim bir türlü kavrayamadığımız bir takım ‘emek’ler var demek ki.
 
Peki bu ‘vurun ulan vurun ben kolay ölmem’ ruh hali için işin uzmanı ne diyor diye düşünerek psikolog Aslıhan Özcan Morey’e başvurduk. Tanışıklığımız eskidir kendisiyle ve tabii o henüz bizim gibi delirmediği için gülerek, ‘hiçbir şeye alışmadık, sen alıştıysan alış’ diyor. Benim yaptığımsa meseleyi ‘humor’la geçiştirmekmiş.

"Beyin ‘hayatta kalmak’ için yaratılmış o kadar harika bir organ ki bütün zorluklara alışabiliyoruz" diyor...
 
Tabi herkes öyle çözemiyormuş. Kimisi çok 'söyleniyor', kimisi endişe edip kendine 'kaçış planı' yapıyor. Aslıhan Özcan, 'bu esneklik kişiden kişiye farklılık gösterse de hepimizde var' diyor ve ekliyor: "Hayat, Türkiye’de zorla geliştiriyor bu yeteneği. İnsanoğlu nihayetinde her şeye alışır, yükselen fiyatlara da. Duygular dalga gibidir yükselir tavan yapar
ve sonra küçülür, yavaşlar."
 
Küçülen duyguları yükselten ses yine televizyondan geliyor o esnada.
 
CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Et ve Süt Kurumu ziyaretinde sözü alıyor ve yakın zamanda çocukların yetersiz beslendiğini ortaya çıkaran araştırmaya atıfta bulunarak, başlıyor anlatmaya: "Yetersiz beslenme aynı zamanda kronik açlık demek. Birçok çocuk bununla mücadele ediyor. Daha dün bir aile ile görüştüm. Bana, ‘çocuklarla birlikte sahurda patates kızartması yedik. Akşam komşuda da hazır çorba içtik’ dedi. İnsanlar açlıkla mücadele ediyor. Kasabın önünden geçen bir yaşlı amca, 'Kasap değil sanki kuyumcu. Kuyumcudan altın almak için bu fiyatlara bakardık. En son geçen Kurban Bayramı'nda et yedik' diyor..."
 
Hacer Foggo’nun konuşması, yediğimiz lokmaları boğazımıza diziyor. Birkaç saate unutacak mıyız peki? Uzmanımızın dediği gibi "her duygu her an aynı sıcaklığı" koruyamıyor tabii... Akşama Survivor’ı açıp biraz kafa dağıtacağız belki. Biz izleyelim diye para kazanarak aç kaldıkları ve biz izleyelim diye hoplayıp zıpladıkları o yarışmada "ünlülerin" ve "gönüllülerin" ödül oyunu için debelenmelerini izleyeceğiz. Çocukların ve yetişkinlerin kronik açlıklarını çoktan unutarak mı?
 
Ama notumuzu düşelim: Burası Survivor Türkiye 2022 ve burada 'ödül oyunu' yok.