Tan Baskını’ndan bugüne basın cinayetleri
Türk basın tarihinde son derece özel bir yere sahip olan Tan gazetesinin, matbaası dahil her şeyiyle imha edilmesi iktidar ve basın eliyle ortaklaşa gerçekleştirilen operasyonların tarihsel örneklerinden biridir. Sessiz kabul dahil.
Basının ve gazeteciliğin öldüğü söyleniyor uzunca zamandır.
Sürekli ölüm demek daha doğru buna.
Demokrat Parti’nin 1950’lerdeki tasarruf ve yaptırımları karşısında Falih Rıfkı Atay’ın literatüre kazandırdığı “besleme basın” olgusu, adeta “demokrasi armağanı” –ya da gereği- olarak hayatımıza girdi, bir daha da çıkmadı. İktidara hizmet karşılığında onay ve destek gören basın, kendi dışında farklı türden yayınların ve o yayınları oluşturacak düşüncelerin, görüşlerin imhasını temel görev bildi. Bu nedenle beslendi.
Besleme, naylon, boyalı, bir kısım basın derken 20. yüzyıl sonlarına doğru matbuattan medyaya geçtik. Kartel medyası doğdu, o da yandaş havuzda boğuldu ve yok oldu. Muhalefetsiz demokrasi her zaman en güzel demokrasi oldu iktidar ve her alandaki destekçileri için. Fikir ve kalem erbapları dahil. Gazete gazetenin, gazeteci gazetecinin kurdu oldu daima.
Gönüllü ya da zorunlu (ticari vb.) güç yandaşlığının “mütareke basını”na; işgal kuvvetlerinin yerli sözcüsü, temsilcisi olmaya dek uzanabildiği görüldü, yaşandı burada.
Kısacası, yüzyılı aşkın süredir aşama aşama, türlü çeşitli ve sürekli mukadder ölümü yaşıyor basın. Dijital çağın etkisi, bu niteliksel iflasın ve intiharın yanında alternatif varoluş kanallarını getirmesi yönünden ayrıca değerlendirmeyi gerektiriyor. İktidar denetim ve hizmetinde genel olarak tarih, özel olarak basın tarihi yeniden yazılırken, yazılmaya çalışılırken, karşı ses ancak dijital platform üzerinden yükselebiliyor.
Örneğin Mehmet Y. Yılmaz, tasarımcısı, kurucusu ve ilk yayın yönetmeni olduğu Posta Gazetesi’nin 25. yılı için hazırlanan ek üzerinden “Basın tarihi yeniden mi yazılıyor” diye soruyor.
Soru doğru ve gerekli. Aynı zamanda hayli gecikmiş eksik bir soru. Yılmaz kendi adının adeta parantez içine alınıp gazetenin ilk dönemi hiç anılmazken yeni patronlara temenna edilip övgüler dizilmesine itiraz ediyor. Ama Yılmaz bizlerden çok daha iyi biliyor ki, bu ve benzeri türden yeniden yazımlar, yeni değil. Bütün tarih iktidar eliyle, onun cephesinden yazılır. Basın ona eşlik eder. Kendi ölümü pahasına, gönüllü ya da sessiz kabulle...
Türk basın tarihinde son derece özel bir yere sahip olan Tan gazetesinin, matbaası dahil her şeyiyle imha edilmesi iktidar ve basın eliyle ortaklaşa gerçekleştirilen operasyonların tarihsel örneklerinden biridir. Sessiz kabul dahil.
Üstelik bir değil, iki kez öldürülmüştür Tan.
Türkiye’de nitelikli gazeteciliğin her durum ve dönemde kılavuz alabileceği Tan gazetesi, 1980’lerde soft porno denebilecek boyalı günlük gazetenin adı olarak dönmüştür basın dünyasına. Tirajları alt üst ederek, rekor üstüne rekor kırarak adını kullandığı önceki Tan’ın adeta tarihten ve zihinlerden tümüyle silinmesini sağlamıştır açlara fanteziler satan, gündüz rüyaları gördüren Tan.
4 Aralık, 1945’deki Tan baskınının yıldönümü. Ama ne anımsayan var, ne dönüp bakan.
Tarih aynı minval devam ediyor.
LİBERAL – SOL VE ÖLÜMCÜL İTTİFAK
Aslına bakılırsa Tan’ın ölümü Tan’ın kendisinden çok, yavrusu, yeniden doğum hamlesi nedeniyledir.
Türkiye siyasal tarihinde “dörtlü takrir” olarak anılan 7 Haziran 1947 tarihli demokratikleşme önergesi, bu görüşlerini gazetelerde de kaleme alan Fuat Köprülü’yle Adnan Menderes’in 21 Eylül’de CHP’den ihracını, ardından onlara destek veren Refik Koraltan’ın kovulmasını, nihayet Celal Bayar’ın CHP’den kopuşunu getirmiştir.
Bu ekip dönemin etkili gazetesi Tan’ın yayıncısı Zekeriya Sertel’le tek parti karşıtlarını, muhalefeti demokrasi platformunda birleştirme yönünde görüşmeler yapar. Sık sık soruşturmaya ve yayın yasaklarına uğrayan Sabiha Sertel’in Tan’daki köşesi, bu girişime yönelik derginin adı olacaktır. Görüşler, 1 Aralık 1945’de ilk sayısını yayımlar.
Sabiha ve Zekeriya Sertel’in yanı sıra Esat Adil, Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Muvaffak Şeref, Kemal Bilbaşar, Nail V gibi sol basın-edebiyat çevresinden isimlerin; Adnan Cemgil, Pertev Naili Boratav, Mediha ve Niyazi Berkes, Behice Boran gibi genç akademisyenlerin imzalarını taşıyan bu ilk sayının kapağında dergiye yazı desteği vaat edenler de duyurulmaktadır: Celal Bayar, Tevfik Rüştü Aras, Fuat Köprülü, Adnan Menderes.
İktidar ve tetikçilerini harekete geçirenin dergide yazanlar değil, yazı vaat edenler olduğu kaydedilir.
Türk siyasal hareketinin ilginç isimlerinden Hüseyin Cahit Yalçın’ın Tanin gazetesi 3 Aralık 1945’de Kalkın Ey Ehli Vatan manşetiyle çıkar. Görüşler ve Sertel hedef olarak gösterilmektedir:
Bunları susturmak için, cevap vermek hükümete düşmez. Söz, eli kalem tutan gazetecilerin ve hür vatandaşlarındır.
Sertel, yazı ve duyumlar üzerine İstanbul Valisi Lütfi Kırdar’la görüşür. Vali, önlem alındığını bildirir. Ertesi gün binlerce vatan ehli genç, İstanbul Üniversitesi önünde toplanıp Tan gazetesi ve matbaasını imha eder. Devamında Karaköy üzerinden Tünel’e yönelir. Asker kökenli, İslami sosyalizmi savunan Cami Başkurt’un 1 Aralık’ta yayınlamaya başladığı Yeni Dünya gazetesi, orada hazırlanan Fransızca aylık dergi La Turquie Kemaliste de susturulacaklar arasındadır.
Bakkallar, bayiler, kırtasiyeciler Tan tabelalarını indirip, vitrinlerden kazıyarak imhadan kurtulmaya çalışır. Gazeteyle adaşlık dışında ilişkisi olmayan Karaköy’deki mezeci, buna fırsat bulamayınca T’yi C’ye çevirir, Can Şarküteri olur.
Ertesi gün tüm gazetelerde İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Asım Tınaztepe imzasını taşıyan bildiri yer almaktadır:
Dün (4.12.1945 Salı günü) üniversite öğrencilerinin bir kısmı, iki basın evi ile birkaç kitapevine taarruz etmişler ve bu hareketlerine mâni olmak isteyen Hükümet inzibat kuvvetlerini dinlemeyerek tasarladıkları suçu işlemişlerdir. Bunlar hakkında derhal takibat ve tahkikata başlanmıştır. Bu çok müessif hadiseye katiyen müsamaha edilmeyecektir. Bu ve benzeri hareketlerin şiddetle karşılık göreceğini ve bu gibi kütle toplantılarının yasak edilmiş bulunduğunu beyan ve ihtar ederim.
VATAN CEPHESİ
“Tahkikat”, Sabiha - Zekeriya Sertel ve ortakları Halil Lütfi Dördüncü’yle Yeni Dünya’nın sahibi Baykurt’un mahkumiyetiyle sonuçlanacaktır!
Görüşler’e kapı açan CHP’nin muhalifleri, yol arkadaşlarından yüz geri edecek, Bayar, hiçbir dergiyle ilişkileri olmadığını ilan edecektir.
Tarih, Bayar ve kuracağı Demokrat Parti’nin asıl müttefikinin Görüşler ve “demokrasi” cephesi değil, Tanin takımı olduğunu tescil edecektir. 3 Aralık 1945’te gazetenin ilk sayfasını kaplayan Kalkın Ey Ehli Vatan çağrısının ikinci başlığı, geleceğe yönelik talimat niteliğindedir:
Bir Vatan Cephesi’ne lüzum vardır.
Demokrat Parti, son iktidar döneminde muhalefete karşı kendi basınının yanına radyoyu da katarak ilan ve inşa edecektir Vatan Cephesi’ni.
Tan baskını, bir gazetenin imhasından çok daha geniş alana uzanır. Ankara cephesi tamamen ayrı fasıl. Dünün tarihi, günün tarihi olarak devam ediyor.