Tanju Tosun: Birinci turu önde bitirenin başkanlığı kazanması garanti değil
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, birinci turu önde bitirenin ikinci turda başkanlığı kazanması garanti olmadığını belirtti.
İZMİR - 28 Mayıs'ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerine saatler kaldı.
14 Mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın Meclis çoğunluğunu elde etmesi ve birinci turu önde bitirmesi ikinci tur için avantaj olarak nitelendirilirken, sivil toplum kuruluşlarının, kanaat önderlerinin ve sanatçıların hangi adayı destekledikleri noktasında açıklamaları sürüyor. Siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, 14 Mayıs seçimleri ve ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin sorularımızı yanıtladı.
'14 MAYIS SEÇİMLERİ SİYASİ GÖZLEMCİLER İÇİN SÜRPRİZ OLDU'
Öncelikle ittifaklar ve partiler açısından 14 Mayıs seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne bekleniyordu ne oldu?
14 Mayıs seçim sonuçları siyasi gözlemciler için sürpriz oldu denebilir. Bunun temel nedeni, güvenilir çoğu kamuoyu araştırmasının bulgularına göre Cumhur İttifakı bileşenlerinin daha fazla oy kaybedeceği, birinci turda da Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’nun seçilemese bile, rakibi Erdoğan karşısında yarışı önce bitireceğiydi. Fakat, yaygın kanaatin aksine öyle olmadı. AKP oyları 7 puan gerilese de, Erdoğan beklenenin üzerinde oy alarak 1.turu önde bitirdi. 2018’e göre 14 Mayıs seçimlerinde 100 seçmenden 11’i parti değiştirmekle birlikte, oy oynaklığı büyük ölçüde aynı ideolojik bloktaki partiler arasında gerçekleştiği için rakip blok partilerinde belirgin bir oy artışı gözlenmedi. MHP oylarındaki artış da büyük ölçüde bir önceki seçimde AKP’ye oy vermiş olan seçmenin bir kısmının 14 Mayıs’ta tercihini MHP yönünde kullanmasından kaynaklanmış gibi. Seçimin en büyük sürprizi siyasi kariyeri eski olmakla birlikte, cumhurbaşkanı adayı olarak yeni bir isim olan Sinan Oğan’ın aldığı yüzde 5,2’lik destek. Bunda seçim öncesi adaylıktan çekilen Muharrem İnce’nin seçmeninin Oğan’a yönelmesi de etkili olmakla birlikte, Oğan’a olan desteğin araştırma bulgularına göre orta yaş ve altı, genç seçmenlerden gelmesi dikkat çekicidir. Bu tercihte seçmenin yenilik ve değişim arayışının, mevcut aktörlerle siyasi temsil ilişkisinin zayıflamış olması etkili olmuş görünüyor. AKP’nin ekonomik krize rağmen birinci parti konumunu sürdürüp, parlamentoda en fazla sandalyeye sahip parti oluşu, seçmeninin lideri Erdoğan’la arasındaki sadakat bağı, özdeşlik ilişkisi, CHP’ye olan kültürel temelli sosyal mesafe, sosyal yardımların parti örgütü aracılığıyla seçmenlere aktarılmasının getirdiği ekonomik krizi derinden hissetmeme belirleyici olmuştur diyebiliriz.
'AK PARTİ OYLARINDA DUYGUSAL DİNAMİKLER ETKİLİ'
2018 yılından bu yana pandemi, deprem, ekonomik kriz daha birçok olumsuzluk söz konusu oldu. Bu doğrultuda Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 49 oy almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
2018’den bugüne yaşanan bu tür yaygın hastalık, doğal afet ve ekonomik krize rağmen Erdoğan’a olan desteğin bu ölçüde yüksek oranda olmasının sebebinin, bir yandan Erdoğan’la destekçilerinin duygusal bağ temelli bir özdeşlik ilişkisi kurmaları, diğer yandan iki taraf arasında oluşan güven ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Kendisine destek olan kitle 21 yıllık süreç içinde elde ettiği kazanımları Erdoğan’a borçlular ve ona minnet duyuyorlar. “Erdoğan olmazsa halimiz ne olur?” şeklindeki bir soruya yanıt bulamamanın getirdiği bir bağlanma, sosyo-psikolojik bir durum söz konusu. Seçmen kitlesi Erdoğan’ın politik kariyerinin başlangıcından bugüne onun mimarı olduğu politikalarla sistem içinde az ya da çok maddi, manevi anlamda yaşam alanı bulmuş, dolayısıyla bu güvenli yaşam alanı dışına çıkmak istemiyorlar. Erdoğan’ın seçmen zihninde oluşturduğu algı “sorun çıksa da, Erdoğan er-geç çözer” şeklinde. Karizmatik liderlerin taraftarlarıyla kurduğu güven ve sadakat ilişkisinin kültürel referansları güçlüyse-Erdoğan örneğinde bunlar muhafazakar, milliyetçi değerlerdir- çözülme ve kopma gerçekleşmiyor, ancak uzun vadede bir miktar gevşiyor. 21 yılın ardından partisinin oyunda bir toplumsal desteğe sahipse, maddi ödüllendirmenin ötesinde duygusal dinamiklerin de etkili olduğu söylenebilir.
Cumhurbaşkanlığı açısından sizce birinci turun kaybedeni ya da kazananı var mı?
Seçim nihai olarak tek kazanan üretmeye dayalı bir siyasi rekabet olduğu için, birinci turda hiçbir adayın seçilecek çoğunluğa ulaşamaması, Cumhurbaşkanı seçilme anlamında kazananı olmayan bir seçim olarak değerlendirilebilir. Fakat, kazanmayı sonuca etki anlamında düşündüğümüzde, Sinan Oğan’ın elde ettiği oyla seçimin ikinci tura kalmasına neden olması anlamında en fazla kazanım elde eden bir politik aktör olarak düşünülebilir. Özellikle de birinci turdan sonra Erdoğan lehine adaylıktan çekilmesi, bu çekilmenin mükafatını Erdoğan seçildiği takdirde görme olasılığı dikkate alındığında, rakiplerine ilk turda kazandırmadan, seçimin ardından kazanımlar elde edecek aday olduğu açık.
'OĞAN'IN OYLARININ İKİNCİ TURDA PARÇALANMASI OLASILIKLAR ARASINDA'
İlk turda ATA İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’a yönelen yüzde 5,17’lik oy söz konusu. İkinci tur için Oğan'a oy veren seçmenin önemli rol oynayacağı tartışılıyor. Bu oyların akıbeti ikinci turda sizce nasıl olur?
Oğan’ın ilk turda aldığı oy doğal olarak seçimin kaderini tayin etmiştir. İkinci turda ilk turda Oğan’a verilen oyların kimin seçimi kazanacağında etkili olacağı açık. Bu seçmen tercihlerinin hangi adaya yöneleceği, dolayısıyla akıbetinin nasıl olacağına ilişkin öngörüde bulunmak için, Oğan’a desteğin hangi parti seçmenlerinden geldiğine bakmak gerekir. Türkiye Ekonomi Araştırma'nın ekolojik çıkarım yaklaşımı çerçevesinde 2018 ve 14 Mayıs genel seçimlerindeki parti tercihleriyle cumhurbaşkanı adaylarına verilen oyların geçişi konusundaki araştırmada Oğan’a en büyük desteğin Zafer Partisi, Memleket Partisi, İYİ Parti, AKP ve MHP seçmeninden geldiği tespit edilmiştir. Bu seçmenin blok olarak Oğan’ın Erdoğan’ı desteklemesi nedeniyle Erdoğan’a yönelmesi zor. Çünkü, zaten bu kitlenin Erdoğan’la arasında olan politik mesafenin uzaklığı, Kılıçdaroğlu’na da mesafeli oluşu nedeniyle, ikinci turda bu oyların parçalanması, öncelikle Kılıçdaroğlu’na, bir miktar Erdoğan’a gitmesi, seçmenin bir kısmının ise seçime katılmaması olasılıklar arasındadır. Yeni bir gelişme olarak, Özdağ’ın Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması ve varılan mutabakat nedeniyle, Oğan’ın oyları içinde muhtemelen en az yüzde 40’lık Zafer Partisi seçmeninin büyük ölçüde Kılıçdaroğlu’na yönelmesi olasıdır.
'BİRİNCİ TURU ÖNDE BİTİRENİN BAŞKANLIĞI KAZANMASI GARANTİ DEĞİL'
Belirli bir kesimde birinci turda kazanan adayın ikinci turda da yüksek ihtimalle kazanacağı yönünde bir algı var. Bu konuda ne söylemek istersiniz? Böyle bir sonuca varmak doğru mu?
Öncelikle belirtmek gerekir ki her seçim yeni bir seçimdir ve seçmen tercihleri az ya da çok yeniden şekillenir. Kısa aralıklarla yapılan 2 turlu başkanlık seçimlerinde ilk turdaki tercihlerin radikal değişimi mümkün olmasa da en güçlü iki rakip arasındaki oy makasının ilk turda çok açık olmaması, iki tur arasında oluşan yeni ittifaklar, seçmenin tercihini etkileyecek ekonomik, politik gelişmeler ikinci turun kaderini etkiler. İki turlu seçim yöntemiyle başkanın belirlendiği başkanlık sisteminde, konuya ilişkin yapılan bilimsel çalışmalarda ilk turda ikinci olan adayın ikinci turda seçim kazandığına ilişkin örnekler vardır. Konuya ilişkin yapılmış bir akademik çalışmaya göre, son 50 yılda yapılan bu tür seçimlerde ilk turda ikinci olan adayın ikinci turda seçim kazandığı ülkeler başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerin yüzde 31’i. Bu anlamda, birinci turu önde bitirenin başkanlığı kazanmasının garantisi olmadığı anlaşılıyor. Örnek vermek gerekirse, 2019 Uruguay, 2021 Şili, Arjantin 2015, Kosta Rika 2018 seçimleri verilebilir.
Sizce ikinci turun avantajlı ismi kim?
Şüphesiz ki ilk turda rakibine 4,5 puan üstünlük sağlayan Erdoğan ikinci tura avantajlı giriyor. Fakat, dünya örneklerinde de görüldüğü gibi, ikinci turda başkanlığı kazanmanın garantisini ilk tur sonucu vermiyor. Seçimin kaderini bu anlamda adayların sadık seçmenleri dışında, ilk turda tercihini seçime çok yakın süre kala ya da sandıkta yapan, iki seçim arasında adayların söylem, vaatlerine göre pozisyonlarını yeniden belirleyecek olan seçmen tayin edecek gibi görünüyor.
'İKİ TURLU BAŞKANLIK SEÇİMLERİNDE İKİNCİ TURDA KATILIMIN DÜŞMESİ YAYGIN'
Seçmenin ikinci tura katılımının artacağı veya azalacağı yönündeki düşünceniz nedir?
İki turlu başkanlık seçimlerinde ikinci turda katılımın düşmesi daha yaygındır. Bunun başlıca nedeni birinci turda tercihlerini başka adaylara yapmış olan bazı seçmenlerin ikinci turda tercihlerini iki aday arasında yapmak istememeleri, seçimin ilk turda netleştiğini, ikinci turda sonucun değişmeyeceği şeklindeki düşünce olabilir. Fakat, ikinci tura kalan adaylar arasında oy makasının dar olduğu ve iki aday arasında sıkı bir rekabetin yaşanması olasılığı katılımın düşmesini engelleyebilir de. Nitekim bizim örneğimiz bu duruma daha yakındır. Son tahlilde ikinci turun katılım düzeyini adayların seçmenleri katılım yönünde ne ölçüde motive ettikleri, kampanya stratejileri, adaylarının kazanmaları için sandığa gitmenin üreteceği bireysel, toplumsal yarar, fayda belirleyecektir. İkinci turda katılımın azaldığı seçim örnekleri 2018 Brezilya seçimi (Katılım yüzde 79’dan yüzde 68’e düşmüştür), 2017 Şili başkanlık seçimi (Katılım yüzde 47’den 42’ye düşmüştür), Kolombiya 2018 başkanlık seçimi (Katılım yüzde 53’ten yüzde 47’ye düşmüştür) şeklinde verilebilir. Buna karşılık, 2006 Brezilya başkanlık seçimlerinde katılım ikinci turda yüzde 81’den yüzde 86’ya, Kolombiya 2010 seçimlerinde yüzde 44’ten Yüzde 49’a, Peru’da 2011’de yüzde 80’den 88’e yükselmiştir. Sonuç olarak, seçmenleri sandığa gitmeye yöneltecek motivasyon faktörleri ne kadar yüksekse katılım artabilir, tersi durumda ise düşebilir. Belirtilmesi gereken bir diğer nokta, katılımın yüzde 81,8’den yüzde 78,5’e düştüğü 2010 Brezilya başkanlık seçimlerinde ilk turda yüzde 46,9 oy alan aday ikinci turda yüzde 56 ile başkan seçilmiştir.
'TÜRKİYE SEÇİM GÜVENLİĞİ AÇISINDAN İLK 100 ÜLKE ARASINDA DEĞİL'
Seçim güvenliği konusu 14 Mayıs seçimlerinin hemen ardından ciddi anlamda gündem oldu. Seçimin hemen akabinde birçok sandığa itiraz edildi. Bu konudaki düşünceniz nedir?
Öncelikle belirtilmesi gereken; Türkiye seçim dürüstlüğü-bütünselliği algısı bağlamında uluslararası alanda kullanılan (PEI) endeksine göre, ilk 100 ülke arasında değil. 120’lerde gidip geliyor. Bu büyük ölçüde seçim güvenliğine ilişkin tartışmalı sorunlarla ilgili. Maalesef bu tartışmalar 14 Mayıs seçiminde de yaşandı. Nüfus artış miktarının üzerinde seyreden seçmen sayısındaki artış, bazı oy birleştirme tutanaklarının sisteme yanlış girilmesi, birleştirme tutanaklarında parti, aday oylarında toplama hataları ve benzeri. Partiler bunlara itiraz etti, bazıları değiştirildi. Sürecin çok şeffaf yönetilmediği bazı süreçler dikkat çekici. Örneğin, ayrıntılı resmi sonuçlar açıklanmadığı için TBMM’de yemin töreni dahi yapılmadı. Anayasada bir süre önce yapılan değişiklikle İçişleri, Adalet, Ulaştırma bakanlarının görevlerinde kalmaya devam etmesi, geçmişteki tarafsız bakan uygulamasına son verilmesi seçim dürüstlüğü, güvenliği açısından uluslararası kriterlere uygun değil. Onursal Adıgüzel’in benim takip ettiğim kadarıyla kendi isteğiyle sorumluluğu üzerine alıp, ayrılma isteği Kılıçdaroğlu tarafından kabul edildi ve yerine bir başka Parti Meclisi üyesi getirildi. Gerek yeni sorumlu Devrim Barış Çelik’in siyaset bilimi alanında akademik çalışmalarını yürütmesi, gerekse bu konuda uzman, güçlü bir ekibin varlığı, gerekse kamuoyu baskısı 28 Mayıs’ta seçim güvenliğiyle ilgili CHP tarafında azami gayretle sürecin yönetileceğini düşünüyorum. Seçmen motivasyonu anlamında bir sorun olacağı kanaatinde de değilim.