Tarihe bakınca Inter, bugüne dönünce City
Tarihte iki Şampiyonlar Ligi şampiyonu çıkarmış tek kent Milano. City kazanırsa Manchester şehri de bu unvana ortak olacak…
Yıllardır beklenen final nihayet İstanbul’a ulaştı. Cumartesi akşamı TSİ 22:00’da Manchester City ile Inter Avrupa’nın fethi için Atatürk Olimpiyat Stadyumu’na çıkıyor. Uzun zamandır ilk kez bu kadar çok insan kimin kazanacağından emin. City’nin zaferi gerçekten garanti mi? Yakından bakalım…
KESİŞİMLER
City-Inter mücadelesi Avrupa’nın en üst düzey kulüp turnuvasının 68., Şampiyonlar Ligi döneminin 31. finali olacak. Daha önce hiçbir finalin yeri birden fazla kez değişmemişti. Cumartesi akşamki mücadele önce Wembley için kararlaştırıldı, ardından Münih’e uğradı ve neticede İstanbul’un rüzgarına tutuldu.
İlginçtir, Manchester City ile Inter bugüne kadar hiçbir resmi maçta karşılaşmadı. Toplamda İngiliz kulüpleri 14, İtalyan kulüpleri ise 12 kez kupayı kaldırdı. Ama iki ülkenin kulüpleri büyük finalde sadece dört kez çarpıştı. Yine ilginçtir, hepsinde bir tarafta Liverpool vardı. 1984 ve 2005’te kazanıp 1985 ve 2007’de kaybettiler. Son kaybettiklerinde rakip, Inter’in hemşerisi ve ezeli rakibi Milan’dı. 2-1 biten maçta Milan’ın golleri bugün Inter’i çalıştıran Simone Inzaghi’nin ağabeyi Filippo’dan gelmişti.
İki takımın da Kupa 1 denince İstanbul’da güzel hatıraları yok. Inter Şampiyonlar Ligi için İstanbul’a son gelişinde Fenerbahçe’ye kaybetmişti. City de Arap sermayesinden önceki tek Kupa 1 macerasında, 1968-69 sezonu Şampiyon Kulüpler Kupası’nın ilk turunda Fenerbahçe’ye elenip Ada’ya dönmüştü.
NASIL MAÇ OLUR?
İtalyanlar ise 1960’ları özlemle yad ediyor. Arjantinli teknik direktör Helenio Herrera yönetiminde “catenaccio” sistemini mükemmelliğe ulaştıran Grande Inter 1964 ve 65’te Avrupa’nın en büyüğü oldu.
1970’lerden sonra uzun süre kıtanın zirvesinden uzak kaldılar. Radikal savunma geleneği 2010 yılında José Mourinho ile hortladı. Yarıfinalde Guardiola yönetimindeki Barcelona’yı topa dokunmadan eledikten sonra finalde Bayern Münih’i geçip şampiyon oldular.
Savunma her zamankinden önemli çünkü dünyanın en zengin hücum repertuvarına sahip takımıyla çarpışacaklar. City’nin benzersiz dribbling-pas örgüleri yetmezmiş gibi bu kez Erling Haaland adında 1.94 boyunda bir bela da var.
Guardiola Avrupa’daki meşhur “overthinking” (fazla düşünüp işleyişi bozma) huyundan vazgeçmiş gibi. 4-3-3 dizilişiyle başlayacaktır. Savunma göbeğindeki John Stones, hocasının son icadı “neo-libero” rolüyle oyun kurulumunda orta sahaya katılacak. Sağ bekte takımın en iyi geçiş hücumu savunmacısı Kyle Walker’ın başlaması muhtemel.
Orta sahada da değişiklik beklenmiyor. Rodri ve Kevin de Bruyne’ye her bahar çiçek açan İlkay Gündoğan eşlik edecek. Sağ tarafta zarif dinamo Bernardo Silva, solda ise takıma alışan, formda Jack Grealish var. Santrfor Şampiyonlar Ligi marşını telefonunun alarm melodisi olarak ayarlamış, yani kupayı kafaya takmış Haaland.
Inter kadrosunda ise form-kalite gerilimine bağlı değişiklikler olabilir. Kalede Onana zaman zaman temassızlık yapsa da uçuk kurtarışlarıyla takımı ayakta tutabilir. 3-5-2 dizilen İtalyanların Darmian-Acerbi-Bastoni’den oluşan savunma göbeği aslında De Vrij ve Skriniar’ın sakatlıkları sonrası mecburen şekillendi. Ama son iki turdaki başarıları sonrası finale başlayabilirler. Bastoni’nin sol stoperden yaptığı iç koridor koşuları ve erken ortaları beklenmedik şanslar yaratabilir.
Orta sahada Pirlolaşma sürecindeki Hakan Çalhanoğlu’na yüksek eforla tekniği birleştiren Nicolo Barella ve muhtemelen Henrik Mkhitaryan eşlik edecek. Ermeni yıldızın yerine dört ciğerli Marcelo Brozovic de tercih edilebilir. Kanat beklerinde Denzel Dumfries ve Federico Dimarco, City’nin geniş hücumlarının haddinden fazla genişleyip savunmadaki parçaları birbirinden koparmaması için uğraşacak.
Defanstaki ikilem hücum için de geçerli. Profiline bakınca ilk 11 için favori görünen Romelu Lukaku, Edin Džeko’nun son dönem performansı sebebiyle kulübede oturabilir. Partneri ise Arjantinli Lautaro Martinez olacak.
Oyunun City hakimiyetinde geçeceği sır değil. Inter topu bırakıp sıfır boşluk politikası güdecek. City tıkanırsa Haaland sayesinde gerektiğinde daha direkt oynama opsiyonu bulacak. Inter’in gol bulması için duran toplar, dolayısıyla Hakan Çalhanoğlu kritik önemde. İtalyanlar için en iyi senaryo öne geçip oyunu öldürmek. Bu amaçla ilk dakikalarda beklenmedik bir yüksek pres deneyebilirler. Ama City’nin topu akıtma becerisi düşünülünce Inzaghi bunu fazla riskli bulabilir.
Tez-antitez maçları hemen her zaman eğlencelidir. City’nin erken gollerle ezici üstünlük sağlamaması halinde bu final de öyle olacak. Kilidi açmakta zorlanırlarsa ilerleyen dakikalarda Julian Alvarez faktör olabilir.
Finalin içindeki bir diğer rekabet ise Hakan-İlkay mücadelesi. Geçmişte Türkiye forması giyen Yıldıray Baştürk Leverkusen, Arda Turan ise Atletico Madrid formasıyla kepçe kulaklı kupaya yaklaşmış ama kaldıramamıştı. Inter kazanırsa Hakan şeytanın bacağını kırmış olacak.
PEP Mİ SIMONE Mİ?
Simone Inzaghi’ye sorarsanız Pep diyor. İki ekip arasındaki farkın belki de en büyük sebebi Guardiola. 2009-2011 dönemindeki Barcelona’nın ardından ikinci kez kendi idealindeki takımı kurdu. Tek eksik bu kupa. Zafer Pep’in futbol tarihinin en büyük hocalarından biri mi yoksa birincisi mi olduğunu kesinleştirmek için anlamlı olabilir.
Futbolcuyken ağabeyi Filippo’nun gölgesinde kalan Simone Inzaghi ise İtalya’da “Kupaların Kralı” olarak biliniyor. Lazio ile bir, Inter ile iki İtalya Kupası ve yine aynı kulüplerle ikişer İtalya Süper Kupası var. Ligden ziyade eleme turlarındaki titiz reaktif oyun planıyla öne çıkıyor. Benfica ve Milan’ı kilitlemede müthiş başarılıydı.
İki hoca futbolculuk günlerinde de karşı karşıya gelmişti. 4 Kasım 2001’deki Lazio-Brescia maçında ev sahibi 5-0 kazanırken gollerden biri Simone’den gelmiş, Brescia forması giyen Pep sahadan üzgün ayrılmıştı.
ÜÇ ŞEHRİN HİKAYESİ
Avrupa kupalarında, özellikle de Şampiyonlar Ligi’nde kıdem her zaman çok önemli. Ne kadar para harcarsanız harcayın, kaç yıldız getirirseniz getirin, turnuva geleneği kuvvetli olan kulüpler her zaman beklenenden yüksek direnç ve performans gösteriyor. Tarihleri tartınca Inter’in ağır bastığı açık. Şimdiye kadar beş final oynadılar ve üçünü kazandılar. City ise iki yıl önce çıktığı tek finalde Chelsea’ye mağlup oldu.
Zaferin çok bahsedilmeyen bir anlamı daha var. Tarihte iki Şampiyonlar Ligi şampiyonu çıkarmış tek kent Milano. City kazanırsa Manchester şehri de bu unvana ortak olacak. Milan ve United taraftarı ne düşünüyordur acaba?
Öte yandan Inter’in olası kaybında İtalyan futbolu buruk bir ilk yaşayacak. Roma ve Fiorentina’nın UEFA Avrupa Ligi ve Konferans Ligi’ndeki mağlubiyetlerinin ardından tarihte ilk kez aynı ülkeden üç takım aynı sezonda üç Avrupa kupası finalini kaybedecek.
Tabii bir de İstanbul var. 2005’teki Liverpool-Milan maçı gelmiş geçmiş en unutulmaz iki Şampiyonlar Ligi finalinden biriydi (1999’la birlikte). Kırmızı İngiliz ve İtalyanlardan sonra bu kez mavi İngiliz ve İtalyanlar Atatürk Olimpiyat Stadı’nda karşı karşıya geliyor. 2005’teki kadar öngörülemez ve heyecanlı bir maç oynanırsa bu saçma sapan stadyumun tuhaf tarihine bir dev hatıra daha eklenecek.
Bugüne bakınca kadro, oyun gücü, form durumu ve teknik direktör açısından City’nin favori olduğu ortada. Ama kimse finale kaybetmek için çıkmaz. Şahsen Pep’e beslediğim muhabbete karşın Körfez sermayeli kulübünün ve Premier Lig’in tahakkümüne karşı Inter kazansın istiyorum. Son dönemde siyasette ve sporda tuttuğum tarafların akıbetine bakarsak, City taraftarı kutlamalara başlayabilir…