YAZARLAR

'Tatava yapma, bas geç'cilerin zulmünden kurtulduk, neyse ki!

Artık ne olursa olsun; sosyalistler, yerel seçimlerde bağımsız bir program ve ayrı (ortak) adaylar çıkarmalıdır. Çıkarmak zorundadır! Evet, ne olursa olsun!

İYİP Yerel Yönetimler Başkanı Burak Akburak: “Seçime tek başımıza girecekmiş gibi, her ilde, her ilçede adaylarımızı tespit etmek için çalışmalara başladık.

Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı İlay Aksoy, “81 ilde kendi adaylarımızı ve meclis üyelerimizi çıkartacağız. Kendi logomuz ve kurumsal kimliğimizle seçimlere katılacağız” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün “Gelecek Partisi bütün seçenekler üzerinde çalışarak seçimlere girecektir. Tek başına aday göstereceği yerler de vardır. 2’li olacak yerler de vardır” dedi.

DEVA Partisi, “Yerel seçimlerde büyük iller dışında kalan tüm illerde kendi adayını çıkarma” kararı aldı.

Ümit Özdağ bile “Yerel seçimlere tek başına girmek için hazırlıklar yaptıklarını” söyledi. (Sinan Oğan, henüz aday olacağı ili söylemedi!)

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Seçimde her ilde kendi adaylarını çıkaracaklarını” açıkladı.

CHP, henüz resmi bir açıklama yapmadı ancak biliniyor ki saflaşma/hırlaşma/planlaşma yerel seçim hesabı üzerinden oluyor.

Genel seçimin sonuçlarını bilmesek(!) bu yaşananları; “seçimin galipleri şimdi de yerel seçimleri kazanma heyecanına kapılmışlar” diye yorumlayabiliriz, rahatlıkla.

Daha genel seçim yenilgisinin hiçbir “mana”lı analizi yapılmadan, yenilgiyi üstlenip istifa eden bir kişi dahi bulunmadan, özeleştiri sayılabilecek bir metin kaleme alınmadan, “acımadı ki, acımadı ki” bile denmeden, … Aynen devam! (Solcular dahil)

Ama olsun, kimin umurunda, “gün akşam oldu”.

MUHALEFET, YEREL SEÇİMLERİ ERKENE ÇEKTİ

Aslında “yerel seçim” gündemi, erken başladı denilebilir, normalde yaz güneşinin bolca depolanması ve Ankara müdavimlerinin sonbaharla birlikte dönmesi beklenirdi. Ancak hem seçim yenilgisini unutturmak hem de pazarlığı “en üst”ten başlatmak için “yerel seçimler öne çekilmek” zorunda kaldı, anlaşılan. Bu duruma koltuğunu korumak ya da yeni kariyer planı yapmak isteyenlerin canı tezliği de eklenmeli, elbette.

Yenilgiyi unutturma konusunda, hepsinin hakkını teslim etmek lazım. En azından büyük bir “toplumsal travma geçirmemizi” önlemiş oldular! Yoksa hala “nasıl oldu da adam kazandı” kabusları görmeye devam edecektik. Diğer yandan pazarlığın nasıl yapılacağı konusunda da çok mahirler, ne de olsa yılların deneyimine sahipler.

Hepimiz biliyoruz aslında, şu 6’lı masanın bileşenlerinden hiçbirinin tek başına yerel seçimlere girmeyeceğini, hatta “değil Altılı Masa, gerekirse 16’lı Masa kuracaklarını". (1) Bu yöntemle başarılı olunabileceğini düşündüklerinden değil, başka bir yöntemi denediklerinde kendilerine artık ihtiyaç duyulmayacağını bildiklerinden. “Aynı şeyi defalarca yaparak farklı sonuçlar beklemek, aptallıktır” diyordu ya Einstein, (2) oysa bizimkiler (tanıdığınız bazı solcuları da ekleyebilirsiniz) çok zeki, kendilerini ancak böyle kaçınılmaz kılıyorlar. Neyse.

Muhalefet partilerinin hiçbiri (ama hiçbiri) için önümüzdeki süreç, yani yerel seçim süreci kolay geçmeyecek. CHP dışındaki diğer 5 partinin, bırakın büyükşehirlerden herhangi birini, tek başlarına girdikleri durumda herhangi bir şehrin belediyesini bile almaları neredeyse imkansız. Yine dönecekler il belediyelerinin pazarlığına, meclis üyesi pazarlığına. (Babacan, bu kez de elinde ‘yerel yönetim raporları’ sallayarak ortalıkta dolaşacaktır). Sinan Oğan’ı ortalıklarda görmeyeceğiz elbette. Ümit Özdağ’ın en büyük atraksiyonu, olsa olsa Tanju Özcan’ı “ikna etmek” olabilir ancak. Ama HüdaPar’ın, Yeniden Refah’ın bu kez de belediye meclis üyeliği pazarlığında çok güçlü olacaklarını söylemeye gerek bile yok.

CHP’de ise herkesin ipliği pazara çıktı. Ve görüldü ki hilesiz, hurdasız, sağlam bükülmüş bir ipliğe sahip olan hiç kimse yok (İlhan Cihaner’e haksızlık etmeyelim). Genel Başkanları, teşkilattan habersiz, hatta yardımcılarından habersiz, ortaklarından zaten habersiz kirli anlaşmalar yapıyor. Partinin en üst yöneticilerinden “bir grup”, genel başkanlarından habersiz “zoom hizbi” kuruyor. Aşağıdaki derebeyleri (delegebeyleri) de hem kazanacak ata oynama peşinde hem de birbirlerinin kuyusunu kazmakla meşgul. Gün geçmiyor ki manipülatif bir bilgi doğrudan ya da dolaylı servis edilmesin. (3) AKP’lilerin kaset işine girmelerine de hiç gerek yok yani.

SOLCULARDAN OY İSTEYECEK CHP’li VAR MI?

Çok uzatmadan, bu gelişmelerin hiç mi iyi bir tarafı yok? Var elbette. Artık bütün sosyalistler (hatta tutarlı ve ahlaklı sosyal-demokratlar), “tatava yapma, bas geç”cilerin zulmünden kurtulmuş olacak. Şimdi artık hiçbir CHP’li, hiçbir solcudan oy, moy isteyemez.

Ve artık hiçbir solcu; Ümit Özdağ gibi solcu, sol düşünce düşmanı faşisti İçişleri Bakanı yapmaya söz vermiş birinin genel başkan olduğu o partiye oy vermez, veremez. Kılıçdaroğlu-Özdağ ilişkisinde asıl vahim olanlar, “ayrıntılar”da; Kılıçdaroğlu, yaptığının “yanlış” olduğunu ifade etmediği gibi bir daha “böyle şeyler” yapmayacağını söylemedi bile. Ve Özdağ, egosuna yenik düşmese bizim bu kirli pazarlıktan haberimiz bile olmayacaktı! (Acaba egosuna yenik düşenlerle daha ne tür al-ver’ler yapılmıştır?!)

Ve yine artık hiçbir solcu; Ümit Özdağ’ın İçişleri Bakanı olacak olmasına değil, kendi genel başkanlarının bu sözü vermiş olmasına da değil, kişisel gelecekleri için o partide iktidar savaşı sürdürenler için o partiye oy veremez. (Dinledik değil mi, İmamoğlu’nun, Özgür Özel’in zoom muhabbetini? Asıl dertleri genel başkanlarının Ümit Özdağ ile yaptığı pazarlık mıydı?) (4)

Varsayalım ki uzlaştılar, daha doğrusu CHP Kongresi’nde üstün gelen tarafa herkes biat etti, sular duruldu; İmamoğlu da tekrar İBB adayı oldu. Hiçbir solcu İmamoğlu’na oy ver(e)mez.

-Adam, sosyal-demokrat bile değil! (Aksini iddia eden bir kanıt göstermek zorunda)

-Dört yılda İstanbul’da yapılan 5 tane, boş verin 5’i, 3 tane “halkçı belediyecilik değişikliği” sayabilir misiniz?

-En basitinden, taksi sorununu çözememesi, farklı bir çözüm üretememesi bile bir yönetememe örneğidir.

-12 Eylül 1980 darbesinden 42 yıl sonra ilk kez toplu iş sözleşmesi yapıldı diye pazarlanan imzada, neden haftalık çalışma süresi 45 saatten 40 saate düşürülmesi için 1 Mart 2024 bekleniyor? (5) Mesela neden 1 Şubat, 1 Ocak, 1 Aralık, 1 Kasım değil? Ayrıca bu toplu iş sözleşmesi neden 2019’da, 2020’de, 2021’de imzalanmadı acaba? (Ayrıca TİS’e ayrıntılı bakmaya bile gerek yok, göz boyamayı fark etmek için) (6)

-“Halkçı Belediyeci”liğin; ulaşımda, suda, kültürde, altyapıda, öğrencide, engellide, kadında, emeklide, deprem hazırlığında yaptıklarını takdir edelim mi? (7)

-Tamam anladık, İstanbul’da Anadolu’nun her yerinden gelmiş insanlar yaşıyor ve bu insanlar kendi “memleketleri” ile hala güçlü bağlar kuruyor. Peki, bu İstanbul vatandaşlarının oyunu almak için Trabzon, Kastamonu, Elazığ, Dersim ve bilumum ili turlamak, İstanbul’a hizmet etmek midir, yoksa oy bezirganlığı mı?
Daha fazla uzatmadan CHP için ve CHP üzerinden “siyaset yapmaya” çalışanlar için sözün (ve oy’un) bittiği yerdeyiz!

***

Artık ne olursa olsun; sosyalistler, yerel seçimlerde bağımsız bir program ve ayrı (ortak) adaylar çıkarmalıdır. Çıkarmak zorundadır!

Evet, ne olursa olsun! Çok daha açık söylenmesi gerekiyorsa; Erdoğan’ın İstanbul’u yeniden kazanacak olmasına rağmen sosyalistler, yerel seçimlerde bağımsız bir program ve ayrı (ortak) aday çıkarmalıdır. Buradaki “ayrı”, birbirlerinden “ayrı” anlamında değil!

Nedenini ve nasılını ayrıntılandırmak bir sonraki yazıya kaldı, artık…


1) https://www.gazeteduvar.com.tr/kilicdaroglu-turkiyenin-aydinliga-cikmasi-icin-degil-altili-masa-gerekirse-16li-masa-kuracagim-haber-1624666 
2) Bir arkadaşım uyardı; bu söz Einstein’a ait değilmiş! https://www.malumatfurus.org/delilik-ayni-seyi-tekrar-tekrar-yapip-farkli-sonuclar-beklemektir-sozunun-albert-einsteina-ait-oldugu-iddiasi/ Anonim kullanıma açık artık.
3) Örnek mi? Geçenlerde Barış Yarkadaş, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun CHP İstanbul İl Başkanlığına, birileri tarafından hazırlandığını ileri sürdü. İddiaya bakar mısınız; DİSK Genel Başkanlığından CHP il başkanlığına, attan inip eşeğe binmek gibi. Biraz akıl izan sahibi, biraz nivelman bilen hangi insan bunu mantıklı bulup da inanır. Varsayalım ki Yarkadaş, bunu kendisi uydurmadı ve birilerinden duydu. Yahu yılların külyutmaz siyasetçisi Yarkadaş, “bunu nerenden uyduruyorsun, saçmalama” mı der yoksa TV’lere çıkıp aklınca ortalığı daha da bulandırmaya mı çalışır?
4) Bu arada, Ümit Özdağ rezilliği nedeniyle CHP’den bir tek yönetici ya da delege istifa etti mi?
5) “Gerekli teknik ve adaptasyon çalışmalarını dikkate alarak” demesin kimse. Halkçı belediyecilik programına ‘yıllar önce niye koymadın’ derler, ‘4 yıldır neredeydin’ derler.
6) Bir örnek; İmamoğlu, Ağaç ve Peyzaj A.Ş.'nin başına Ali Sukas’ı getirdi. Sukas, İstanbul Ülkü Ocakları'nın eski başkanı. Sukas'ın eşi de de İYİ Parti Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor. Ve Sukas’ın uygulamaları, işçileri canından bezdirdi. O işçiler, pazartesi sabahı Saraçhane’de olacak. https://twitter.com/btosen2014/status/1689560246333693952 
7) Denilebilir ki minibüs plakaların devreye soktu, 10 yeni metro açtı, önemli tarihi/kültürel mekanların restorasyonu yaptı, üniversitelerin olduğu bölgelerde ucuza yemek lokantaları açtı. Hatta en önemlisi; Kadınlar için sığınma evi açması, İBB Kadın’ı kurması eklenebilir. (İstanbul’un bütçesi ve gerçekten halkçı bir yerel yönetim anlayışı ile ancak bu kadarı yapılabilirdi, değil mi?). Barış akademisyenlerini işten atan, emeğin haklarını hiçe sayan, istihdam politikasını İYİP’e havale eden, “müteahhit kafası” ile belediye yöneten, göçmen bürosu kurup sonra işlevsizleştiren, lgbti+ kelimesini geçirmeyen, … de aynı İmamoğlu.


Yavuz Halat Kimdir?

Erzurum İspir’li. İstanbul Samatya’da büyüdü. İlkokuldan sonra iki yıl Darüşşafaka’da yatılı idi. “Ne Yapmalı”yı orada okudu. Maçka Endüstri Meslek Lisesi Elektronik Bölümü’nden 1984’te mezun oldu. Aynı yıl Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği’ne girdi. Yıldız Rektörlük İşgali'nde 'işgalciler'den biriydi, bir süre cezaevinde yattı. Eğer bir başlangıç tarihi gerekir ise 14 Nisan 1987’den beri “solculuk” yapıyor.