Tatil planı: Likya Yolu'nda uğramadan geçilmeyecek durak
Aperlai Antik Kenti, Likya Yolu’nun en güzel ve huzurlu duraklarından. Deniz yolculuğuyla ya da yürüyerek ulaşabileceğiniz bu antik kent, tarih ve doğanın birleştiği muhteşem bir geziye çağırıyor.
DUVAR- Fenike Tanrısı Melkarth ve sevgilisi su perisi Tyros sahilde dolaşmaktadır. Melkarth’ın köpeği de onlara eşlik etmektedir. Bir ara yanlarından uzaklaşan köpek, deniz kenarındaki yumuşakçaları yalamaya başlar ve birden ağzı parlak bir mor renge dönüşür. Tyros köpeğin ağzındaki mor rengi görünce, Melkarth’tan kendisine bu muhteşem ve eşi benzeri görülmemiş renkte bir elbise armağan etmesini ister. Bunun üzerine Melkarth, yumuşakçaları (Murex) yakalar ve onlardan elde ettiği mor renk ile ipek bir kumaşı boyayarak, Tyros’a bir elbise hediye eder. Fenikelilerin yaşadığı ve bugün Lübnan sınırları içinde yer alan liman şehri Tyre (Tire) ve peri Tyros’dan ilhamla adlandırılan Tire morunun hikâyesi, daha sonra Antik Yunan’da Herakles ve köpeğinin, Roma döneminde ise Herkül ve köpeğinin hikâyesi olarak uyarlanır ve mor, tarih boyunca mistik anlamlar yüklenen ilahi ve cennete ait bir renk olarak görülür. Dünyevi bağlamda da asaleti, zenginliği, lüksü ve gücü temsil eder. Bilgeliğin, kralların, gizemin, sihrin, gücün ve itibarın rengidir mor! Öyle ki halkın giymesi de yasaktır bu “kutsal” rengi. Zaten iyi hoş, halkın bu renge sahip olmasının da imkânı yoktur. Çünkü günümüzde yapılan deneyler, 1,4 gram kraliyet moru boyası üretebilmek için 12 bin salyangoz gerektiğini gösteriyor ve boyanın fiyatı, altın cinsinden ağırlığının yirmikatıymış.
ZENGİN AMA KÖTÜ KOKAN ŞEHİR
İşte Aperlai Antik Kenti’ndeki Murex kabukları yığınlarından oluşan tepelerin sırrı da bu hikâyede gizli. Tarihte en fazla bin kişinin yaşadığı bu küçük şehirde mor rengi üretilir ve bölgeye gemiyle gelen tüccarlar aracılığıyla dünyanın farklı yerlerine gönderilirmiş. Bu sayede Aperlai halkı zengin bir hayat yaşayabilmiş. Ancak mor renk elde etme işlemi sırasında çok ağır bir koku meydana geldiği için seyyahlar, Aperlai’nin de kötü kokan bir şehir olduğundan bahsedermiş.
LİKYA YOLU’NUN GİZEMLİ DURAĞI
Antalya’nın Kaş ilçesinde, Sıçak yarımadasında bulunan Aperlai Antik Kenti ve çevresi, yakın zaman öncesine kadar kaderine terk edilmişti ve çobanların kışı geçirdiği bir bölgeydi. Ancak Likya Yolu sayesinde yeniden keşfedilerek, çok sayıda ziyaretçi ağırlamaya başladı. Buraya karadan ulaşım biraz meşakkatli. Apollonia Antik Kenti’nin bulunduğu Kılınçlı köyünden yürüyerek ulaşabilirsiniz. Ayrıca Kaş’tan ve Üçağız limanından tekneyle ya da kanolarla Sıçak İskelesi’ne gitmek mümkün. Bölgede yapılaşma yok. Sadece Rıza Cüce’nin dedesinden kalan arazideki 200 yıllık bir ev var. Bu evi tamir ederek, kendi elektriğini üretmeye başlayan Rıza Cüce, Likya Yolu yürüyüşçülerine ve bölgeye gelen turistlere restoran hizmeti veriyor.
AKARSU BOĞAZI
Kent adının orijinali, Luwi dilinde “Akarsu Boğazı” anlamına gelen “Aprillai”. MÖ 5. ve 4. yüzyıla ait eserler olarak APR ve PRL kısaltmalarıyla bastırdığı Lykia dili ile yazılmış gümüş sikkeler, Aperlai’ın Lykia Birliği öncesi varlığına işaret ediyor. Şehrin ismine daha çok, geç devir yazarlarında Plinius, Stadiasmus, Ptolemaios, Hierokles’te rastlamak mümkün. 16. yüzyılda, tamamen terk edildiği ve belki üç beş balıkçı ailesinin barındığı korunaklı bir liman olarak Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’sinde de anılıyor.
SİKKE BASMA YETKİSİNE SAHİPTİ
Birlik dönemine ait sikkeleri de ele geçen Aperlai’ın diğer Roma egemenliğindeki Lykia şehirleri gibi yalnız III. Gordianus zamanında sikke basma yetkisine sahip olduğu biliniyor. Lykia Birliği sırasında Aperlai üç kentin, bazı kaynaklara göre ise dört kentin “tek oya” sahip olduğu birliğin başında yer alıyor. Aperlai’ın Simena, Apollonia ve İsinda ile bir “sympoliteia” imzaladığı ve oluşturduğu kesin. Söz konusu üç şehrin vatandaşlarından yazıtlarda, “Simena’dan Aperlailılar” diye söz ediliyor ve kendi etnik isimleri kullanılıyor. Bizans Dönemi Piskoposluk kayıtlarında ise ismi “Aprillae” şeklinde karşımıza çıkıyor.
ANTİK KENTTE NELER VAR?
Kentin kalıntıları denize doğru inen tepenin eteklerinde, körfezin kuzey tarafında yer alıyor. Aperlai Antik Kenti, deniz kenarından başlayarak, akropole doğru uzanan rektogonal ve poligonal tekniklerin kullanıldığı, kulelerle takviye edilmiş surlarla çevrilmiş. Kuzey surların üstünde kare planlı üç adet savunma kulesi görülüyor. En iyi korunmuş durumdaki batı duvarı, ikisi düz biri kemerli üç kapıya sahip. Güney duvarı ise tepe yamacına dik olarak devam ediyor ve poligonal. Günümüzde büyük ölçüde tahrip olmasına rağmen orta kısmında şehre girişi sağlayan, iki yanında birer kulesi bulunan bir kapı yer alıyor.
ANTİK LİMAN SULAR ALTINDA
Tüm Likya liman kentlerinde olduğu gibi Aperlai’de de limana yakın iki adet Roma Dönemi hamam kalıntısı saptanabilmiş. Biri akropolün kuzeybatı köşesinde, diğeri de güneydoğu köşesinde olmak üzere iki adet küçük boyutlu Bizans kilisesi kalıntısı dikkat çekiyor. MS 6 ve 7. yüzyıllara tarihlenen her iki kilise de bazilikal planda inşa edilmiş ve erken Bizans kilise mimarisini yansıtıyor. Orta geniş koridorun her iki yanında, iki dar koridor, sonunda ise yarım daire planlı apsis yer alıyor. Kentin nekropolü, kale surlarının doğusunda ve çok sayıda Likya lahitleri bulunuyor. Rıhtım, rıhtıma ait binalar ve rıhtıma yakın yapıların kalıntıları bugün sular altında.
(HABER MERKEZİ)