Tavhane Çocukları: Çocukluk bütün dillerin tek alfabesidir

Adnan Gerger'in yeni romanı 'Tavhane Çocukları', İthaki Yayınları tarafından yayımlandı.

Google Haberlere Abone ol

Nilgün Taylan

Adnan Gerger, gazeteciliğinin yanı sıra edebi eserleriyle de hafızalarda yer eden bir isim. Kendisi Aykırı Öykü Ödülü, 2010 Yunus Nadi Roman Ödülü, 2018 Dil Derneği Onur Ödülü’yle beraber gazetecilik alanında da bir sürü ödüle layık görüldü.

1990’da yayınlanan 'Firar Öyküleri' adlı ilk (öykü) kitabından bu yana onun üzerinde eser veren Gerger, geri plana itilen, yok sayılan, hırpalanıp bir kenarı atılan insanların hikâyelerinin konu ediniyor genelde. Toplumun vicdanına seslenerek, onları sokakların öteki yüzüyle tanıştırmaya çalışıyor.

Geçtiğimiz günlerde Gerger’in yeni bir romanı yayınlandı. 'Tavhane Çocukları' adlı roman İthaki Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı.

ÖLÜLERİN ARDINDAKİ GİZ

“Çocukluk bir ülkedir. Ne sınırı vardır ne de bayrağı…”

'Tavhane Çocukları' iki ana aks üzerine kurulu. İlki, Mardin’in Bellek adlı köyünü merkezine alan bir katliam hikâyesi. Zaten roman da bu hikâyeyle başlar:

Ne kadar gazete ve TV haber ekibi varsa günün birinde hepsi Bellek’e doluşur. Ortalıkta büyük bir koşturmaca vardır. Anlarız ki köyde, tam da bir düğün esnasında büyük bir katliam gerçekleştirilmiş, düğündekilerin hepsi çoluk çocuk demeden öldürülmüştür. Haber bültenleri çeşitli yayınlar yaparken, devletle arası iyi bir kanalın paralı muhabirlerinden biri yaşananları bir kara sevda meselesine indirger ve iki yalancı şahitle bir yayın yapıp olayın üstünü kapar. Ancak bu, sırrı daha da merak edilir bir hale sokar.

İkinci akssa internet gazeteciliği yapan Elif Durudağ adlı bir yazarın yeni romanı için yaptığı alan çalışmasıyla başlar. Elif’in kafasında uzun zamandır düşünüp durduğu göçmen çocuklarla ilgili bir konu vardır. Onlara “Tavhane Çocukları” adını takar. Tavhane, yoksulların sığındığı derme çatma yer anlamına gelir. Buradan düşününce bile iki hikâye yavaş yavaş birbirine dokunmaya başlar.

Tavhane Çocukları, Adnan Gerger, 168 syf., İthaki Yayınları, 2022.

Elif, bir vakitlerde gündemde oldukları halde bu çocukların nereden, nasıl geldiklerini ve “birden” nereye, nasıl kaybolduklarını öğrenmeye çabalar. 15 yıl önce yaşadıkları gecekonduya gelir, çevredeki insanlarla konuşur, işe yarar bir şeyler öğrenmek ister, ama kayda değer bir bilgi edinemez. Tam da bunu bekler gibi bir gün masasında gizemli bir not bulur. En az not kadar gizemli bir adamın onu götürdüğü Faruk Bey ise bütün düğümlerin merkezinde yer alır. Elif’e bütün sorularını yanıtlayacağını söyler.

HAYALSİZ BIRAKILAN ÇOCUKLAR

“Çocukluk gelecekle imzasız bir anlaşmadır.”

Romanın iki ana hikâyesi kısa bölümlerle, birbirine paralel şekilde ilerleyen bir kurgu üzerinde yer alır. Merak unsuru çift yönlü olarak akar. Bir yandan Bellek’te yapılan katliamın nedenini ve kimler tarafından işlendiğini takip ederken, öbür yandan Elif’in, Ferhat Bey’le olan sohbetlerinde “Tavhane Çocukları”nın geçmişine doğru bir yolculuğa çıkarız.

İlkin iki farklı hikâye okuduğumuzu düşünsek de uçlar kısa sürede birbirine bağlanır ve Ferhat Bey’in açıklamalarıyla 15 yıl öncenin Ankarası’na gideriz. Aslında Ankara başlangıç değil, ara duraktır. Tavhane Çocukları, onların yaşadıkları yerler ve Bellek’le olan ilişkileri merak unsurunu hepten yükseltir.

Romandaki ana tema pek tabii ki çocuklardır. Çocuklar ister göçmen olsun, ister evsiz; aynı yoksullukta, aynı çaresizlikle buluşurlar. Hayat onları tek bir “ırk” haline getirir. Onlar da bu şiddet ortamında hayatta kalmak için ellerinden geleni yaparlar; ne var ki bu pek de yeterli olmaz.

Karşımıza çıkar diğer bir temayla kentsel dönüşümdür. Bunu hem gerçek hem metaforik olarak alabiliriz. Romanda, Ankara’nın merkezinde kentsel dönüşüm amaçlı boşaltılan bir gecekondu bölgesi karşımıza çıkar. Göçmen ailelerin, evsizlerin yuvası olan bu bölge Tavhane Çocukları için de merkezi bir öneme sahiptir. Diğer bir değişle, burası ikinci bir şans, ikinci bir doğum gibidir.

Kentsel dönüşümün metaforik kısmı hem toplumsal hem de çete suçlarına yöneliktir. Toplumsal hafızamızın giderek silikleştiğini göz önünde bulundurursak iki olay arasında geçen 15 yılda çok şey unutulmuştur. Kaçırılan çocuklar, istismarlar, öldürülen insanlar, işlenen çete suçları… Zaten “Yüzü Yırtıklar” olarak adlandırılan grup da bu “dönüşüme” hizmet eder. Arkalarında kan ve vahşetten gayrısı yoktur.

“Her insanın içinde bir karanlık mağara vardır. Sorun insanın ne kadar büyük mağaraya sahip olduğudur. Eğer mağaranız yeterince büyük değilse, oraya tüm günahlarınızı örtecek kadar kuytuluklar barındıramazsınız,” der bir yerde Ferhat Bey. Gerger, 'Tavhane Çocukları'nda işte bu mağarayı aydınlatmaya çalışır.