Tavşantepe'de omerta
Küçücük bir çocuğu koruyamamış, cesedine sahip çıkamamış, katili işaret edememiş Tavşantepe'nin gençleri, dini bütün ahalisi, vicdan sahibi bireyleri... Narin, sır olmuştu. Dostluk ve akrabalık bağlarıyla korunan sır, Narin'e yapılan en büyük zulümdü.
Daha yokuşu tırmanmadan kalekol görünüyor. Kalekol, civardaki birçok köye hakim bir konumda. Askeri teknik donanımı hesaba katarsak, hangi köyde bir kuş uçsa görecek.
Köy, kalekolun karşısında, başka bir tepede, Tavşantepe'de. Buradan, Eğertutmaz deresi görünüyor. Dere boyunca uzanan ağaçlar, aşağıda suyun varlığına işaret ediyor.
Tavşantepe'den bayır aşağı kendinizi saldığınızda, yaklaşık 15 dakika sonra Eğertutmaz deresine ulaşıyorsunuz.
Eğertutmaz deresine bir yol daha gidiyor. Köyden Diyarbakır-Mardin yoluna çıkıp U dönüşü yapıyorsunuz ve dereye ulaşmış oluyorsunuz.
Dere boyunca ilerlerken sıralanmış ağaçların altında oyun oynayan çocuklar görmeniz mümkün. Çocuklaşıp, o çocukların oyunlarına katılmak isteği duymanız da...
Ancak şimdi, kim o dere kenarından geçerse, şöyle diyecektir: Narin'in cesedi burada bulundu.
***
Narin Güran 8 yaşındaydı ve 21 Ağustos’ta Tavşantepe'de kaybolmuştu. Narin'in kaybolduğuna dair bilgiye ilk kez 22 Ağustos’ta sosyal medyada rastlamıştım. Kısa süre sonra önce yerel medyada, ardından ulusal çapta yayın yapan mecralarda Narin'in kaybolduğu yönünde haberler yapıldı.
Narin'in annesi, babası ve köylüler gazetecilere demeçler verdiler.
Siyasetçiler köyü ziyaret etti.
Narin'i bulma çalışmalarına birçok ekip, gelişmiş ekipmanlarla katıldı.
Yüzlerce kişi sorgulandı.
Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Selçuk Yıldırım, "Çember çok daraldı. Elimizde önemli deliller var. Çok kısa bir süre kaldı. Sonuca çok yaklaştık" dedi fakat bir sonuç alınamadı.
Ağabeyi, kolunda ısırık izi tespit edilince gözaltına alındı ama kısa süre sonra serbest bırakıldı. Çünkü, kısaca, ısırık izinin Narin'e ait olup olmadığı belli değildi.
Birtakım kerameti kendinden menkul gazeteciler ve hatta 'Youtuber'lar köyü mesken tutmuş, aynı soruları ve cevapları temcit pilavı gibi büyük bir heyecanla sunuyor ve fakat somut bir bilgiden uzak köy dedikodusu paylaşmaktan öteye geçemiyorlardı.
Kadın kurumları Narin'in bulunması için değişik eylemler gerçekleştirdiler.
Diyarbakır Barosu süreci yakından izlemeye çalıştı.
Sonunda Narin'in köy muhtarı amcası gözaltına alındı ve tutuklandı. Amca tutuklanınca Narin bulunacak diye bir umut oluştu fakat nafile.
Herkes Narin'i arıyordu ancak Narin, 19 gün sonra ortaya çıkan bir itirafçının yer göstermesiyle bulunabildi. Eğertutmaz deresinde, Kuran kursu için yanında taşıdığı elifbası ile bir çuvalın içinde...
***
Diyarbakır'da birinci gündem Narin idi. Ancak kamuoyunun ilgisi nedeniyle Narin, Türkiye'nin de gündemine oturdu. Neler konuşulmadı ki bu 19 günlük süre içinde. Bütün iddialar, şüpheler, imalar, suçlamalar karşısında değişmeyen bir tutumu vardı köy halkının: Susmak. Susmak, ağız birliği ile karara bağlanmıştı ve "Bazen bilip söylemememiz gereken şeyler var" cümlesinde somutlanmıştı sanki. Narin kuş olup uçmamıştı, Narin'in başına gelenlerin bir tanığı mutlaka vardı. Ancak öyle anlaşılıyor ki ya korkudan ya da faili koruma refleksi benzeri bir baskıdan 'suskunluk yasası' vicdana, adalet duygusuna, insan sevgisine baskın gelmişti. Ve Narin'in bedeni yine bu kararla, dere içinde çürütülmeye terk edilmişti.
Köylüler sustukça Tavşantepe, yüreği Narin için çarpanların nezdinde bir nefret nesnesine dönüştü. Küçücük bir çocuğu koruyamamış, cesedine sahip çıkamamış, katili işaret edememiş Tavşantepe'nin gençleri, dini bütün ahalisi, vicdan sahibi bireyleri. Narin, sır olmuştu... Dostluk ve akrabalık bağlarıyla korunan sır, Narin'e yapılan en büyük zulümdü. Tavşantepe'den yolu geçenlerin aklından ilk geçen şey, Narin'e yapılan 19 günlük zulüm olacak bundan böyle.
***
İtirafçı, battaniyeye sarılı cesedi muhtardan aldığını söylüyor. Arabasından aldığı çuvala koyuyorlar Narin'i. Götürüp dereye gömüyor cesedi, üstüne taş koymayı ihmal etmeden. Oradan baldızının evine gidiyor. Dediğine göre baldızının 3 kızı var, anneleriyle patlıcan doğrayan. İfadesinde söylemiyor ama belki, yarım saat önce Narin'i suya gömen elleriyle, bu çocukların saçlarını okşuyor. Çay içiyor ve peynir alıyor baldızından. Sonra Tavşantepe'ye dönüyor, namaz kılıyor ve köylülerle birlikte Narin'i aramaya çıkıyor. Saat 11.30 gibi evine dönüyor, kafayı vurup uyuyor. Uyumadan önce, yaptığı iş karşılığında muhtardan alacağı 200 bin liranın hayalini kurdu belki, kim bilir?
***
Bir çocuğun cansız bedenini dereye gömüp bu kadar rahat ifade verilebilir mi? Anlaşılan o ki bazıları için bu sorunun cevabı, evet.
Peki, bir çocuğun cansız bedenine uygulanan bu vahşet, sahiden rastlantıyla mı gerçekleşti? Yani muhtar ile itirafçı o gün köy mezarlığında karşılaşmamış olsalardı Narin'in cesedine ne yapılacaktı.
200 bin lira için mi bu cinayete ortak olundu? Yoksa itirafçı tehdit mi edildi bu eylemi gerçekleştirmesi için.
Sadece iki kişinin bildiği bir zulüm mü bu? Köylüler ve 40 yıllık dostları cinayetin neden ve nasıl işlendiğini biliyor da suskunluk yasası gereği ser verip sır mı vermiyorlar?
Sicilya mafyası, suskunluk yasasına 'omerta' diyor. Herkesin "Baba" romanından tanıdığı Mario Puzo'nun "Omerta" adlı bir romanı da vardır ve bu yasayı iyi tarif eder.
Tavşantepe köyünde Narin cinayetiyle yürürlüğe giren suskunluk yasası, içinde 'siyasetçi dostlar'ın da bulunduğu bir kararla mı alındı?
Narin'in bulunamadığı her gün, yetkili ve etkili kişiler ve kurumlar tarafından sağlıklı ve düzenli bilgilendirme de yapılmadığı için, sorular çoğaldı, çoğalıyor.
***
Bu yazı yazılırken itirafçı Diyarbakır Adliyesi'ndeydi ve sorgu hakimini bekliyordu. Bitirirken tutuklandığı haberi geldi.
Soruşturmanın gizliliği ihlal edilmiş olsa da Narin'in cesedi bulundu. Muhtar ve cesedi muhtardan devralarak dereye gömen itirafçının ortaya çıkması önemli. Otopsi raporu da birçok bilgiye ulaşmaya olanak sağlayacak. Tavşantepe'deki suskunluk yasası, kamuoyunun da baskısıyla, çözülmeye yakın duruyor.