Taylor Swift ve şimdi tadımız kaçmasın Ali Rıza Bey
Amerikan şarkıcı Taylor Swift, tek bir destek sözüyle seçimlerin kaderini etkiliyor; bu yüzden de ABD’de kendine epey düşman edindi. Her sene seçim yaptığımız bu dibine kadar siyasi memlekette bir tane Taylor Swift’in çıkmasını beklemek çok mu?
1.
Amerikan şarkıcı Taylor Swift, geçen sene Eylül ayında, müthiş etkili Instagram hesabından, takipçilerine şöyle bir çağrıda bulundu: “Seçmen kütüğüne kayıt yaptırın.” ABD’nin dört bir yanında bugüne kadar hiç oy kullanmamış 35 bin genç bu çağrıya uydu ve kütüğe kaydını yaptırdı. Oy kullanmaya hazırlar.
Aynı Swift, üç hafta önce, Instagram’daki 282 milyon takipçisine başka bir çağrı yaptı:
“SİZİ en çok temsil ettiğini düşündüğünüz kişiye oy vermenizi hatırlatmak isterim. Henüz oy vermediyseniz, bu işi bugün yapın.”
Bu sene ABD’de seçim senesi. Ön seçimler bitti, adaylar ortaya çıktı. Kasımda artık büyük kapışma var. Mevcut başkan Joe Biden ile Donald Trump arasında kıran kırana bir yarış olacak. Muhtemelen yine çok az oy farkıyla belirlenecek bıçak sırtı bir seçim. Her oyun değeri var.
Bu ortamda Swift ne yapıyor? ABD’deki takipçilerinden öncelikle ön seçimlerde oy kullanmalarını istiyor. Ne bir parti ne de aday adı veriyor. “Gidin oy kullanın, demokrasinin gereğini yapın” diyor.
Bu kadarı da onun epey düşman kazanmasına yetiyor. Cumhuriyetçi Parti’yi destekleyen medya Swift’e kızgın. Fox News gibi kanallar ona her fırsatta yükleniyor. Şu anda dünyanın en çok kazanan, en çok iş yapan, turneyle gittiği her şehrin, hatta ülkenin ekonomisine etki eden Swift, Trump medyasına göre, bir Demokrat Parti projesi, akıllıca tasarlanmış bir tür psikolojik harekât. Neden?
Çünkü Swift’in parti ve aday adını açık açık zikrettiği zamanlar da var. Bir önceki seçimde açıktan Demokrat Parti’yi destekledi. Z Kuşağı’nın ve Milenyallerin bir kısmında gözlenen apolitik eğilimleri tek bir çağrıyla, tek bir destek sözüyle kırdı ve kitleleri sandığa yönlendirdi. Bu sayede Joe Biden’a muhtemelen yüz binlerce oy kazandırdı. Donald Trump’ın, “Artık Taylor Swift’i daha az seviyorum” demesi boşuna değil.
Trump onu daha az seviyor. Trump medyası hiç sevmiyor. Belki milyonlarca potansiyel hayranı da kimseyi sallamadan açıkladığı tercihler yüzünden Swift’i dinleyeceği varsa da dinlemiyor.
Şimdi herkes Taylor Swift’i bekliyor. Biden’a yeniden destek açıklayacak mı açıklamayacak mı? Trump’çılar bu ihtimalden korkuyor, Biden’cılar ise hevesle bekliyor.
Böyle bir gücü var Taylor Swift’in.
2.
Biz de seçim senesindeyiz. Neredeyse her sene olduğu gibi yine seçim arefesindeyiz. Gelecek hafta sonu, memlekette en az genel seçimler kadar etkili olan yerel seçimler için oy kullanacağız. Yine süratle politikleştik. Bu kutuplaşmış ortamda zaten politikleşmek iş değil. Hem ne zaman politik değildik ki?
Toplumun neresine bakarsanız bakın, görürsünüz. Her şey siyasi. Her yer siyaset. Her köşede bir meclis kurulmuş, insanlar kıyasıya tartışıyor. Sosyal medya zaten gayya kuyusu. Hele sokak… Sosyal medyaya düşen sokak röportajlarında şu ya da bu kişinin şaşırtıcı derecede siyasileştiğini görüyoruz. Her yer böyle…
Bir tek sanatçılar değil. Sanatçılar siyaset üstü… İktidar yanlısı sanatçılar dışındakilerin siyasi tercihlerini pek bilmiyoruz. Üç aşağı beş yukarı bilsek de bilmiyoruz. Tabii ki tahmin ediyoruz, hayat tarzlarına bakıyoruz, okuduklarına yazdıklarına bakıyoruz ama diyelim ki yerel seçimlerde kimi destekliyorlar, oy kullanacaklar mı bilmiyoruz. Kimseye destek açıkladıkları yok.
Sadece seçimlerde değil. Türkiye’yi etkileyen toplumsal olaylarda da pek bir şey söyledikleri yok. Ön aldıkları yok. Her zaman gördüğümüz bir iki kişi dışında yok.
Sanat bugün siyasetsiz. Sanatta siyasetin yeri yok. Sanat herhalde gerçekten sanat için. Bugün sanat “şimdi tadımız kaçmasın Ali Rıza Bey”cilik biraz…
3.
Sanattan çıkıp biraz daha geniş bir tur atalım.
Futbolun da siyaset dışı olması bekleniyor mesela. İktidar, dibine kadar sıyırırken memleket futbolunu; kurullarıyla seçimleriyle ihaleleriyle futbolu kafalarına ve siyasi tercihlerine göre yönetirken; muhalefet adına söz alanlar, iktidara aday olan muhalif siyasetçiler her fırsatta şunu diyor: Futbolda siyasetin yeri yok, spor siyaset üstüdür.
Sahiden mi?
Milyonlarca dolar harcayıp uzaya astronot gönderiliyor ama bunu konuşmak da uygunsuz. Çünkü siyaset üstü.
Hepimizin hep beraber içinde yaşadığımız gemi zaten siyasetin dışında seyreden bir gemi. Çünkü öyle ya, batarsak hep beraber batarız. Söylemesi komik belki ama siyasetin kendisi de siyaset dışı…
Siyaset dışı alanları belirlemek dünyanın en siyasi işidir, bunu görmek çok mu zor? İlginç olan muhalefet partilerinin siyasetüstülük-siyasetdışılık söylemine her fırsatta onay vermesi. Bunda beis görmüyorlar. Bizdeki haliyle muhalefet koca bir apolitizim üretme makinesi… Vatandaşlar dibine kadar siyasi, iktidar zaten tepeden tırnağa siyasi. Bir tek muhalefet siyaset üstü.
Ama iktidara siyaset üretmek serbest. Siyaset dışı denilen her yer hegemonun siyasetine dahil; muhalefetin birçok alandaki siyaset imkânı ise, kendi aktörlerinin de kabulüyle, siyaset dışı.
4.
Bu ortamda sanat ve sanatçı da siyaset dışı. Hep siyasi birkaç kişi hariç (ki bunların bazıları da bu sessiz sakin atmosferde radikal olmasa dahi radikalmiş muamelesi görüyor) televizyonu, sineması, müziği siyaset dışı…
Sanat dünyasındaki muhalefet, absürt şekillerde yürüyor. Ramazanda gösterilen bir rakı bardağında mesela. Bu bir muhalefet biçimi mi, cesur bir söylem mi, hayat tarzı mücadelesi mi yoksa önü arkası düşünülmeden öylesine yapılmış bir paylaşım mı; onu bile bilmiyoruz… Bir açıklama yok. Zaten herhangi bir adresi olan bir paylaşım da değil. O yüzden, her ne olursa olsun, konuşulduğu kadar önemli değil. En azından aynı dünyadan insanların toplu fotoğraflarında masa altına saklanan rakı bardaklarından daha önemli değil… Çünkü o fotoğraflar daha çok şey söylüyor. Bir şeyi özellikle göstermemek, yorumsuz göstermekten her zaman daha siyasidir.
Geçen seçimlerde bazı sanatçılar ve televizyon insanları sol partilerden aday oldu. Herhalde onlarca potansiyel sol aday vardır bu dünyada. Ama bilmiyoruz. Bir şey dedikleri yok. Bir şey demelerinin çok zor olmasını da anlıyorum. Çünkü siyaset dışı denilen ortama, sözleşmeleriyle, iptalleriyle, uysallaştırılmış veya özenle seçilmiş kanal yöneticileriyle, halden vazife çıkaran muhbir vatandaşlarıyla iktidar öyle bir yerleşmiş ki…
İktidar bu siyasetsiz alana yerleşmiş. Söylettirmiyor, konuşturmuyor. Bana kalırsa, kimse hiçbir şey söylemek zorunda değil. Ama acaba bir şey söylemek isteyen de kendini susmak zorunda mı hissediyor? Bir Taylor Swift’in bizden çıkmaması sadece apolitiklikten mi? Tesadüf mü?
“Kaç yıl geçti; AKP, kültürel hegemonyasını kuramadı” deniyor. Kuramamış mı sahiden?