YAZARLAR

Teklifi durdur, canları yaşat!

Kim ki elini bu öneriler geçsin diye kaldırırsa bilin ki hayvanların yaşam haklarını sonlandırma yetkisini kendinde görüyor, cinayete teşvik ediyor demektir. Altında yine bütünsel bir politika yattığı kesin olsa da Katliam Yasasını durdurmak hala mümkün!

Katliam yasasının kavgası sürüyor. Aylardır hayvan hakları savunucuları birçok kentte mitingler gerçekleştirdi, yaşam nöbetleri tuttu, Meclis parkında buluştu ve Meclise girdi. Ama gelin görün ki komisyon toplantısına alınmadılar. Yüzlerine kapıları kapattılar. Halbuki halkın en doğal hakkıdır yasama organını izlemek, denetlemek. 14 saat sürdü tartışmalar ama bundan şikayet etmeden "daha uzun da sürebilir" diyerek "yeterki sonucu değiştirebilelim" demek isterim.

KAPILARI KAPATSALAR DA CİNAYETİ GİZLEYEMEZLER

Şüpheli kadın ölümlerinde de katiller cinayeti gizlemek için türlü yollar bulsa da gerçekleri açığa çıkarıyoruz. Tıpkı onun gibi burada da hayvan hakları savunucuları, canların öldürülmemesini savunanlar gerçekleri cansiperhane anlatmaya ve katliam yasasına karşı durmaya devam ediyor.

Gelin görün ki AKP ve MHP oylarıyla önerinin ilk 7 maddesi geçiyor. Sabah görüyoruz ki Bahçeli:  "Türk milleti, köpekleri dost kabul eder. Türk milleti, köpeklere yapılacak yanlışların karşısında durur. MHP de üzerine düşeni yapacaktır, kimse merak etmesin." diyor. Siyasi iktidar ve ortakları ne dediğini biliyor ne de yaptığını. Mustafa Bildircin’in haberinde de görüyoruz ki AKP Grup Başkanvekilinin milletvekillerine gönderdiği takvimde de yeni yasama dönemine bırakıldığı söylenen Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun görüşüleceği, Katliam Yasası'nın yeni yasama dönemine bırakılacağı belirtilmiş. Bir dedikleri diğer dediklerini tutmayan iktidar.

Bu sırada açlığa mahkum edilen emekliler ve emekçilerin gündeminde ise hiç bir değişiklik olmuyor.

Hayvanları Koruma Kanunu'nun adı "koruma" üzerine, önerilen değişiklik ise sözde uyutmak adı altında "cinayet işlemine" dair. Nice tartışmaların üzerine yine bir gizleme çabası olarak Teklifin 5. Maddesindeki “ötanazi” kelimesi çıkarılmış. İçerik aynı, sokak hayvanlarını öldürebilmeleri sağlıyor.

Yaşamları birbirleri ile kıyaslamak kadar kötü birşey olamaz. Ya da acıları yarıştırmak hiç bize yakışmaz. Can candır! Yaşam da yaşamdır! Tek bir canın bile zarar görmemesini sağlamak meclisin sorumluluğudur. Her birinin biricik olduğunu unutmadan zararı herkes için ortadan kaldırmak mümkün. Bununla birlikte iki türlü de ortaya çıkan sonucun öfkesinin esas sorumlusuna yönelmesi şart. O da ne yakınları zarar görmüş olanlar ne de sokak hayvanlarıdır. Asıl olarak siyasi iktidardır. Bir arada dostça yaşayabilmek mümkün. Önleyici, koruyucu kanunu uygulamadan yokedici politika ileri sürüyorlar. Hayvan hakları savunucuları türlü manipülasyonlar karşısında çözümü de anlatıyor. Aşılama diyor, rehabilitasyon diyor.

Barınaklarda toplu infaz haberlerini gördüğümüz çok eski tarihler değil. Barınakları da sığınaklara benzetiyorum. Kadınlar için her ne kadar kötü koşullar olsa da yine de sığınak önemli diyoruz. Denetlemeye çalışıyoruz kimi iyi örneklerini anlatıyoruz. İnsan türü kendini hayvandan çok çok üstün gördüğünde durum o hayvanların öldürülmesine varıyor. Bu sebeple hayvan hakları savunucuları barınaklar da çözüm değil diyor.

Hayvan hakları örgütlerinin denetiminde iyi bir barınak ya da yaşam alanı örneğini ya da başka bir öneriyi yerel yönetimler neden yapamasın ki. Ama şurası çok iyi denilen bir yerel yönetim örneği duyamadım şimdiye kadar. Bu da durumun ne kadar kötü olduğunu gösteriyor. Varsa da lütfen o örneği de daha çok anlatalım beraber. İmkansız değil.

ÖLDÜRMEK DEĞİL YAŞATMAK, ÖNLEMEK MARİFET!

Kadın cinayetleri, çocuk istismarları gibi toplumda infial yaratan durumlar meydana geldiğinde iktidarın bir kesimi çıkıp hemen çözüm olarak idamı gündeme getiriyordu. Gereğini yapma öldür politikası bu, taraftar olmadığımız. Şimdi sokak hayvanlarının öldürülmesinin teklif edilmesini de aynı kökten gelen bir linççilik kültürünü yayma ve esas önleyici sorumluluktan kaçma olarak görüyorum. Temel çözüm yok etmek değil yaşatmak ve şiddeti önleyici bütünsel politikalar geliştirmek olmalı. Bizler kadın cinayetleri ve çocuk istismarları için de bunu anlatıyoruz.

Hayvanlara eziyet edenlerin cezasız kalması da kadına yönelik şiddet faillerinin cezasız kalması ile aynı türden adalet mekanizmasının ele alış sorunu. Eros’u da unutmadık, İpek Er’i de!

Bizi içine çekmeye çalıştıkları kutuplaşma ve acıları yarıştırma tuzağına girmeden bütünsel bakabilmeliyiz.

Aşılamak için sokak hayvanlarını toplamayanlar öldürmek için mi toplayacak? Motivasyon buraya kadar gelirse durum vahim demektir. Bu konuda toplumun sağduyusuna güveniyorum ben. Konda araştırma sonucu da diyor ki ankete katılanların yüzde 85’i hayvanların uyutulabileceği fikrine karşı. Hatırladınız mı İstanbul Sözleşmesinden imzanın geri çekilmesini savunanların yüzde 7 oranını? Peki bunu neden yapıyor siyasi iktidar diye mantıksız adımların bir mantığını bulmaya çalışıyoruz bizler de.

KATLİAM YASASI İLE KİMİN CEBİ DOLACAK?

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi eski Başkanı Kalafatoğlu maliyet karşılaştırması yapmış ve 4000 tl ile 500tl arası fark gibi bir fark ortaya çıkarmış. Yani öldürme işlemi aşılamadan kat be kat maliyetli. Akıllara ister istemez “acaba kiminle anlaştılar da ihaleyi verecekler, kimin cebini dolduracaklar” diye geliyor. Yandaş beslemek için belki şimdi de hayvanları ateşe atıyorlar. Daha önce çok örneğini gördük.

Kimi ülkelerde hayvanların daha gelişkin hakları tanımlı iken bu ülkede kendi çıkardığı yasayı bile uygulamama halinden katliam yasasına gelmiş bulunuyoruz. Kim ki elini bu öneriler geçsin diye kaldırırsa bilin ki hayvanların yaşam haklarını sonlandırma yetkisini kendinde görüyor, cinayete teşvik ediyor demektir. Altında yine bütünsel bir politika yattığı kesin olsa da Katliam Yasasını durdurmak hala mümkün!

***

Meclis kapanmaya yaklaşırken kadınların soyadı kullanım tercihleri ile ilgili olumlu söylentiler duyuyoruz. Lakin ne olur belli olmaz. Resmileşmeden mücadeleyi bırakmayalım. Netleştiğinde mutluluğunu da beraber yaşamak üzere. İyi haftalar.   


Fidan Ataselim Kimdir?

Eşitlikçi Feminist mücadele insanı. 2010 yılında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurucuları arasında yer aldı ve halen platformun Genel Sekreterliğini yürütüyor. 2017 yılında gerçekleştirilen kitlesel “Kıyafetime Karışma” yürüyüşünün organizasyonunda ve ardından Kadın Meclisleri’nin kuruluşunda çalıştı. 2022 yılında The Guardian'ın ilham veren kadınlar listesine dahil edildi. 2024 yılında CNN International'ın hazırladığı 30 cinsiyet eşitliği savunucusu listesinde de yer aldı. Öğrencilik yıllarında gençlik mücadelesi içerisinde yer alan Ataselim şu an genel sekreterliğini yaptığı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun kuruluş sürecinin ardından bir süre İstanbul temsilciliğini yürüttü. Bu sırada dava takipten, veri raporlamaya, politika geliştirmeden, kitlesel protestoların düzenlenmesine kadar birçok görevde yer aldı. 8 Aralık 2019'da Şili’de başlayan dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilen Las Tesis Protestosunu Türkiye'de ilk İstanbul'da gerçekleştirirken 'Kadın cinayetlerini durduracağız' ve 'Asla yalnız yürümeyeceksin' sloganlarını söylediği için 5 kadınla beraber polis tarafından ters kelepçe ile gözaltına alındı. 2021 yılında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adına Finlandiya Başbakanı Sanna Marin'in verdiği Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülünü temsilen aldı. Yine yıllar içerisinde pek çok ödülü Platformu temsilen almıştır.