Teknoloji kusursuz güzellik yaratabilir mi?
Artık videolara, fotoğraflara, seslere ve içeriklere inanmamızın imkansız olacağı bir döneme giriyoruz. ‘Videosu, sesi, fotoğrafı var’ diye bir şeyi ispatlayabilecek durumda değiliz. Ya da böyle üretilmiş sahte içeriklere karşı elimiz kolumuz bağlı. Gerçekötesi diyorduk ancak derinyalan safhasına geçmemize ramak kaldı. Peki o zaman ne yapacağız?
Size geçen sene keşfettiğim bir süper modelden bahsedeceğim. Ancak bu moda ikonu süper modelden nasıl haberdar olduğumu anlatmam için bir sene öncesine gitmem lazım. Solda fotoğrafını paylaştığım Nick Meyer, parlak bir bilim insanı. Nick, sosyal medyada artan ırkçılık ve yalan haberler üzerine araştırmalar yürütüyor. 2018’de ABD’ye bir konferans için Kaliforniya’ya gittiğimde maille yazıştığım Nick Meyer ile yüz yüze tanışma fırsatı buldum ve kendisi beni üniversiteden arkadaşı Marla Livengood ile tanıştırdı.
Twitter profilindeki kampanya fotosundan tahmin edeceğiniz üzere, evet Marla bir politikacı ve Marla tanıştığımız zaman da, Kaliforniya’nın 9'uncu Kongre bölgesinden adaydı. Biraz havadan sudan sohbet ederken elbette konu politikaya geldi ve Trump döneminde artan ırkçılıktan dem vurdu. Ben de, ABD'lilerin, işin kolayına kaçıp, Trump’ı günah keçisi yaptıklarını, oysa Trump’tan önce de bu konunun zaten var olduğunu, Trump ile sadece daha belirgin olduğunu anlattım. Politikanın dışında da örnekler verdim. Konu spora gelince, Amerika’da Amerikalı olmasına ve kat kat daha başarılı olmasına rağmen, Serena William’ın Rus Maria Sharapova veya diğer beyaz tenisçiler kadar ilgi görmediğini de ekledim.
O da, bunu aklında tutmuş olmalı ki, görüşmemizden birkaç ay sonra beni yeni parlayan siyah bir süper modelden haberdar etti: Shudu Gram
İnanılmaz bir güzelliğe sahip olan Shudu Gram'ın, kozmetik markası Fenty Beauty Instagram hesabında, kendi markası Shudu Gram’ın kendi marka rujunu sürmüş fotosunu paylaşınca hayran kitlesi oluşmaya başladı. Sonrasında lüks Fransız moda evi Balmain’la da modellik anlaşması yapan Shudu Gram, Naomi Campbell’den sonra takip etmeye başladığım ilk siyah model oldu. Elbette Barbaros Şansal daha iyisini bilir, süper modeller doğal güzelliklerine ek olarak, çekimlerden ve defilelerden önce bayağı bakım, makyaj yaparlar, fotoğraflar da fotoşopla düzeltilir (Nihat Odabaşı duy sesimi!). Dolayısı ile, fotoşopla, ışıkla, makyajla modellerin olduklarından daha kusursuz gösterilebileceğini bilmeme rağmen, Shudu beni çok etkilemişti. Elbette tek etkilenen ben değildim, Instagram'da sadece 20’ye yakın resmi ile bir anda 100 bini aşkın takipçiye ulaşmıştı. Herkes bu yeni süper modeli konuşuyor, model onlarca dergide, internet sitesinde haber oluyor, üstelik sosyal medyada da büyük bir fırtına koparıyordu. Bu kadar meşhur ve iş yapan Shudu, iş için çektiği fotoğraf ve kısa videolar dışında hiçbir şekilde hiçbir medya kuruluşu ile görüşmüyordu. Shudu Glam'ın gizemli olmasının popüler olmasında etkisi neydi?
Büyük ihtimalle yazımın bu noktasına kadar geldiniz ama nereye bağlayacağımı halen çıkaramadınız. Bakın, ben ABD’ye konferans için gittim ancak 2018’de hiçbir sebeple gitmedim. Orada birçok kişi ile tanıştım ancak bunların arasında Nick Meyer yoktu. Zaten fotoğrafını gösterdiğim kişi de Nick Meyer değil. ‘E kim peki,’. Hiç kimse. Lafın gelişi demiyorum, gerçekten de o fotoğraftaki hiç kimse. Yapay zeka ile oluşturulmuş gerçeğe yakın bir resim o. Gerçek bir insandan ayırt edemediniz değil mi? Peki ‘Marla meselesi ne? Marla Livengood diye biri de mi yok?’ diyeceksiniz. Yok, yani pardon var, Marla diye biri var da, ben beni tanıştıracak Nick Meyer sahte olunca, Marla ile tanışamadım, haliyle. ‘E aday mı değildi?’. Yok, adaydı ancak paylaştığım Twitter hesabı onun gerçek hesabı değildi. İran ABD’deki kamuoyunu etkilemek için, onlarca sahte hesaba ek olarak, gerçek insanların sahte hesaplarını da oluşturmuş, kimi zaman gerçek kimi zaman da, İran’ın istediği şekilde paylaşımlarla takipçi kitlesi oluşturmuştu. Marla’nın başına gelen de bu. Gerçek hesabı (marlalivengood) ile sonradan oluşturulan sahte hesapta (livengood_marla) paylaşılan aynı tweet'i aşağıya aldım:
‘E Shudu Glam’ın Instagram hesabı mı yanlış, onda mesele ne?’ Yok Shudu’nun Instagram hesabı doğru. ‘Gerçekte çok mu çirkin, hepsi makyaj hilesi mi?’ Gerçekte çok çirkin demek isterdim, öyle olsa en azından gerçek olurdu. Gerçek ürünlere modellik yapan Shudu Glam diye bir süper model yok! Onlarca markaya modellik yapan Shudu Glam 3 boyutlu grafik ile oluşturulmuş sanal bir süper model!
Bakın Shudu Glam, Japon Crypton Future Media firmasının yarattığı Hatsune Miku gibi gerçek bir insanın sesinin Yamaha teknolojisi ile sentezlemesi ile oluşturdurduğu anime olduğu her yerinden belli bir karakter değil. ( Artık ne sanal, ne değil tartışılır çünkü sanal sanatçı olsa da konserine katılanlar ve eğlenenler videoda gördüğünüz gibi gerçek insanlar [h)
Shudu Glam, İngiltere’de yaşayan Cameron-James Wilson'ın bilgisayarda oluşturduğu dünyanın ilk dijital süper modeli. Grafik olarak tasarlayan Cameron-James Wilson, kusursuz güzelliğe sahip Shumu’nun sahte olduğunu bir süre gizledi. Biraz popülerlik kazandıktan sonra da, gerçeği açıkladı.
Hadi bu sahte bir karakter, biliyoruz, peki gerçekte yaşayan insanların farklı videoları yaratılabilir mi? Elbete, Samsung AI ve Moskova’daki Skolkova Teknoloji ve Bilim Enstitüsü'nün ortak çalışması sonucu, bilim insanları, tek fotoğrafla dahi hareket edebilen video yaratabildiler. Oluşturulan videonun kalitesi ve inandırıcılığı eldeki fotoğrafların/videoların sayısı arttıkça artıyor.
Bakın teknoloji o kadar gelişti ki, beceriksiz birinin çizdiği karakalem kötü çizimi dahi teknoloji ile gerçeğe yakın hale getirmek mümkün. Fotoğrafta gördüğünüz üzere basit bir kedi çizimi eldeki var olan kedi resimlerinden alınan bilgilerle otomatik olarak tamamlanarak bir resme dönüştürülebilir.
Bu sadece hayvanlarda değil, insanlarda da mümkün. Bakın burada bir insan yüzü, gerçeğe yakın olarak bir günde hangi hale geliyor.
Bu tarz gerçeğe yakın video ve resimlerin üretilebilmesi için, yapay zekanın gerçek resimlerle eğitilmesi çok önemli. Sağ olsun, biz gönüllü denekler olarak Instagram'da, Facebook'ta Twitter'da tonla resim paylaşıyoruz. Bunları birileri görür zannediyoruz ama maalesef kazın ayağı öyle değil. Mesela bir bilimsel projeye dahil olan Microsoft 100 bini aşkın kişinin toplam 10 milyon fotoğrafını internetten topladı. Topladıkları fotoğrafların celebrity (meşhur) olduklarını iddia ettiler ancak o kadar geniş tutmuşlar ki tanımı, özel verilerin korunmasını savunan kişileri, sıradan vatandaşları da listeye almışlar. Tepkiler gelince bu veri tabanını Microsoft sessizce sildi(ğini iddia etti) ancak Microsoft’un sildiği veri tabanı yok olmadı, tonla başka platformlarda kopyası var. Ne demişler, bir kere bir şey internete düştü mü, artık yok olmaz.
Sosyal medya yetmez mi diyorsunuz? Çin, kameralarla yüz tanıma sistemlerini tüm ülkeye yerleştirdi. Hatta kimi okullar öğrencilerin girişini artık kartlarla değil, yüz tanıma sistemleri ile yapıyorlar. Bu oluşturulan veri tabanı polislerle de paylaşılarak, suçluların yakalanması için de kullanılıyor. Orası Çin’mi dediniz? Havaalanlarındaki kameralar, mobeseler ne güne duruyor?
Ne kadar tehlikeli bir durum ile karşı olduğumuzun farkında olmayabiliriz ama bu teknoloji kullanılmadan ne yapıldığına basit iki örnek vereyim: Şubat ayında yayınlanan haberlere göre, bir bilim projesi doğrultusunda, NATO görevi yürüten ABD askerleri ile sadece sosyal medya üzerinden oluşturulan sahte hesaplar ile kurulan iletişim sonucu, birçok askeri ve gizli bilgi toplamayı becermişler. Çinli yazılımcı Li Kaixiang, meşgul olduğunda yazışsın diye bir chatbot yazıp onun mesajlarına otomatik cevap veren bir sistem kurmuş. Bir süre sonra kız arkadaşı fark etmiş ancak fark etme sebebi içerikler değil, meşgul olduğu için geç cevap verdiğini bildiği erkek arkadaşının bu kadar hızlı cevap vermesine şaşırması ilk şüpheyi oluşturmuş.
Her proje Çinli yazılımcının yaptığı gibi kişisel proje olmayabilir. Deepfake (derinsahte) denilen teknoloji, zaten var olan resim, fotoğraf ve içerikleri kullanarak çok daha büyük çaplı ve derin işler yapabiliyor artık.
O kadar inandırıcı ki, OpenAI yapay zeka ekibi, sahte içerik üreten yapay zeka projesini gizleme kararı aldılar, çünkü üretilen içerikler hem insan yazmış gibi kaliteli hem de yalan ve gerçeği bir güzel harmanlayıp inandırıcı olabiliyormuş ki, paylaşmaktan çekinmişler. Öyle ki, gerekirse, kimi yazarların eski yazılarını içerik olarak kullanarak, onların yazdığı şekilde yeni içerik üretebiliyorlarmış.
Gene şubat ayından bir haber, IBM’in yapay zeka teknolojisi gerçek bir insana karşı münazara yarışmasında yenildi. Bakın bu artık satrançta veya go oyununda yarışmak değil, çatır çatır münazarada yarışmak! Ancak yenildiği kişi zaten münazara şampiyonu biriydi. Büyük ihtimalle ben de yenilirdim zaten. Kaldı ki, yapay zekanın canlı bir münazara yarışmasına katılabiliyor olması dahi, teknolojinin hangi seviyede olduğunu göstermeye yetmez mi?
Ekrem İmamoğlu’nun canlı yayınlanan videosunun dahi kesilmesi ile algılara kapılabilen insanların yaşadığı bir ülkede, Irak’ta olmayan kitle imha silahlarına inanan ve inandırılan milyarların yaşadığı bir dünyada, Amerikan seçmenlerinin Facebook üzerindeki haberler ve profiller sayesinde maniple edildiğinin ispatlandığı 2016 senesinden sonra, bu teknolojinin böyle fütursuzca devletlerin ve şirketlerin eline girmesi ile artık neyin gerçek neyin sanal, dolayısı ile neyin doğru neyin yanlış olduğunu da anlama kapasitemizi yitirmek üzereyiz. Bırakın bir siyasetçinin bir devlet memuruna ne dediğinin tartışılmasını, hepimize hakaret ettirebilecek, hepimizi suçlu hale getirebilecek videoları oluşturma teknolojisine sahip devletler ve şirketler var artık.
Böyle puslu bir hava ki, ortalığı toz duman edecek, dünyayı kontrol altına almak isteyenlerin büyük fırsat bulacakları bir hava. Öyle puslu bir hava ki, isteyen artık istediği kişiye istediği görüntüyü verdirebilir, istediği fotoğrafı çektirebilir, istediği yazıyı yazdırabilir. Hatta belki bu yazımı ben yazmadım, Gazete Duvar Editor’ü Emel Gülcan ekledi, kafasından bir şeyler yazdı ama benim adımla yayınladı. Bakın, bu basit örnek dahi, benim adımı gördüğünüz için yazıyı benim yazdığımı sanmanızın ne kadar da doğal hale geldiğinin göstergesi. Bir de, yukarıda anlattığım teknolojilerle etrafınızın milyonlarca sahte hesap, site, blog yazısı, video ve fotoğrafla dolduğunu düşünün! Yahu adamlar derinsahte teknolojisi ile Obama’ya demediği şeyleri dedirtebiliyorlar artık.
Artık videolara, fotoğraflara, seslere ve içeriklere inanmamızın imkansız olacağı bir döneme giriyoruz. ‘Videosu, sesi, fotoğrafı var’ diye bir şeyi ispatlayabilecek durumda değiliz. Ya da böyle üretilmiş sahte içeriklere karşı elimiz kolumuz bağlı.
Gerçekötesi diyorduk ancak derin yalan safhasına geçmemize ramak kaldı. Peki o zaman ne yapacağız?
Referanslar
Derin sahte videoların teknolojisinin anlatıldığı makaleler
Microsoft’un sildiği 10 milyon fotoğraf
İran’in gerçek ABD'li politikacıların sahte hesaplarını oluşturması
Fenty Beauty's Instagram hesabında Shudu Gram’ın shade Saw-C ruju kullanması
Cameron James Wilson ile Shudu Gram röportajı
Li Kaixiang’in yarattığı chatbot