Koronanın çaresi bulunmuş, Instagram’da ünlüler duyurmuş!

Okuduğunuz paylaşımların ortak noktası paylaşım yapanların, takipçilerinin korkularından ve bilgi noksanlığından faydalanarak doğrudan veya dolaylı olarak korona virüsüne karşı, gıda takviyesi olduğu iddia edilen bu ürünü satın almaya yönlendirmeleri. Öncelikle söz konusu ürün onaylı bir gıda takviyesi olsa dahi bu kadar kesin vaatlerle reklamının yapılması reklam mevzuatına göre mümkün değil, kaldı ki ürünün sahte olabileceğine dair birçok bilgi kırıntısına da sahibiz.

Google Haberlere Abone ol

Mahmut Tezcan

18-19 Mart’ta Demet Şener, Ebru Akel, Gizem Hatipoğlu, Perihan Savaş, Seda Akgül, Seda Sayan, Seray Sever, Seren Serengil ve Şeyma Subaşı Instagram hesaplarından 'No Attack' isimli, virüslere karşı vücut direncini güçlendirdiği iddia edilen bir ürünün tanıtımını yaptı. Gıda takviyesi olduğu iddia edilen ürüne dair Tekno Safari’nin özel haberi ise aslında bu işin sıradan bir reklam faaliyeti olmadığını gösterdi. Daha sonra başka haber sitelerinde de gündeme gelen konu özetle şöyle.

Gıda takviyesi olduğu iddia edilen No Attack’ın adı, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Onaylı Takviye Edici Gıdalar Listesi’nde yer almıyor. Ürüne ait internet sitesi 16 Mart’ta kaydedilmiş. Kayıt detaylarındaki adres bilgisi bölümünden “yalan dolan mahallesi” ifadesi ilk şüphe kıvılcımını çakıyor. Ürüne ait Facebook hesabı ise 18 Mart’ta açılmış. Facebook hesabından yapılan ilk paylaşım ise 18 Mart gece yarısı, Şeyma Subaşı’nın ürünü tanıtan videosu. İlgili siteye girdiğinizde (buradan görebilirsiniz) görüyorsunuz ki herhangi bir bilgi almanız veya iletişim kurabilmeniz için hiçbir bağlantı yok. Ürünün doğallık vurgusu, korona virüsüne karşı dolaylı yolla sizi koruyabileceğinin ima edilmesi, tüketicide güven hissi yaratmak için Dr. Mehmet Öz’ün fotoğrafı görülen röportajda hiç bahsetmediği konulara yer verilmesi; ürün satıcısının iyi niyetli olmadığı konusunda şüpheleri daha da artırıyor.

Söz konusu ürünün Bakanlık onayı olup olmaması, ürünlerin yan etkileri olup olmadığı, içeriğinin nelerden oluştuğu, hangi grupların kullanıp kullanmaması gerektiği gibi tüketiciler açısından büyük önem taşıyan konuları, uzmanlarının değerlendirmesine bırakmak gerekiyor. Bu yazıda, işin teknoloji ve reklam boyutu üzerinden gitmeye çalışacağım.

BU TİP ÜRÜN TANITIMLARINI KAPSAYAN İŞ MODELİ: 'INFLUENCER MARKETING'

Özellikle son 10 yılda sosyal medya kullanımının artmasıyla reklamverenler, hedef kitlelerine ulaşmak için bu platformların reklam araçlarını kullanmaya başladı. Toplumda tanınan, sevilen, yönlendirmesi etkili olabilecek insanların reklamlarda kullanılması yeni bir şey olmasa da dijital platformlardaki reklamlar, önceki yaygın medya araçlarındaki reklamlara göre bazı nüanslar barındırıyor. Türkiye’de sıklıkla sosyal medya fenomeni olarak adlandırılan “influencer”lar, dijital medya öncesi dönemin ünlüleri olabileceği gibi şöhretini bu mecralara borçlu kişiler veya hesaplar olarak da tanımlanabilir. Reklamverenlerin asıl gayesi, çok takipçili sosyal medya hesapları vasıtasıyla vermek istedikleri mesajı, kitlelere yaymak. Özellikle bu örnekteki gibi Instagram’da 24 saat sonra yok olan hikayeler üzerinden yapılan reklamları düşündüğümüzde, hikayeleri kaç kişinin gördüğünü, kaç kişinin paylaşılan bağlantılara tıkladığını, kaç kişinin satın alma işlemini tamamladığını takip edebilmek de reklamveren için, hem sonraki pazarlama faaliyetleri için bir veri hem de harcadığı paranın geri dönüşünü ölçmek için bir çıktı sağlar. Bu iş modelinde sosyal medya fenomenleri, reklam ilişkilerini kendileri yürütebildikleri gibi menajerleri veya ajanslar gibi üçüncü tarafları da kullanabilirler.

Instagram hesaplarından hikaye paylaşan Demet Şener, Ebru Akel, Gizem Hatipoğlu, Perihan Savaş, Seda Akgül, Seda Sayan, Seray Sever, Seren Serengil ve Şeyma Subaşı; No Attack’ı takipçilerine tanıtan, onları açıkça satın almaya yönlendirici mesajlar içeren konuşmalar yaptı. Bu saydığım 9 kişinin Instagram hesaplarının şu anki toplam takipçi sayısı 11,8 milyon. Bu takipçilerin bir kısmının mükerrer olduğunu düşünsek dahi 10 milyondan fazla hesabın, ismini saydığım 8 ünlüyü Instagram’dan takip ettiğini varsayabiliriz.

Böylesine geniş kitlelere ulaşabilecek reklam işlerinde, özellikle bu mesajları yayıcı, kitlelere ulaştırıcı, aracı-iletici rolü oynayan hesapların her açıdan çok daha dikkatli davranması gerektiği ortada.

KORONA VİRÜSÜNÜN ÇARESİ BULUNMUŞ!

Ürünün tanıtımını yapan 9 hesabın tamamı da korona virüsü salgın riskinin görünür olduğu bu günlerde, kaygıya ve korkuya kapılan takipçilerini satın almaya yönlendirmek için virüslere karşı koruma, vücut direncini artırma gibi bir bağlam üzerinden ilerliyorlar. Hatta korona virüsüne karşı açıkça çözüm olarak öneriyorlar. Hem Tekno Safari hem de Sözcü’deki video kayıtlar üzerinden bu söylemlere biraz daha yakından bakmakta ve bazı noktaları not etmekte fayda var.

Ebru Akel paylaşımında, ürünün eczanelerde satışta olduğunu söylese de Milliyet’ten Çiğdem Yılmaz’a konuşan İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Cenap Sarıalioğlu böyle bir ürünün eczanelerde satılmadığını söylüyor.

Seray Sever’in paylaşımının bir bölümünü direkt aktarıyorum: “Şimdi size harika bir üründen bahsetmek istiyorum. No Attack: Eşsiz formülüyle vücudu tüm virüs ve türevlerine karşı koruma altına alıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, vücut direncini artırıyor… Korona da dahil tüm grip türlerine karşı bağışıklık sisteminizi güçlendiriyor. Bunu nasıl kullanacaksınız? Günde iki kere alacaksınız, sabah ve akşam olmak üzere…”

Demet Şener’in paylaşımının tamamı ise şöyle: “Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüsü dahil tüm virüslere karşı, vücudumuzun bağışıklık sistemini kuvvetlendirmeniz lazım. Ben size No Attack’tan bahsetmek istiyorum. Ben de kullanıyorum. İçindeki kara mürver, propolis, C ve D vitaminleri sayesinde sizi, bağışıklığınızı kuvvetlendiriyor ve tam bir koruma sağlıyor. Tüm eczanelerde bulabilirsiniz. Hamileler dahil herkes rahatlıkla kullanabilir.”

Şu an dünya çapında duyurulan, yaygın olarak kullanılan, korona virüsüne karşı kesin çözüm olan herhangi bir tıbbi ürün olmadığı gibi takviye edici gıdaların etkisine dair de hiçbir kesin bilgi yok. Sever’in paylaşımı açıkça eksik ve yanlış bilgi içeriyor. İnternette çokça rastlayabileceğiniz, sağlık konusundaki dezenformasyonları tanımlayan “dezenfodemik” kapsamına giriyor.

Seda Akgül, paylaşımına “Özellikle bu günlerde hepimize çok lazım olan bir ürün var. Onu tanıtmak istiyorum sizlere: No Attack. Bütün virüslere savaş açmış durumda…” diyerek yine korona virüsü riskini ima ederek ürünün içeriğinden ve herhangi bir virüse yakalandığınızda da iyileşmeye yardımcı olacağından bahsediyor.

Seda Sayan paylaşımında, tüm virüs türevlerine karşı vücut direncini korumaya yardımcı, 'müthiş bir ürün olarak' bahsederken tüm eczanelerden de ürünün temin edilebileceğini söylüyor ki yukarıda okuduğunuz gibi eczanelerde böyle bir ürün satılmıyor.

Seren Serengil paylaşımında, hepimize geçmiş olsun diyerek başladığı mesajında “İnşallah bir an önce bu sistemden kurtuluruz” diyerek açıkça korona virüsü salgın riskine atıfta bulunuyor. Sonra da takipçilerine, ürün içeriğinden bahsederek 'tüm seçkin eczanelerden alabileceklerini' söylüyor.

Şeyma Subaşı paylaşımında, “Son zamanlarda bu Koronavirüsü biliyorsunuz ki bütün dünyayı, hepimizi çok fazla etkiledi ve hepimiz sağlığın ne kadar önemli olduğunu bir kere daha anlamış olduk.” Şeklinde başladığı mesajında aldığı vitaminleri saydıktan sonra No Attack’ı göstererek takipçilerine tavsiye ediyor.

Perihan Savaş paylaşımında, özellikle son dönemlerde vücut bağışıklığının önemine vurgu yaparak No Attack’ın virüslere karşı direnci artırdığını söylüyor. Enfekte olunduğu durumda, ürünü kullanarak çabucak iyileşme vaadinde bulunuyor.

Gizem Hatipoğlu paylaşımında, bağışıklığı kuvvetlendirmenin önemine vurgu yaparak; No Attack’ın eczanelerde satıldığını ve yine de kullanmadan önce bir hekime danışmayı tavsiye ediyor.

TAKİPÇİLERİNİN KORKULARINI VE BİLGİ NOKSANLIĞINI HEDEF ALIYORLAR

Yukarıda okuduğunuz paylaşımların ortak noktası paylaşım yapanların, takipçilerinin korkularından ve bilgi noksanlığından faydalanarak doğrudan veya dolaylı olarak korona virüsüne karşı, gıda takviyesi olduğu iddia edilen bu ürünü satın almaya yönlendirmeleri. Öncelikle söz konusu ürün onaylı bir gıda takviyesi olsa dahi bu kadar kesin vaatlerle reklamının yapılması reklam mevzuatına göre mümkün değil, kaldı ki ürünün sahte olabileceğine dair birçok bilgi kırıntısına da sahibiz.

Toplumsal kaygının bu kadar arttığı dönemlerde, kişisel ve toplumsal sağlığı nasıl etkileyeceği belli olmayan bir konuda herhangi bir televizyon kanalının hukuk müşavirliği, reklam yayınlarına ne kadar dikkat ediyorsa; aynı özen ve dikkati yukarıda sayılı çok takipçili tanınan kişiler de göstermeliydi. Şahsi bilgi seviyeleri veya işbirliği yaptıkları menajerlerin/ajansların bu konuda yeterli bilgiye sahip olmaması gibi bir ihtimali mümkün görünse de etkileri çok geniş kitlelere ulaşacağı için ve bu tanıtımları para karşılığı yaptıkları için yasal olarak sorumlu tutulmaları gerekiyor.

Sosyal medyada gönderilen herhangi bir mesajın çok kısa sürelerde kontrol edilemez biçimde yayıldığını biliyoruz. Yayılan yanlış bilgileri düzeltmenin, yaymaktan katbekat zor olduğunu ve aynı kitlelere ulaşılıp ulaşılamayacağı gibi soru işaretleri de ortadayken fenomenlerin paylaşımları dolayısıyla yasal sorumluluklarının yanı sıra toplumsal sorumluluklarını da göz önünde bulundurmaları gerekiyor.

REKLAM MEVZUATI DEĞİL ETKİN DENETİM EKSİKLİĞİ

Bu örnekteki gibi paylaşımların herhangi bir soruşturmaya konu olup olmaması; teknolojik özellikleri itibariyle takip edilebilir olup olmadığı gibi konular da oldukça önemli. Türkiye’de reklam mevzuatına dair görünür bir eksiklik olmamakla birlikte etkin denetim ve mevzuatın uygulanması, yorumlanması konusunda bir eksiklik göze çarpıyor. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’dan İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu’na kadar geniş bir yasal altyapı olsa da etkin olarak kullanılmadıktan sonra kanunlar, kitaplarda tozlanmaya mahkum kalmış oluyor.

Bu örnek, idari kapsamda Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nın görev alanına girdiği kadar Ticaret Bakanlığı’nın –özellikle Tüketicinin Korunması ve Piyasa Genel Müdürlüğü ile Reklam Kurulu- da görev alanına giriyor. Ticaret Bakanlığı’nın ilgili birimleri, sadece şikayetleri değerlendiren noktalar olmaktan çıkıp, tüketiciler için koruyucu, önleyici refleksler geliştiren BTK’den Savcılıklara kadar çok daha hızlı harekete geçen, koordinasyonu güçlü kurumlar olmak zorundalar.

Dijital teknolojilerin her geçen gün form değiştirdiği bir dünyada, toplumu etkileyebilecek bu tür mecralar üzerinde yayılan benzer mevzuat ihlallerini; henüz yayılma aşamasındayken tespit edip gereken önlemi alabilmek adına kurumların, sosyal medya platformlarıyla çok yakın işbirliği içinde olması gerekiyor. Devletlerin benzer düzlemlerdeki egemenlik hakları ve kontrol güçleri, her geçen gün biraz daha zayıflarken işbirliği ve denetim konularına çok daha fazla önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum.