Telefonunu göster, ekonomik gelişmişlik hayalime bakacağım!

Akıllı telefonlar ve elektronik eşyaların, belli bir grup tüketiciye arzu bağlamında ekonomik gelişmişlik belirtisi çağrıştırdığı ortada.

Google Haberlere Abone ol

Hatime Kamilçelebi* [email protected]  

Kapitalist gerçekçi Alman sanatçı KP Brehmer, çeşitli imgesel değerlerin insanları nasıl etkileyebileceği üzerine sanat eserleri üretmiştir. 1960’lardan itibaren özellikle Batı Almanya’nın reklamlar ve devlet propagandası yoluyla insanların gündelik yaşamlarına nasıl müdahil olduğunu imgeler yoluyla ifade etmeye çalışmıştır. Kitlesel olarak yeniden üretilen imgeleri, reklamlarla oluşturulmaya çalışılan tüketim kalıplarıyla ilişkilendirmiştir. Örneğin, eserlerinde reklamlardaki kadın imgesinin araçsallaştırılmasını teşhircilik olarak nitelendirip bunları erotizmi çağrıştırdığını ve dokunma arzusunu istismar ettiğini, tüketicilere arzu nesneleri yaratıp bunları marketlerin teşhir bölümlerinde dokunulmaz kılıp satın alma güdüsü uyandırdığını vurgulamıştır. Bunu da Kleist’in “İhtimal gerçeklikten daha güçlüdür.” ifadesini kendine göre yorumlayarak “İhtimal gerçeklik kadar keyif verir.” şeklinde kullanmıştır. Çünkü arzu talep edilemez, dolayısıyla tatmin de edilemez. Slavoj Zizek’in ifadesiyle “Arzuladığımızı düşündüğümüz şeyi elde etmeyi gerçekten istemeyiz, …onu arzuladığımız bir şehvet objesi olarak kendimizden uzak tutarız.” Çünkü arzunun devam edebilmesi için nesnesinin sürekli olarak eksik olması gerekir. İstediğimiz şey o değil, onun hayalidir. Zizek, arzu nedeni ile onu tatmin edecek nesnenin birbirinden farklı olduğunu ve arzumuzun gerçekten ne olduğunu bilip bilmediğimiz üzerinde durur, çünkü ona göre bunun tam olarak ne olduğunu bilemeyiz. İnsanların bilinç düzeyinde tam olarak belirleyemedikleri arzuları pazar arzular tasarlayarak kendisi yaratmaya çalışıyor.

Bu davranış kalıplarından yola çıkarak günümüzde benzer imgelerle oluşturulmaya çalışılan arzuların bir hayalden ibaret olduğunu söyleyebilir miyiz? Bir sokak röportajında, geçimini sağlayabilmek için günde 14 saat çalışmak zorunda olan ve hiçbir sosyal yaşamının olmadığını söyleyen bir işçiye telefonunu göstermek zorunda hissettirmek ekonomik gelişmişlik seviyesinin iyi olduğuyla mı yoksa iyi olduğu ihtimaline tutunma hayaliyle mi ilişkilidir? “Telefonunu göster” ifadesini kullanan kişiler, telefonunu gösteren kişinin akıllı telefon almak benim arzum değil minvalinde açıklamalarını geçersiz bulurlar. Çünkü onlara göre, bu kişiler akıllı telefon kullanarak kendisine belli bir imaj yaratmış ve arzusuna ulaşmıştır! Yoksullukla ve çalışma koşullarının zorluğuyla ilgili ne söylese onlar için tutarsızdır! Pazarın yarattığı arzuya bu kişiler çoktan ulaşmıştır! Telefonunu göster diyen kişiler için akıllı telefon bir haz unsuru. Onu elde edince sahte bir tatmine ulaştıran materyal olarak çıkıyor karşımıza. Ama arzu tatmin edilebilir bir şey olamaz ve bu kişiler için ekonomik gelişmişlik ulaşamayacakları bir fanteziden ibaret olabilir.

Akıllı telefonlar ve elektronik eşyaların, belli bir grup tüketiciye arzu bağlamında ekonomik gelişmişlik belirtisi çağrıştırdığı ortada. Bu tüketiciler imajlar yoluyla başkalarının telefonlarının markasından o insanların yaşam kalitesinin ve ekonominin ne durumda olduğunu bildiklerini sanmaktadırlar. İşçinin işini yapması için akıllı telefon zorunlu olsa bile bunu kullananları arzularına ulaşmış insanlar olarak varsaydıklarından, bu imaja ulaşma hayalinin ekonomik gelişmişlikle ilgisinin olduğundan beslenip dururlar.

Belirsizliği yönetemeyen insanların, daha önce defalarca korku yaşadığı şeylerin gelecekte tekrar yaşanacağı, ellerinde olanın sanki elinden alınacağı korkusuyla yaşıyor ve bu yüzden ekonomik gelişmişlik hayallerine sığınıyor olabilirler. Ekonomik gelişmişlik seviyesinin üst düzeyde olması, bir akıllı telefondan zenginlik yaratan hayaller kurmak daha cazip geliyor olabilir. Fantezi bireylerin özel meseleleri değildir aslında, tutarlı olamamanın yarattığı boşluğu fanteziler doldurur. Fanteziler bu yüzden gerçek değildir. İnsanlar ne yapacağını bilemediğinde fanteziler kurarak kendilerine kolay çözümler yaratır.

Zizek, “Bir Sapığın İdeoloji Rehberi” adlı belgeselde They Live (Yaşıyorlar) filminden bahseder. Burada bir karakter güneş gözlüğünü taktığında artık nesnelerin ideolojik olarak neyi dayattığını üzerindeki satın al, düşünce yok vb. yazılardan görebilmektedir. Arkadaşına gözlüğüyle ne gördüğünü anlattığında ve gözlüğü onun da takmasını istediğinde arkadaşı onu reddeder, hatta dövmeye çalışır. Onun için gözlüğü takmak çok korkutucudur. Gerçeği görmek istemez. Olay biraz da bu filmde anlatılanlara benziyor. “Telefonunu göster” ifadesi yoksullukla ilgili her sokak röportajında döngü halinde devam edip duruyor. Telefon gösterenler işçiyse iş yerlerinde tepkiyle karşılaşıyor, Z kuşağıysa “Sizin daha yaşadığınız ne ki?” diye deneyimleri görmezden geliniyor. Bunun gibi pek çok örnek var. Akıllı telefonla yaratılmaya çalışılan ekonomik gelişmişlik arzularının hayaliyle, eksikliği fark etmeden yaşayanlar ise bir sonraki röportajın “Telefonunu göster” diyeni olmayı bekliyor. Oysa hayalî hazlarını bırakıp sorumluluk alıp taksalar o gözlüğü, çıksalar fantazm dünyalarından bir de o işçinin perspektifinden bakabilecek, işsizlerin acısını anlayabilecek, gençlerle empati kurabilecekler.

*Doç. Dr., Kırklareli Üniversitesi