YAZARLAR

Terzi Fikri, darbeci Evren'den daha halktır... Ve siz kimin yanında saf tuttunuz!

Siz bizzat kendiniz; “seçilmiş siyasi hayatınız”da 28 Şubat Müdahalesi, 27 Nisan Muhtırası ve “15 Temmuz Darbe Girişimi”ne maruz kalmışsanız… Halka durmadan “darbecilere, darbelere karşı” nutuklar atıyorsanız… “Bu Ordu (ordu) Terzi Fikri’yi de iyi bilir” diyemezsiniz. Ama dediniz! Halkın seçtiği mütevazı bir halk çocuğunun değil, darbeci paşanın yanında saf tuttunuz. Çok çarpıcı!

Cumhurbaşkanı’nın “darbeler” üzerine samimiyetinin zirveye vardığı yer Fatsa oldu!
Bilerek bilmeyerek.

Benim ve kendisinin yaşındakiler başta, 12 Eylül’ü de biraz bilen herkes “1980 darbesinin hemen öncesinde, Fatsa’da halkın oyları ile seçilmiş bir sosyalist belediye başkanı” olduğunu da bilir.

Siyasi pozisyonunuza göre oy vermiş, vermemiş; heyecan duymuş, hayal kurmuş ya da nefret etmiş olabilirsiniz.
Bunu anlarım.

Ama o belediye başkanı, 12 Eylül askeri darbesinin provası olan bir yerel askeri müdahaleyle, halkın oyuna rağmen alaşağı edilmiş, tutuklanmış, cezaevine atılmış ve orada ölüme itilmişse, bu konudaki düşünceniz ciddi bir ayrımdır.

Hele hele…
1.Siyasi tırmanışınız seçilmiş belediye başkanı olarak başlamışsa;
2.Oradan halkın oyuyla değil, siyasi-askeri-hukuki müdahaleyle alınmışsanız;
3.Ve yıllarca yıllarca, binlerce insanın ömrünün tüketildiği bir mapusluktan size de “bir şiir yüzünden” 4 ay düşünce, bunu siyasi hayatınızın levyesi yapmışsanız;
4.Siz bizzat kendiniz; “seçilmiş siyasi hayatınız”da 28 Şubat Müdahalesi, 27 Nisan Muhtırası ve “15 Temmuz Darbe Girişimi”ne maruz kalmışsanız…
5.Halka durmadan “darbecilere, darbelere karşı” nutuklar atıyorsanız…
6.Siyasi yasağınız bugün durmadan aşağıladığınız ana muhalefet partisinin oylarıyla kaldırılmış, seçilme ve başbakan olma yolunuz öyle açılmışsa…

“Bu Ordu (ordu) Terzi Fikri’yi de iyi bilir” diyemezsiniz.

Ama dediniz!
Halkın seçtiği mütevazı bir halk çocuğunun değil, darbeci paşanın yanında saf tuttunuz.
Çok çarpıcı!

Evren komutasındaki cuntasıyla bu ülkenin gırtlağını sıkmış bir 12 Eylül Darbeci Ordusu’nun yanında; kim olursa olsun, seçilmiş, indirilmiş ve ölümüne hapse atılmış bir belediye başkanına bunları diyebiliyorsanız…
Vallahi ben daha ne diyeyim!

O zaman bir de ihbarda bulunayım:
Hani 15 Temmuz darbesine direnirken hayatını kaybedenler hayırla anılıyor ya hep… Elbet anılsınlar…
Ama sizi Kenan Budak ile de tanıştırayım:
12 Eylül darbesine karşı Kazlıçeşme işçilerini örgütlemeye çalışırken, yani direnirken, darbeci kuvvetler tarafından öldürülen sendikacı.
Dilerseniz hayırla anın, bizim gibi…
Dilerseniz “Bu ordu, bu polis Kenan Budak’ı da iyi bilir” deyin, Terzi Fikri’ye dediğiniz gibi!

Aşağıdaki eski yazımı, Cumhurbaşkanı’nın hukuktaki “sağ” kolu, eski solcu ve insan hakları mücadelecisi Mehmet Bey’in de dikkatine sunuyorum.
Seçilmiş Başkan Terzi Fikri ile Yürekli Sendikacı Kenan Budak’ın da selamlarıyla!

***

Birinin emrinde, esasta halkın çocuklarından müteşekkil bir ordu ve halka ait kaynaklarla alınmış silahlar, arkasında onu seven ABD, NATO... Yanında da “ordusunu seven” halk vardı tabii.
O yüzden devlete, millete, ülkeye, tarihe, darbeye, işkenceye hükmetti; ABD, IMF buyruklarına amade oldu.

Öteki, “halktan biri”ydi, ilkokul mezunu, çıraklıktan terziydi.

Çok can vermiş, çok işkenceden geçmiş ama can da almış, bölünerek birbirine girmiş, esası unutup ayrıntıda boğulmuş “devrimci hayaller”in Karadeniz kıyısında, Fatsa’da “yerel” hakikat diye doğdu…
Ülke çapında bir hayal oldu.

O günlerde, üniversite öğrencisi, “Marmara Belediyeler Birliği” çalışanıydım.
“Belediye” benim için halk adı olan “Komün”dü.
Liderin tayin edeceği “yerel güçlü, zengin, popüler, şöhretli, bürokrat, işadamı, genel merkeze yakın, emre amade” birilerinden ziyade, “halkın halk için halk arasından seçeceği” birileriydi.
Tabii birileri gerçek, birileri daha ziyade hayaldi.

Daha önce Türkiye İşçi Partili olan, Dev-Genç’le buluşan, 12 Mart’ta cezaevinde yatan Terzi Fikri Sönmez, işte fiili gerçekle hayali umut arasında belirdi.

Kimileri gibi “askeri darbe yandaşı” olmayan solların, sosyalistlerin ortak adayıydı; 1979’da Fatsa Belediye Başkanı seçildi.

Kim bilir Fatsa’da ne çok yanlış da olmuştur; belki zorbalıklar da.
Lakin “ötekiler” temiz, dürüst ve insani miydi hep?

Fatsa bir süre “kendini” yönetebildi. Halktan üyelerin komiteleri belediye görevlilerini denetledi. İnsani sorunlar ele alındı.
Çamura ve sineğe gömülmüş, onlarca kişiyi koleraya, salgına kurban vermiş Fatsa’da ahali, imece ile yurdunu yeni baştan yarattı. Her tür sinek; kaçakçılık, tefecilik araziden kovuldu.

“Evren’in askerleri” ilk darbeyi 11 Temmuz 1980’de Fatsa’da yaptılar. ABD’nin “bizim çocuk” dediği General Evren bizzat komuta etti Fatsa harekâtına.
İktidardaki “Demokrat” Demirel ile MC ortakları Erbakan ve Türkeş, sonra darbeyle pekişecek 24 Ocak ekonomik harekâtı başındaki “liberal” Özal da onların yanındaydı. (Bunları unutmayın olur mu!)

Bugünün liberal, muhafazakâr demokratlığın nice ünlü siması, gazetecisi, yazarı da, mütevazı Terzi karşısında, koskoca darbeci General’in safındaydı.
İhbarcı ve kışkırtıcıydılar; Evren ordusunun halktan terziyi ezmesine iştahlıydılar.

Oysa Fatsa parti örgütleri, sadece muhalefetteki CHP değil, iktidardaki Milliyetçi Cephe’nin AP ve MSP örgütleri de ortak bildiriye imza atmıştı:
“Fatsa’da komünist işgal yok. Ateş ile barut yok. Ülkede her yerde kan var ama biz burada huzurluyuz.”

“Darbeci General” dinlemedi.
Ülkedeki topyekûn darbenin, halkı topyekûn esir almanın, insanların haklarını, haysiyetlerini ve hatta bedenleri ile hayatlarını gasp etmenin ciddi provasını Fatsa’da yaptı.

Fatsa, Evren’in askerleri tarafından halktan geri alındı.
Terzi Fikri içeri alındı. İşkenceden işkenceye.
12 Eylül darbesiyle işkence daha da azdı ve 4 Mayıs 1985’te, 46 yaşındaki Terzi Fikri, “tarihi komün” şahsiyeti, işkenceye son nefesini teslim etti.

General ilk büyük zaferini Fatsa’da kazanmıştı.
Bir ilçede halkın seçimini bizzat ezebilen kişi, darbenin ardından tüm halkın yüzde 90’dan fazla oyuyla kendini cumhurbaşkanı seçtirdi!

(Sene 2009’du): CHP meclis üyelerinin teklifine AKP’li başkan Anlayan da anlayışla yaklaşmıştı.
Evren adı verilmiş caddenin adı yeniden Terzi Fikri Sönmez olmalıydı.
Çünkü o cadde, 1979’da, halkın seçtiği halktan başkan ile bizzat halkın birlikte yaptığı caddeydi.
Fikri Sönmez adını onu seçen halk vermişti ama Evren tabelayı da zapt etmişti!

Silahla, darbeyle tarih yaparsınız; ama her halk tarihinin hakikatini geri alıp kendi tarihini, bir köşede bile olsa, yeniden yazabilir!

Her halk, kendi utancının da karıştığı tarihin vicdanını temizlemek için, kendi ortak vicdanını yeniden inşa edebilir.


Umur Talu Kimdir?

Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Talu, genç yaşında Günaydın, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde önemli görevlerde bulundu. Milliyet Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Milliyet, Star, Sabah ve Habertürk gazetelerinde yıllarca köşe yazıları yazdı. 1996’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Türkiye Basın Özgürlüğü ödülünü aldı. 1998 ve 2000 yıllarında TGC Yönetim Kurulu’na seçildi, 2001 yılında TGC Başkan Yardımcısı oldu. 2004 ve 2005 yıllarında yılın köşe yazarı seçildi.