TGS Genel Başkanı Durmuş: Haber siteleri tekzip sitelerine dönecek
Kamuouyunda 'sansür yasası' olarak bilinen kanun teklifi Meclis'e sunulacak. Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş, "Basın ve ifade özgürlüğünü tamamen yok edecek bir yasa" dedi.
DUVAR - Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu bugün mesaisiye başladı. Meclis’in ilk gündemi “dezenformasyonla mücadele yasası” olarak bilinen ve kamuoyunda ‘sansür yasası’ olarak adlandırılan kanun teklifi olacak. Basın meslek örgütleri yasaya tepki göstermeye devam ederken Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş bu yasanın, basın ve ifade özgürlüğünü yok edecek bir yasa olduğunu söylüyor.
Gökhan Durmuş'la tartışmalara neden olan “dezenformasyonla mücadele yasası" olarak bilinen kanun teklifini konuştuk.
'BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ TAMAMEN YOK EDECEK BİR YASA'
'Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin TBMM Başkanlığı’na sunulması bekleniyor. Sendika olarak bu kanuna karşı çıkma gerekçeniz nedir?
Türkiye’de başta gazeteciler olmak üzere toplumun tamamını da ilgilendirecek olan bu yasanın hazırlık aşamasından Meclis'e gelme aşamasına kadar meslek örgütlerinin görüşlerinin alınmaması tek merkezden ve sansür getiren bir düzenleme olduğu için karşı çıkıyoruz. Bu yasa her ne kadar gazetecilere yönelik bir yasa gibi gözükse de aslında toplumun tamamını ilgilendiren basın ve ifade özgürlüğünü tamamen yok edecek bir yasadır. Sadece gazeteciler hapse atılmayacak, sosyal medya paylaşımları nedeniyle vatandaşlarda hapse atılabilecek. İnternet medyasına resmi ile basın kartı gibi iyileştirmeler yapılıyor gibi gözükse de aslında kuruluş amacı kamu ilanlarının gazetelere adil bir biçimde dağıtılması için kurulan Basın İlan Kurumu'na sınırsız verilen yetkiler denetim altına alınıyor. Hala denetim ve cezai işlem konusunda daha serbest olan bir alanda sansüre uğrayacak şekilde düzenleniyor.
'AYNI SUÇ TANIMI SOSYAL MEDYA KULLANICILARI İÇİN DE GEÇERLİ OLACAK'
Meclis’e sunulmayı bekleyen bu teklif için ‘sansür yasası’ diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Dezenformasyon sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın sorunu. Basın meslek örgütlerinin dezenformasyonu engelleyecek bir düzenlemeye “hayır” demesi beklenemez. Ancak geçtiğimiz Haziran ayından hazırlanan ve komisyonlardan geçen yasa tasarı dezenformasyonu engelleyecek bir yasa tasarısı değil bir kontrol ve sansür yasasıdır. Bizim karşı çıkmamızın nedeni de budur. Tasarının içeriğine baktığımızda bunları net olarak görüyoruz. Ağırlıkla muğlak ifadeler ile gazetecilik faaliyetleri suç olarak gösterilebilinecek. Örneğin tasarı da yer alan 29. Madde “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır” hükmü yer alıyor. Gazetecilere haber kaynağını açıklamak zorunda bırakan, hangi haberin böyle değerlendirilebileceğinin muğlak olduğu bir düzenleme söz konusu. Bir yangın haberi “Halk içinde endişe” yaratma olarak değerlendirilebilecek bir düzenleme söz konusu. Aynı suç tanımı sosyal medya kullanıcıları için de geçerli olacak.
'YETKİ BASIN İLAN KURUMUNDA'
Yine “İnternet medyasına resmi ilan vereceğiz, basın kartı alacaklar” diye reklamı yapılan düzenlemede ise bu yetkilerin tamamı Basın İlan Kurumuna verilmekte. Teklifin 7. Maddesiyle Basın Kanunu’nun “Düzeltme ve Cevap Hakkı” başlıklı 14. maddesinde internet haber sitelerine gönderilen metinlerin en geç 1 gün içinde yayınlanması gerekiyor. Bu süre basılı gazeteler için üç gün iken internet için bir gün gibi kısa bir öngörülüyor. Oysa itiraz süreçleri de söz konusu olduğundan süre son derece kısıtlayıcı. Öte yandan yayın hakkında verilen erişimin engellenmesi ve/veya içeriğin çıkarılması kararının uygulanması ya da internet haber sitesi tarafından içeriğin kendiliğinden çıkarılması durumunda, düzeltme ve cevap metni ilgili yayının yapıldığı internet haber sitesinin ana sayfasında 24 saat süreyle yayımlanır düzenlemesi eklenmiş. Bu süre komisyonlar sürecinde her ne kadar kısaltılmış olsa da 'basın kart vereceğim size' deniyor ancak çok kısa bir süre içerisinde tekzip sitelerine dönüşecek haber siteleri.
Teklifin 32. maddesi ile 8. Maddesindeki suç kataloğuna “ç) 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 27. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında yer alan suçlar” maddesi de eklenmek istenmektedir. Bu suçlar “Millî İstihbarat Teşkilatının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan ve bunları yok eden kişiye dört yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir. MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.”
'HABER KAYNAKLARINI AHTAPOT GİBİ SARACAK'
Yasanın Meclis’ten geçmesi durumunda basını neler bekliyor?
Yasa geçtiğinde, toplumda yoğun tepkiye neden olan 29’uncu maddedeki yalan habere (neyin yalan olduğunu belirleyecek olan bağımsız olmayan mahkemeler) 3 yıl hapis cezası, sosyal medyada eleştirel paylaşımların dezenformasyon olarak suçlanması her an karşımıza çıkabilecek. Yerel gazetelerin ana yaşam kaynağı olan resmi ilan gelirlerinin yüzde 75’i buharlaşacak, matbaalar çalışamaz hale gelecek. Sosyal medya cendereye alınacak, kapalı anlık mesajlaşma uygulamaları görüşmelere ilişkin bilgileri BTK’ya verecek, gazetecilerin basın kartı taşımasının hiçbir anlamı kalmayacak, dernek ve vakıf yöneticilerinin basın kartı alabilmesi için medya alanında faaliyet göstermesi yeterli olacak.
Basın İlan Kurumu gazetelere ve internet haber sitelerine hem para hem ceza veren bir kurum olarak büyük yetkilerle donatılacak. Basın İlan Kurumu aynı televizyon ve radyolar üzerinde kılıcını sallayan RTÜK gibi yazılı ve dijital medyanın eli kılıçlı polisi haline gelecek. Kısacası yaklaşan seçimler öncesinde bu devlet kurumları halkın tüm haber kaynaklarını bir ahtapot gibi saracak, isterse sıkıştırıp boğacak, isterse gevşetecek.
'300 MİLYON İLE 1 MİLYAR LİRA CEZA...'
İnternet gazeteciliği için yasada bir boşluk olduğu gerçek. İnternet medyasında çalışan gazeteciler basın kartı alamıyor, Basın Kanunu’ndan yararlanamıyor. Bu haliyle bakıldığında teklifin olumlu tarafı yok mu?
Aslında hangi açıdan baktığınıza bağlı. Teklifin tek olumlu yanı internet basını çalışanlarını gazeteci sıfatına alıp basın kartı hakkı tanıması. Ama internet sitesi “haber sitesi” vasfını yitirirse çalışanın hakkı olan basın kartını da elinden alıyor, gazeteci değilsin diyor. Teslim ve muhafaza yükümlülüğünü yerine getirmeyen internet sitesine 300 milyon ila 1 milyar lira ceza verilebileceğini düzenliyor. Görülmemiş ağırlıktaki cezaları bir tehdit gibi sürekli hale getiren bu yasa, kişisel hakların korunmasıyla ilgili hükümler de içeriyor. Örneğin kişilik haklarıyla ilgili ihlallerde kişiler internet sitelerini dava edebilecek. Ancak ne abestir ki basılı medyada bu tür bir dava açmak için tanınan yayın tarihinden itibaren 4 aylık süre, internet basınında yayın tarihinden itibaren değil şikâyet tarihinden itibaren başlatılacak. Yani her gün yüzlerce haber yayınlayan bir internet sitesi geçmiş yıllar boyunca yayınladığı ve çoktan unutulan on binlerce haberiyle ilgili bile dava edilebilecek. Sizce basın kartı ve resmi ilan alıp bu denetim ve ceza tehditinin içerisinde olmak iyi mi?
NASIL BİR YASA OLMALI?
Sendika olarak sizin bu konudaki önerileriniz nedir? Nasıl bir yasa olması gerektiğini savunuyorsunuz?
Başta internet medyası olmak üzere, basın iş kanununda, dezenformasyon, basın kartları konusunda kapsayıcı herkesin kabul edeceği bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu bir gerçek. Ama bunu yaparken konunun asıl muhatapları olan basın meslek örgütlerinin içinde olduğu bir komisyon tarafından yapılması gerekiyor. Baskıyı, sansürü dayatmayacak, tüm gazetecilerin basın iş kanununa tabi çalışabildiği, basın kartına kolayca ulaşabildiği bir yasaya ihtiyacımız var.