TİHEK hepimize lazım

TİHEK raporları tartışılmalıdır. Özellikle sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucuları raporları ve kurumun varlığını sorgulamalıdır.

Google Haberlere Abone ol

Zafer Kıraç* [email protected]

‘Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu' kısaca TİHEK’i ciddiye alıp bütün raporlarını okuyorum, zaman ve emek veriyorum. Elbette bu çabayı göstermeliyim, çünkü bir insan hakları çalışanıyım ve karşımdaki kurum bu ülkenin en önemli insan hakları kurumu. Evet bir kamu kurumu, evet kuruluşundan bugüne baştan sona yanlışlıklarla dolu. Evet TİHEK sivil toplum örgütlerinin görüşlerini elinin tersiyle itti hep, bildiğini okudu. Bu aralar hemen hemen bütün kamu kurumları böyle yapıyor zaten. Yurttaşların ve sivil toplum örgütlerinin kamu kurumlarıyla ilişkisi en sorunlu dönemini yaşıyor.

Ama bir dakika lütfen, bu herhangi bir kamu kurumu değil ki, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu. Yani hepimizin ihtiyaçlarına cevap vermesi gereken, haksızlık ve hukuksuzluk yapmadan hepimizin hakkını ve hukukunu aramaktan sorumlu.

Evet yasal yükümlülükleri var, eşitlik ve insan haklarının gelişimi için çalışacak ve en önemlisi de işkence ve kötü muameleyi önlemek için ulusal önleme mekanizması işlevi görecek.

Geçen hafta yazmıştım ama tekrar yazmakta fayda var; kurumun adı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu. Amacı; "İnsan haklarını korumak ve geliştirmek, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması için çalışmak, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek. İnsan haklarının korunması ve güçlendirilmesinde yürüttüğü çalışmaları, evrensel ve yerel değerlerimizi bağdaştıran politika ve kararlarıyla güvenilir, etkin ve saygın bir kurum olmak." (1)

Bugün raporlarına birlikte bakacağız bu kurumun, ama ondan önce kurumsal sayfalarından bu raporlar ve faaliyetleriyle ilgili önemli bulduğum iki paragrafı aldım buraya;

“İnsan hakları alanında çok geniş yetki ve görevleri bulunan Kurum’a 6701 sayılı Kuruluş Kanunu ile yüklenen görevlerden biri de, insan hakları alanında raporlar hazırlamak ve ilgili makam ve kurumlara sunmaktır. Bu kapsamda hazırlanan 2018 Yılı İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Raporunda ülkemizin insan hakları alanındaki çalışmaları objektif bir yaklaşımla ve yapıcı bir dille ele alınıp değerlendirilmeye çalışılmıştır. Öncelikle müspet çalışmalara ilişkin tespitlere yer verilmiştir. Akabinde ise varsa, geliştirilmesi gereken alanlara ilişkin tespit ve önerilere yer verilmiştir.” (2)

Bu bölüm TİHEK Başkanı Süleyman Arslan’ın 2018 raporundaki giriş yazısından. Tekrar tekrar okudum bu yazısını, öncelikle “müspet çalışmalara öncelik verdik” diyor. Eğer varsa da “geliştirilmesi gereken alanlara ilişkin öneriler sunduk” diyor. İnanılır gibi değil bu cümleler.

İkinci paragrafı da okuyalım;

“Uluslararası insan hakları sözleşmeleriyle milletimizin temel değerlerini ve beklentilerini bağdaştırarak insan hakları alanında öncülük etmeyi gaye edinen TİHEK, ulusal önleme mekanizması olarak, kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakıldığı veya koruma altına alındığı yerlere haberli veya habersiz ziyaretler düzenleyerek buralarda tutulanların insan haysiyetine uygun bir şekilde muamele görmesini ve temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını güvence altına almayı hedeflemektedir. Özgürlüğünden mahrum bırakılan veya koruma altına alınan kişilerin, bu kurumlarda kötü muamele ve istismara karşı korunması, ulusal mevzuatımız ve uluslararası belgelerde tanınan hak ve özgürlüklerinden faydalanabilmesi için Ulusal Önleme Mekanizması olarak TİHEK önemli bir rol üstlenmektedir. 

Bu kapsamda Kurumumuz, 2018 yılı boyunca, kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakıldığı ceza infaz kurumlarına, emniyet müdürlüklerine ve jandarma komutanlıklarına bağlı nezarethanelere, geri gönderme merkezlerine, ruh ve sinir hastalıkları hastaneleri ile psikiyatri servislerine; kişilerin koruma altına alındığı çocuk evlerine, bakım merkezlerine, geçici barınma merkezlerine ve huzurevi, yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerine izleme ziyaretleri gerçekleştirmiş ve raporlar hazırlamış, ulusal önleme mekanizması görevi kapsamında yapılan 500’den fazla başvuruyu incelemiştir.”

TİHEK sitesinde böyle büyük harflerle yer alıyor ‘Ulusal Önleme Mekanizması’.

 

Ulusal önleme mekanizması, işkenceye ve diğer zalimane, gayriinsanî veya küçültücü muamele veya cezaya karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne ek ihtiyari protokol hükümleri çerçevesinde kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakıldığı yerlere düzenli ziyaretler yapmak üzere oluşturulan sistemi ifade eder.

Bunları niye söylüyorum biliyor musunuz, biraz sonra bu kurumun hazırladığı raporları sıralayacağım size, yenilir yutulur değil olup bitenler.

Yani TİHEK öyle bir kurum olmuş ki, bir çetele var ve oraya onaylama işaretleri atar gibiler. “Biraz hastane gezelim, birkaç hapishane görelim ama hapishanede hücresinde intihar eden mahpusun olduğu hapishane olmasın tabii, işkence var mı bir bakalım ama siyasi mahpuslarla görüşmeden bakıp çıkalım. Askeri öğrencilerin olduğu hapishanelere gitmeyelim, hamile kadının hapishanede ne işi var bir bakalım yok yok onlar FETÖ’cü falan. Hadi bir de Rize L Tipi cezaevine gidelim bakalım.”

“Hadi Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’ne ziyarete gidelim. Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’ne gidelim” falan. Sanki böyle bir yapı oluşmuş, bu da istenilen bir yapı olmuş, kurul üyelerinin bir sıkıntısı yok çok şükür. İstedikleri yere istedikleri zaman gidebiliyorlar. Tam yasalarında olduğu gibi.

Gidilecek kurumlar özenle seçilmiyor, ziyaretler sivil toplum üyelerinin katılımına açık değil ya da en azından onların görüşlerini de dinleyen ve raporlarını dikkate alan bir işleyiş yok. Oysa yasada böyle değil, yasada sivil toplum örgütleriyle istişare ederek birlikte ve işbirliği yaparak deniyor.

Her şeye ve bütün hatalarına rağmen raporları kıymetli buluyorum.  Akıl almaz insan hakları ihlalleri var ve kurul üyeleri raporlaştırmış bunu, ben değil. Bir sivil toplum örgütü raporu değil. Rapor yazıldıktan sonra görev tamamlanmış, bir kenara konulmuş beklemiş uzun bir süre masalarda. Bir süre sonrada web sayfasına konulmuş. Bu raporlanan yerlerdeki durum nasıl izleniyor acaba,  böyle bir mekanizma var mı anlayamıyoruz.

Kuruluş amacında “işkence olmadan önle” diyor, işkence ve kötü muameleyi önleme mekanizması kurulması o yüzden var görevleri arasında. 

Mesele önleme yani.

Yahu raporları biz de yazıyoruz, üstelik aynı şeyleri biz söyleyince terörist oluveriyoruz.

İşte size raporlar, işte halimiz.

Bunun vebali var, hepimize var.

Ve tabii size de kurumun kurul üyeleri.

Ayrıca unutmadan söyleyeyim, TİHEK hepimize lazım haberiniz olsun ey kurul üyeleri. 

Gerçek bir önleme mekanizması hepimize lazım. 

İnsan hakları hepimize lazım... 

Alan memnun veren memnun gibi bir ilişki var. Ziyaret edenler de edilen kurum da memnun, işkence mi var, olsun, Amerika'da da var, İngiltere'de de var...

Bir oyun gibi yahu, cumhurbaşkanına bağlı bir kurul kötü muamele ve işkence var diyor, o kurumdan sorumlu cumhurbaşkanı harika bir ülkeyiz diyor. İşkenceye sıfır tolerans falan filan. Sivil toplum örgütleri ‘kötü muamele var, işkence var, ya ama bakın sizin kurulun üyeleri de böyle diyor’ falan… Sen teröristsin.

İşkence varsa onu da biz söyleriz.

İşkence yaparsak biz yaparız varsa da biz söyleriz.

Rapordan iki önemli veri ile devam edelim.

2018 yılı Ceza İnfaz Kurumları sayısı: 452

Adalet Bakanlığı’na bağlı bu kurumların kapasitesi: 213 bin 186. 

2017 ve 2019 yılları arası mahpus sayısı 280 bin - 300 bin arasındaydı.

65 bin ile 85 bin arası mahpus nasıl barındı? 

Kendilerine ait yatakları var mıydı?

Raporda bunun cevabı yok! 

2019 yılında ceza infaz kurumlarında bulunan engelli kişiler, engel türüne göre sayılar:

Dil ve konuşma engelli 13, görme engelli 47, işitme engelli 32, işitme ve konuşma engelli 17, ortopedik engelli 126 ve genel toplam mahpus sayısı: 235.

Raporda “Engellilerin özel ihtiyaçları karşılandı mı? Yaşamlarını nasıl sürdürüyorlar?” sorularının cevabı yok. 

Kuruma yapılan başvurularda işkence ve kötü muameleye uğradıklarını söyleyenlerin sayısı hayli fazla ve bu başvurular üçüncü sırada yer alıyor.

TİHEK ne yapacaktı? İşkence ve kötü muameleyle mücadele ve Ulusal Önleme Mekanizması kurulmasının amacı neydi peki?  

“İşkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda işkence ve kötü muamelenin;

*Sonuçlarının giderilmesi,

*Tekrarlanmasının önlenmesi,

*Adli ve idari yoldan takibinin sağlanması amacıyla gerekli tedbirleri alınması”

Evet TİHEK‘in amacı ve yapması gerekenler bunlar.

Ulusal Önleme Mekanizması, “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol hükümleri çerçevesinde kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakıldığı yerlere düzenli ziyaretler yapmak üzere oluşturulan sistemi” ifade etmektedir.

Sivil toplum örgütleri (STÖ) eleştirilerini yapmıştı, buna devam etmeli, kurumun bu biçimiyle varlığını kabul etmemeli.

“İnsan hakları, eşitlik, ayrımcılıkla mücadele ve işkence ve kötü muameleyi önleme alanında çalışan STÖ’lerin katkıları olmadan; yasama sürecini etkin şekilde işletmeden; kanun yazımının gereği olan iç tutarlılık ve yapılandırma sağlanmadan; ihtiyaçlara, ilkelere ve işlevlere ilişkin katılımcı ve çoğulcu bir istişare süreci olmaksızın hazırlanan bu kanunla oluşturulan kurum beklenen işlevini yerine getiremez.”  STÖ'lerin ısrarcı olmaya devam etmesi gerektiği çok açık. Varmış gibi duran bir kurumun varlığını sorgulamaya devam etmekte ısrarcı olmamız lazım. 

Çok önemli iki rapor yazılmış, gecikmiş şekilde kamuoyuna ulaştı ve açık hale geldi. Acil çözülmesi gereken insan hakları ihlallerini aylar sonra tartışabiliyoruz.

Her iki rapor için de çok net eleştirim var ama en önemlisi şu; Sorulması gereken sorular sorulmamış, ya da verilen cevapların rapora girmesi istenmemiş.

Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu

 

Kurulun 28 Ağustos 2019 tarihinde Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na habersiz bir ziyaret düzenlendiğini anlıyoruz. Rize L Tipi Hapishane raporu epeyce tartışmalı konularla dolu ve hapsetme anlayışımızın ve yöntemlerimizin uluslararası standartlardan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. (3)

Rapordan veriler ve kurul üyelerinin tespitleri, önerileri.

“1477 Mahpus, 1 öğretmen, 1 sosyal çalışmacı ve 2 psikolog olmak üzere 252 personel var.

Kurumda engelli koğuşu bulunmamakla birlikte psikolojik hastalıkları bulunan kişilerin diğer mahpuslarla birlikte tutulduğu görülmüştür.

Kalabalıklaşma nedeniyle koğuşlara ranza konularak kapasite artırımına gidilmiştir.

24 kadın mahpus var. Annesinin yanında kalan 1 çocuk bulunmaktadır. 

TV ve buzdolabı ve radyo ihtiyaçlarının olduğu, ücreti mukabilinde satın almak istemelerine rağmen kantinde bulunmadığından bahisle taleplerinin geri çevrildiği belirtilmiştir. 

Astım, hepatit gibi hastalıkları olan kişilerin bulunduğu görülmüş, zaten bu kişilerin daha uygun şartlara sahip bir ceza infaz kurumuna nakil talepleri bulunmaktadır. 

Spora haftada bir çıktıkları, sosyal faaliyetler konusunda yazılı ve sözlü olarak idareden talepte bulundukları halde taleplerinin sonuçsuz kaldığı belirtilmiştir.

Bazı koğuşların çatısının aktığı görülmüştür. Koğuşlarda ikişer adet tuvalet ve banyo mevcut. Haftada 3 gün 12’şer saat sıcak su verilmektedir. Bu durum banyo kullanımını zorlaştırmaktadır. Mutfağın hijyen koşulları yeterli değildir. Geçici koğuşun bakımsız olduğu görülmüştür. Boyaları yer yer dökülmüş, yataklar kirli, çarşaf ve nevresim bulunmamaktadır. Bazı koğuşlarda yatakların yerlere serilmesi zorunluluğu doğmaktadır. 

Bir koğuşta, yüzde 80 şizofren hastası teşhisi konulmuş ayrıca tedaviyi ve hastalığı kabullenmeyen hastanın diğer mahpuslarla birlikte tutulduğu görülmüştür.

Genel olarak hastaneye sevklerde sorun yaşandığı mahpuslarca belirtilmiştir. Uzun süredir hastaneye sevk beklediğini belirten mahpuslar bulunmaktadır. Kanser gibi ciddi rahatsızlıkları olan kişilerin de benzer sorunlar yaşadığı anlaşılmaktadır.

İç çamaşırı ve terlik gibi ihtiyaçlar kantinden temin edilmektedir. Bu ürünlerin kalitesiz olduğu mahpuslar tarafından yoğun bir şekilde ifade edilmiştir.

Son bir yıl içinde oldukça fazla mahpusa ve defalarca; kınama, bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma, ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma ve 1 ile 20 gün arası hücreye koyma cezaları uygulanmıştır.”

Bu hapishane raporu çok şey söylüyor zaten ama hatırlatayım yaklaşık bin 500 mahpusa 2 psikolog düşüyor, bu nasıl olur?

Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi

 

İkinci rapora gelince, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'nun Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'ne habersiz olarak gerçekleştirdiği izleme ziyareti sonrasında edinilen tespit, gözlem ve şikâyetlerin ulusal ve uluslararası normlar bağlamında değerlendirildiğini görüyoruz (4).

Manisa Ruh Sağlığı Hastanesi yetersizlikler içindedir, evet burası depo hastane olarak kullanılmaktadır ve kapatılmalıdır ama aynı yerde toplum temelli bir çalışma ve hizmet yöntemine geçilmelidir. Birleşmiş Milletler Engelli Sözleşmesi’nde ruh sağlığı hastaneleri için nasıl bir uygulama olması gerektiği çok açık tarif edilmiştir. “Her hasta sağlık ihtiyacına uygun, mümkün olan en az kısıtlayıcı çevrede, en az kısıtlayıcı veya müdahaleci tedaviyi görme ve fiziksel güvenliğinin korunması hakkına sahiptir.”

Manisa Ruh Sağlığı hastanesi ile ilgili rapordan alıntılar;

“Hastanede yatan 479 kişi bulunmaktadır. Hastaların hastanede ortalama yatış süresi 21 gündür.

İstemsiz yatışla gelen hasta sayısına ilişkin bir istatistik tutulmadığı için veri elde edilememiştir. Hastane ile Adalet Bakanlığı tarafından kullanılan UYAP sistemi arasında protokol olmadığından vesayet altında alınan hastalara ilişkin bir istatistik bulunmadığı, bu bilgilere sosyal hizmet uzmanları tarafından iletildiği kadarıyla dolaylı yoldan ulaşılabildiği ifade edilmiştir.

Taburcu olmakta olan bir hasta kendisine şiddet uygulandığını öne sürmüştür. Kadın servisinde kendileri ile görüşme yapılan kişilerden bazıları ise servis personelinin kendilerine yönelik hitaplarının iyi olmadığından, kendilerini küçümseyen ifadeler kullanılabildiğinden, sert bir şekilde yönlendirilerek yaptıkları işte acele ettirildiklerinden yakınmışlardır. Ayrıca erkek/ergen ve çocuk servisinde çocuklar, “kızgın hoca” lakabı verdikleri bir sağlık çalışanı bulunduğunu, bu kişinin kendilerine bağırdığını, isteklerini ilettiklerinde söz konusu kişinin kendilerine ‘benim keyfimi bekleyeceksiniz’ şeklinde cevaplar verebildiğini öne sürmüştür. 

Son bir yılda hastalara kötü muamelede bulunduğu gerekçesiyle temizlik görevlisi olarak görev yapan bir personel hakkında işlem yapıldığı, başlatılan disiplin soruşturmasında hastaya şiddet uygulandığının tespit edildiği anlaşılmıştır.

Gün içerisinde odalara erişim yoktur, öğlen 12.00-14.00 arası dinlenme saati olarak odalar açılmaktadır. Odalarda yalnızca yataklar için yer vardır; hastaların kişisel eşyalarını koyabileceği dolap, etajer veya çalışma masası gibi imkanlar bulunmamaktadır. Hastaların kişisel eşyaları, koridorda bulunan ve her hasta için ayrılmış dolaplarda kilitli olarak muhafaza edilmektedir. 

Kadın servisinde yapılan görüşmelerde, hastalar, kendilerine ait özel olarak belirlenmiş bir yatağı bulunmadığını, herkesin boş bulduğu bir yatağa yattığını ifade etmiştir.

Özellikle kadın hastalar, toplu olarak banyo yapılması nedeniyle hem hastaların birbirlerini hem de personelin kendilerini görmelerinden dolayı mahremiyete dikkat edilmediğinden şikayetçi olmuşlardır.

Psikotik bozukluk teşhisi ile kurumda tedavi altında olan S.A. isimli bir hasta agresif tutumları nedeniyle E servisinde tek başına tutulmaktadır. Söz konusu hastanın kaldığı tek kişilik oda, karanlık bir koridorda, demir parmaklıklı bir kapı ile kapatılmıştır. 

Hastanede kontrol yöntemi olarak yalnızca tespit uygulanmakta olup tecrit odası bulunmamaktadır. Her serviste, tespit odası bulunmaktadır. Kişilerin kısıtlanması için el ve ayak bağları ve/veya yatak kemerleri kullanılmaktadır. Hastaların tespit uygulanırken tuvalet ihtiyacı olduğunda zaman zaman bunun giderilmediğini öne sürenler olmuştur.

Ülkemizde kontrol yöntemlerin uygulanmasına ilişkin standart yönergeler henüz mevcut değildir. Bununla beraber Hastane, kendi hasta kısıtlama prosedürünü oluşturmuştur

Kız ergen/çocuk servisinde tutulan çocuklar psikiyatristin kendileriyle 5 dakika kadar görüşmesinden yakınarak görüşmelerin uzatılmasını talep etmiştir.

Psikiyatri merkezlerinde kalan kişiler dış dünyayla, özellikle ailesi ve avukatı ile iletişim kurabilmeli ve ziyaretçi kabul edebilmelidir.

Mahkum koğuşlarının bulunduğu bölümün hastanenin diğer bölümlerinden fiziksel koşullar bakımından daha kötü bir halde olduğu görülmüştür. Servisin iç-koridor kısmı, yeterli gün ışığı alamamaktadır. Söz konusu bölümün havalandırması da yeterli değildir. Burada kalan hastalar, bahçeden ve açık havadan hiç faydalandırılmamaktadır.”

TİHEK raporları bu iki kurumla sınırlı değil, epeyce ziyaret ve rapor var. Bu raporlar tartışılmalıdır. Özellikle sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucuları raporları ve kurumun varlığını sorgulamalıdır. İzleme kriterlerinden raporlaştırma tekniklerine kadar uluslararası standartlara uyulmadığı çok açıktır.

Uluslararası bütün standartlara uygun, insan haklarına saygılı ve sivil toplum örgütlerinin önerilerini dikkate alan ve ortaklıklar kuran bir yapıya kavuşulmalıdır.

Bugün böyle bir yapıya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır.

1- www.tihek.gov.tr

2) https://www.tihek.gov.tr/upload/file_editor/2019/2018_ulusal_%C3%B6nleme_mekanizmas%C4%B1_raporu.pdf

3) https://www.tihek.gov.tr/upload/file_editor/2020/09/1601151792.pdf

4) https://www.tihek.gov.tr/upload/file_editor/2020/09/1601152065.pdf

*İnsan Hakları Çalışanı

 
Etiketler TİHEK zafer kıraç