TİP adayı Serkan Acar: AK Parti ve paydaşlarının kaybedecek çok şeyi var

TİP Artvin Milletvekili Adayı Serkan Acar, "Kaybettiğimiz geçmişin kazanımlarını telafi edip çok daha ileri, geçmişin hatalarını da konuşup, çözümler üreteceğimiz bir Türkiye kurmak zorundayız" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 14 Mayıs'ta düzenlenecek Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine sayılı günler kala siyasi partiler sahada seçmenlerin nabzını yakından tutuyor. 2007 yılında Kuzey Film’i kuran ve “Sonbahar” filminin yapımcılığını üstlenen Serkan Acar da bu süreçte siyaset sahnesine atılan isimlerden oldu. 

Acar'ın 2011 yılında yönetmenliğini yaptığı “Aşk ve Devrim” filmi, Adana, Ankara ve İzmir'deki ulusal festivallerden birçok ödül aldı. Aynı yıl Macaristan, Türkiye, Hollanda, İrlanda ortak yapımı olan “İsztambul” filminde ortak yapımcı olarak yer alan Acar'ın 2015 yılında Sosyal Haklar Derneği’nin desteği ile Soma’da katledilen 301 madencinin hukuk mücadelesini anlatan “Son Nefes” isimli belgeseli, dünya prömiyerini İstanbul Film Festivali'nde yaptı.

2006-2009 arasında Sine-Sen (Sinema Emekçileri Sendikası), 2014-2021 arasında Film-Yön (Film Yönetmenleri Derneği) yönetim kurullarında görev alan Acar, 2020 yılında bir grup meslektaşı ile Film Üreticileri Kooperatifi'nin (Film-Koop) kuruluşuna öncülük etti. Halen kurucu ortak olarak yönetim kurulu sözcülüğünü sürdüren Acar, Gazete Duvar'ın 'Adaylarla 5 Soru 5 Cevap' köşesine konuk oldu. 

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Artvin birinci sıra milletvekili adayı Acar, adaylık sürecini, seçilirse neler yapacağını anlattı. 

'ÜLKENİN TÜM ÇOCUKLARI İÇİN BİR ŞEY YAPMAK İSTEDİM'

Neden milletvekili adayı oldunuz?

Biliyorum hemen hemen her seçimde çok kritik bir süreçteyiz deniyor. Ancak gerçekten Türkiye bu defa tarihinin en büyük yol ayrımında. Geçmişimizi de geleceğimizi de elimizden alıyorlar. En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim, bu süreçte kenarda oturup bekleyecek lüksüm yoktu. Hiç kimsenin de olmamalı. Meclis lağvedilmiş, ekonomi çökmüş, yargı bağımsızlığı bitmiş, ülkenin doğal varlıkları tahrip edilmiş, kamu kurumlarımız yok pahasına sermayeye satılmış. İnsanların, bu ülkenin yurttaşlarının en küçük hak talebine bile tahammülleri yok. 6 Şubat depremini yaşadık biz. Erkan yoldaşımın da sık sık söylediği gibi depremden sağ çıkan bir depremzede "beni ne olur özel hastaneye götürmeyin" diyor. Bunu duyunca insan duramaz, durmamalı. Yine son on yıla dönüp bakınca 600’den fazla çocuğumuzu çalışırken kaybetmişiz ve içlerinde 4-5 yaşlarında çocuklar da var. Tablo böyleyken bu seçimde öznesi belli olmayan cümlelerin peşine takılıp gitmekle yetinmek istemedim. Ülke bir kâbusu yaşıyor. Olup bitenler bir filmin senaryosu değil ve bu olayların sizin ülkenizde yaşandığını biliyorsunuz, o karanlık olayların bir kısmına tanık oluyorsunuz. Bir kısmını bizzat yaşıyorsunuz. Değiştirmek zorunluluk. Kenarda durup izleyemezdim. Ve bir şeyi daha eklemek istiyorum, "sanat, hayattan üstün değildir". Bir sanatçı olarak bunu fark edince hayatın tam ortasında oluyorsunuz. Oğlum Rüzgâr için ve ülkenin tüm çocukları için bir şey yapmak istedim. O yüzden adayım.

Neden Türkiye İşçi Partisi’nden aday oldunuz?

Çünkü bu düzenin sürüp gitmesini istemiyorum. Ben bir sosyalistim. Sadece AK Parti’nin gönderilmesi ile yetinemem. Elbette şu anda birinci hedef 14 Mayıs. Ancak TİP’in bir iddiası var. Halkın kırmızı çizgisi olma iddiası. TİP; bir, iki milyon insanın, ayrıcalıklı sınıfın partisi değil. Halkın partisi, emekçi sınıfının partisi. Seçim sonrası restorasyon değil gerçek anlamda kamucu, halkçı politikalar üretecek bir parti.

Gerçek anlamda bir halk gücünden, halkın egemenliğinden bahsediyorsak sosyalizm iddiası taşımak zorundasınız. TİP bu iddiayı taşıyor. Ve dört vekille neler yaptığını gösterdi. O dört vekili çoğalttığımızı düşünün. Ülke çok daha yaşanabilir bir ülke olacak. Parlamentoda halkın teminatı olan vekiller olacak. Vekillikten de öte bir durum aslında. Türkiye İşçi Partisi vekil adayı olmak ile sınırlı bir bağ değil benimkisi. Adaylığı aşan bir bağ. Parlamento amaç değil sadece etkin bir araç. İster parlamentoda ister dışarıda Türkiye İşçi Partisi’nin gerçekten de halkın kırmızı çizgisi olacağını biliyorum. Bu yüzden TİP adayıyım.

İktidar da muhalefet te 14 Mayıs 2023 seçimine ayrı bir önem atfediyor. Sizce bu seçimi kritik kılan ne?

Aslında ilk soruda biraz cevap vermiş oldum. İktidar sadece bir seçim kaybetmeyecek. Kaybederse çok şey kaybedecek. Artık yönetemiyorlar söylemi kullanılıyor. Tam olarak böyle yönetmek istediler. Ülkeyi bir rant, zenginleşme aracı olarak kullandılar ve bunu yaparken hukuka uygunsuz da hareket etmekten hiç çekinmediler. Şimdi kaybederlerse ülkenin yönetimini değil en büyük rant elde etme araçlarını kaybedecekler ve tabii tüm hukuksuzlukları yargıya taşınacak. O yüzden iktidar için seçimler hayati derecede önemli. AK Parti ve paydaşlarının kaybedecek çok şeyi var.

Muhalefete gelince, bizim de kaybedecek çok şeyimiz var. Geçmişimiz ve en kötüsü geleceğimiz. Kaybettiğimiz geçmişin kazanımlarını telafi edip çok daha ileri, geçmişin hatalarını da konuşup, çözümler üreteceğimiz bir Türkiye kurmak zorundayız. Bu hukuksuzluk, yobazlık ve yağma düzeninden kurtulmak zorundayız. Yoksa karanlık sürecek. Bu seçimler aydınlık ve karanlığın, gericiliğin ve ilericiliğin seçimleri. Bizim için önemli çünkü yaşamak için aydınlığa ve ilericiliğe ihtiyacımız var. Onlar için de önemli çünkü yaşamaları için karanlığa ve gericiliğe ihtiyaçları var. Ama aydınlık kazanacak, bundan şüphe duymuyorum.

'ÇOCUKLARIN YENİDEN HAYAL KURMALARINI SAĞLAMAK ZORUNDAYIZ'

Size göre Türkiye’nin en büyük sorunları nelerdir?

En büyük ve en güncel sorunumuz bu şekilde yönetiliyor oluşumuz. Bunu çözünce, bu yönetim şeklinden kurtulunca diğer en ağır sorunumuzu, gelir dağılımındaki eşitsizliği çözmek zorundayız. Neoliberal politikaların sona ermesi için mücadele sürecek. Sonra çocukların, genç arkadaşların yeniden hayal kurmalarını sağlamak zorundayız. Bu ülkeyi sevmelerini, bu ülkeye aidiyet hissetmelerini sağlamalıyız. Barışı getirmek zorundayız. Ve tabii yargı, adalet. Suçlulardan hesap sormak yerine, suçlulara karşı direnenlere verilen hukuksuz cezalar tarihinin içinde geçtik, geçiyoruz. En büyük sorunlarımızdan biriydi adaletsizlik. Sorunlara bakınca 14 Mayıs sonrası bir anda güllük gülistanlık olmayacak ama sorunları çözmenin önündeki en büyük engelden, AK Parti’den kurtulmuş olacağız.