Tiran zulmüne şiddetsiz direniş: Anarşinin Maskesi
Romantik dönemin en ünlü şairlerinden biri olarak kabul edilen Percy Bysshe Shelley’nin 'Anarşinin Maskesi' şiiri, Fihrist Kitap tarafından yayımlandı.
Percy Bysshe Shelley’nin 'Anarşinin Maskesi' başlıklı siyasal şiiri, Furkan Çirkin çevirisiyle Fihrist Kitap tarafından orijinal metniyle birlikte yayımlandı. Peterloo Katliamı’nın ardından yazılan, önemli protestolar esnasında Tiananmen, Tahrir meydanları gibi sembolik mekânlarda slogan hâline gelerek şiddetsiz direnişin düsturu olan, kimilerine göre İngiliz edebiyatının en büyük siyasal şiiri kabul edilen metin, Türkiye okuruyla ilk defa buluşmakta.
1792-1822 yılları arasında yaşamış Percy B. Shelly romantik şairler arasında olup kısa ömrüne 'Ateizmin Gerekliliği' başta olmak üzere pek çok sarsıcı eser sığdırmıştır. Nitekim bunlardan biri de İtalya’da sürgündeyken Peterloo Katliamı’nı öğrenir öğrenmez kaleme aldığı ancak sansür nedeniyle ölümünden on sene sonra yayımlanmış olan 'Anarşinin Maskesi' isimli uzun şiiridir. Peterloo Katliamı, 1815’te Napolyon Savaşları bittikten dört yıl sonra İngiltere’deki insanlık dışı çalışma koşulları, işsizlik, açlık ve rejimin baskıyı giderek arttırması gibi birçok sebepten ötürü sayıları altmış bin ila seksen bin kişiyi bulan halk kitlelerinin Aziz Peter Meydanı’nda toplanarak reform talep etmesi üzerine rejim güçlerinin halka saldırması neticesinde yaklaşık on beş kişinin ölümü, yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan bir mezalimdir. Üstelik muhafazakâr rejim katliam sonrasında baskıyı arttırarak seneler boyunca kendi halkına zulmedecektir. İşte böyle bir katliamı İtalya’da sürgündeyken öğrenen “çılgın” namlı Shelley, 'Anarşinin Maskesi'ni kaleme alacaktır. Eton Koleji'nde okuyan, 'Ateizmin Gerekliliği' makalesi sebebiyle Oxford Üniversitesi'nden atılan şair, 'İslam’ın İsyanı', 'Aşk’ın Felsefesi', 'Adonais', 'Ozymandias' gibi eserlerin de sahibidir. Türkçeye Şair Furkan Çirkin tarafından çevrilen şiir hem imgesel hem de tahkiyeli bir metindir. Bazı kavramlar kişileştirilerek özel isim şeklinde verilir ki bunlardan ilki Katliam’dır. Yol üzerinde Katliam ve köpeklerine rastlayan şair, köpeklerin insanların kalplerini çiğnemeleri için nasıl salındığını görür. Ardından çocukları hedef alan Sahtekâr’ı ve insanları din ile kandıran Kutsal Kitap kıyafetini giymiş timsah üstündeki İkiyüzlülük’ü. Kısaca, gözlemci konumundadır anlatıcı. Nihayetinde kan sıçramış beyaz bir atın üzerinde Anarşi gelerek düsturunu ortaya koyar: “Tanrı da benim, kral da, kanun da!”
Sömürücülerin karşısında zafer kazanan ve halka gülümseyen Anarşi, halkın egemenliğini adım adım tesis edecektir. Ancak şiirin belki de en kuvvetli yanı hamasi bir galibiyetten ziyade ince bir analiz içermesidir. Başka bir deyişle halkın bu duruma neden düştüğünü irdeler, sık sık İngiliz halkına seslenerek içinde bulundukları durumun çıplak gerçekliğini ortaya koyar. Burada Umut-Zaman ilişkisi ilginçtir zira Umut, Zaman’ın oğlu olarak kurgulanmıştır. Deliliğin tanımlarından biri sürekli aynı eylemi yaparak farklı bir sonuç beklemektir. Bu bağlamda umuda saplanıp kalmak bir tür deliliğe sürüklenmek, sağduyuyu yadsımak demektir. Nitekim umut etmek de aynı kapıya varır; zamanla bir şeylerin düzeleceği duygusuna kapılarak eylemsizliğe batan insan, sefaleti kaderi olarak gören, iradi yazgısını tayin etmekten kaçınan insandır. Bu bağlamda Umut, babası Zaman’ın yaşlandığını ve ahmakça göründüğünü belirtirken haykıracaktır: Geriye ben kaldım bir tek / Sefalet, ah, Sefalet! Böylece, Anarşi Umut’u da yok edecektir. Bu noktadan sonra da özgürlüğün tanımı irdelenir ve tiran-köle karşıtlığı ortaya konur:
“Siz onlar için kullanılmaktasınız bilerek
Tezgâh ve saban ve kılıç ve kürek
Kendi istek ve iradenizle ya da değil
Sonuç: onların refahına çalış, onların önünde eğil”
Halkın artık bilinçlenmesi gerektiğine gönderme yapan pasajların ardından o dönemdeki İngiltere’nin ekonomik, siyasi ve sosyolojik portresine geçer şair. Özgür olan hiçbir ülkede İngiltere’deki sefaletin görülemeyeceğini, burada kanunların satıldığını; kısacası her alanda kök salmış yozlaşmayı ortaya koyar. Ardından Özgür İngiltere’nin bilim, sanat, felsefe, şiir gibi fenerlerle, halk egemenliği temelinde inşası konu edilir. Başka bir deyişle, aslına rücu eden bir İngiltere ve İngiliz halkı söz konusudur ki buradaki yaratıcı hamle Anarşi elinden gelir.
Öte yandan metnin dipnotlarında da belirtilen bir husustan söz etmekte fayda var. Percy B. Shelley şiddet yanlısı bir anarşi tahayyülü koymaz ortaya. Aksine, onun kastı şiddetsiz direniştir ki çağdaş tarihte birçok örneğine rastlamak mümkün. Kin ve intikam güden kanlı bir direniş yerine bilinçli, örgütlü ama şiddetten azade bir eylemsellik önerir. Böylelikle yer yer Antik Yunan yer yer Doğu metinlerini andıran, alegoriyle, imge kurgusuyla, somutlama ve soyutlama ile bina edilen tahkiye içerisinde son derece siyasi bir metinle hemhal oluruz.
Son olarak maske kelimesi üzerinde de durmalı. Katliam, Sahtekâr, İkiyüzlülük gibi kötücül unsurların katıldığı maskeli baloya son gelendir Anarşi. Maske sahiplerinin kim olduğunun bilinmediği kaotik yapısıyla maskeli balo Anarşi’nin gelişi için en uygun iklim gibi görünmektedir. Öte yandan Anarşi’yi bir maske, onu takan özneyi de halk olarak düşünmek de mümkündür.
Tüm bu özellikleriyle, metnin estetik yanını göz ardı etmeden şiddetsiz direnişi önererek erken dönem politik metinleri arasında sarsılmaz bir yer edinmiştir 'Anarşinin Maskesi'.
“İnsaniyet, Hoşgörü, Nezaket, hepsi sensin
Hayata anlam katan sen, onu kutsal kılan sensin
Senin muhteşemliğin kelimelere sığmaz
Bırak davranışlar anlatsın seni, ki o bile az”