TKDF, davet edildiği TBMM Kadına Şiddet Komisyonu'na katılmadı

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Gülllü, davet edildiği TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonu'na katılmadı, mektup gönderdi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Gülllü, TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonu'ndan aldığı daveti reddederek bugün yapılan komisyon toplantısına katılmadı.

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN BİR HAFTA ÖNCE KOMİSYON KURDUNUZ'

Komisyona bir mektup gönderen Güllü şu ifadeleri kullandı:

“Yaklaşık bir buçuk ay önce yaptığımız telefon görüşmesinde katılmayacağımı beyan etmiştim. Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki 45 yıldır sahada çalışmalar yapan bir üst çatı örgütüyüz. Bununla beraber kadına karşı şiddet konusunda profesyonel bir acil yardım hattı işletmesini özel sektörün maddi desteğiyle yapmakta olduğumuzu da belirtmek isterim. Her yerde söylediğim bir cümleyi buraya da yazmak ve tarihe not düşmek isterim. 2006/17 sayılı başbakanlık genelgesi ile aslında şiddetin önlenebilmesi adına reçeteyi hazırlayan sizin iktidarınız. Ancak o reçeteyi uygulamama dirayeti gösteren de sizsiniz. 2006 yılında çözülebilecek bir sorunun kartopundan çığa dönüşmesini sağlayan bir iktidar olarak siz de tarihe yazıldınız. Sadece bu da değil İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca imza çekilmesinden 1 hafta önce TBMM’de şiddet komisyonu kurma kararı alarak 'cambaza bak cambaza' misali şiddet gibi acı sonuçlar doğuran bir olayın siyasileşmesini ve ondan rant elde etmeyi düşünerek tarih oldunuz.”

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRMEDİNİZ'

Canan Güllü, bugün gelinen noktada tablonun iç acıktığını belirterek,

“TKDF başkanı olarak 2006 /17 sayılı genelgenin gereği olarak kurulan ama hiçbir işlevi yerine getirmeyen başkanlığını kadın bakanlığının yaptığı şiddet zirvesine 4 kez katılan tek kişiyim. O zirveyi düzenleyen bakanlığın adı bile 3 kez değişti. İstikrarsızlığın tavan yaptığı bir konudur kadına şiddet konusu. Bu zirveye özellikle katıldığımız her seferinde sahayı iyi bilen biri ve acil yardım hattı işletmenin getirdiği verilerle önlemeyi nasıl yapacağımız anlattık durduk. Satıh mücadelesi yapar duruma düştük. Neyi anlatalım? Dinlemediğiniz zamanda alınamayan önlemlerle, canavarca katledilen kadınların feryatlarını mı? 2008-2021 tarihleri arasında katledilen 3 bin 458 kadını geri getirecek mi? İstanbul Sözleşmesi yükümlülüklerini yerine getirmediniz” dedi.

'SÖZLEŞME KADINA AYRIMCILIĞI YASAKLAMAK DEMEKTİR'

“İstanbul Sözleşmesini imzalamak; kadınlara yönelik ayrımcılığı gerekirse yaptırım uygulayarak yasaklamak demektir” ifadelerine yer veren Güllü, mektuptaki sözlerini şöyle sürdürdü:

“İstanbul Sözleşmesi'ne göre taraflar, kadına şiddetin önlenmesi ve saygının arttırılması için politika hazırlanmasına, medyanın da katılımını teşvik etmelidir. Her türlü şiddetin tanığı çocukların hak ve ihtiyaçlarını dikkate almak, onların yararını göz önünde bulundurmakla yükümlüdür. Şiddet sonrası iyileşmeyi kolaylaştıracak yasal ve psikolojik danışmanlık, mali yardım, konut eğitim öğretim ve iş bulma desteği gibi hizmetleri sağlamakla mükelleftir. İstanbul Sözleşmesini imzalamak demek; mağdurun insani haklarına ve güvenliğine odaklanmak demektir İkinci bir mağduriyeti önlemek demektir. Şiddet mağduru kadınların güçlenmesini ve ekonomik bağımsızlığını hedeflemek demektir. Mağdurlara tıbbi ve adli muayene, travma desteği ve danışma hizmetleri sunacak uygun ve kolay erişilebilir tecavüz kriz veya cinsel şiddet yönlendirme merkezleri kurmak demektir. Ülke çapında 7/24 hizmet verecek ücretsiz telefon yardım hattı kurmak demektir. Bir şiddet eyleminin daha gerçekleşeceğini öngören herhangi bir kimsenin bununla ilgili kuruluşlara bildirmesini teşvik etmek demektir.”

'SAHADA MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ'

Güllü, İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirmeyen iktidara yönelik güvenin yok olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

“Sözleşmeden çekildikten sonra kadınlar kolluğa gidemiyor; nasılsa bana destek olunamayacak diye. Sözleşmeden sonra yargı işi ağırdan almaya başladı. Size bu konuda bir örnek: Kuşadası'ndan 13 yaşında 2 genç erkeğin tecavüzüne uğrayan kızın dosyası hala savcının masasında, gençler ise dışarıda. Tecavüzün ağır faturasını ödeyen kızın sesini siz de duymuyorsunuz yargı da duymuyor, neden? 2020 infaz affı ile tecavüz ve kadına şiddet faillerinin ailelerine haber verilmediği gibi tahliye edilenlerin yeniden şiddet uygulayıcısı olduklarına tanıklık ettik. Ancak bu kadarı bile kurumumu temsilen şiddeti önleme yönünde irade ortaya koymaktan çekinen iktidar tarafından kurulan komisyon toplantısına katılmamın önünde engeldir. Komisyonunuzun davetine katılmayacak ama sahada mücadelemize devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.