Toplum eşitlik istiyor peki, ya siyaset?
İsimlerden çok politikaların önemli olduğu, seçmen güveninin karizmatik lider yerine eşitlikçi politikalarla kazanılması yönünde hareket edilmesi gerektiği, seçmenin siyasetten beklentisi olarak çıkmış karşımıza. Sivil toplum daha ne yapsın, toplum siyasete daha ne kadar yol göstersin değil mi?
“Toplumun yüzde 73 gibi büyük bir bölümü ailesinden bir kadının siyasete girmesini destekleyeceğini söylerken, kadın ve erkeklerin bu konuya yaklaşımları arasında bir fark olduğunu söyleyebiliriz. Kadınların yüzde 79’u, erkeklerin ise yüzde 67’si kadın aile bireyinin siyasete girmesini destekleyeceğini söylüyor.” (Türkiye'de Kadın Siyasetçilerin Durumu ve Beklentiler Araştırması)
İktidara yakın medyanın tek gündemi muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olsa da toplumun siyasetten beklentileri aday ismiyle sınırlı değil kuşkusuz. Siyasetin asıl meselesi toplumun beklentilerini doğru analiz ederek uygun politikalara yönelmek olmalı. Siyasete bu yönde yol gösterici araştırmalardan birisi Ben Seçerim Derneği’nden geldi. 23 Eylül'de tanıtımı yapılan araştırma bulgularından sadece birisini yazının başlangıcı yapma sebebim ise seçimle ilgili asıl hikâyenin bu tespitte yattığını düşünmem. Evet, burada bir hikâye var. Toplumun, seçmenin hikâyesi böyle ama siyasetin realitesine baktığımızda aradaki uçurum ürkütücü geliyor. Beklenti yüzde yetmiş üç, gerçeklik yüzde on yedinin de altında kalıyor ki yerel siyasette uçurum daha vahim. Eskilerin deyimiyle ‘bu gömlek bu bedene dar’ geliyorsa siyasi aklın eşitliğe evrilmesi, kadın lehine dönüşmesi şart. Öncelikle araştırmanın künyesine ve hedeflerine ilişkin tanıtım açıklamasına bakarak devam edelim.
“Ben Seçerim Derneği, Kanada Hükümeti desteği ve KONDA Araştırma ve Danışmanlık A.Ş iş birliği ile, seçmen üzerindeki kadın siyasetçi algısını ölçen 'Türkiye'de Kadın Siyasetçilerin Durumu ve Beklentiler Araştırma' çalışmasını tamamladı. Bu araştırmada Türkiye genelinde 31 ilin 80 ilçesindeki 126 mahalle veya köyde, toplam 2258 kişi ile yüz yüze ve derinlemesine görüşmelerle, kadın siyasetçilerin seçmen üzerindeki algısı ölçüldü. 'Türkiye’de Kadın Siyasetçilerin Durumu ve Beklentiler' araştırması, Türkiye toplumundaki kadın algısını ölçmenin çok ötesinde, siyasi partilere dönük algı ve beklentileri, özellikle yaş ve cinsiyet gibi değişkenler özelinde ölçmesi bakımından, yapılmış en kapsamlı araştırmadır.
Araştırma kapsamında deneklere yöneltilen çok farklı sorularla toplumda;
- Kadın siyasetçi algısı,
- Kadın siyasetçilerden beklentilerle oy verme davranışı arasındaki ilişki ve değişkenler,
- Mevcut siyasi partilerin kadın politikalarına dönük değerlendirmeler,
- Siyasi partilerin özellikle kadın politikaları bakımından kendi tabanlarında ortaya çıkan oy verme davranışı ve bu davranışı belirleyen değişkenler,
- İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışın farklı partilere oy vermiş kadın ve erkek seçmen tarafından nasıl değerlendirildiği,
- En önemlisi önümüzdeki seçimde ilk kez oy verecek genç seçmenin siyasi tercihleri ve kadın siyasetçiye bakışına dair çok önemli veriler elde edilmiştir.”
Başlangıca aldığım bulguya dair söylenmesi gereken önemli bir tespit de kadınların aile içindeki bakım emeğini yüklenmeleri nedeniyle siyasette uzak kaldıkları yönündeki feminist teorinin toplum tarafından aşılmakta olduğudur. Artık aile içinden kadınların siyaset alanında çalışmasını destekleme eğilimi yükselmiş görünüyor. Tabii ki burada "hangi seviyede siyaset yapılacağına" ilişkin detaylar da teori açısından düşünülmeli. Yani cevaplar verilirken seçmen zihninde bir “milletvekilliği garantiyse” parantezi açıldığını varsayabiliriz. Parti teşkilatındaki alt kademeler için aynı destek oranı bulunamayabilir. Ki alt kademelerde siyaset yapılıp deneyim kazanmadan karar verici mekanizmalara ulaşmak da pek ender olacağı için önemli bir ayrıntıyla karşı karşıyayız demektir. Yerel siyaset ise ailenin kendi yaşam alanıyla daha doğrudan karar vericilik anlamına geldiği halde –imar konusuyla doğrudan rant işi olduğu için- kadınlar özellikle bu alandan uzak tutuluyorken üzerinde daha fazla düşünmek gerek. Elbette önümüzde genel seçim olduğu için bu araştırmanın yerel siyaset boyutunu içermesini beklemek gerçekçi değil. Bununla birlikte söz konusu kadınların siyasete katılımı olunca yerel ve genel siyaseti bıçakla keser gibi birbirinden ayrı düşünmek bizi gerçekliği bir bütün olarak kavrama şansından mahrum bırakıyor.
Araştırmada bugünün siyasi partilerine, ittifaklara yol gösterici yanı da ülkenin temel sorunlarını aşıp iyi bir toplum haline gelmenin kadın siyasetçi sayısının artmasıyla ilişkili olduğunu gösteren bulgu: “Toplumun yüzde 62’si, kadınların yüzde 71’i, erkeklerin yüzde 54’ü kadın siyasetçi artınca Türkiye’nin gelişeceğini ve daha iyi bir toplum haline geleceğini düşünüyor.” Mevcut siyasi sistemin mecburi istikamet olarak dayattığı siyasi ittifakların ortak akıl olarak tanımlandığı günümüzde seçmen, partilere muazzam bir yol göstermiş. O bahsettiğiniz ortak akıl kadın katılımı ile ancak mümkün olur diyor toplum. Siyasete sadece farklı partilerin ortaklaşmasıyla veya kadınları oraya katmadan ‘ortak akla ulaşamazsınız’ mesajı verilmiş görünüyor. Erkeklerin bile yüzde elli dördü bu fikirdeyse hiç azımsanacak bir toplumsal beklenti sayılamaz, mutlaka dikkate alınmalı.
Bir başka bulgu da kadın hareketinin payına düşen bir uyarı anlamına geliyor. Kadın kotası meselesiyle ilişkili daha çok çalışmamız gerektiğini düşündürdü. Örneğin EŞİK Platform'un planladığı İl kadın forumlarına bu konuyu dahil etmekle isabetli bir karar aldığını düşündüren bulgular şöyle:
- Toplumun yüzde 61’i partilerde mecburi kadın kotası uygulanması gerektiğini düşünüyor. Bu fikre katılmayanlar toplumun sadece yüzde 23’ünü oluşturuyor.
- Erkeklerin yüzde 50’si partilerde eş başkanlığı desteklerken, kadınların yüzde 61’i bu fikre destek veriyor.
- Toplumun yüzde 51’i siyasi parti yöneticilerinin kadın adayları seçilemeyecek yerlerden listeye koydukları fikrine katılırken, toplumun yüzde 27’si bu düşünceye katılmıyor. Kadınlar arasında bu yargıya katılanların oranı erkeklere göre daha fazla.
Seçim sisteminde kadın kotası ve parite arasındaki farkı hem topluma hem siyasete daha güçlü bir şekilde anlatabilmemiz gerektiğini düşündürdü bu üç bulgu. Kadın kotasının her zaman kadınlar için ön açıcı olmadığını, tespit edilen örneğin yüzde 30/33 kota oranlarının sınırlayıcı ve eşit temsile ulaşımı geciktirici işlevine dikkat çekilmeli. Siyasette kadın erkek eşitliği için parite (fermuar sistemi) esasına yönelme zorunluluğunu açıklayabilmeliyiz, siyasete ve topluma. Hem kota oranlarının yarattığı adaletsizliği, hem de o seçilemeyecek yerlerden listelere girme sorununu aşmanın, eşitliğe ulaşmanın yolu fermuar sistemi. Partilerin eşit sayıda kadın ve erkek aday belirlemesi ve fermuarın dişleri gibi karşılıklı ilerlemesi gerekecek seçim sonuçlarına göre kazanan adaylar arasında cinsiyet eşitliği kurulabilecek. Eşbaşkanlık konusu ise beni de şaşırtan bir oranda toplumun yarıdan fazlasınca desteklenmiş. Bu konuda HDP ve sivil toplum örgütlerini kutlamak gerekiyor. Başarılı örnekler sergilenmiş ki cumhurbaşkanı seçilebilme oranının çok üstüne çıkan bir destek yakalanmış. Ülkemizde siyasi partilerin mevcut yapısı ve seçmeninin partiden beklentisi arasındaki bariz farkı gösteren bulgulardan bir kısmı da şöyle:
- CHP, HDP ve İyi Parti seçmeninin yüzde 80’den fazlası siyasette daha fazla kadın olması gerektiğini düşünüyor.
- Ak Parti seçmeni erkeklerin yüzde 65’i, kadınların yüzde 45’i siyasette daha fazla kadına gerek olmadığını söylüyor.
- Kadın ve erkeklerin bu konuda en farklı düşündüğü seçmen kümesi MHP seçmenleri. Bu kümedeki erkeklerin yüzde 69’u siyasette daha fazla kadın olmasını gerekli görmezken, kadınların yüzde 80’i daha fazla kadını gerekli görüyor.
Siyasi parti karar vericilerinin söylemi ve mevcut kadın oranları ile karşılaştırarak bu üç bulgu üzerindeki yorumu okura bırakmak istiyorum. Parti politikası ve seçmen tavrının örtüştüğü yerler de ayrıştığı yerler de ibretlik resmen. “Kadın seçmenler arasında, partilerde kadınların daha fazla olması gerektiğini düşünme eğilimi en fazla olan küme yüzde 24 oranla MHP seçmeni kadınlar, bu kümeyi yüzde 21 oranla İyi Parti seçmeni kadınlar takip ediyor.” Ve yorumsuz geçiyorum. Araştırmayı yürütenlerin değerlendirmeleri de önemli. Örneğin Ben Seçerim Derneği Başkanı Nilden Bayazıt değerlendirmesinde “toplum kadın siyasetçiyi yeni bir siyaset ile özdeşleştirmiş" tespitinde bulunuyor. Bekir Ağırdır ise kadın siyasetçi vasfının biyolojik kadın olmakla açıklanmadığını, kadın bakış açısının vurgulandığını ifade eden şu cümleyi kullanıyor: "Erkek taklidi siyasetçi olacaksanız olmayın. Beklenen sadece nüfus kağıdından kadın yazması değil. Ona yüklenen bir anlam, bir beklenti var."
Bu önemli araştırmanın bulguları, yakın zamanda gerçekleştirilen Bir arada Yaşarız Derneği araştırma bulgularıyla birbirini tamamlar nitelikte görünüyor. Bir arada yaşamak için toplumun yüzde sekseninden fazlası ilk sırada gelir adaletinin sağlanması ve ikinci sırada cinsiyet eşitliğinin sağlanması gerektiğini belirtiyordu. Sivil toplum daha ne yapsın, toplum siyasete daha ne kadar yol göstersin değil mi? İsimlerden çok politikaların önemli olduğu, seçmen güveninin karizmatik lider yerine eşitlikçi politikalarla kazanılması yönünde hareket edilmesi gerektiği, seçmenin siyasetten beklentisi olarak çıkmış karşımıza. E, artık bundan sonra siyasetten atılım bekleyeceksek bu atılım programlarında olmalı.
Berrin Sönmez Kimdir?
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.
İstifa etmek yerine cambaza baktıranlar 15 Kasım 2024
Kadın ve çocuk cinayetlerinde cezasızlık olgusunun payı 08 Kasım 2024
Kent uzlaşısına kayyım atandı 01 Kasım 2024
Meclis etki ajanlığı teklifini reddetmeli çünkü… 29 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI