Toplum huzuru için önce gelir eşitliği sonra cinsiyet eşitliği
"Kadınların ve gençlerin bulundukları her siyasal ya da kültürel kimlik altında, kimliğin yeniden üretimini yaparken, aynı zamanda itiraz da geliştirebildiklerini gördük. Bu vesileyle, kadınlar ve gençler bir arada yaşamak için, var olan kalıpları aşıp başkalarıyla buluşabilme potansiyelini de geliştirebiliyorlar.”
Son günlerde yayınlanan araştırmalardan birisi kutuplaşmaya karşı toplumun bir arada yaşama potansiyeline dair hayli önemli ipuçları veriyor. “Türkiye’de Bir Arada Yaşarız Araştırması: Kutuplaşan Toplumda Bir Arada Yaşama Kapasitesi” başlıklı çalışma, Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (BAYETAV) tarafından gerçekleştirildi. Çalışmanın sunuşunda nitel ve nicel araştırmaların KONDA ve SAM tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor. Yayınlanma tarihi Mart 2022 tarihli ve bulgular 2021 Temmuz'una ait.
Ferhat Kentel imzasıyla yayınlanan çalışmada pek çok kategoride kutuplaşmaya karşı imkanlar araştırılmış. Çalışmada çok dar kapsamlı yer tutsa da cinsiyet eşitliğine ilişkin bulgular ilgimi çekti. Özellikle adalet ve tanınma talebi başlığı altındaki veriler üzerine çokça düşünülmesi gerekiyor. Çalışmanın sonuç bölümünde kadın eşitlik mücadelesi ile toplumsal kutuplaşmayı aşma kapasitesi arasındaki ilişkiye dikkat çekiliyor. “Karşılaşmanın en çok mümkün olduğu alanlar ise sınıfın yanı sıra cinsiyete vurgu yapıldığı zaman ortaya çıkıyor. Öte yandan demografik kategorilerin kendi başlarına sınırları çok muğlak olsa da, kadın ve genç 'kategorileri'de toplumdaki çeşitliliği en çok hatırlatan, araştırmamızda en dikkat çeken gruplar oldular. Kadınların ve gençlerin bulundukları her siyasal ya da kültürel kimlik altında, kimliğin yeniden üretimini yaparken, aynı zamanda itiraz da geliştirebildiklerini gördük. Bu vesileyle, kadınlar ve gençler bir arada yaşamak için, var olan kalıpları aşıp başkalarıyla buluşabilme potansiyelini de geliştirebiliyorlar.”
Toplumsal kutuplaşmaya karşı bir arada yaşama kapasitesini araştırırken cinsiyet eşitliği alanına çok daha geniş yer vermek gerektiğini sanırım araştırmayı gerçekleştiren ekip de fark etmiştir. Araştırma geniş kapsamlı ancak kadın erkek eşitliği sadece değinilerek geçilen bir konu olmuş. Yine de özgün önemi nedeniyle araştırmaya damga vuracak kadar öne çıkmış. Tüm toplumsal kesimleri yatay kesen kadın erkek eşitliği ihtiyacı bundan sonra benzeri çalışmalar kurgulanırken en başta görülür umarım.
Adalet ve tanınma talebi başlığı altında yer alan soru şöyle: Toplumda huzur içinde bir arada yaşayabilmemiz için aşağıdaki hangi konularda adaletin sağlanması önemlidir? Bu sorunun altında gelir adaletsizliğinin giderilmesi, kadın erkek cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi, mezhep ve dini gruplar arasındaki ayrımcılığın önlenmesi, etnik aidiyetlere yönelik ayrımcılığın önlenmesi konuları öne çıkmış. Gelir adaletsizliğinin giderilmesi yüzde seksen iki oranıyla ilk sıraya yerleşmiş olarak görünüyor ki toplumun en büyük ihtiyacı olduğu su götürmez gerçeklerden. İkinci sırada ise kadın erkek cinsiyet eşitsizliğinin sağlanması talebi yüzde yetmiş bir oranıyla yer alıyor. Araştırma kapsamında katılımcıların ortalama olarak yüzde yetmiş biri cinsiyet eşitliğini ikinci sıraya yerleştirmiş. Bu oran cinsiyet analizine tabi tutulduğunda kadınlarda yüzde yetmiş altı, erkeklerde yüzde altmışaltı olarak görülüyor. Yaş grupları analizinde ise on beş- on yedi yaş grubunda cinsiyet eşitliği ihtiyacı yüzde seksen bire yükselirken kırk dokuz ve üzeri yaşlarda cinsiyet eşitliği oranı yüzde kırk dokuza geriliyor. Yaş gruplarına göre yapılan analizin sonuçları önümüzdeki yıllarda cinsiyet eşitliği ihtiyacının bugünkünden bile daha önemli bir toplumsal talebe dönüşeceğinin göstergesi olarak kabul edilmeli.
Siyasetin, gerek iktidar gerekse muhalefet partilerindeki siyasi aklın, toplumun ne kadar gerisinde kaldığını gösteren en önemli bulgulardan birisi eşitsiz cinsiyet rejiminin yarattığı adaletsizlik. Tüm toplumsal kesimleri olduğu gibi gerçekte tüm toplumsal sorunları da yatay kesen temel sorunlardan birisidir. Ve tüm kesimleri kapsadığı ve her alanda yaşandığı için toplumsal kutuplaşmaya karşı adalet ve tanınma talebinde etnik ve mezhepsel taleplerin önüne geçmiş. Mezhepsel gruplar arasındaki eşitsizliğin giderilmesi konusu ve etnik gruplar arasındaki eşitsizliğin giderilmesi konusu ki yüzeysel bakışta toplumsal kutuplaşmanın iki ana ekseni olarak görülür, her ikisi de aynı oranla yüzde altmış iki ile üçüncü ve dördüncü sırada yer almış. Ve günümüzde pek az kişinin farkındalık sahibi oldu bir diğer adalet arayışı da genç ve yaşlı ayrımcılığı, yüzde otuz dört gibi azımsanmayacak bir oranla girmiş listeye. Araştırma kuruluşuna sormadım ama muhtemelen ekonomiden hak ihlallerine kadar günde beş vakit konuştuğumuz pek çok mesele diğer başlığıyla yüzde beş oranı içinde yer alıyor olmalı.
Cinsiyet eşitsizliğinin en çok evde kurulduğunu bir kere daha göz önüne seren bir bulgu da ayrımcılık başlığı altında yer almış. Evde ayrımcılık yaşadığını söyleyen kadınların oranı on bir iken erkeklerde sadece yüzde iki. Kadınlar en çok evde öldürülüyor ve cinsiyet ayrımcılığı da evden başlayıp sokağa, okula, iş yerine, kamusal kurumlara taşıyor. Cinsiyet ayrımcılığı ve cinsiyet temelli şiddetin paralelliğini gösterecek bir soru da yer alsaymış keşke bu başlıkta. Zira ayrımcılığın şiddetle kurulduğunu biliriz. Şiddet politikasının ayrımcılığı sürdürmede araç olarak kullanıldığı gün gibi ortadayken bir arada yaşama kapasitesi araştırılırken göz ardı edilmesinin sebebi vardır elbette ama her neyse o sebep, pek kabul edilebilir olmayacaktır. Cinsiyet temelli şiddet kadar siyasal şiddet ve devlet şiddeti de girmiş olsa araştırma kapsamına her halde daha pek çok çarpıcı bulgu elde edilirdi. Umarım benzeri başka araştırmalarda bir arada yaşama kapasitesi ve kutuplaşmaya karşı toplumsal çözüm önerileri üzerine yapılacak çalışmalarda şiddete ve şiddet başlığı altında cinsiyete dayalı şiddete genişçe yer verilir.
Araştırma raporuna buradan erişilebilir https://konda.com.tr/wp-content/uploads/2022/03/BAY-rapor-son.pdf
Berrin Sönmez Kimdir?
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.
İstifa etmek yerine cambaza baktıranlar 15 Kasım 2024
Kadın ve çocuk cinayetlerinde cezasızlık olgusunun payı 08 Kasım 2024
Kent uzlaşısına kayyım atandı 01 Kasım 2024
Meclis etki ajanlığı teklifini reddetmeli çünkü… 29 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI