'Travma halindeki çocuklar gösteri malzemesi olarak kullanılmamalı'

Depremin ardından alandaki çocuklarla ilgili rapor hazırlayan kurumlar, çocukların yaşadığı hak ihlallerine dikkat çekerken, Çocuk Hakları Merkezi'nden Dilan Taşdemir de uyarıda bulundu: Travma anındaki çocuk bu kadar gösteri malzemesi olarak kullanılmamalı, devamlı sosyal medya kanallarından paylaşılmamalı.

Google Haberlere Abone ol

Cihan Başakçıoğlu

İZMİR - Seferihisar açıklarında meydana gelen ve Bayraklı ile Bornva ilçelerinde ciddi yıkımlara neden olan depremden en çok etkilenenler yine çocuklar oldu. Yaşanan yıkımlarda 27 çocuğun öldüğü açıklanırken, onlarca çocuk günlerdir depremzedeler için kurulan çadırkentlerde yaşamını sürdürüyor. BUSOS, Çocuk Hakları Merkezi, Derin Yoksulluk Ağı ve Rengarenk Umutlar Derneği tarafından bölgedeki çocukların durumu ile ilgili yapılan çalışmalar sonucu "İzmir Seferihisar Depremi Çocuk Hakları Temelli Gözlem Raporu" başlıklı bir rapor hazırlandı.

Yurttaşların alanda bulunan yetişkin ya da çocukların sürekli olarak video ya da fotoğraflarla kayıt altına aldıklarının belirtildiği raporda, çadır alanlarının neredeyse bir "enkaz turizmi" halini aldığı ifade edildi. Bu durumun özellikle çocuklar üzerinde ciddi etkileri olduğunun altı çizilen raporda, "Alanda bulunan yetişkin ya da çocukların sürekli olarak video ya da fotoğraflarla kayıt altına alındıkları görülmüş, çadır alanlarının neredeyse enkaz turizmi halini alması, çocukların unutulma haklarını hiçe saymaya, çocukların özel hayata saygı ve gizlilik haklarını ihmal ve istismar edilmesine yol açtığı için endişeye yol açmaktadır” ifadelerine yer verildi.

'ÇOCUĞU BOYNUNDAN BAĞLAMIŞ'

Çocuklar için etkin bir çalışma yapılabilmesi için İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından örgütlenmiş bir koordinasyonun kurulması gerektiğinin altı çizilen raporda, bu koordinasyonun, geçici barınma alanlarında kalan çocuklara ilişkin hak temelli hizmet ve psikososyal destek çalışmaları yürütebilmek için insan haklarına dayalı şekilde ayrıştırılmış verilerle bir envanter çalışması yapması gerektiği vurgulandı.

Belediye yetkililerince bazı çocukların istismara maruz kaldığı bilgisinin de aktarıldığına dikkat çekilen raporda, "İki çocuklu bir kadının kaldığı çadırın yan çadırında, orta yaşın üstünde evli bir çiftin olduğu, bu çadırın sakinlerinden birinin çocuklarla istismarı düşündürecek biçimde yakın temas halinde olduğu, diğer eşin ise travmatize olması nedeniyle hiç iletişim kurmadığı bildirilmiştir. Bu durum yetkililer tarafından şüpheli görülmüş ve takibe alındığı bildirilmiştir. Başka bir çadırda ise bakım verenin çocuğu boynundan kaçmasın diye çadıra bağladığı öğrenilmiş, alandaki görevlilerin de buraya yönlendirildikleri öğrenilmiştir. Belediye görevlilerinden edinilen bilgiye göre görevliler alanda oldukları sürece çocukları yakından takip ettikleri anlaşılmaktadır" denildi.

'KRİZ SONRASI RUTİNE DÖNEBİLMELERİNİ GÜÇLEŞTİREBİLİR'

"Alanda çalışan bir devlet kurumunun çalışanına göre; çocuk koruma sorunları çok fazla yaşanmaktadır. Girişlerin denetlenmemesi sonucu herkesin alana girebildiği ve özellikle geçmişte şiddete maruz bırakılmış çocukların bu konuda endişe yaşadıkları, tanımadıkları insanlardan şiddet görecekleri korkusunu taşıdıkları belirtilmiştir. Örneğin; palyaço kıyafeti ile yetkinliği olmayan kuruluş gönüllülerinin ve temsilcilerinin alana girdiği ve etkinlikler gerçekleştirdiği, bu derneklerden bazılarının çocukların yüzünü boyayıp izin almadan fotoğraflarını çektikleri ve sosyal medya hesaplarından paylaştıkları öğrenilmiştir" denilen raporda, çocuklara yönelik düzenlenen sosyal etkinliklere ilişkin ise şu ifadeler kullanıldı:

"Hemen her çadır alanında çocuklar için çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Etkinlikler film gösterimi, masal, yoga, resim, sanat atölyeleri, oyun ve yüz boyama gibi içeriklerde yoğunlaşmaktadır. Çocuklara çadır alanlarında çok sayıda koordinasyonsuz ve sınırsız şekilde oyuncak dağıtıldığı, bazı bakım verenlerin çocukları için 5-6 oyuncak paketi taşıdığı görülmüştür. Yemek dağıtımında olduğu gibi oyuncak dağıtımındaki sınırsızlık ve koordinasyonsuzluğun çocukların psiko-sosyal gelişimleri bağlamındaki etkisini düşünmek gerekmektedir. Çocukların kriz anında her şeye sınırsız ve ücretsiz erişebildikleri fikrini edinmeleri, kriz sonrası rutine dönebilmelerini güçleştirebilir."

'İHTİYAÇTAN DOĞRU BİR MOTİVASYONLA YOLA ÇIKTIK'

Gazete Duvar'a konuşan Çocuk Hakları Merkezi'nden Dilan Taştemir, raporu Türkiye'de çocuk hakları üzerine çalışan ve çocuk hakları izlemesi yapan örgütler olarak hazırladıklarını belirterek, "İhtiyaçtan doğru bir motivasyonla yola çıktık. Böylesi durumlarda çocuk hakları ve çocukların durumu psikososyal durumları ve ihtiyaçlara erişim durumları genelde gözardı edilen durumlardır. Biz de bu duruma dair bir izleme yapma motivasyonu ile yola çıktık. Öncelikli bir saha gözlemi yaptık. Sonrasında genel geçer çocuk hakları mevzuatlarını önümüze alıp ne eksik ve nelerin yapılması gerekiyor üzerinde bir tartışma yürüttük. Bunun da ötesinde bir pandemi zamanındayız. Covid özelinde ne gibi önlemler alınıyor gibi bir izleme de yaptık. Yani izlemeyi iki odaklı yaptık. Birincisi genel olarak çocukların durumu nedir, ikincisi covid'e karşı alınan önlemler nedir ve alınmayan önlemlerin yaratacağı sonuçlar neler olacaktır üzerinden çalışma yaptık. Saha gözlemlerinin sonucunda da alanda çalışan kurumlarla birebir görüşmeler yaptık" dedi.

'ÇOCUKLARIN FOTOĞRAFLARI PAYLAŞILMAMALI'

Çocuk çalışmasının herkesin yapabileceği bir çalışma gibi görülmesinin tehlikesi bir durum olduğunun altını çizen Taşdemir, "İnsanlar yetişkinle psikososyal çalışmanın profesyonellik isteyeceğini düşünürken, çocuklarla alakalı meselelere böyle bakılmıyor. Bir palyaço getirelim, birşeyler dağıtalım çocuklara mutlu olsunlar denilebiliyor. Bu bilinçsiz bakış açısının aslında çocukları çok ciddi anlamda zedelediğni gördük alanda. Birincisi çocukların güvenliğini çok ciddi anlamda tehlikeye atan bir durum bu. Önüne gelen herkesin çadır alanına girip, önüne gelen etkinliği yapıyor olması, çocuklara buldukları herşeyi dağıtmaları çocukların afetle kurduğu ilişkiyi zedeleyen bir durum. Çünkü çocuk afet olduğu için birşey aldığını ve kazandığını düşünüyor. Çocuğu bu kriz anından faydalanma gibi bir düşünceye itebiliyor. Bu psikososyal açıdan sıkıntılı bir durum. Ya da aynı yerde bir eğlence ortamının yaratılması çocuk için bu da problemli. Afet anında çocuk bir yandan çadırlarda ya da yıkılan binaları ölen insanları duyarken diğer yandan çocukları oynatmaya çalışan, yüzünü boyamaya çalışan bir ekip var" diye konuştu.

Çocukların izinsiz biçimde fotoğraflarının çekilmesi durumuna da değinen Taşdemir, fotoğrafların sosyal mecralarda paylaşılmasının ve çocukların bu biçimde teşhir edilmelerinin ciddi travmatik bir durum olduğunun altını çizdi. "Çocukların unutma hakkının önüne geçen birşey. Çocuk bu depremden 10 yıl sonra o İzmir depreminde kendi fotoğraflarını görüyor olması travmayı devamlı hatırlatan bir durumdur. Travmatik izlerin süreki var olması demek" diyen Taşdemir kamuoyuna çağrıda bulundu.
Taşdemir son olarak şunları söyledi; "Birincicisi travma anındaki çocuğun bu kadar gösteri malzemesi olarak kullanılmaması, devamlı sosyal medya kanallarından paylaşılmaması üzerine bir çağrımız var. İkincisi rapora ek olarak yayınladığımız Covid önlemleri ışığında alanda çalışmaların yapılması ciddi anlamda önemli. O önlemlere ve işaret ettiğimiz noktalara önem vererek bir çalışma planlamaları ve bunu bu şekilde devam ettirmeleri de önemlidir"

Raporun "Kısa Dönemli Acil Önlemler" bölümünde yer alan bazı öneriler ise şöyle:

* Ölen çocukların yakınlarının ve yaralanan, sakat kalan, kayıp yaşayan tüm çocukların yaşamla bağlarını güçlendirecek insan hakları temelli destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.

*Çocuklarla çocuk hakları temelli, koordineli ve etkili bir çalışmanın sağlanması için ilk elden İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından örgütlenmiş bir koordinasyon kurulması önemlidir.

*Psikososyal desteği verecek uzmanlar yetkin olmalı ve bu alanda çalışan yetkin kurumların alana ulaşabilmesi için izinler sağlanmalıdır.

*Çocuklarla çalışma yapacak gönüllülere travma sonrasında çocuklarla çalışma konusunda güçlendirici eğitimler verilmeli, çalışmaların süpervizyonu uzmanlar tarafından sağlanmalıdır. Bu konuda başlayan ve yarıda kesilen planlama yeniden, her bir çalışanın Covid - 19 salgınından korunması sağlanacak şekilde gerçekleştirilmelidir.

*Çocukların geçici barınma alanlarında herhangi bir şiddet, istismar, ihmal ve kötü muameleye maruz kalmaması için -her alana özel- bir çocuk koruma politikası geliştirilmeli, çocuklara ve bakım verenlerine ihlal durumlarında başvurabilecekleri mekanizmalara yönlendirme yapılmalıdır.

*Mültecilerin de bulunduğu geçici barınma alanlarında birarada, barış içerisinde ortak yaşama dair bir iklim oluşturulmalıdır.

*Oyuncak ve yemek dağıtımı izlenmeli ve gerekli görülürse sınırlandırılmalıdır. Çocuklara sağlanan abur cubur yiyecekler yerine sağlıklı gıdaların temini ve dağıtımı artırılmalıdır.

*Kronik rahatsızlığı olan, özel gereksinimi olan çocuklar ve yetişkinler belirlenip onlara salgın önlemleri ve hizmetler üretilmelidir.

*Ev içi şiddet süreçleri ve afetin getirdiği sosyo ekonomik yıkım neden ile oluşacak süreçlerin takip edilmesi ve kadın destek çalışmaları başlatılmalıdır.

*Çocuk ihmal ve istismarının engellenmesi için düzenli izlem ve çalışmaların yapılmalıdır.

*Eğitim süreçlerinde özellikle hak ve özgürlüklere erişimde daha fazla zorluk yaşayan gruplara yönelik programların online ya da güvenli ortamlarda başlatılması sağlanmalıdır.