Trump’ın Cumhuriyetçi destekçileri hâlâ derslerini almadılar

Donald Trump’ın seçimleri çalma girişimi durduk yere gerçekleşmedi; bu çaba, Cumhuriyetçilerin demokrasiyi küçümsemelerinden kaynaklanıyordu. Uzun vadede, Amerikan demokrasisini korumak için daha fazla cesur insana ihtiyacımız olacak.

Google Haberlere Abone ol

David Litt*

Göründüğü kadarıyla Joe Biden o kadar çok kazandı ki, artık kazanmaktan bıktı. Bu, Donald Trump’a karşı kazandığı zaferi resmileştiren (ya da daha doğrusu yeniden resmileştiren) Seçici Kurulu oylamasının ardından pazartesi gecesi yaptığı konuşmasının en önemli noktasıydı. Sahte düzenbazlık iddiaları ve anlamsız davalardan sonra yarış sona erdi. Halkın iradesini tersine çevirme girişimi de başarısız olacak.

Seçilmiş başkan (Biden) özellikle de Trump’ın seçimlere yönelik saldırıları karşısında susmayı reddeden -hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler arasından- cesur seçim yetkilileri seçmişti. “Bu kamu görevlilerine minnet borçluyuz, demokrasimiz onlar sayesinde ayakta kaldı” dedi. İsim vermese de, Trump yanlısı komplo teorilerini açık biçimde çürüten Georgia Eyalet Sekreteri Brad Raffensperger gibi muhafazakârlardan ya da başkanın davranışlarının şiddeti körüklediğini dile getiren ve o günden beridir ölüm tehditleri alan, oylama sisteminin uygulama yöneticisi Gabriel Sterling’den bahsettiğini varsayabiliriz.

GERÇEKLİKTEN KOPAN MUHAFAZAKÂRLAR

Seçilmiş başkan, retorik bir mesele olarak, Trump’ın seçimleri geçersiz kılma girişimine karşı çıkan Cumhuriyetçilerin gösterdiği cesareti övmekte haklıydı. Ayrıca demokrasi için bir zafer ilan etmekte de haklıydı. Ülke için elinden geleni yapmak onun işi.

Ne var ki mesele cumhuriyetin uzun vadede hayatta kalması olduğunda, sonuç kesin olmaktan epeyce uzak. Bunun nedeni, Trump’a karşı en cesur ve vatansever biçimde direnen Cumhuriyetçi yetkililerin bile hâlâ bunu anlamıyor olması. Amerikan deneyimi için en büyük tehdit (Beyaz Saray’da/ç.n.) kapıdan çıkan diktatör özentisi bir adam eğil. Hem yönetmeye hem de temsil etmeye devam ettiği siyasi partinin kendisi.

Sorun, Cumhuriyetçi yapının gerçekliğin kendisiyle olan ilişkisiyle başlıyor. En azından 1980’lerden bu yana, ana akım muhafazakârlar sağlam kanıtlarla desteklenmeyen teorileri benimsediler. (Mesela, zenginler için, vergi kesintilerini kendilerinin ödemesi hususunda ikna edici bir tartışma yürütmek zordur.) Fakat son yıllarda, Cumhuriyetçiler, Reagan’ın partisi olmaktan çok Mitch McConnell’ın partisi haline geldikçe, Cumhuriyetçi Parti yaşanan gerçekleri eğip bükmekten, onları tamamen reddetmeye geçiş yaptı.

Bugün, dik bir duruşa sahip ve hevesli bir Cumhuriyetçi politikacı olmak için, ya ‘iklim krizi gerçek değildir’, ‘silah güvenliği yasaları şiddeti azaltmaz’, ‘maskeler Covid-19’un yayılmasını azaltmaz’ gibi tamamen temelsiz ya da kanıtlanabilir bir gerçeğe dayanmayan bazı temel inançları benimsemek gerekir. Pek çok gözlemci açısından, bozuk oy kullanma makineleri ya da gece yarısı 'oy pusulalarının çöpe atılması' hakkında bir komplo teorisini benimsemek, gerçeklikten bir kopuşun göstergesidir. Yine de, Cumhuriyetçi elitlerin büyük kısmı için bu bir sorun değil. Uzun zaman önce gerçeklikten koptular.

CUMHURİYETÇİLERİN AMACI DEMOKRASİ DEĞİL, DİKTATÖRLÜK

Cumhuriyetçi yapı, kazanmalarına yardımcı olması halinde gözlerine kestirdikleri seçmenlerin haklarını elinden almaya da giderek daha istekli hale geldi. 2008 ve 2016 yılları arasında, Amerika, seçmen nüfusunun yüzde 10’unu kaybederken, bütçe kesintileri en çok zararı azınlık toplumlarına verdi. Giderek daha da genişleyen seçmen tasfiyeleri, milyonlarca kayıtlı seçmeni kırmızı (Cumhuriyetçi/ç.n.) eyaletlerde seçimlerden uzaklaştırdı. Florida’da, Cumhuriyetçi eyalet meclisi, Floridalıların ezici bir çoğunluğunun eski suçluların sivil haklarını geri kazanması yönünde oy kullandığı 2018 oylamasına rağmen, eski suçluların oy kullanma hakkını elinden almak için tasarlanan yeni bir yasayı yürürlüğe koydu.

Bu örnekler, yalnızca Trump’ın değil, Cumhuriyetçi politikacıların da son yıllarda yürüttüğü oy kullanma savaşının asıl yüzünü az çok gösteriyor. Başkanın seçimleri çalmaya dönük çılgınca girişimi ise Amerikan tarihinde bir ilk. Bununla birlikte, bir anda ortaya çıkmadı. Trump, parti yapısının egemen görüşünü -yani, çok sayıda oyu teknik ayrıntılarla ıskarta etmek, muhafazakâr yargıçların ideolojilerini ülkeden daha fazla önemsemesini ummak ya da var olmayan sahtekârlıklarla ilgili endişeleri körüklemek de dahil olmak üzere, seçimleri mümkün olan her şekilde kazanmanın kabul edilebilir olduğu fikrini- özümsemişti ve Trump bu yaklaşımı mantıksal sonucuna taşıdı.

Belki de bu yüzden, bu kadar çok seçilmiş Cumhuriyetçi yetkili, Trump’ın demokratik sürecimizi hedef alan dayanaksız saldırılarını 2020’nin ilk oylaması yapılmadan çok daha önce desteklemişti. Demokrasiyi farklı bir hükümet biçimiyle değiştirmeye dair açık çağrılar nispeten nadir kalmaya devam ediyor. Buna karşın, iktidarın mümkün olan her yolu kullanması ve cumhuriyetimizin koruyucu çitlerinin göz ardı edilmesi ya da sökülüp atılması gerektiği fikri, Cumhuriyetçi ana akıma tamamen sirayet etmiştir. Bu nedenle, Senato’daki Cumhuriyetçiler, Trump’ın azil davası esnasında tanık çağırmayı reddettiler.

BİR DÖNÜM NOKTASINDAYIZ

Var olan bu durum -demokrasiyi tam anlamıyla reddetmeksizin ona saldıran bir Cumhuriyetçi Parti- sürdürülemez. Uzun vadede, ya yönetilenlerin rızasına inanan iki partimiz olacak ya da yeni ve daha otokratik bir yönetim biçimine sahip olacağız. Aynı anda ikisine birden sahip olamayız. Ancak Trump’a karşı çıkan cüretkâr Cumhuriyetçilerin büyük kısmı onun bir neden değil, bir belirti olduğunu henüz fark edemediler. Brad Raffensperger, her ikisi de seçim sonuçlarını savunduğu için kendisinin görevden alınması yönünde çağrıda bulunmasına karşın, eyaletin 5 Ocak’taki ikinci tur seçimlerinde Georgia’nın Cumhuriyetçi senatörleri Kelly Loeffler ve David Perdue’yü desteklediğini açıkladı. Seçimlerle ilgili yanlış bilgi yayılmasının şiddete neden olabileceği hususunda uyarıda bulunan Georgialı yetkili Gabriel Sterling de onunla hemfikirdi ve “Senatör Perdue ve Senatör Loeffler için üzgünüm” dedi. “Bahçemde onların seçim afişlerinden biri duruyor.”

Yalnızca bir avuç Cumhuriyetçinin bir başkana muhalefet etmesi ve sergilediği düşük çıtaya karşı çıkması övgüye değer. Yine de bu kadarı yeterli değil. Amerikan deneyimini övgüye değer bir şekilde Trump’tan koruyanlar, Amerika’nın Mcconnell dönemine ait Cumhuriyetçi Parti’den kurtulmasına da yardım etmeli. Bu, Cumhuriyetçilerin vergiler, düzenlemeler, silahlar ya da partileri ayrıştıran birtakım başka meseleler hakkındaki düşüncelerini değiştirmeleri gerektiği anlamına gelmiyor. Bununla birlikte, anlaşmazlıklarımızı çözmenin en iyi yolunun demokrasi olduğunu ve demokrasiye inanmayanların diğer duruşlarını ne kadar desteklesek de oylarımızı hak etmediğini kabul etmek zorundalar.

Emekli olan kongre üyesi Paul Mitchell gibi kimi politikacılar, bunun bir karar zamanı olduğunu anladılar ve ulusumuzun en temel ideallerine saldırması sebebiyle Cumhuriyetçi Parti’yi açıkça terk ettiler. Fakat gerçek anlamda vatansever olan Amerikalıların büyük kısmı, her ikisine de sahip çıkabileceklerine inanıyor. Hâlâ, bir siyasetçinin otoriterliğe verdiği desteği, ülkenin varlığını sürdürmesi noktasında anlaşmayı bozan bir unsur olmaktan ziyade basit bir karakter özelliği olarak görüyorlar.

Trump, tehlikeli bir kampanya-sonrası kampanyası sırasında, ülkenin en çok ihtiyaç duyduğunu düşündüğü şeyi işaret etmek için sık sık iki kelimeden oluşan bir ifade kullandı ve Twitter mesajında “BİLGELİK&CESARET” diye ilan etti. İronik bir biçimde haklıydı. Amerikan demokrasisi bu çalkantılı yılı ancak cesur kişilikler sayesinde atlattı. Ne var ki bu dönemde yalnızca cesaret yeterli olmayacak. Bilgelik sahibi daha fazla kişiye ihtiyacımız olacak.

*David Litt, ABD'nin eski başkanı Barack Obama’nın eski metin yazarıdır ve ‘Obama and Democracy in One Book Or Less’ adlı bir kitap yayınlanmıştır.


Yazının orjinali The Guardian sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)