Trump’ın yıkıcı tavırları otoriter liderleri cesaretlendiriyor

Donald Trump’ın otoriter dürtülerinin neden olduğu hasarı onarmak zaman ve çaba gerektirecek. Ancak düzenli olarak planlanan seçimlerin vatandaşlara kötü başkanları kovmak için bir fırsat sunduğunu unutmamalıyız ve diğer otoriter liderlerin benzer akıbetlere uğramasını ummalıyız.

Google Haberlere Abone ol

Susan D. Hyde*

ABD başkanlık seçimleri daima küresel bir izleyici kitlesinin dikkatini çekti ve genel olarak bunun etkisi iyi oldu. 

Dört yılda bir düzenlenen seçimler, kampanyaların yüksek harcamaları ve adaylar arasında genelde kindarca yapılan atışmalara karşın, özgür ve adil seçimlerin mümkün olduğu ve iktidar geçişlerinin barışçıl olabileceği konusunda dünyaya örnek olmuştur. Amerikalılar derin bir siyasi ayrışma yaşıyor olabilir ama her dört yılda bir siyaseti sıfırlamak için bir şans var ve tüm partilerin seçmenleri, seçimin sonucunu kabul ediyor.

SEÇİMLER ÇATLAKLARI ORTAYA ÇIKARDI

Peki, bu yılki seçim dünyaya neyin sinyalini veriyor? Önümüzdeki günler ve haftalar bunun yanıtını daha net bir hale getirecek ama kesin olan bir şey var: Seçimler, ülkenin demokratik temellerinde önemli küresel yankılara yol açacak çatlaklar ortaya çıkardı.

1990’ların başından bu yana, ABD ve dünyadaki diğer demokrasiler, seçimleri kaybeden yetkilileri barışçıl bir şekilde görevinden ayrılmaya ikna etmede önemli bir rol oynadı. Bu baskı birçok ülkede etkili oldu. Örneğin, geçtiğimiz aylarda ABD Dışişleri Bakanı Michael R. Pompeo, Belarus ve Guyana’daki siyasi aktörleri tartışmalı seçim sonuçlarını kabul etmeye teşvik etti.

Trump’ın seçim sonuçlarını kabul etmeyi reddetmesi, ABD’nin gelecekte dünya çapındaki demokratik seçimlere verdiği desteği kaçınılmaz biçimde zorlaştıracak ve çabalarımızı daha az etkili ve muhtemelen alay konusu hale getirecektir.

Dünya çapında yankılanması muhtemel görünen ikinci bir çatlak, başkandan gelen ve ardı arkası gelmeyen filtresiz yalan akışı oldu. Trump, taraftarlarına büyük ölçüde yanlış bilgilerle sosyal medya üzerinden ulaşarak, otoriter liderler için destekçilerine doğrudan nasıl yalan söyleyecekleri konusunda tehlikeli bir model sunarken, aynı zamanda gerçeklere dayanan saygın medyayı da baltaladı.

TRUMP’IN YALANLARI DEMOKRASİYİ SARSIYOR

Bu, demokrasi için pek çok insanın fark ettiğinden daha temel bir tehdittir; çünkü hakikat ve yalan arasındaki çizgiyi bulanıklaştırır ve insanların hakikatin bilinebilir olup olmadığını sorgulamasına neden olur. Önceki başkan Obama’nın son zamanlarda bir söyleşide ifade ettiği üzere, “Eğer doğruyu yanlış olandan ayırt etme kapasitesine sahip değilsek, o zaman fikirlerin pazar yeri tanımı bir işe yaramaz. Ve demokrasi tanımımız da işe yaramıyor demektir.”

Trump’ın bu taktikleri kullanması birçok kişi açısından alay konusu olsa bile, kendi tabanında şok edici bir şekilde başarıya ulaştı. Son zamanlarda yapılan birçok ankette, Joe Biden’ın galip geldiğini gösteren oy sayımlarına rağmen, kendini Cumhuriyetçi olarak tanımlayanların yarısından azı, onun gerçekten de seçimi kazandığına inandıklarını dile getirdi. Anketlerden birinde, Cumhuriyetçilerin yüzde 70’inin seçimlerin hileli olduğuna inandığı ve bu tutumun somut kanıtlarla desteklenmediği ortaya kondu. Ve Trump geçtiğimiz günlerde, açık bir kibirlilikle bir Reuters/Ipsos araştırmasının bağlantısını paylaştı. Anket, “Trump’ın, Biden’ın hem halk oylaması hem de seçim kurulunda kazandığı zafere açık bir şekilde meydan okumasının, özellikle de Cumhuriyetçiler arasında, halkın Amerikan demokrasisine duyduğu güveni azalttığını” ortaya koyuyordu.

Seçim hesap verebilirliğinden kaçma -ve demokratik temelleri baltalama- konusunda elde ettiği bu başarı, dünyadaki diğer popülist ve otoriter eğilimli politikacıların gözünden kaçmayacaktır. ABD’nin demokratik temelleri büyük ihtimalle Trump’a dayanacak kadar sağlam olsa bile, en azından şimdilik, seçim hesap verebilirliğinden kaçma, işine gelmeyen gerçekleri yalanlarla ters yüz etme ve ülkeyi eylemlerden ziyade boş laflarla yönetme yöntemlerinin dünyadaki demokratik hesap verebilirliği zayıflatması muhtemel görünüyor.

SEÇİMLER HER ŞEYE KARŞIN İŞLEVSEL

Bu yılki seçimler, ortaya çıkan tüm hasarlara karşın, demokrasi taraftarlarının umut etmeleri için de bir neden sağladı. Oylama karmaşık olmakla birlikte, sistemimizin en büyük erdemlerinden birini hatırlatıyordu: Demokrasi söz konusu olduğunda, iyi nitelikli liderlerin seçilmesini garanti eden hiçbir şey olmamasına rağmen, düzenli olarak planlanan seçimler vatandaşların kötü başkanları kovmaları için bir fırsat sunar.

Seçmenler, sonunda Trump’ın yerine Biden’ı tercih etti ve Trump bunu kabul etmeyi reddetmesine rağmen yakında görevinden ayrılacak. Bir seçim taktiği olarak insanları sindirmeyi teşvik etmek de dahil olmak üzere, otoriter dürtüleri başarısızlığa uğradı. Neticede, demokratik araçlar etkili oldu ve görevdeki başkan oy sandığında yenildi.

Trump’ın otoriter dürtülerinin neden olduğu hasarı onarmak zaman ve çaba gerektirecek. Burada, ülkemizde, belki de onun son ve çirkin tutumunun uğradığı başarısızlık her iki partinin politikacıları için uyarıcı bir hikâye olarak hizmet edecektir. Ve uluslararası alanda, sunduğu örneği benimseyen otoriter liderlerin de benzer akıbetlere uğramasını ummalıyız.

*Susan D. Hyde, Kaliforniya Berkeley Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi profesörüdür.


Yazının orjinali LA Times sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)