TTB Başkanı Fincancı'dan hekimlere 14 Mart mektubu: Birlikte seslenmeye, eylemeye devam edeceğiz

TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, 14 Mart Tıp Bayramı'nda hekimlere yazdığı mektupta, "Gelin şiddetsiz, güvenli, güvenceli ve demokratik bir yaşamı hep birlikte örelim" dedi.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, 14 Mart Tıp Bayramı'nda hekimlere yazdığı mektupta, hekimlerin yok sayıldığını, tüketim nesnesine dönüştürülen sağlığın araçları olarak tepe tepe kullanıldığını, ölümüne çalıştırılarak emeklerinin değersizleştirildiğini belirtti.

Fincancı, hekimlere "Gelin şiddetsiz, güvenli, güvenceli ve demokratik bir yaşamı hep birlikte örelim" çağrısı yaptı.

"Mücadelemize birlikte seslenmeye, eylemeye devam edeceğiz" diyen TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın hekimlere 14 Mart mektubu şöyle:

"Değerli Meslektaşım,

Depremin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti ancak deprem bölgesinde değişen hiçbir şey yok. Pandeminin ise artçı etkileri sürüyor, insanlarımız pek çok kronik sağlık sorunu ile kalakaldı. Peki biz hekimler; yok sayıldığımız, tüketim nesnesine dönüştürülen sağlığın araçları olarak tepe tepe kullanıldığımız, ölümüne çalıştırıldığımız, emeğimizin değersizleştirildiği koşullarda neler yapabiliriz, bu zorlukların üstesinden birlikte gelebilir miyiz diye sormak ve yanıt aramak isterim bir 14 Mart’ta daha mektubumla sizlere ulaşırken.

Çok olmadı, yıllardır süregelen mücadelemizin köşe taşlarından biri de 11 Ekim 2021’de duyurarak başlattığımız “Emek Bizim Söz Bizim” eylemleriydi. İstanbul’dan başlayıp yol boyu coşkulu meslektaşlarımızla buluştuğumuz, emeğimizin karşılığını talep ettiğimiz Beyaz Yürüyüş, Forum, Nöbet, G(ö)rev eylemlerinden 305, bordrolarımızı faksladıktan ve çalışma alanlarımızdan “Oyalama değil, Hakkımızı istiyoruz” diyerek seslendikten 220 gün sonra; 12 Ağustos 2022’de Sağlık Bakanı “Beyaz Reform” demek zorunda kalmış, ek ödeme yönetmeliği ile ekonomik koşullarda en azından çalıştığımız süre boyunca kısmen de olsa bir iyileşme olmuştu.

Bizleri makineleştiren sistem içinde 10 dakikada bir verilen randevular yerini o 10 dakikaya iki hatta daha fazla hasta sıkıştırmak zorunda bırakmış; itirazımızı dile getirdiğimiz 20 Ekim 2021 gününün ardından süren eylemler ile 5 dakikada hekimlik yapılamayacağını, sağlığın o dakikalara sığamayacağını topluma da anlatma çabalarımız sonucunda, bakan 354 gün sonra randevu aralığının 10 dakikadan daha kısa olamayacağını açıklamak zorunda kalmıştı.

Meslektaşlarımızın uzun saatler boyunca yoğun çalışma koşulları, nöbet ertesi izin hakkını da tartıştığımız bu süreçte 23 Ekim 2021 günü gencecik bir meslektaşımızın 30 saatlik bir çalışma sonrası kamyonun altında can vermesi bardağı taşıran son damla olmuş, 24’ünde hastanesinde başlayan eylemler 25-26 Ekim’de Türkiye genelinde eylemlerle yankı bulmuştu. Bu elim kazanın ardından, ancak 315 gün sonra, 3 Eylül 2022’de bakan üç günde birden sık ve ayda sekiz nöbetten fazla tutulamayacağını açıklamak zorunda kalmıştı. Ne yazık ki bu açıklamanın çalışma ortamlarımıza yansımadığımızı geçtiğimiz günlerde başka bir meslektaşımızın nöbet çıkışı yaptığı kaza ile bir kez daha gördük. Asistan hekimlerimiz TTB’ye başvurarak nöbet ertesi izin kullanımının değişik gerekçeler öne sürülerek reddedildiğini bizlerle paylaşmaya devam ediyor. Yaptığımız girişimler, idarelerle yazışma ve görüşmeler ise bizleri akıntıya karşı kürek çeker durumda bırakıp, akıntı da çok güçlü olmasına rağmen biz haklarımızı talep etmekten de mücadeleden de vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz elbette.

Hekimler olarak sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmak istediğimizi dile getirerek 11 Kasım 2021’de yaptığımız eylemler ise 275 gün sonra karşılık bulmuş, reformdan reforma koşan bakanlık hekimlerin tıbbi sekreterlik görevine son verildiğini de “Beyaz Reform”una eklemek zorunda kalmıştı.

Bizleri itibarsızlaştırma, emeğimizi değersizleştirmenin bedelini bir 6 Temmuz sabahı acıyla sarsılarak görmüştük. Bir meslektaşımız daha hasta yakını tarafından katledilmiş, ardından tüm Türkiye’de sağlık kurumlarında iş bırakarak sağlık otoritesine sağlıkta şiddete karşı önlem alması, TTB olarak hazırlayıp Meclis’e sunulmasını sağladığımız yasa tasarısının eksiksiz kabulü, etkili uygulanması uyarısıyla pek çok eylem ve etkinlik geliştirilmişti. Meslektaşlarımızın bu tür tehditlere karşı yalnız olmadıklarını hissetmeleri, hukuki süreçler için danışabilecekleri bir meslek örgütü olduğunu bilmeleri adına, yakınında belirleyeceği herkese ulaşacak acil çağrı olanağı bulunan “TTB Yanımda” telefon uygulaması 12 Aralık 2022 tarihinde kullanıma sunulmuş ve tabip odalarına da meslektaşlarımıza yaygın olarak duyurulması için iletilmişti. Her zaman olduğu gibi bir yıla yakın bir bekleme süresi ardından, sağlıkta şiddete karşı 334 gün sonra Sağlık Bakanlığı 11 Kasım 2023 tarihinde “Gri Kod” uygulaması başlatmıştı.

Depremin ardından yerle bir olan sağlık sisteminde koruyucu sağlık hizmetleri zaten göz ardı ettikleri birinci basamak sağlık kurumları da enkaz altında kalmış, meslektaşlarımız bir çalışma ortamı olmamasından öte, çalışmak için gereken araç ve gereçlerden de yoksun kalmıştı. Sağlık Bakanlığı araç gereçlerin temin edileceğini duyurmasına karşın hiçbir girişimde bulunmayınca depremin birinci yılında deprem bölgesinde meslektaşlarımızla dayanışma için yanlarında olmak hem de kamu otoritesinin görevi olsa da meslek örgütü olarak yalnız olmadıklarını göstermek üzere gereksinimlerini karşılayacak malzemelerle gitmiştik.

Bu 14 Mart’ta da mücadelemiz için 14 talebimizi sizlerle paylaştık, birlikte seslenmeye, eylemeye devam edeceğiz. Halk sağlığının duayenlerinden Çağatay Güler hocamızın yazdığı o güzelim şiirlerinden birinin son dizelerini hatırlayalım mı?

“...

Meslektaşlarınızın değerini hiç bilmeyin!...

Siz bilmeyin ki başkaları hiç ama hiç bilmesinler!...

Kimseye ışık yakmayın!...

Kimseye kapı açmayın!...

Dama çıkın merdiveni çekin!... “

TTB meslektaşlarımızın değerini bilen, duyuran meslek örgütünüz olarak bütün ışıkları, kapıları ardına kadar açık tutup, merdivenlerden el ele tırmanacağımız günlerde birlikte, dayanışma içinde mücadeleyi büyütmek için var.

Gelin şiddetsiz, güvenli, güvenceli ve demokratik bir yaşamı hep birlikte örelim."