TTB: Şehir hastaneleri ve özel hastaneler kamulaştırılsın
TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, şehir hastaneleri ve özel hastanelerin kamulaştırılması gerektiğini söyledi.
DUVAR - Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, TTB’nin yarın yapılacak 74’üncü dönem merkez konseyi seçimi öncesinde “Yeniden Bir Sağlık Sistemi” için talep ve önerilerini açıkladı.
Korur Fincancı “İlaç, tıbbi cihaz ve özel sağlık kuruluşları dahil olmak üzere özel sermayeye bağımlılık ortadan kaldırılmalı, şehir hastaneleri kamulaştırılarak şirket hastanesi politikasından vazgeçilmelidir. Özel hastaneler de kamulaştırılarak hekim ve sağlık çalışanlarının emek sömürüsüne son verilmeli, vatandaşların sağlığa erişim hakkı, ek ücret ödenmeden sağlanmalıdır. Özellikle genç hekimlerin yurtdışına göç etmesine neden olan tüm unsurlar ortadan kaldırılmalıdır” dedi.
Açıklamayı Merkez Konseyi adına Başkan Şebnem Korur Fincancı okudu. Korur Fincancı, şunları kaydetti:
Kapitalist sistemin neoliberal politikalarının başta ekonomik, siyasal ve sağlık olmak üzere her açıdan çöktüğü bir süreçte COVID-19 pandemisi, böyle bir afetle başa çıkma konusunda Türkiye’de ve dünyada da var olan sistemlerin çözümsüz kaldığını, yeni bir toplumsal sistemin ve sağlık sisteminin inşası gerektiğini işaret etmektedir. Neoliberal politikalar sağlığı metalaştırmış ve ticarileştirmiştir. Hastanelerin ticarethane, hastaların ise müşteri olduğu sağlık sistemi artık tam olarak uygulamaya konmuştur.
Şu an var olan ekonomik ve siyasal kriz toplum sağlığını ciddi bir şekilde tehdit eder boyuta gelmiştir. Bunun için de yeni bir dünya, yeni bir Türkiye ve yeni bir sağlık sistemi gereklidir. Türk Tabipleri Birliği olarak geçmişten gelen gücümüzle, emeğimizle, sözümüzle, mücadelemizle ‘Yeni Bir Sağlık Sistemi’ için taleplerimizi sıralıyoruz:
Türk Tabipleri Birliği’ne göre toplumun sağlıklı olabilmesi; ancak sağlığa bütünlüklü yaklaşımla mümkündür. Bunun için toplumun ekonomik, siyasal, ekolojik, fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik halinin tam sağlanacağı eşitlikçi, demokratik, toplumcu bir sağlık sistemi var edilmelidir. Emeğimizin değersizleştirildiği, çalışma koşullarının giderek kötüleştiği, özlük haklarımıza yönelik saldırıların şiddetinin arttığı, bu bizleri tüketen, göçe zorlayan, intihara sürükleyen sağlık sistemi miadını doldurmuştur. Tüm sağlık çalışanlarının insanca yaşayabileceği, emeklerinin karşılığını alacağı, sağlık hizmeti üretmekten yeniden mutlu olacağımız çalışma koşulları sağlanmalıdır.
'ÖZEL SERMAYEYE BAĞIMLILIK ORTADAN KALDIRILMALI'
Sağlık toplumsal bir olgudur. Türk Tabipleri Birliği, toplumcu sağlık perspektifinden politikalarını yürütür. Yeni sağlık sisteminde birinci basamak sağlık örgütlenmesi bütünlüklü, kamusal, toplum sağlığını önceleyen nitelikte yapılandırılmalıdır. Yeni sağlık sisteminde ilaç, tıbbi cihaz ve özel sağlık kuruluşları dahil olmak üzere özel sermayeye bağımlılık ortadan kaldırılmalıdır. Hıfzıssıhha Enstitüsü, modernize edilerek tekrar açılmalıdır. Kamu-özel ortaklığı ile yapılan şehir hastaneleri kamulaştırılarak şirket hastaneleri politikasından tamamen vazgeçilmelidir. İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri; bilime ve toplum sağlığına uygun kamu hastaneleri ve üniversite hastanelerinde sunulmalıdır.
‘ÖZEL HASTANELER EMEK SÖMÜRÜSÜ MERKEZİ HALİNE GELDİ’
Mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitimi nitelikli hale getirilmelidir. Liyakat, bilimsel çalışma ve adalet duygusu ile kadrolar açılmalı, özgür ve özerk üniversite yapılarına kavuşmalıdır. Yeni sağlık sisteminde bilim ve teknoloji kâr amacıyla değil; mevcut ve gelecekteki toplumsal ihtiyaca göre kullanılıp geliştirilmelidir. Özelleştirmenin sonucu sayıları gittikçe artan özel hastaneler ise hekimler açısından tam bir emek sömürüsü merkezi haline gelmiştir. Özel hastaneler de kamulaştırılarak hekim ve sağlık çalışanlarının emek sömürüsüne son verilmeli, vatandaşların sağlığa erişim hakkı, ek ücret ödenmeden sağlanmalıdır. Özellikle genç hekimlerin yurtdışına göç etmesine neden olan tüm unsurlar ortadan kaldırılmalı, bu topraklarda hekimlik yapmanın gururu her bir meslektaşımıza geri verilmelidir.
‘GİDERLERSE GİTSİNLER DİYENLERİN GİDİCİ, BİZLERİN KALICI OLDUĞUNUN FARKINDAYIZ’
Ürettiğimiz değerlerin farkındayız, örgütlü durduğumuz sürece gücümüzün ne kadar büyük olduğunun farkındayız. “Giderlerse gitsinler” diyenlerin gidici, bizlerin kalıcı olduğunun farkındayız. Tüm bu farkındalığı bir slogan halinde damıttık ve aylardır hastanelerimizde, meydanlarda, sokaklarda haykırıyoruz. Haykırmaya devam edecek, hakkımız olanı alacağız. Emek bizim söz bizim!” (HABER MERKEZİ)