TTB’den 11'inci ay raporu: 116 milyon doz aşı gerekli
Türk Tabipleri Birliği, Türkiye’de koronayla geçen 11’inci aya ilişkin rapor hazırladı. Rapora ilişkin düzenlenen toplantıda konuşan TTB II. Başkanı Ali İhsan Ökten, “Türkiye’de toplum bağışıklılığının sağlanması için nüfusun en az yüzde 70’nin bağışıklanması gerektiği düşünülürse ilk bakışta 58 milyon kişinin aşılanması gereklidir. 2 milyon 800 bin kişi aşılandı. Eğer ki biz bu hızla aşılamaya devam edecek olursak en az iki ya da üç yıllık süreçte toplumu aşılamamız mümkün” dedi.
ANKARA - Türk Tabipleri Birliği, (TTB) ‘Covid-19 Pandemisi 11’inci Ay Değerlendirmesi Raporu’na ilişkin basın toplantısı düzenledi. Virüsün Türkiye’de görüldüğü ilk tarihin birinci yılına yaklaşılırken hazırlanan raporda, “Pandemide Birinci Basamak”, “İşçi Sağlığı ve Pandemi”, “Pandemide Göçmen ve Mültecilerin Sağlığı”, “Pandemi Koşulları ve Okullarda Yüzyüze Eğitim” ve “Bağışıklama (Covid-19 Aşıları)” başlıkları yer aldı.
‘YENİ BİR SOSYALİZASYON PROGRAMI GEREKLİ’
Rapora ilişkin sunum gerçekleştiren TTB II. Başkanı Ali İhsan Ökten ilk olarak birinci basamak sağlık sisteminin pandemiyle mücadelede önemini anlattı. Birinci basamak sağlık hizmetinde klinik hizmetlerde sorunlar yaşandığını belirten Ökten, “Pandemiye neden olan hastalıkla ilgili başvuruların yanında diğer koruyucu ve tedavi edici hizmetlerin devam ettirilmesi gerekmektedir” dedi. İlk basamağın güçlendirilerek salgınla mücadelede önemli bir yol kat edilebileceğini belirten Ökten, “Birinci basamakta etkili mücadele için ücretsiz hizmet, dar bölgede geniş hizmet yöntemi, ekip hizmeti, sözleşme değil devlet görevliliği, ev ziyaretleri, sağlık hizmetinde eşgüdüm ve işbirliği gibi koruyucu sağlık hizmetlerini önceleyen yeni bir sosyalizasyon programı gereklidir” ifadelerini kullandı.
‘İŞYERİ HEKİMLERİNİN 3’TE 2’Sİ GÜVENSİZ FİZİKİ ŞARTLARDA HİZMET VERİYOR’
TTB’nin Covid-19 Pandemisi 11’inci Ay Değerlendirmesi raporunun bir diğer başlığı “İşçi Sağlığı ve Pandemi” başlığı oldu. İşyeri hekimlerinin 3’te 2’sinin salgından korunmada güvensiz fiziki şartlarda hizmet verdiğini, SGK tarafından Covid-19 pozitif olan ve tedaviye alınan çalışanların meslek kaydı olarak bildirilip bildirilmeyeceğinin henüz netlik kazanmadığını belirten Ökten, bu alana ilişkin çözüm önerilerine dair şunları ifade etti:
“İşyerinde salgın yönetiminde kılavuzlar anlaşılır ve kullanışlı hale getirilmeli, işyerleri için uygun algoritmalar oluşturulmalıdır. Covid-19 açısından riskli kronik hastalığı ve gebeliği olan çalışanlar kamu ve özel sektör ayrımı yapılmadan pandemi sürecinde eşit koşullarda haklara sahip olmalıdır. Covid-19 ön planda sağlık çalışanları olmak üzere riskli gruplar için meslek hastalığı olarak kabul edilmelidir. Hem personel servisleri, hem de toplu taşıma araçları için kapasite sınırlaması yapılmalıdır.”
‘GÖÇMEN VE MÜLTECİLERİN SAĞLIK HİZMETLERİNDEN YARARLANMASI GEREKİYOR’
Göç İdaresi verilerine göre Türkiye’de 5 milyonun üzerinde göçmen veya mültecinin bulunduğunu belirten Ökten, “Başta Suriyeliler olmak üzere tüm mülteci ve göçmenlerin birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetlerine, tedavi hizmetlerine erişimleri ne yazık ki sıkıntılı” dedi. 2019 yılının sonunda yayımlanan bir yönetmelikle bir yıldan fazla süredir Türkiye’de bulunan kişilerin sosyal sigortalarını kendilerinin karşılama yükümlülüğü getirildiğini hatırlatan Ökten, göçmen ve mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimde yaşadıkları sorunlara ve TTB’nin çözüm önerilerine dair şunları söyledi:
“Bazı hastanelerde kayıtsız göçmenlerin kayıt işlemlerinin yapılmadığı, kayıtsız göçmenlerin hastaneye başvurmaları durumunda polise bildirilecekleri korkusu nedeniyle başvurmadıkları, ücretlendirmelerin sağlık sigortası olmayan bir vatandaştan talep edilenin en az üç katı olması sağlık hizmetlerinden yararlandırılmalarını engellemektedir. Toplumun tüm kesimlerini bir arada ele alan bir sağlık hizmeti sunumu planlanmasına ihtiyaç vardır. Tercümanlık hizmetlerinin arttırılması, kayıtsız göçmenlerin temel sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için polise bildirim şartlarının ortadan kaldırılması ve acil-temel hizmetlerin herkese ücretsiz olarak sunulması, özellikle kadın çocuk kronik hastalıkları olan göçmen ve mültecilerin pandemi sürecinde koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanabilmelerinin sağlanması gerekmektedir.”
‘GEREKLİ ÖNLEMLER ALINARAK OKULLAR AÇILMALI’
14 Aralık 2020 tarihi itibariyle 210 ülke üzerinden yapılan bir çalışmada 106 ülkede okulların tamamen açık olduğu, 43’ünde kısmen açık olduğu, 34 ülkede ara tatilin olduğu ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 27 ülkede ise okulların kapalı olduğu bilgisini paylaşan Ökten, “Okullarda bulaş ile ilgili veri çok yetersiz olmakla birlikte şu sonuçları çıkarmaktayız. Okulların kapanmasının Covid-19 yayılımını azalatmadığını, açılmasının ise Covid-19 olgularını arttırmadığını okulların bu salgında ana yayılma merkezi olmadığını, okullarda görülen olguların toplumdaki yayılmanın bir yansımasıdan ibaret olduğunu göstermektedir” dedi. Okulların kapalı olmasının çocukların hem beden hem de ruh sağlıklarını olumsuz etkilediğini belirten Ökten, gerekli önlemlerin alınarak okulların açılması gerektiğini ifade etti.
‘116 MİLYON DOZ AŞI GEREKLİ’
TTB’nin raporunda son başlık ise ‘Bağışıklama’ yani Covid-19 aşılarına ilişkin oldu. Türkiye’ye gelen Covid-19 aşılarının 30 Aralık tarihinde 3 milyon, 25 Ocak tarihinde 6,5 milyon, 29 Ocak tarihinde ise 3,5 milyon doz olmak üzere toplam 13 milyon doz olduğunu ve bu rakamın yalnızca 6,5 milyon nüfusa yeterli olacağını belirten Ökten şunları kaydetti:
“İlk aşamadaki 1,5 milyon sağlık çalışanı ve 7,9 milyon 65 yaş üzeri yurttaşlar için gerekli olan doz 18,8 milyon. Yaklaşık 8,35 milyon nüfusa sahip Türkiye’de toplum bağışıklılığının sağlanması için nüfusun en az yüzde 70’nin bağışıklanması gerektiği düşünülürse ilk bakışta 58 milyon kişinin aşılanması yani 116 milyon doz aşı gereklidir. 2 milyon 800 bin kişi aşılandı. Eğer ki biz bu hızla aşılamaya devam edecek olursak en az iki ya da üç yıllık süreçte toplumu aşılamamız mümkün. Tabii ki sağlıkçıları aşılamak kolaydı ve bu başarı ilk günlerde gösterildi. Sonradan yaş gruplarına geçildiği zaman gerçekten aşılama oranlarının düşük olduğunu gözlemledik. Aşılamada düzenleme yapılmazsa ciddi bir sıkıntı yaratacaktır. Bu hız neden düştü? Aşı dozlarının yetersizliği, MHRS Randevu sistemi, kare kod uygulaması ve yıllardır ihmal edilen birinci basamak sağlık hizmetleri olarak söyleyebiliriz.”
“Aşı geldi her şey halloldu gibi bir durum, algı yaratılmaya çalışılıyor. Aşılama tek başına sorunu çözmez. Her türlü tedbire devam edilmelidir. Bizim en kısa sürede 120 milyon doz aşıya ihtiyacımız vardır. Mutasyon analizleri Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanmalıdır. Coğrafi bölgelere ve yaş gruplarına göre hasta ve ölüm sayıları bakanlık tarafından verilmelidir. Aşının dozu başına verilen para yurttaşların vergisinden ödenmektedir. Bu bir ticari sır değildir. Açıklanmalıdır. Pandemide olduğu gibi aşılamada da sosyo ekonomik destekler verilerek bölgesel ve her türlü eşitsizlikler giderilmelidir.”
‘BU AŞIYI KİM TEDARİK EDECEK?'
Ökten’in ardından konuşan Prof. Dr. Esin Şenol Davutoğlu, “Ben dün gece sayın bakanın basın toplantısını izleyerek çeşitli dip notlar aldım. Orada ‘günde istersek 1,5-2 milyon doz aşı yapabiliriz’ dedi. Neden istemediğimizi merak ettim. Çünkü biz günde 1,5-2 milyon doz aşı yapmaya muhtacız ve bir an önce yapsak iyi olur. Çünkü kliniklerde vaka sayılarında artış var. Bu yorgunlukla beraber hiçbir yer açılsın diye bir duruma gelemediğimiz için buna aşıyla cevap vermemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
TTB Aile Hekimliği Kolu Sekreteri Sibel Uyan ise, “Bakan bey ilk defa TTB ile aynı cümleyi kurmuştur. ‘İstersek yapabiliriz’ demiştir. Gerçekten aile hekimlikleri bütün eksikliklere, bütçe ve fiziki yetersizliğine rağmen aşılar konusunda yapabileceklerini fazlasıyla başarmıştır. Ama bakan beyin, ‘Şunu yapabiliriz, bunu yapabiliriz yeter ki aşı olsun’ cümlesini biz bakan beyden önce kullanmıştık. Bu noktada insanın aklı şaşıyor. ‘Yeter ki aşı olsun’ diye biz söylüyorduk. Bakan beyin de söylediğine göre bu aşıyı kim tedarik edecek? Bu aşıyı bu ülkeye kim getirecek?” dedi.