Tülay Hatimoğulları: Leyla Zana tüm Kürt halkının isteğini dile getirdi

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 1 Nisan’dan sonra 'çözüm süreci’ iddiaları için "AKP Kürt halkına hayal satıyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Kent uzlaşısı, ön seçimler, İstanbul kararı, üçüncü yol stratejisi derken DEM Parti, seçim sürecinin en çok konuşulan siyasi partilerden biri oldu. Attığı, atacağı, atması muhtemel adımlar, bu adımların sonuçlarına dair tahminler televizyon ekranlarında her gün masaya yatırılırken DEM Parti seçim çalışmalarına devam ediyor.

Seçim çalışmalarını güçlü oldukları kentlerde yoğunlaştıran DEM Parti’nin Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’yla Newroz kutlamalarının ardından kısa süreliğine uğradığı Ankara’da buluştuk. Bugünlerde sıkça dillendirilen ‘seçim sonrası çözüm süreci başlayacak' iddiasını, Newroz’da verilen mesajları ve partisinin seçime dair hedeflerini konuştuğumuz Hatimoğulları, 1 Nisan’dan sonra çözüm süreci başlayacağına dair algıyı AK Parti’nin yaydığını söyledi. ‘AK Parti seçimden seçime hayal satıyor’ diyen Hatimoğulları, Leyla Zana’nın Newroz mesajı için de ‘Leyla Zana tüm Kürt halkının isteğini dile getirdi’ ifadesini kullandı.

 DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve Gazete Duvar Parlamento Muhabiri Ceren Bayar

Hatimoğulları'nın sorularımıza yanıtları şöyle:  

'YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNDE ATTIĞIMIZ ADIMLAR SAHADA KARŞILIK BULDU'

Mayıs 2023 seçimlerinden sonra tabanınızdan gelen eleştirileri de dikkate alarak yeniden yapılanma süreci başlattınız. Yerel seçim, bu sürecin ilk sınavı olacak. Haftalardır sahadasınız. Attığınız bu adımların karşılık bulduğunu, bulacağını görüyor musunuz?

Evet. Hakikaten çok olumlu tepkiler var. Partimize olan teveccühte önemli bir artış gözlemledik. Bunda tabii ki seçimlerden sonra yürüttüğümüz halk toplantıları ve yeniden yapılanmayla ilgili aldığımız kararların gerekliliklerini yerine getirmemizin çok önemli payı var.

Biliyorsunuz belediye eş başkan adaylarımızın ve belediye meclis üyelerimizin önemli bir kısmını halk oylamasıyla belirledik. Sahada bunun çok olumlu yansımalarını gördük. Çünkü halkımız adaylarını kendisi belirledi. Bunun politik olarak pozitif sinerjisini çok net tespit ettik. Yaptığımız her çalışma, her buluşma oldukça coşkulu ve katılımcı bir ruhla geçti. Sadece nicel bir katılımdan bahsetmiyorum. Sahiplenme duygusu çok yüksekti. İnanıyoruz ki bu tablo 31 Mart seçimlerinde sandığa da yansıyacak.

'SAVAŞ MESAJLARI KÜRT HALKININ NEWROZ'U DAHA ÇOK SAHİPLENMESİNDE ETKİLİ OLDU'

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen Van, İstanbul ve Diyarbakır Newrozlarına da çok yüksek bir katılım oldu. Mevcut siyasi konjonktürde bu yoğun katılımı nasıl okumak gerekir?

 İstanbul, Van ve Diyarbakır'ın yanı sıra yerel ölçekteki Newroz mitingleri de çok kalabalıktı. 'Son birkaç senenin en kalabalık mitingleriydi' diyebilirim. Bunda biraz önce bahsettiğim nedenlerin çok önemli bir payı var.

Ayrıca AKP iktidarının seçim döneminde kurduğu 'savaş ittifakı'nın ve yaptığı savaş zirvelerinin de büyük payı olduğunu düşünüyorum. Dışişleri Bakanı ve birçok hükümet sözcüsü gerek ABD ile, gerekse Irak'la yaptığı görüşmelerde sınır ötesi operasyonları artırma, Rojava'ya müdahaleleri artırma, Irak'ta müdahaleleri artırma, hatta KYB bölgesine tehdit mesajları verdiler. Bu da Kürt halkında büyük bir tepkiye neden oldu. Çünkü halk hakikaten barış umuduyla yaşıyor. Bu savaş zirveleri ve savaşla ilgili mesajlar Kürt halkının Newroz'u daha çok sahiplenmesinde etkili oldu.

'LEYLA ZANA TÜM KÜRT HALKININ İSTEĞİNİ DİLE GETİRDİ'

Leyla Zana'nın “Hep beraber seçimden sonra, barış ve özgürlüğün yolunu açacağız” sözleri Newroz'un en çok konuşulan cümlelerindendi. Zana'nın ifadelerini seçimden sonra yeni bir süreç başlayacağı şeklinde yorumlayanlar oldu. Zana'nın bu sözlerinden önce de 1 Nisan'dan sonra bir çözüm süreci başlayacağına dair bir algı vardı kamuoyunun bir kesiminde. Bir çözüm sürecinin başlaması mümkün mü?

Leyla Zana bütün Kürt halkının olmasını istediği bir şeyi dile getirdi. Bunun olma koşulları var mı? Savaş ittifakının kurulduğu bir yerde bunu sağlamak bugünden yarına mümkün müdür? Bunu bilemeyiz.

'AKP KÜRT HALKINA 1 NİSAN SONRASI İÇİN HAYAL SATIYOR'

Bildiğiniz bir şey var; AKP, Kürt halkına 1 Nisan sonrası için bir hayal satıyor. Bunu bir seçim propagandası olarak uyguluyor. '1 Nisan'dan sonra çözüm süreci başlayabilir', '1 Nisan'dan sonra bir şeyler olabilir' mesajını üstü örtük bir biçimde veriyor. Bölgede böyle bir algı yaratıyor.

Bölgede çözüm umudu yaratarak bölgedeki rakibi olan DEM Parti'nin tabanına hitap etmeye çalışıyor. Oysa Kürt sorunu 40 yıldır devam ediyor. Kürt halkı çok acı çekti, Türkiye halkları çok bedel ödedi. AKP de Kürt sorununu seçimden seçime hatırlıyor ve bu dönem de bunu kendi lehine bir propagandaya dönüştürmeye çalışıyor.

'ÇÖZÜMÜN DİYALOGLA MÜMKÜN OLDUĞUNU HEP İFADE ETTİK, SEÇİMDEN SONRA DA İFADE EDECEĞİZ'

Kürt sorunu sadece seçimden seçime hatırlanacak bir şey değildir. DEM Parti olarak biz ve öncülümüz olan partilerimiz, Kürt sorununun çözümünün diyalogla mümkün olduğunu ve bir barış sürecinin inşasının gerekliliğini hep ifade ettik. Şimdi de ifade ediyoruz. Seçimden sonra da ifade edeceğiz.

'AKP SEÇİMDEN SEÇİME KÜRT HALKINA HAYAL SATIYOR, BİZ ONURLU BİR BARIŞ İÇİN ÇALIŞIYORUZ'

AKP seçimden seçime Kürt halkına hayal satıyor. Biz onurlu bir barışın inşa edilmesi gerektiğini düşünüyor ve yıllardır bunun için çalışıyoruz. Bunun için de çağrımız çatışmaların bir tarafı olan devlete ve icra makamı olan hükümete olur.

'MUHATAP ERDOĞAN'DIR' YAKLAŞIMINDAN ÖTE MUHATAP İCRA MAKAMIDIR'

Dolayısıyla çağrınız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a aynı zamanda?

Evet ama icra makamında olduğu için ona çağrı yapıyoruz. “Erdoğan çözer”, “Muhatap Erdoğan'dır” yaklaşımından öte muhatap icra makamıdır. Şu anda icra makamında Erdoğan olduğu için muhatap Erdoğan'dır. Erdoğan gittikten sonra bu sorun çözülmemişse ortaya çıkacak yeni aktörler muhatap olacaktır. Kürt sorununun çözümündeki muhatap devlettir, icra makamıdır, hükümettir. Ve aynı zamanda muhalefetin, siyasal ve toplumsal dinamiklerin oluşması gerekiyor. Bunun için çağrımız aynı zamanda bu kesimlerin tamamınadır.

'AKP KENDİNİ MHP İLE TEMİZE ÇIKARMAYA KALKMASIN'

İcra makamında olduğu için muhatabın Erdoğan olduğunu söylediniz ama Erdoğan ve partisi, MHP ile ittifak halinde. Bu ittifak var olduğu sürece çözüm süreci için adım atılmasının mümkün olmadığı yorumu yapılıyor.

Elbette MHP'nin Cumhur İttifakı'nın içinde olmasının yarattığı kimi etkiler var. Fakat bu konuda bütün suçun MHP'ye atılması da doğru değil. Bu otoriter faşist rejim, AKP öncülüğünde inşa edilmiştir. MHP'nin bu konudaki yaklaşımı zaten apaçık ortada. AKP kendini MHP'nin bu özellikleriyle temize çıkarmaya kalkmamalı. Sürecin bu hale gelmesinde eş değer şekilde sorumludur.

Biz bu konuda çağrılarımızı açıktan yaptık, hem iktidara hem de muhalefete. Vakit daha da geç olmadan Kürt sorununun çözümü konusunda herkes elini taşın altına koymalıdır.

AKP ile herhangi bir görüşme var mı?

Çözüm konusunda AKP ile siyasi bir görüşme olmadı.

'HALKLAR İSTANBUL'DA EN DOĞRU KARARI VERECEKTİR'

İstanbul başta olmak üzere tüm kentlerde aday çıkararak seçmeninize güçlü seçenekler sundunuz. Ancak DEM Parti'den CHP'nin adayı Ekrem İmamoğlu'na oy kayışı olabileceğine dönük yorumlar ve anketler var. Partinizin oylarının İmamoğlu'na kayma ihtimali var mı?

İstanbul'da inanılmaz bir hayat pahalılığı ve yoksullaşma söz konusu. Öte yandan Kanal İstanbul tepkisi çok büyük. Kanal İstanbul Erdoğan'ın öyle kolay vazgeçeceği bir proje değil. Çünkü bu proje bir rant kapısı. Aynı zamanda Montrö Sözleşmesi'ni de ilgilendiren bir proje. Yani siyasal ve stratejik anlamı var. Tüm bunların yanında deprem İstanbul için çok büyük bir tehlike. Bu tehlike bu kadar yakınken rantçı bir ismi aday yapıyorsunuz. Anladığı tek iş şantiye ve rantiye olan bir aday. Tablo böyleyken ben İstanbul halklarının en doğru kararı vereceğine inanıyorum.

'AKP'NİN SEÇMEN KAYDIRMALARI CİDDİ TEHLİKE'

Kayyım atanan belediyeleri yeniden kazanmayı hedef olarak koydunuz. Bunlara ek hangi belediyeleri kazanmayı hedefliyorsunuz?

Kayyım atanan belediyelerimizi kolaylıkla alabileceğimizi görüyoruz. Tabii AKP'nin seçmen kaydırmaları bizim için ciddi bir tehlike. Bunu bertaraf etmenin iki yolu var. Birincisi bize bugüne kadar hiç oy vermemiş olan kesimleri DEM Parti'ye oy vermeleri konusunda ikna etmek. İkincisi ise azımsanmayacak düzeyde olan işçi göçüne, öğrencilere odaklanmak.

Burayı biraz açmak istiyorum. Kürt illerini yatırımsız, fabrikasız, istihdamsız bıraktılar, tarım ve hayvancılığı merkezi politikayla bitirdiler. Bu, doğrudan bölgeye yansıdı ve bölgede çok derin bir yoksulluk oluştu.

'SEÇİM BÖLGESİNDE OLMAYAN SEÇMENLERİMİZ EN YAKIN İLÇE TEŞKİLATINA BAŞVURSUN'

İşsizlik ve derin yoksulluk sebebiyle de çok sayıda seçmenimiz çalışmak için seçim bölgeleri dışına gitti. Buradan sizin aracılığınızla bu konudaki çağrımızı yinelemek isterim. Kimin nerede oyu varsa biz onların seçim bölgelerine gitmelerini ve oylarını kullanmalarını sağlayacağız. Lütfen bu durumda olan herkes en yakındaki DEM Parti ilçe teşkilatına giderek başvuru yapsın.

URFA, DERSİM, BİNGÖL, KARS, AĞRI, MUŞ 

Geçen seçimde kazanmadığınız ama bu seçimde kazanmayı hedeflediğiniz yerler neresi?

Urfa, Dersim, Bingöl'ü kazanmaya yakınız. Çok fazla seçmen kaydırılmış olsa da Kars, Ağrı ve Muş'u da. Bunların yanı sıra bölgedeki pek çok ilçenin de bize geçeceğini görüyoruz.

‘HDP FİKRİYATINDAN HİÇBİR ZAMAN VAZGEÇMEDİK’

Mayıs seçimlerinden sonra tabanınızdan gelen eleştirilerden biri Kürt sorunundan ve Kürtlerin sorunlarından uzaklaştığınız yönündeydi. İttifak siyasetinize yönelik eleştiriler de olmuştu. Diyarbakır Newroz'unda Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan “Türk ve Kürt ittifakını demokratik bir şekilde güncellemeye davet ediyoruz” dese ve sol, sosyalist güçleri demokratik mücadele zemininde bir araya gelmeye çağırsa da DEM Parti'nin daha “Kürdî” bir siyaset izlemeye başladığı ve HDP fikriyatından uzaklaştığı yorumları yapılıyor. Bu yorumların gerçekliği var mı?

Biz HDP fikriyatından hiçbir zaman vazgeçmedik. HDP fikriyatı yaşadığımız coğrafyanın kurtuluş paradigmasını oluşturan bir fikriyat. Farklı halklar ve inançların bir arada yaşadığı bir coğrafyadayız ve hepsiyle temas etmek, hepsinin partisi olmak konusundaki ısrarımızı sürdürüyoruz. Bizim için madalyonun bir yönü Kürt halkının haklarını, verdikleri onurlu mücadeleyi savunmak. Diğer yönü ise bütün Türkiye halklarının, ezilen ve sömürülenlerin kurtuluş mücadelesini vermek.

Fakat bu dönemde bahsettiğiniz gibi bir yansıma olmuştur. 2015’ten beri Kürt inkârı derinleştirildi. Doğal olarak halk arasında buna tepki öncelikli hale geldi. Temas ettiğimiz kitlelerin geniş bir kesimini Kürt halkı oluşturuyor. 2023 seçimlerinden sonra yürüttüğümüz değerlendirmeleri, eleştiri, özeleştiri sürecini doğal olarak en örgütlü olduğumuz yerlerde yaptık. Seçim kampanyamızda da ağırlığımızı öncelikli olarak kazanabileceğimiz bölgelere aktardık. Bu nedenlerle böyle bir algı oluşmuş olabilir. 'Ana paradigmadan vaz mı geçildi?' tartışmasının biraz bundan kaynaklandığını düşünüyorum.

Öte yandan bahsettiğiniz yorumları yapanların bir kısmının Kürt'ü yalnızlaştırmak istediğini düşünüyorum. İttifak politikalarının, bileşen hukukunun zaman zaman tartışmaya açılması bu yalnızlaştırma politikasına hizmet ediyor. Bugün Kürt halkının etrafı her yerden sarılmış durumda. Sadece Türkiye'deki Kürtlere dönük değil, Irak'taki, İran'daki, Suriye'deki Kürtlere de negatif bir politika izliyor. Ve bu iktidar Kürtlerle ittifak halinde olan kesimlerin de Kürtlerden uzaklaşmasını istiyor. Bunun panzehiri de güçlü mücadele ittifakıdır. Biz DEM Parti olarak en son konferansımızda da kararlarımızda bunun altını kalın kalın çizdik.

Türkiye’nin demokratikleşmesi, demokratik bir Cumhuriyetin inşası otoriter, faşist rejimin geriletilmesinden geçiyor. Bunun için de siyasal, toplumsal tüm dinamiklerle mücadele ittifakını kurmak ve büyütmek elzemdir.

'KAYYIMLARIN YARATTIĞI TAHRİBATI ORTADAN KALDIRACAĞIZ”

Seçimden sonra DEM Parti'nin gündeminde neler olacak?

Seçimlerden sonra ilk gündemimiz kazandığımız belediyelerde kayımların yarattığı yaraları, tahribatı ortadan kaldırmak olacak. Elbette çok kolay değil. Çünkü borçsuz olarak el koydukları belediyeleri inanılmaz boyutlarda borçlandırmışlar. Belediyelerin pek çok mülkünü satmış ya da devretmişler. Örneğin Mardin'de MARMEK Kadın Merkezi'ni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na, Sanat Akademisi Merkezi'ni Kültür Turizm Bakanlığı'na, Gençlik Merkezi'ni Gençlik ve Spor Bakanlığı'na devretmişler. İçerisinde spor komplekslerinin, düğün salonunun, tiyatro, sinema salonlarının, parkların olduğu Kamhor Tesisi'ni Milli Emlak'a devretmişler. Bu suçtur. Hırsız giderayak kasayı da boşaltır ya. Bunlar da kasayı boşaltıp öyle devretmek niyetindeler DEM Parti'ye.

Ve elbette sosyal, kültürel alanda, anadil konusunda büyük yıkımlar yarattılar. Kentleri sosyal ve kültürel alanda yeniden inşa edeceğiz. Ayrıca kentlere adeta işkence etmişler. Her yer toz, toprak, çamur içinde. Dolayısıyla bizim bu seçimden sonra kentlerimizin yolunu, kaldırımını, altyapısını da inşa etmemiz gerekecek.

Yani bu seçimden sonra yerel yönetimlere yoğunlaşmamız söz konusu olacak. Bunun yanında elbette demokrasi mücadelesini geliştirmek, otoriterleşmeye karşı en geniş mücadele ittifakını oluşturmak için çalışacağız. Ve tabii ki örgütlülüğümüzü bu seçimle birlikte tazeleyeceğiz.