YAZARLAR

Tunç, Markaris, Fowles: Uzun bir yaz için okuma listesi

Okumak için birebirdir yaz ayları. Bir serin köşede, ferah bir avluda, bir su kenarında, nerede bulursanız orada, uzun uzun okumak için. Bu listede benim yaz aylarına yaraştığını düşündüğüm kitaplar var. Romanlar, şiirler, hikâyeler… Yeni kitaplar değil, benim kendi okumalarımdan derlediğim öneriler. Dileyen kendi kitaplarını eklesin üstüne… Okuyarak geçsin bu yaz.

Büyücü, John Fowles, Çev. Meram Arvas, 672 syf., Ayrıntı Yayınları, 2015

Büyücü - John Fowles 

“Yazın ne okumalı” sorusuna verdiğim ilk yanıt hep budur: John Fowles’un Büyücü’sü. Daha önce birtakım soruşturmalarda söyledim; geleneği burada da devam ettireceğim. Bugüne dek okumadıysanız, “Büyücü”yü okuyun. Bir defa, müthiş edebiyat. İkincisi, buram buram yaz kokan bir roman. Hikâye, bir Yunan adasında sahnelenen birtakım marazi akıl oyunları üzerine. Karakterleri sevebilirsiniz, onlardan nefret de edebilirsiniz ama her halükârda Fowles’a şapka çıkarırsınız. Bir de şu: Bu kitabın sonu hakkında o bitmek bilmez tartışmaya da katılırsınız.

Komiser Haritos Polisiyeleri -Petros Markaris

Komiser Haritos polisiyeleri - Petros Markaris 

Polisiye her zaman okunur da yaz aylarında da daha rahat mı okunuyor acaba? Belki kısmen daha gamsız, hayata, sürprizlere daha açık olduğumuzdandır. Heybeliada’da doğup büyüyen Petros Markaris’in üç kitabını, “Che İntihar Etti”, “Alan Savunması” ve “Batık Krediler”i birkaç yaz önce bir haftada okuyup bitirmiştim. Kızını özleyip duran, arabasıyla hep kavgalı, emeklisine çeyrek kalmış Atinalı komiser Haritos’u o kadar benimsemiştim ki bir süre arabasının yan koltuğunda seyahat ediyor gibi hissetmiştim. “Polisiye seviyorsanız muhakkak okuyun” diyeceğim romanlar bunlar. Ben Can Yayınları’ndan okumuştum; şimdi Alfa basıyor. “Gece Bülteni”, “Büyük Ortak” ve “Balkan Blues” da benim bu yazki kendi okuma listemde.  

Saklı Bahçeler Haritası, Nermin Yıldırım, 348 syf., Hep Kitap, 2021

Saklı Bahçeler Haritası - Nermin Yıldırım

Yaz hafif ve uçucu bir mevsim gibi gelir ama bir yandan da ağır çekim günleridir. Düşünürsün. Acele etmeden düşünürsün. Katmanlar açılır, açılır. Nermin Yıldırım’ın güzel romanı “Saklı Bahçeler Haritası” tam da böyle bir hikâyeyi barındırıyor. İnsanın içinde bir başka insan, coğrafyanın içinde bir başka coğrafya saklı… Birbiriyle kesişen ve birbirinden uzaklaşan yollar, yazgılar da cabası. Bir köşede, dünyaya ilişmeden, sakin sakin okumak için iyi bir roman “Saklı Bahçeler Haritası.”

İstiridye Üstü Girit, Byron Ayanoğlu, Çev. Taciser Ulaş Belge, 348 syf., T.İş bankası Kültür Yayınları, 2006
İstiridye Üstü Girit- Byron Ayanoğlu 

Kitaplığın rafında görüp tesadüfen aldıktan sonra, bu kitabı bilmiyorum kaç defa okudum. Kulakları büküle büküle sayfaları yıprandı, çantada oradan oraya taşıya taşıya cildi aşındı. Aşçı-yazar Ayanoğlu’nun Girit anıları bir günlük ve bir seyahatname gibi de okunabilir; zorlu bir deneyin tatlı hikâyesi olarak da… Ama “İstiridye Üstü Girit” hepsinden öte hayattan adabıyla haz almanın kitabı. Olayların Zorba’nın Girit’inde geçmesi bir tesadüf olabilir mi? 

Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, Ayfer Tunç, 492 syf., Can Yayınları, 2019
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi - Ayfer Tunç 

Dev kadro, iç içe geçen hikâyeler, sesler, kişiler; müthiş bir uğultu… Otuz iki kısım tekmili birden bir memleket hikâyesi. Ayfer Tunç’un “Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi”ni ben soluksuz okumuştum. Kalabalık kadro başta kafa karıştırıyor ama Tunç’un çağıl çağıl akıp giden ritmine kendinizi uydurursanız, bir bakıyorsunuz ki bu kısa tarih içinde siz de yerinizi almışsınız. Bana sorarsanız bu kitap, aralıklı bir okuma değil; uzun saatler süren tam bir teslimiyet istiyor. O yüzden tatil günleri tam isabet.  

Justine (İskenderiye Dörtlüsü), Lawrence Durrell, Çev.Ülker İnce, 256 syf., Can Yayınları, 2015
Justine (İskenderiye Dörtlüsü) - Lawrence Durrell

Bence bir şiir roman… Durrell’in “Justine”inden ben upuzun ve katmanlı bir Attila İlhan şiiri tadı almıştım. Karakterleri sevmiyorsunuz; onları fırsatçı, vefasız ve bencil buluyorsunuz. Ama yoğunlar. Sanki birçok yaşantı, sayısız deneyim roman kahramanlarının bedenlerinde birleşmiş. Bu yoğunluk en çok da İskenderiye üzerinden okunuyor. Açık pencerelerden içeriye şehrin uğultusu doluyor. Evet, roman boyunca pencereler hep açık, hep şehir ve sanki hep yaz… 

Burası Radyo Şarampol, Şükran Yiğit, 291 syf., İletişim Yayınları, 2021
Burası Radyo Şarampol - Şükran Yiğit 

Yaz günlerine Antalya hikâyeleri yakışır. Örneğin bu aralar her fırsatta önerdiğim bir roman: Şükran Yiğit’in “Burası Radyo Şarampol”ü. Çocukluk-ergenlik, radyo günleri, 12 Eylül Türkiyesi ve bir şehrin, Antalya’nın, bir çocuğun gözünde tüm dünyayı kapsayan, içine alan coğrafyası… Ama bana esas çekici gelen, olayları bir kahramanın gözünden okurken, ona bağlanırken; bir başka kahramanın sessiz sedasız gelip kitabı ele geçirmesi ve gönlünüzde taht kurması. Buradan “Mine Abla”ya bağlılığımı bildiriyorum…

Malafa, Hakan Günday, 201 syf., Doğan Kitap, 2014
Malafa - Hakan Günday

Bir Antalya hikâyesi daha… Bu defa şehrin en sert, en çatışmalı yerine gidiyoruz. Topaz Jewellery Center’a. “Topaz Jewellery Center, evrenin en büyük kuyumcusudur. Temeli Kapalıçarşı’da, çatısı Antalya’dadır. (...) Bina, var olmayan bir ülkenin büyükelçiliğine benzer. İçine adım atıldığında Türkiye’den çıkılır.” Hakan Günday’ın müthiş kitabı “Malafa”, var olduğunu bile bilmediğiniz bir dünyaya sizi sokmakla kalmıyor; oradaki rekabetin şartlarını bir çırpıda öğretiyor. Katıksız ve kirli bir turizm hikâyesi…  

Temizlikçi Kadınlar İçin El Kitabı, Lucia Berlin, Çev.Aylin Ülker, 432 syf., Siren Yayınları, 2021
Temizlikçi Kadınlar İçin El Kitabı - Lucia Berlin

Lucia Berlin’in “Temizlikçi Kadınlar İçin El Kitabı”nı geçen yaz okuyup sevmiştim. Yine geçen yaz hakkında çok da severek uzun uzun yazmıştım. O yazıdan bir küçük pasaj: “Elektrikli süpürgenin gürültüsünde kafasını dinleyen bir temizlikçi kadın, çamaşırhanedeki televizyon ekranı, bir madenci kulübesinin duvarlarını kaplayan gazete sayfaları, kimsesiz bir pazar sabahı… İnsanlar, haller, kar kristalleri…” Berlin, benzersiz bir yazar. Kuvvetle tavsiye ederim. 

Sultanın Saatçisi, Serkan Yazıcı, 176 syf., Kronik Kitap, 2023
Sultanın Saatçisi - Serkan Yazıcı 

Kendi adıma, tarihteki bir kısacık dönemi ya da tekil bir olayı alıp onu derli toplu anlatan, okumak için de derin tarihçilik bilgisi gerektirmeyen kitapları seviyorum. Hele başka okumalar, hatta “yazmalar” için ilham veriyorsa… Serkan Yazıcı’nın “Sultanın Saatçisi” işte böyle bir kitap. Eser, yakın tarihimizdeki önemli bir dönüşüme, zaman mefhumunun “zaman içindeki” seyahatine, 2. Abdülhamit’in sarayında saatçibaşı olarak çalışan, sonra kendi dükkânıyla serbest ticarete atılan Johann Meyer ve ardıllarının hikâyesi üzerinden bakıyor. Yazıcı’nın bu ilginç tarihi incelemesini, rafta Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün yanına rahatlıkla koyabilirsiniz. 

Fikrimin İnce Gülü, Adalet Ağaoğlu, 312 syf., Everest Yayınları, 2021
Fikrimin İnce Gülü - Adalet Ağaoğlu

Yaz romanı. Yol romanı. Eve dönüş romanı… Bu sarı ve sıcak mevsimin tüm temaları bir arada ama şenlikli değil buruk bir anlatımla. “Fikrimin İnce Gülü”, bugün de epey can yakan “memleket”, “gurbet”, “kalmak”, “gitmek” gibi kavramlara, Adalet Ağaoğlu’nun 1976’dan gelen müthiş yorumu. Üstüne üstlük, edebiyatın en ilginç kahramanlarından biri olan, o müthiş arzu nesnesi “Balkız” da bu romanda. Sinemaya Tunç Okan tarafından “Sarı Mercedes” ismiyle uyarlanmıştı; bu filmi de ayrıca sevdiğimi söylemeliyim. Hem sinema hem edebiyatta yeni bir “Fikrimin İnce Gülü - Sarı Mercedes” zamanının geldiğini de… 

Mekanım Datça Olsun, Can Yücel, 140 syf., İş Bankası Kültür Yayınları, 2019
Mekanım Datça Olsun - Can Yücel 

Can Yücel’in kendiyle özdeşleştiği Datça’da yazdığı son şiirlerden… Kitapta şöyle bir sükûnet var:

“Safkan bir av köpeği
Yunan’dan kalma bir tazı
Denizin içine kıvrılmış yatıyor güneşte
Bu güzelim yarımada”

Ama bir yandan Datça’da, hayattan çok uzakta olmadığını da görüyoruz. 

“Bu Datça’da
Bu uzak zürafasında Anadolu’nun
Filizkıran fırtınası esiyor
Eşzamanda İstanbul’da, Gaziosmanpaşa’da
Dal gibi Alevîler kırılıyor
İşte bu Vatanla Milletin
Bölünmez Bütünlüğüdür”

Bana Kuşlar Söyledi, Yekta Kopan, 128 syf., Can Yayınları, 2021
Bana Kuşlar Söyledi - Yekta Kopan 

Çocukluk dediğimiz nedir? Çitlerle çevrilmemiş bir özgürlük bahçesi mi? Yaraların kabuğunu kaldırıp altına bakma cesareti mi? Çocukluk biraz da yazdır. Çocukluğa dair hikâyeler yazın daha iyi okunur. Yekta Kopan’ın gizli avlular gibi güzel ve serin öykü kitabı “Bana Kuşlar Söyledi”deki öykülerinin kahramanları çocuklar ve çocukluk. Bir avlunun ferahlığında okuyun. Başta sorduğum soruların cevaplarını ise Sabit Bey’in spor ayakkabılarında arayın. 

Rebecca Solnit, Kaybolma Kılavuzu, Çev.Gökçe Gündüç, 192 syf, Encore Yayınları, 2019
Rebecca Solnit - Kaybolma Kılavuzu 

Rüyalar, aile hikâyeleri, filmler, dostlar, kitaplar, yürüyüşler, yine rüyalar… Hayatın tüm hayhuyu. Bunların içinde kaybolmak, sonra birtakım kısa yollar keşfetmek, hiç geçmediğini sandığın patikalarda geçmişinden bir şeyler bulmak, bunları anlatmak, anlamak, unutmak. Rebecca Solnit, tüm bunların kitabını yazmış. Okurken kendi yollarınızı düşüneceksiniz. 

Trajik Nüans, Ahmet Tulgar, 144 syf., Can yayınları, 2017- Bakışın Ritmi, Ahmet Tulgar, 245 syf., İletişim Yayınları, 2020
'Trajik Nüans' ve 'Bakışın Ritmi' - Ahmet Tulgar

Çok özledik Ahmet Tulgar’ı. Kendi adıma ben, onunla çok kısa köşe komşuluğu yaptığım için gururluyum; yazılarından faydalandığım için de mutluyum. Kitapları duruyor. Kitapları yanımızda. “Şu konuyu ondan okusaydık” düşüncesi baki… Çok iyi yazdığı portrelerden örnekleri “Bakışın Ritmi”nde bulabilirsiniz; son dönem yazdığı öyküler için de “Trajik Nüans”ı okuyun derim. Ama okuyun Ahmet Tulgar’ı, hatırlayın. 

Gazap Üzümleri, John Steinbeck, Çev. Belkıs Dişbudak Çorakçı, 556 syf., Sel Yayıncılık, 2020
Gazap Üzümleri - John Steinbeck

Bu yaz büyük bir roman okumak istiyorsanız “Gazap Üzümleri”ni okuyun. Bir yolculuk romanı, bir işçi romanı, bir öfke ve başkaldırı romanı, bir dayanışma romanı… 1930’ların Amerikasında sistemin ezdiği insanları anlatıyor Steinbeck ama bugüne de yaraşan bir roman bu. “Gazap Üzümleri”ni tarif ederken,“Açgözlü p.çler için bir utanç vesikası olsun istedim” diyordu Amerikalı yazar. “Okurun sinirlerini lime lime etmek için elimden geleni yaptım.” Sahiden okuyunca öfkeleniyorsunuz. Ama siz bakmayın “öfkeyle kalkan zararla oturur” demesine atalarımızın; bir yerlerden başlamak için öfke iyidir. Atalar da çoğu zaman sistemin bekçisidir!

Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında, John Steinbeck, Çev. Aslı Biçen, 242 syf., Sel Yayıncılık, 2019
Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında - John Steinbeck

Steinbeck’çi olduğumu saklamayacağım. Her kitabını okumanızı, hatta tekrar tekrar okumanızı öneririm. Ama “Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında” bambaşka bir kitap. Bir defa çok iyi bir seyahat kitabı, bir tür yol güncesi; yazın okumak için bire bir. Daha önemlisi (en azından benim için daha önemli), her gazetecinin, yazarın rüyası bir kitap. Kamyonetten bozma karavanı ve köpeği Charley ile Amerika’yı doğudan batıya, kuzeyden güneye dolaşır Steinbeck ve gördüklerini yazar. Bir de göremediklerini. Artık bulamadıklarını. Gördüğüne inanamadıklarını… Bir ülke hakkında ancak bu kadar yazılabilir.  Steinbeck’in bu pek bilinmeyen kitabını okursanız, bana hak vereceğinize eminim. Bu kitabın, benim de çok sonra öğrendiğim dramatik bir yanı var. Oğlu, yazarın yakında öleceğini tahmin ettiğinden, ülkesini son bir defa görmek için yollara düştüğünü söylüyor. Bu arada, Hollandalı yazar Geert Mak’ın onun izinden gittiği “Steinbeck’in Ruhuyla Amerika Yollarında” da dilimize çevrildi; yani Steinbeck’in seyahati devam ediyor; ben bu kitabı okumadım ama başka kitaplarından bildiğim Mak muhtemelen iyi bir iş çıkarmıştır.

Alemdağ’da Var Bir Yılan, Sait Faik Abasıyanık, 136 syf., İş Bankası Kültür Yayınları, 2019
Alemdağ’da Var Bir Yılan - Sait Faik Abasıyanık

“Yaz günleri o yanıma uzanınca rahat bir uykuya dalardım. Rüyamda hiçbir şeyi görürdüm. Hiçbir şeyi. Hiçbir şey kadar güzel şey var mı? Varsa ver bir lokma. Şu saatte. Hiçbir şey ölüm gibi güzeldir.” Bu satırlar, “Alemdağ’da Var Bir Yılan”dan. Bana nedense hep yaz mevsimini hatırlatır Sait Faik. Belki onu denizle güneşle oltayla balıkla bir tutmaktan… Bunlar başka mevsimlerde de yerli yerinde durur ya, Sait Faik’i ben yaza yazarım.


Yenal Bilgici Kimdir?

Yenal Bilgici, gazeteci. 1979 İskenderun doğumlu. Siyaset bilimi eğitimi aldı. 2000 yılında gazeteciliğe başladı. Nokta, Aktüel, Newsweek, GQ Türkiye, Habertürk ve Hürriyet’te çalıştı; yazılı ve görsel birçok başka mecrada yazdı çizdi anlattı. Siyaset, kültür, tarih üzerine röportajlar yaptı, yapmaya devam ediyor. 2022 Ocak’ında Türkiye’de son dönemde yaşananları hakikat-sonrası çerçevesinde ele aldığı “Memlekette Tuhaf Zamanlar - Hakikat Sonrasıyla Geçen İki Binli Yıllarımız” isimli eseri Doğan Kitap’tan yayımlandı. 2019’da tarihçi İlber Ortaylı ile “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” isimli, büyük ilgi gören bir nehir röportaj kitabı yayımladı, bu kitabı 2022 Şubat’ında yine Ortaylı ile söyleştiği “İnsan Geleceğini Nasıl Kurar” takip etti. Özellikle Avrupa gündemini takip etmeyi, toplum ve teknolojinin kesişiminden türeyen yeni dünya üzerine düşünmeyi, edebiyatı ve bir de bloglarında 'Eski Usul' ve 'Tuhaf Zamanlar’ yazmayı seviyor.