YAZARLAR

Tuncer Bakırhan’ın soruyu anladığı an!

Aradan geçen onca zaman, onca hapislik, onca ‘yeni dönem’ açıklamaları vız gelip tırıs gitmişti o ‘dil’e... O yüzden soruyu doğru anladığından emin olunca belli ki içinden bir ‘ya sabır’ dedi ve yanıtını verdi Bakırhan...

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan zor zamanda zor bir görevi ısrarlı bir sabırla yürütmeye çalışıyor. DEM Parti’nin öncülü partilerde de bu görevlerin kolay yapıldığı zamanlar olmadı denebilir. Ancak HDP ile birlikte ortaya çıkan ‘kongre partisi’ düzeni ve eşbaşkanlık sistemi içerisinde farklı bileşenlerle siyaset yapma çabası, çözüm sürecinin bitişiyle beraber önceki yıllardan farklı zorlukları da beraberinde getirmişti. Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın halen devam edegelen cezaevi süreçlerine neden olan çatışma dönemine; Pervin Buldan, Mithat Sancar gibi isimlerin bu görevlerde oldukları dönemlerde siyasete hakim olan ‘terör dili’ zorluklarına; 2024’ün Ekim ayından bu yana ortaya çıkan yeni dönemde farklı zorluklar eklendi. Ne çözüm süreçlerindeki ‘barış dili’ aradan geçen 10-15 yılın ardından o zamanın kodları ile devam ettirilebiliyor ne de ülke içindeki çatışma dönemlerinin yüksek tansiyonuna uygun, daha ‘sert’ bir dilin geçerliliği var. Artık ülke sınırları içinde bir örgüt-devlet çatışması yok. Ama sınırların hemen ötesinden geliyor ölüm haberleri. Ve bir ‘barışı inşa partisi’ olarak formüle edilip kurulan HDP’nin ‘formatı’ eş genel başkanlarının tutuklanıp hapse atılmasından bu yana buna uygun şekilde işletilemiyor. İşletilememesi normal zaten. Dolayısıyla, Tülay Hatimoğulları da Tuncer Bakırhan da önceki dönemlerin hepsinden farklı olarak bu yeni dönemde ‘yeni bir dil’ konuşmak durumundalar. Hatimoğulları’nın ‘Gazze örneği’ içeren konuşmasında yaşandığı gibi iktidar mahfillerinde, “Süreci sabote etmeye çalışmak” gibi suçlamalarla karşılaşma riski de var... Gözaltılar, tutuklamalar, kayyımlar, yargılamalar arasında özellikle kendi partisinden ‘şu ortamda hangi barışı anlatıyorsunuz’ tepkisi alma riski de var... İşte iki eş genel başkan böyle dengeler içerisinde kendilerinden öncekilerin başına pek gelmemiş durumlarla karşı karşıya kalabiliyor. Bu zorlukları zaman zaman kameralar önünde de yaşayabiliyor. Dün Meclis’teki grup toplantısı sonrasında Tuncer Bakırhan’ın yaşadığı gibi...

***

21 Şubat Anadili Günü öncesine denk gelen dünkü grup toplantısında Arapça, Ermenice, Lazca, Gürcüce ve Kırmanci dillerinde yaptığı selamlamanın ardından sözünü ettiğimiz bütün hassasiyet ve dengeleri gözeten bir konuşma yaptı Bakırhan. Van’daki kayyım atamasından dün yapılan HDK gözaltılarına kadar, “tam da Öcalan’dan bir çağrı beklenirken” iktidarın yaptığı uygulamalara tepkilerini aktardı. Ancak önceliği yine de ‘mevcut sürece’ vererek, iktidar tarafında bu sürecin başlatıcısı olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, "ortağınız barış umudunu yok etmeye çalışıyor" diye de seslendi... 

Sonra yine Anadili Günü dolayısıyla toplantıya katılarak farklı dillerde konuşmalar yapan misafirleriyle birlikte fotoğraf çektirip salonun dışına doğru ilerlemeye başladı. Kapıda ekim ayından bu yana artan gazeteci ilgisi ile karşılaştı. Dışarıya çıkacağı adımı atmadan önce çoktan mikrofonlar uzatılmış, sorular sorulmaya başlanmıştı. Yanıtladı... 

“Daha önce şubat demiştiniz halen çağrı gelmedi, ne zaman gelir?” sorusuna İmralı Heyeti’nin yoğun görüşme trafiğine işaret ederek ancak asıl adresin kendileri değil Adalet Bakanlığı olduğunu vurgulayarak yanıt verdi. “Türkiye kamuoyu çok silaha kilitlendi ama ben orada yüz yıllık bir çağrı geleceğini söylemiştim” diyerek asıl meselesinin silahlar ortadan kalktıktan sonra atılması gereken demokratikleşme ve eşit yurttaşlığı güçlendirici adımlar olduğuna işaret etti. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un Van’a kayyım atanmasına dair açıklamalarına, “Üç dönem halk sandıkta seçiyor, yerine kayyım atıyor. Abdullah Zeydan mı terörist?” sorusunu sorarak yanıt verdi...

Velhasılı tam selametle bir grup toplantısını daha bitirip sonraki randevusuna doğru yola çıkacaktı ki o ‘soru’ geldi. Önce, ‘anlayamadım’ diyerek tekrar rica ettiği soru, bir kez daha tekrarlandı:

“Terör örgütü sizi tükürüğünde boğar demişti Abdullah Zeydan ona ne diyorsunuz?”

Muhabir ‘PKK’ diyemiyor, ‘terör örgütü’ demesi lazım...

Ama Zeydan’ın da ‘terör örgütü sizi tükürüğünde boğar’ demiş olması manasız!

O yüzden Bakırhan’ın soruyu ilkinde anlayamaması da normal. Bir sürü yerden ‘engelli’ bir Türkçe ile sorulmaya çalışılıyor çünkü!

Peki anladıktan sonrası?

***

Zeydan son olarak görevden alınmasına neden olan cezaya dair davayı, mahkeme kararını açıklamadan önce anlatmıştı.  2015’teki çatışma döneminde söylediği ‘tükürüklü’ sözlerin de ceza talebine neden olduğu suçlamalardan aldığı 8 yıl 1 ay 15 günlük cezasını ise 5 yıl 2 ay hapis yatıp çıkmış, yeniden Van Büyükşehir Belediye Başkanı olmuştu. Ve işte şimdi yine 2015’te milletvekili iken ‘çatışma bölgesine izinsiz girdiği’ suçlamasıyla yargılandığı davadan 3 yıl 9 ay hapis cezası almıştı. Ancak, ‘barış değil terörsüz Türkiye süreci’ olarak tarif edilen ve son 10 yıldır inşaa edilen iktidar medyası dilinde değişen bir şey yoktu:

Zeydan, ‘tükürük’ demişti...

Figen Yüksekdağ, ‘Sırtımızı yaslıyoruz’...

Demirtaş, ‘heykel dikeceğiz’...

Diye sıralanıveriyordu hemen engelli bir dilin mahsulü kalıplar...

Aradan geçen onca zaman, onca hapislik, onca ‘yeni dönem’ açıklamaları vız gelip tırıs gitmişti o ‘dil’e...

O yüzden soruyu doğru anladığından emin olunca belli ki içinden bir ‘ya sabır’ dedi ve yanıtını verdi Bakırhan: "Evet sizin de nereden yana olduğunuzu anladım! Biz çözümden yanayız... Demokrasiden, barıştan... Onun için mücadele ediyoruz. Umarım bu topraklarda hepimizin, demokrasiyi, kardeşliği eşitçe yaşayacağımız günlerin arifesindeyiz. Gündemimiz değişir diye düşünüyorum...”

Ne desin başka?

***

Ve sonra aynı gün Zelenski’yle Ukrayna-Rusya barışını görüşen Erdoğan’ın toplantı sonrası açıklaması geldi: “Barışın kaybedeni olmaz…”

Doğru söze ne denir!