Türkçe bilmeyen Kürt çocukların online ders sorunu: Sadece bakıyorum
Okula başladıklarında bir yandan Türkçe öğrenme durumunda kalan Kürt çocukları, online ders nedeniyle çıkmaza sürüklendi. 1'nci sınıfa başlayan çocuklar sadece resimlere baktığını söylüyor. Eğitimci Cemil Güneş: “Dezavantajlı durumdan daha da dezavantajlı duruma geçtiler." Sosyolog Zana Farqînî: "Anadil hakkı tanınmadığı zaman neresinden tutup düzelteceksin?"
DUVAR - Okul öncesi ve ilkokul 1’inci sınıflarda 21 Eylül’de haftada 1 gün uyum eğitimi ile başladı ve sonraki hafta 2 güne çıkarıldı. Ancak istemeyen aileler çocuklarını okula göndermeyebilir. Okula gitmeyen öğrenciler online olarak eğitime devam edecek. Buna göre haftada iki gün okula giderek Türkçe ile ilk defa tanışacak olan Kürt çocukları bu durumda ne yapacak? Türkçe öğrenme becerisi nasıl edinecek?
'ÖĞRETMEN BAZEN KOMİK HAREKETLER YAPIYOR'
Bu yıl ilk defa okula başlayan ve Türkçeyle tanışan bir öğrenci, online eğitim ile olan imtihanını şöyle anlattı: “Ben hiçbir şey anlamıyorum. Sadece resimlere bakıyorum. Bir de işaretlere. Öğretmen bazen komik hareketler yapıyor gülüyorum. Kitaplardaki resimlere ve hayvanlara bakıyorum. Sonra canım sıkılıyor kapatıyorum. Okula gitmeyi çok istiyordum ama şimdi virüs var okullar kapalı. Evdeki okulu hiç sevmedim. Babam işe gidiyor annem de iyi bilmediği için kimse bana öğretemiyor. Okula gitseydim belki öğrenirdim.”
'DAHA SIKINTILI HALE GELDİ'
'Çift Dillilik Çocuk ve Eğitim' kibanının yazarı eğitimci Cemil Güneş, şu tespitlerde bulunuyor: “Bir dili sağlıklı bir şekilde edinmek için o dile yeterince maruz kalmak lazım. Yine akran eğitiminin dil edinimini kolaylaştırdığını da biliyoruz. Elbette bu yapılması gerekenler uzaktan eğitim sürecinde yetersiz kalabiliyor ve bu yetersizlik başka sorunların da kapısını açmış oluyor. Bunun yanında bu çocukların ekran başında yaşadığı dikkat sorunu da var. Bir çocuğu sınıf ortamında bile 40 dakika tutamazken, ekran başında ve öğretmenin sesi ile tutmak mümkün değil. Okul diline yabancı olan bir çocuktan ekran başındaki bir eğitim ile yeni bir dil öğrenmesini beklemek ya da bu çocukları bu süreçte kazanımları alması ve ötesinde bir başarı sağlaması çok zor. Mesela okula yeni başlayan bir çocuk için okuma ve yazma kazanılması gereken en zor becerilerdir. Yüz yüze eğitim sürecinde bile anadili farklı olan çocukların okumaya geçmesi aylarca gecikirken, ekran başında bu sürecin başarıya ulaşması çok zor.
Yine yüz yüze eğitimde sınıf ortamında bile duygu ve düşüncelerini paylaşamayan çocuklar, uzaktan eğitim ile bu duygu ve düşüncelerini nasıl paylaşacak? Okul diline okul ile tanışan çocuklar dezavantajlı durumdan daha da dezavantajlı duruma geçtiler. Elbette ki bu çocukların eğitime başlaması bir dil sürecinin de başlangıcı sayılabilir. Eğitim sürecinin önemli bir öğesi olan iletişim ve sorunları daha da gün yüzüne çıkmaya başladı. Yüz yüze eğitimde olduğu gibi uzaktan eğitim sürecinin de sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için dil sorununun ortadan kalkmış olması lazım. Ancak kaynak ve alıcının farklı dillere sahip olmasından kaynaklı uzaktan eğitim süreci bu çocuklar için daha sıkıntılı hale geldi ve tabiki de sekteye uğruyor.”
'BUNLAR EĞİTİMDE TEMEL SORUNLAR'
2132 sayfalık Kürtçe-Türkçe sözlüğün yazarı ve Sosyolog Zana Farqînî, yeni eğitim-öğretim yılında ilk defa kayıt yapan Kürt çocuklarına ilişkin şunları söylüyor: “Türkçe bilmeden okula başlayan Kürt çocukları veya diğer halklara mensup çocukların durumu aşağı yukarı herkesin malumu... Anadilinden eğitim hakkı tanınmadığı için zaten bu insanlar dezavantajlı bir şekilde eğitime başlıyorlar. Yüz yüze yapılan eğitimde zaten dil sıkıntısı çekiyorlardı. Şimdi bu uzaktan eğitimle bu iş daha da çıkmaza girdi. Anlatılan konuyu anlamadan o çocuk dersi nasıl iştirak edecek? Dersi nasıl anlayacak? Bunlar hepsi aslında pedagogların üzerinde kafa yorması gereken sorunlar ama bu tür konular siyasi konular olduğu için anadilinde eğitim hakkından yoksun milyonlarca çocuk var bu ülkede. Bunlar zaten başlı başına eğitimde temel sorunlar.”
'SANKİ O DİLİ BİLİYORMUŞ GİBİ MUAMELE YAPILIYOR'
“CHP bir araştırma yapacağı ve anadilinde eğitim konusuyla ilgili uzmanlardan görüş alacağını açıklamıştı. Birçok parti bu konuyu parti tüzüğüne aldığı halde anadilde eğitimden bahsetmiyor” diyen Farqînî şöyle devam ediyor:
“Partiler dil öğrenimi ve dilini serbestçe kullanma hakkı gibi konularını dile getiriyorlar. CHP, DEVA, GELECEK Partisi bu konuda açıklamalar yapıyor ama anadilde eğitiminden ziyade dil öğrenme hakkından bahsediyorlar. Dil öğrenme ayrı bir şey, anadilinde eğitim görmek ayrı bir şey. Türkiye'deki iktidar her zaman 'biz ileri demokrasiyi getireceğiz bu ülkeye' diyor. İleri demokrasiden kasıt eğer Avrupa'daki muasır medeniyetler dedikleri ülkelerde uygulanan sistem ise, bu sistemlerde genellikle çocuk hangi dili biliyorsa öncelikle o dille eğitim-öğretim sürecine katılıyor. O dil aracılığıyla diğer dilleri öğrenmeye başlıyor. Ama Türkiye'deki eğitim sistemi başından beri şudur: Çocuk bilmediği bir dilin içine daldırılıyor. O dile maruz bırakılıyor ve sanki çocuklar o dili biliyormuş gibi muamele yapılıyor. Bu çocukların çoğunu rehabilitasyon merkezlerine gönderilerek 'geri zekalı muamelesi' yapılıyor maalesef. Neden? Çünkü dersi iştirak edemiyor. Anlatılan konuya vakıf olamıyor. Niye? Çünkü kendisini ifade edebilecek resmi dili bilmediği için ya da o eğitim-öğretimde kullanılan dili bilmediği için kendisini ifade edemiyor.”
'ÇOCUKLARA İŞKENCE ÇEKTİRİYORUZ'
Durumun bilimsel gerçekliklere aykırı olduğunu belirten Farqînî, şöyle devam ediyor: “6-7 yaşındaki çocuklar öncelikle kendi anadilinde dünyayı tanımlıyor, algılıyor, yorumluyor ve sorguluyor... Çocuklardan o dili bilme refleksi bekleniyor. Bunlar eğitim bilimine de aykırı şeyler. Pedagojiye aykırı şeyler. Ama maalesef Türkiye'de tekçi anlayıştan dolayı eğitim sistemi bu şekilde devam edip gidiyor. Hele ki bu pandemi süreciyle birlikte yüz yüze eğitimden de yoksun kalınca ne yapacak bu çocuklar? Şimdi birinci sınıfa başlayan çocuklar dile hakim olmadığı zaman televizyon ya da internet ortamında herhangi bir platform üzerinde dersi takip ettiği zaman nasıl algılayacak? Nasıl anlayacak? Nasıl yorumlayacak? O verimi nasıl elde edecek? Bunlar gerçekten üzerinde kafa yorulması gereken sorunlar. Biz bu çocuklara aslında işkence çektiriyoruz. Biz bile normal okula gittiğimizde 5'inci sınıfa kadar öğretmenlere ancak jest ve mimiklerle tuvalete gitme isteğimizi dile getirebiliyorduk. Burada ne diyeceğimi şaşırdım. Bir kere insanların anadilleri elinden alınmış. Şimdi bu hak tanınmadığı zaman neresinden tutup düzelteceksin? İnsan bilemiyor. İçinden çıkamıyor. Bilimsel gerçekliklere aykırı bir şekilde bir takım uygulamalar söz konusu eğitimde” dedi.
'İŞİ EN BAŞTAN DÜZELTMEN GEREKİYOR'
Eğitim konusu demokratik bir şekilde ele alınırsa en baştan düzeltilmesi gerektiğine vurgu yapan Farqînî, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğitimin neresinde bakacaksın? Özgür bir eğitimden mi bahsediyorsun? Çoğulculuğu esas alan bir eğitim mi? Özgür demokratik bir eğitim mi var? diğer tarftan bahsettiğimiz gibi anadilinden mahrum bırakılan insanların ilk okulda başlayarak eğitim süreci boyunca yaşadığı sorunlar, psikolojik ve sosyolojik sorunların irdeleyip ele elıp sonuçlarından mı söz etmek lazım? Deveye demişler niye boynun eğri diye, oda nerem düz ki diye cevap vermiş. Sistem meselesi de tam olarak böyle. Eğer konuya demokratik bir şekilde ele alırsan işi en baştan düzeltmen gerekiyor. O da insanların dilini kabul etmek ve o dilde eğitim öğretime başlamak lazım."