Türkiye ve Britanya: İtibar kazanma yıllar sürer yıkmaya bir gün yeter
Britanya ekonomisi, Truss’un başbakanlığı döneminde 1.5 ayda alt üst oldu. Dev ekonominin eski haline dönmesi epey zaman alacak. Çin’de ise ekonomi zayıfladıkça otoriterlik artıyor.
Türk Lirası, son 10 yılda ABD Doları karşısında yüzde 90 değer yitirdi, son 5 yılda yüzde 47, son bir yılda ise yüzde 20…
Ve Merkez Bankası geçen hafta bir kez daha faiz oranlarını düşürdü, yüzde 10.5 yaptı.
Ülkede enflasyon yüzde 83.5 ile 24 yılın en yükseğinde… Paramızın değeri çökmüş durumda.
Ülke parasını korumada en önemli silah olan faizi yıl içinde yedinci kez düşürdük. Artırmamız gerekirken… Enflasyonu düşürmeden politika faizini düşürmek kaosa yol açıyor.
Aşağıdaki son bir haftanın ekonomi başlıklarının hepsi enflasyon-faiz-döviz denklemindeki yanlış politikaların sonucu:
- İlk 9 ayda kapanan şirket sayısı yüzde 62 artarak 15.864 oldu
- Tarımda üretici enflasyonu yüzde 156, tarımsal girdi enflasyonu ise yüzde 135 ile rekor kırdı
- Dış ticaret açığı aylık bazda yüzde 299 arttı
- Cari açık 40 milyar doları aşarak 4 yılın zirvesine çıktı
- Düşük faiz inadı 2 yılda 7.2 milyar doları kaçırdı
- Kur Korumalı Mevduat'ın bütçeye 7 aylık yükü 85 milyar TL
- Bütçe açığı yılın en yüksek seviyesine ulaştı
- 2023 bütçesinde 659 milyar lira açık olacak, 565 milyar faize gidecek
- Merkez Bankası anketi: Dolar 20 lira olacak
Dünyada negatif reel faiz oranı yüzde 70’leri aşan başka bir ülke yok.
Aşağıdaki tabloya bir göz atın…
Başka sözüm yok hâkim bey...
BRİTANYA’DA EKONOMİ NEREYE GİDİYOR?
Küresel ekonominin izaha muhtaç (olmayan da diyebilirsiniz) bu olayından sonra bir başka benzer örneğe geçelim.
Yanlış kararlarla nasıl yılların itibarı bir anda yok ediliyor, bir bakalım…
Geçen haftanın en önemli olayı İngiltere Başbakanı Liz Truss’un istifasıydı. 45 günün ardından istifa ederek ülkenin en kısa süre görev yapan başbakanı oldu.
Truss hükümetinin Eylül sonunda açıkladığı vergi indirimleri yoluyla bütçe kesinti paketi piyasaları altüst etmişti. Borsa endeksleri gerilerken, sterlin keskin biçimde değer yitirmiş ve tahvillerin faizleri yükselmişti.
Maliye bakanının istifasına neden olan bütçede 45 milyar sterlinlik açığa neden olacak bütçe paketi geçen hafta geri çekildi. Yeni Maliye Bakanı Jeremy Hunt, gelir vergisini düşürmek için borçlanmanın doğru olmadığını söyledi.
Ardından Liz Truss istifa etti. Bu gelişmeler piyasaları bir ölçüde memnun etti. Kısa ve zayıf bir dipten dönüş yaşandı. Sterlin 1.11 dolar gibi rekor düşük seviyeden 1.13’e çıktı. Sterlinin değerinin yılbaşında 1.36 dolar olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Vergi paketinin çekilmesiyle 7 bin puanı aşan Financial Times 100 endeksi haftayı 6.969 puandan kapattı. 10 yıllık tahvillerin faizi hafta içinde yüzde 3.83’e kadar düştü, Cuma kapanışta yüzde 4’ün hafif üzerindeydi.
ENFLASYON 40 YILIN ZİRVESİNDE, RESESYON YAKLAŞIYOR
Peki Britanya ekonomisinde neler oluyor? Tablo hiç parlak değil. Yıllık enflasyon Eylül’de yüzde 10.1 ile 40 yılın en yükseğinde. Ağustos’ta yüzde 9.9 ile tek haneye düşmüştü. Ağustos’ta ekonomi yüzde 0.3 küçüldü, ülke resesyonun eşiğinde…
Kredi derecelendirme kuruluşları ülkenin görünüm notunu aşağı çekerken, önemli uyarılarda bulundular.
Moody's ekonomideki büyümenin yılbaşından bu yana yavaşladığını ve gelecek çeyrek yıllarda yavaşlamaya devam etmesinin beklendiğini vurguladı. Ayrıca, ekonomik görünümün yüksek enflasyon, zayıf dış talep ve artan borçlanma maliyeti nedeniyle kötüleştiği, tüketim, yatırım ve ekonomik faaliyeti baskıladığı ifade edildi.
Kalıcı enflasyon riskine karşı orta vadede para politikasını önemli ölçüde sıkılaştırılmasının beklendiği belirtilen açıklamada, olası sıkı para politikasının ekonomik büyüme üzerinde baskı oluşturacağı, ülkede harcanabilir gelirin gelecek yıl önemli ölçüde düşeceğinin tahmin edildiği kaydedildi.
Diğer kredi derecelendirme kuruluşu Fitch de kredi notunu “AA-” olarak teyit ederken, kredi notu görünümünü “durağan”dan “negatif”e çevirmişti.
YENİ BAŞBAKANI ÇOK ZOR BİR GÜNDEM BEKLİYOR
Evet, Truss istifa etti, yeni bir başbakan gelecek ama ülke içinde bulunduğu ekonomik belirsizlik döneminden biraz zor çıkacağa benziyor.
Yeni başbakanın, ki yıl içinde üçüncüsü olacak- çok zorlu bir ekonomi görev listesi olacak. En önemlileri 40 yılın zirvesindeki enflasyonun düşürülmesi, buna bağlı sosyal huzursuzluğa neden olan ücretlerdeki erime ve yaşam maliyetlerindeki artışın çözülmesi, tüketici harcamalarındaki keskin düşüşün yeniden artırılması gerekiyor.
Tüm Avrupa’da olduğu gibi Ukrayna savaşından kaynaklanan enerji sorunu var. Truss, 45 günlük görevinin ardından daha kötü bir ekonomi bırakırken, yeni başbakanın ilk işi hükümetin mali itibarını yeniden güçlendirmek olacak.
Lider değişikliğine rağmen, uzmanlar finans piyasalarında büyük bir ralli beklemiyorlar. Ülkenin uluslararası konumunun iyileşmesi uzun zaman alacak gibi görünüyor.
The New York Times'a konuşan ING Bank’ın stratejisti Antoine Bouvet, “İtibar kazanmak yıllar alır ve onu yıkmak bir gün sürer. Yatırımcılar kademeli olarak İngiltere'ye geri dönecek ancak bu hızlı olmayacak" diyor.
AVRUPA’DA ENFLASYON SOSYAL HUZURSUZLUĞA YOL AÇIYOR
Avrupa ile devam edelim. Enflasyon kitleler için büyük sorun olmaya başladı. Avrupa Birliği’nde Eylül enflasyonu yüzde 10.9’a çıktı. Geçen yıl yüzde 3.6’ydı. Kış yaklaşıyor ve ciddi bir enerji, ısınma sorunu bekleniyor. Haliyle doğal gaz fiyatları daha da artacak.
Avrupa’da Ağustos itibarıyla yıllık gıda fiyatları enflasyonu yüzde 14’e ulaştı. OECD ülkeleri arasında en yükseği tabi ki yüzde 90 ile Türkiye… (Bu resmi veri, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'nun Ar-Ge birimi KAMUAR’a göre yıllık gıda enflasyonu yüzde 177.5 oldu.) Bizi yüzde 33 ile Macaristan izliyor. Durum şöyle:
1970’LERİN GREV DALGASI GERİ DÖNECEK GİBİ…
İtalya'nın eski Başbakanı ve Avrupa Merkez Bankası'nın eski başkanı Mario Draghi, Eylül ayında Birleşmiş Milletler'de yaptığı bir konuşmada, enerji maliyetlerinin önümüzdeki aylarda "ekonomik toparlanmayı riske atan, ailelerin satın alma gücünü sınırlayan ve işletmelerin üretim kapasitelerine zarar veren" bir şey olacağını söyledi.
Artan yaşam maliyetleri nedeniyle 1970'lerden beri görülmeyen bir toplumsal ve çalışma hayatı huzursuzluğu döneminin, grevler ve protestoların söz konusu olacağı belirtiliyor. Avrupa Sendikalar Enstitüsü'nün kıdemli araştırmacısı Kurt Vandaele, “Bunu Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ve ayrıca 70'lerde gördük. Enflasyondaki artışla bağlantılı grev dalgaları vardı” diyor.
Almanya'da hükümet tarafından bu ayın başında önerilen 200 milyar Euro'luk sosyal yardım paketi, gaz ve elektrik fiyatlarındaki artış ile mücadele eden aileler ve işletmelerin kaygılarını şimdilik hafifletti.
Fransa'da ise yaşam standartlarını erozyona uğratma korkusu, grevlerin ve gösterilerin artmasına neden oluyor. Fransa'nın önde gelen sendikaları onbinlerce kişinin katılımıyla önceki hafta Paris'te ücret artışları için yürüyüş yaptı.
Yükselen enerji fiyatlarının ateşlediği enflasyon, Fransa'nın GSYİH'sından 73 milyar dolar eksiltecek ve Fransızların satın alma gücü gelecek yıl yüzde 1,4 oranında azalacak.
2021 yılında hayat pahalılığıyla ilgili tek bir eylemin yaşanmadığı İspanya'da sadece Mart ayında 335 protesto düzenlendi. Geçen yıl sadece 2 protesto düzenlenen İtalya'da yılın ilk sekiz ayında 200 gösteri yapıldı.
ÇİN; EKONOMİ ZAYIFLARKEN OTORİTERLEŞME YÜKSELİŞTE…
Çin'de Cumartesi günü sona eren Komünist Partisi'nin 20. Ulusal Kongresi'ne bakalım...
Beklenildiği gibi Xi Jinping yeniden genel sekreter seçildi ve Mao Zedong'dan bu yana parti liderliğini iki dönemden fazla sürdüren ilk lider oldu.
Kongre'den akıllarda kalan, kapanış oturumunda eski lider Hu Jintao'nun kollarından tutularak, görevliler eşliğinde salondan çıkarılması oldu. Bunun nedeni netleşemedi ancak net olan bir şey var; Xi Jinping'in yeni dönemde daha da otoriterleşeceği...
Xi, kongrede kendisinden ekonomik ve sosyal olarak farklı düşüncedeki isimleri yönetim kademelerinden uzaklaştırdı.
Otoriterleşmenin bir başka örneği; hükümetin geçen hafta açıklaması gereken büyüme verisini belirsiz bir tarihe ötelemesi oldu. Bilindiği gibi dünyada otoriter rejimler düzenli olarak açıklanması gereken ekonomik verileri istediği zaman ve hatta istediği gibi açıklayabiliyor.
Çin yönetimi bugünlere dek parlak giden büyüme verilerini düzenli açıklıyordu. Geçen hafta resmi bir neden gösterilmeden ertelendi. Erteleme, kritik Komünist Parti kongresine bağlandı. Ancak kafalar iyice karıştı.
Çin'de GSYİH, ikinci çeyrekte bir yıl öncesine göre sadece yüzde 0.4 arttı. Açıklanması gereken üçüncü çeyrek verisi yüzde 3.3 bekleniyordu. Anlaşılan daha da düşük bir büyüme söz konusu olabilir. Çin’in bu yıl yüzde 3.5 büyümesi bekleniyor. Bu pandemi dönemindeki yüzde 2.2 hariç tutularsa son 40 yılın en zayıf büyümesi…
Çin ekonomik anlamda giderek zayıflıyor ve ekonomisi yavaşladığı oranda daha da otoriterleşiyor. Bu tespiti yapan The Economist dergisi, Xi'nin kontrol takıntısının Komünist Partiyi daha güçlü hale getirirken aynı zamanda Çin'i olabileceğinden daha zayıf hale getireceğini vurguluyor. The Economist, "Rusya'nın Başkan Vladimir Putin döneminde görüldüğü gibi, çok daha zayıf güçler bile tehlikeli olabilir. Daha izole, içe dönük bir Çin, daha agresif milliyetçi hale gelebilir" yorumunu yapıyor.
BU HAFTA EKONOMİLER VE PİYASALAR KRİTİK GELİŞMELERE GEBE…
Bu hafta ABD'de Alphabet, Microsoft, Twitter, Facebook, Amazon ve Apple gibi büyük şirketler bilanço açıklayacak. Enflasyona karşı sıkı para politikaları bakalım teknoloji devlerini nasıl etkileyecek?
Ayrıca, Avrupa Merkez Bankası'nın toplantısı var. Perşembe günü 75 baz puanlık bir faiz artırımı daha gerçekleştirmesi bekleniyor.
İngiltere'de yeni bir başbakan seçilecek. Çin ise ertelediği GSYİH verisini açıklayabilir. ABD'de 3. Çeyrek GSYİH büyümesi için ön tahmin, dayanıklı mal siparişleri açıklanacak. Almanya, Fransa, İspanya ve Güney Kore için yeni 3. çeyrek GSYİH büyüme rakamları da yakından takip edilecek.
Kaynak: The New York Times, The Economist, BBC, www.paraanaliz.com, www.investing.com, www.tradingeconomics.com, www.compoundadvisors.com