Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk: Basılı kitap hala vazgeçilmez
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk'le Türkiye'de yayıncılığı konuştuk. Kocatürk, "Toplatma kararları, yasaklamaların karşısında ifade ve yayınlama özgürlüğünü savunuyoruz" dedi.
DUVAR - İstanbul Kitap Fuarı, bu yıl ‘Yaşasın Cumhuriyet’ temasıyla 40’ıncı yılını kutluyor. TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği’nin düzenlediği fuara bu yıl bin yayınevi ve STK katılıyor.
2023’te yayıncılık da ekonomik kriz, enflasyon ve artan dövizden etkilendi, kitap fiyatları arttı. Murat Kahraman’ın iki kitabı yasaklandı, Ahmet Ümit'in 'Başkomser Nevzat Tapınak Fahişeleri' kitabı muzır ve müstehcen bulundu, Yavuz Ekinci’nin ‘Rüyası Bölünenler’ romanı hakkında toplatma kararı verildi.
Fuar öncesi sorularımızı yanıtlayan Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, Türkiye’de yayıncılığın çok dinamik olduğunu ve kültürel çeşitliliğin çok zenginleştiğini belirtti. Pandemi ve ekonomik krizin bu çeşitliliğin sürdürülebilirliğini zorladığını ancak yayıncıların basiretiyle korunduğunu söyledi. Kocatürk ayrıca, pandemide sesli kitabın okurda karşılığını bulduğunu ve yükselişe devam ettiğini ancak basılı kitabın hala tüm dünyada vazgeçilmezliğini koruduğunu vurguladı.
Bu yıl, İstanbul Kitap Fuarı 40'ıncı, Cumhuriyet 100'üncü yılını kutluyor. ‘Yaşasın Cumhuriyet’ temalı bu yılki fuarda nasıl bir program oluşturdunuz, okurları neler bekliyor?
‘Yaşasın Cumhuriyet’ teması üzerine yayıncılarımız birçok söyleşi ve etkinlik planladıkları gibi, Türkiye Yayıncılar Birliği olarak 28 Ekim Cumartesi günü IPA Başkanı Karine Pansa’nın ve benim konuşmacı olarak katılacağım ‘Yayıncılıkta Küresel Gelişmeler’ söyleşisi düzenleyeceğiz. Fuarın ikinci günü (29 Ekim 2023 Pazar) ise yayıncılığı bir kamu hizmeti gibi gören köklü bir yayıncılık yasasına sahip ülkelerden biri olan Almanya’dan Alman Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği Avrupa ve Uluslararası İlişkiler Direktörü ve Uluslararası Yayıncılar Birliği-Telif Hakları Komitesi Başkanı Jessica Sänger’in konuşmacı olacağı ‘Sabit Kitap Fiyatı – Alman Sistemi ve Türkiye‘deki Gelişmeler’ panelini düzenleyeceğiz
Tema kapsamında ise 30 Ekim 2023 Pazartesi günü Fahri Aral, Müge Sökmen, Metin Celal ve Nedret İşli’nin konuşmacı olacakları ‘Yayıncılığımızın 100 Yılı’ ve 4 Kasım 2023 Cumartesi günü Prof. Dr. Necdet Neydim, Mine Soysal ve Doğan Gündüz’ün konuşmacı olacakları ‘Cumhuriyet’in 100. Yılında Çocuk ve Gençlik Edebiyatımız’ başlıklı söyleşiler gerçekleştirilecek.
Bu yıl bine yakın yayınevi ve STK fuarda yer alıyor. Katılımcıların profilinde sayı ve nitelik olarak son yıllarda değişiklik oldu mu?
İstanbul Kitap Fuarı’nın ilk yıllarından beri en önemli özelliklerinden birisi yayın çeşitliliğidir. Elbette yıllar içinde bu çeşitliliğin arttığı ve azaldığı dönemler olabiliyor. Bildiğiniz gibi 2020-2022 arasında pandemi nedeniyle ara verildi, fuarlar yapılamadı. Bu anlamda değişimler oldu, olabiliyor.
‘FUARI SADECE STANT ÜCRETLERİYLE DEĞERLENDİRMEK HAKSIZLIK’
Bazı yayınevleri stant ücretlerinin yüksek olması ve fiyat politikası nedeniyle fuara katılamadıklarını açıkladı. Eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?
İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı, bu yıl 40’ıncı kez düzenleniyor. Yayıncılarımızın fuardan kitap satışları dışında farklı beklentileri oluyor; tanıtım ve pazarlama, uluslararası iş görüşmeleri ve telif satışları, yazar söyleşileri ve imzaları, sektördeki illüstratör, çizer, kitapçı ve dağıtımcı bayi görüşmeleri vb. Kitap fuarı öncesinde yaşanan ekonomik kriz, yayıncıların zor günler yaşamasına neden oldu ve maliyetlerin artışı birçoğumuzu çok istemesek bile tasarrufa gitmeye zorladı. Her ne kadar maliyetler yüzde 300 civarında artsa da, fuar stant ücretleri ortalama yüzde 52 artmasına rağmen bazı arkadaşlarımız açısından tercih edilmedi.
Yayıncılıkta çeşitliliğe önem veren derneğimizin çabalarına rağmen bazen yayıncı arkadaşlarımızın katılmama kararlarına diyecek bir şeyimiz yok ama sektördeki sorunlarımız keşke tek başına fuar stant ücretleri olsa. Sektörün sorunlarına çözüm arama çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz ama 12 Eylül Darbesi'nden bu yana gelmiş ve 40’ıncı yılını kutlayan bu fuarı sadece stant ücretleriyle değerlendirmek haksızlık olabilir.
‘BASILI KİTAP HALA VAZGEÇİLMEZ’
E-kitap ve sesli kitabın dünyada giderek daha popüler hale geleceği tahmin ediliyor. Sizce Türkiye’de de böyle bir eğilim var mı?
Birlik olarak sektör raporu hazırlıyoruz, yakından takip ediyoruz. Fakat rakamlar düşünüldüğü kadar yüksek değil. E-kitap beklendiği gibi müthiş bir ivme kazanmadı hâlâ ancak sesli kitapta durum farklı. Özellikle pandemide okurda karşılığını buldu ve yükselişe devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı ISBN Ajansı’ndan alınan bilgilere göre; 2022 yılında toplam 83 bin 653 eser ISBN aldı. Bunların içerisinde 69 bin 211’i basılı kitap, 559’u sesli kitap (çevrimiçi/çevrimdışı) ve 13 bin 623’ü e-kitap (çevrimiçi/çevrimdışı) oldu. Ancak kitap satışlarında basılı sadece bizde değil tüm dünyada vazgeçilmezliğini koruyor.
‘ŞİİR KİTAPLARININ SATIŞI ARTTI’
Türkiye’de okurlar hangi kitapları okuyor, ne tür kitapları seviyor? Tercihleri üzerinde etkili olanlar neler ve kimler?
Ülkemiz yayıncılığının çok dinamik olduğunu düşünüyorum. Kültürel çeşitliliğimizin çok zenginleştiğini biliyorum. Pandemi ve ekonomik kriz bu çeşitliliğin sürdürülebilirliğini zorlasa bile yayıncılarımızın basiretiyle çeşitliliğin korunduğunu düşünüyorum. Ne okuyoruz? Her şeyi okuyoruz. 2019 yılında yaptırdığımız araştırmalarda elbette en çok sırasıyla kişisel gelişim, tarih, edebiyat ve son zamanlarda gençler tarafından çizgi roman okumalarının çok arttığını, Türk ve dünya klasiklerinin her dönem okunduğunu söyleyebilirim. Son bir tespit, şiir kitaplarının uzun bir aradan sonra tekrar okunmaya başlandığını ve satışlarının arttığını görüyorum. Genellikle çok satanlardaki tercihlerin, görünür olmanın ve erişebilir olmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Dünyada kurgu dışı kitap pazar gelirinin geçen yıl arttığı ve artışın devam edeceği öngörülüyor. Bunu neye bağlıyorsunuz ve Türkiye açısından ne söyleyebilirsiniz?
En kolay cevap ve beklenen cevap “iyi edebiyat yok onun için” diyor bazılarımız ama bence bilgiye ulaşma ihtiyacı da önemlidir, keyif için okumalar da önemlidir. Ben kurgu dışının evvel ezel genel olarak kurgudan daha çok satıldığını gözlüyorum. Ülkemizde de, dünyada da satış verisi bize bunu söylüyor.
Bu yıl da yayıncılık sansür ve yasaklardan etkilendi. Murat Kahraman’ın iki kitabı yasaklandı, Ahmet Ümit'in 'Başkomser Nevzat Tapınak Fahişeleri' kitabı muzır ve müstehcen bulundu, Yavuz Ekinci’nin ‘Rüyası Bölünenler’ romanı hakkında toplatma kararı verildi. Bu kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bildiğiniz gibi Türkiye Yayıncılar Birliği, 1995 yılından beri yayınlama özgürlüğüne dikkat çekmek üzere ‘Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri’ veriyor ve her sene yaşanan hak ihlallerini kayıt altına almak üzere ‘Yayınlama Özgürlüğü Raporu’ yayınlıyor. Dolayısıyla bu konuda duruşumuz yayınlama özgürlüğü önündeki her türlü engelin kaldırılması, yazarlarımızın ve yayıncılarımızın desteklenmesi ve bu konuda kamuoyu oluşmasına katkıda bulunmaktır. Toplatma kararları, yasaklamalar ve engellerin karşısında daima düşünce, ifade ve yayınlama özgürlüğünü savunuyoruz.
‘ZİZEK’İN KONUŞMASI ETKİLEYİCİYDİ’
Frankfurt Kitap Fuarı’na bu yıl Filistinli yazar Adania Shibli'nin ödül töreninin iptal edilmesi, Slavoj Zizek’in konuşması ve gelen tepkiler damgasını vurdu. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında ödül töreni Litprom tarafından fuarda veriliyor, yani fuar doğrudan ödülü veren kurum değil ve basına yansıdığı gibi tören iptal edilmedi, ertelendi. Ancak Frankfurt Kitap Fuarı yöneticisi Juergen Boos’un yaptığı açıklama, bizim tarafımızdan da, diğer meslek kuruluşları, yazar örgütleri, Arap coğrafyasından katılan yayıncılar ve yazarlar tarafından da eleştirildi. Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere pek çok ülke fuarı protesto etti ve katılmadı. Bu sene bu anlamda politize olduğu bir seneydi Frankfurt’un. Slovenya onur konuğu ülkeydi ve Zizek’in yaptığı konuşma etkileyiciydi, kamuoyunda da destekle karşılandı. Frankfurt Kitap Fuarı yöneticisi tarafından daha sonra “yanlış anlaşılma” açıklamaları yapılmış olsa da elbette bu yeterli değildi.