Gezi eylemleri 3 yaşında
Türkiye tarihinin önemli kırılma noktalarından biri olan Gezi direnişinin yıl dönümünde özgürlük ve barış talep edenler 'Bir aradayız, buradayız' sloganıyla 19.00’da Gezi Parkı’nda bir araya gelecek.
Taksim Meydanı'ndaki Gezi Parkı'nda bir kısım ağaçların kesilerek alışveriş merkezi yapılması girişimine karşı başlatılan protesto eylemlerinin üzerinden tam 3 yıl geçti. Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'nın yaklaşık 2 hafta süren işgali sırasında, birbirinden çok farklı siyasi görüş ve kesimlerden insanlar bir araya geldi, dayanıştı. Burada, bir ruh oluştuğu söylendi, adına "Gezi ruhu" dendi.
Deutsche Welle, Gezi eylemlerinin İstanbul'daki katılımcılarından bazılarına, "Gezi'de ne oldu? Gezi ruhu neydi? Bu ruh hala yaşıyor mu? O günlerden bugüne ne kaldı?" sorularını yöneltti. İşte yanıtları:
'GÜNÜN BİRİNDE TEKRAR ÇIKABİLİR'
Murat Deha Boduroğlu, avukat, 46 yaşında: Hakların hunharca gasp edilmesine karşı başlatılan bir protestoydu. Gezi ruhu olarak ben bu hak arayışını görüyorum. Yalnızca parkı korumak değildi amaç; insanların özel hayatına, haklarına müdahale etme girişimine yönelik bir tepkiydi hem de. Hep yasal sınırlar içinde kaldı. Yok arabalar yakıldı, yok camilere girildi gibi bir sürü yalan söylendi. Ama, hiç bunlarla alakası olmayan, gayet demokratik, çeşitli kesimlerin yan yana mücadele ettiği, kendine has bir protesto gücüydü. Devlet terörüne karşın, tamamen yasal toplantı ve gösteri hakkını kullandı insanlar. Hiç beklenmiyordu böyle büyük bir direnişin olabileceği. Bu da şunu gösteriyor ki, günün birinde tekrar ortaya çıkabilir. Bence rejimin temsilcileri bunu göz önünde tutuyor; en azından düşünmek zorunda kalıyorlar.
'HADİ ORDAN!'
Defne Sandalcı, yazar: Gezi bir heyheylenme, bir isyandı; atın boynundaki ipi kopardığı ve koparabileceğini gördüğü andı. Gerçek deneyimi anda yaşarız, parti vesaire programlarında değil. İsyan yapılmaz, patlar. Bu patlayışı tanımlarken sık sık Gezi ruhundan söz etmemiz raslantı değil; daralan ruhların "Yeter!" çığlığıdır çünkü. Bu patlayışın birikimini daldaki yapraklarda, havada, suda aramak hiç de saçma olmaz- kuduz kapitalizm ve islami-faşizmin yaşam sevincimize karşı giriştiği topyekün saldırısına "Hadi ordan!" çekmektir. Onun için çok değişik sosyal, etnik kesim birbiriyle incelikle dayanışmış, 15 gün boyunca sokaklarda birbirlerine aşıklar gibi gülümseyerek dolaşmış, dansetmiş, gülmüş, kötülükten bitap düşüp meydanın ortasında uyuyan polislerin üstünden atlarken, bir tekme atan çıkmamıştır. Özü itibariyle şiddetsiz, dayanışmacı, oluşturucu, anti-otoriter bir kalkışmadır.
'İLK DEFA KEMİKLEŞTİ'
Serdar Çalık, fotoğrafçı, 37 yaşında: Gezi'deki direnişçilere "Çapulcu" demişti ya Recep Tayyip Erdoğan, artık "Çapulcular" diye bir grup oluştu ve birbiriyle dayanışıyor. Bunun adı, Gezi ruhudur, dayanışma ruhudur. Türkiye'de daha önce de dayanışma vardı, ama ilk defa bu kadar kemikleşti, ilk defa insanlar birbirlerine bu kadar sahip çıkmaya başladı. Bundan önce de bu ülkede grevler, direnişler oluyordu, ama hiçbiri Gezi kadar sahiplenilmemişti. Çünkü, insanlar artık "Biz Geziciler'iz, biz çapulcularız, biz zulüm gören insanların yanındayız" demeye başladı. Gezi'de sosyalistler vardı, Kürtler vardı, ulusalcılar, anarşistler, ülkücüler, anti-kapitalist ve devrimci müslümanlar vardı. Gezi ülkenin tek bir yürek olmasını sağladı, toplum uyandı, birbirini sahiplendi. Gezi bu kazanımı sağladı. Bu kazanımlar ve ruhu elbette yaşıyor.
'HAKSIZLIĞIN BARDAĞI TAŞIRDIĞI GÜN'
İşçi, 35 yaşında: En basit haliyle toplumun çok geniş kitlelerini kapsayan, haksızlığa hayır deme hareketiydi Gezi. "Bir haksızlık var, bu haksızlığı görmezden gelemem" diyen insanların bulunduğu, siyasi görüşlerden ayrı bir hareketti. İnsanların, haksızlığın bardağı taşırdığını düşündüğü gün harekete geçmesi kadar basitti. O kadar yoğun bir kalabalığı bir arada görmek mükemmeldi. Gezi ruhunun, bu cumhuriyetin kuruluşunu anlayabilmiş, idrak edebilmiş herkesin içinde yaşadığından eminim.
'DEVRİM OLAN ÜLKELERDE DE BÖYLE OLMUŞTUR'
Taner Güven, ressam, 56 yaşında: Gezi olayları en başta ağaç kesimi meselesiyle başladı, ama ben tabii politik olarak katıldım bu işe. Beklentim tabii ki orada devrim olması değildi. Bir hareket oldu, bir başkaldırma gösterisi oldu. Geriye şu anda bir şey kalmadı. Ama, şöyle bir şey var: Bu millet belki daha sonra, yine bazı dayatmalarla devrim yoluna girebilir. Zaten bunu sağlayan hükümetin kendisiydi, devletin başındakilerdi. Onlar sayesinde gerçek bir devrim hareketi de olabilir. Her an değişik bir başkaldırı hareketi olabilir. Bütün emparyel ülkeler örgütsüz halk hareketlerinden korkar, çünkü, onu kontrol edemezler. Önceden planlanmış şeylerde her türlü önlemi alabilirler ama, böyle habersiz, kontrolsüz halk hareketleri devrimin önünü açan şeylerdir. Devrim olan ülkelerde de böyle olmuştur.