Mülteci kampında iş sahibi oldular
Ülkelerindeki iç savaştan kaçan Suriyeliler Türkiye'deki yaşama adapte olmaya çalışıyor. Mülteci kamplarında yaşayan kadınlara yönelik eğitimler bu süreci kolaylaştırıyor, hayatları değiştiriyor.
Seran Vreskala [email protected]
DUVAR - Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO), Türkiye Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD), İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (IHKIB) ve T.C. Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile yürütülen ve Japonya hükümeti tarafından finanse edilen 'Türkiye’deki Genç ve Kadın Suriyelilere Yönelik Hazır Giyim Mesleki Eğitim Programı Projesi’nin eğitimleri üç kampta devam ediyor.
Hayatı boyunca İstanbul’da yaşayıp, bir anda Suriyeli mülteciler için bir şeyler yapabilmek adına BM ile çalışmaya başlayan ve bunun için Antep’e taşınan Özge Dursun, Duvar’a kamplarda kalan kadınlara yönelik eğitim projesini anlattı.
Antep’te başlattığınız bu projeden biraz bahseder misiniz?
AFAD ve UNIDO’nun ortak vizyonu ile start alan projemize IHKIB ve Milli Eğitim Bakanlığı da paydaş olarak katıldı ve finansmanı da Japonya hükümeti tarafından karşılandı. Projemizin başlama noktası, o ana kadar sadece yardımla geçinen Suriyeli kadınlara kendi kedilerine yetebilmeleri konusunda yardımda bulunmaktı. Klişe deyişle, ‘balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek’ istedik ve bu sebeple kurslara başladık. Türkiye’de tam 26 mülteci kampı var, ancak pilot olarak üç kamp seçtik ve buralarda bu kursları başlattık: Harran, Islahiye ve Öncüpınar.
Ne bekliyorsunuz bu projeden, yani hedefiniz nedir?
Bizim projemiz, şu ya da bu sebeple kamptan çıkmayan/çıkamayan, fakat hayatını değiştirmek ve tüketici konumundan üretici konumuna geçmek isteyen kadın ve gençlere yönelik olarak hazırlandı. Mültecilerin Türkiye'de bulundukları süre boyunca kendi kendilerine yetebilmelerini, kamplarda kalırken gelir sağlayacak becerileri kazanmalarını, kaldıkları süre boyunca resmi emek piyasasına entegre olmaları ve böylece de herhangi bir problemden uzak tutularak güvenliklerinin sağlamayı hedefledik. Projenin amacı, evlerini, işlerini ve sahip olduklarının çoğunu kaybetmiş olan mültecilerin durumlarını düzeltmek ve Türkiye’de geçici koruma altında bulunan yaklaşık 1000 Suriyeli genç ve kadına, yerinde ve grup temelli eğitim oturumları sayesinde teknik ve iş becerilerinin kazandırılmasından oluşuyor. Burada gözetilen nihai hedef ise kamp dışında da hayatlarını devam ettirebilmeleri için iş bulma olanaklarının artması...
Eğitimler kampların içinde mi veriliyor?
Evet. Gerçi AFAD kamplarında giriş ve çıkış büyük ölçüde serbest. Ancak, özellikle çocuk sahibi annelerin veya genç kadınların -genelde köy ve kasabalardan belli bir mesafede kurulmuş olan- kamplardan çıkmaları nadir oluyor. İşi olmayan bir kadın kamptan dışarı çıkmıyor. Onlar da eğitim için bize gelemeyecekleri için, bizler eğitimi onlara götürmeye karar verdik ve mesleki eğitimi kampların içinde kurduk. Çok da iyi yaptık; zira kimisi 2013 yılında geldiğinden beri çalışmadan kamplarda günlerini geçiriyordu, şimdi ise bu kadınlar hem boş vakitlerini değerlendiriyor, hem de oldukça değerli bir beceriye sahip oluyorlar.
Nasıl bir eğitim veriliyor bu kamplarda?
Kadınlara yönelik bir proje olduğu için, öncesinde çok araştırma yapılarak bu eğitim programları oluşturuldu. Onlara ileride yardımcı olabilecek konular seçildi. Eğitim programı tekstil-konfeksiyon ve iş yönetimi gibi mesleki beceriler ile istihdam, girişimcilik ve Türkiye'de ve Suriye'de gelir elde etmelerini sağlayacak bilgilerin öğretilmesi üzerine tasarlanarak hazırlandı. Ne olursa olsun, bu kadınlar buradan elleri boş çıkmıyorlar; hepsi üreten ve kendine yeten bir birey haline geliyor.
Bu kurslara kimler ilgi gösteriyor?
Genelde kendilerini bir şeyler yapabilme umuduyla bir adım ileriye götürmek isteyen kadınlar daha çok ilgi gösteriyor. Kursa katılanlar, sıkı bir eğitimden geçtikten sonra, MEB onaylı sertifikalarını alıyorlar. Daha evvel de belirttiğim gibi, bunun dışında herhangi bir ödeme veya katkı almıyorlar – bu da bizlere kursa katılma motivasyonları konusunda çok şey anlatıyor.
Peki, her isteyen eğitime katılabiliyor mu?
Öncelikle kursiyerlerimiz bir sınavdan geçiyor ve seçme sınavda başarılı olanları eğitim sürecine dahil ediyoruz. Sınavdan geçenleri MEB e-Yaygın sistemine kayıt ediyoruz. Temel Beceri, makine, kağıt ve kumaş egzersizlerinin bulunduğu bir eğitime tabii oluyorlar. Egzersizleri başarıyla tamamlayanları sertifikalandırıyoruz. Ayrıca, tekstil becerilerini tamamladıktan sonra, yüksek düzeyde başarı kazanlara ‘Bant Şefliği’ eğitimi de veriyoruz.
Eğitmenler nereden sağlanıyor?
Tüm bu eğitimlerin sürdürülebilirlik ve başarılı olması açısından ‘eğitmenlerin eğitilmesi’ de gerektiğini düşünerek, buna uygun bir program da hazırladık. Milli Eğitim Bakanlığı Halk Eğitim Kadrosu’ndan, yakın konularda eğitim veren ancak söz konusu makineleri daha önce kullanmamış olan eğitmenlere, uzman destekli ve görev başı eğitimleri veriliyor. Yani bizim dışımızda Milli Eğitim Bakanlığı’ndan gönderilmiş ‘usta öğreticiler’i de eğitiyor, onlara yeni beceriler kazandırıyoruz. Şimdiye kadar 11 eğitmeni eğittik. Müfredatımız ise oldukça sıkı ve disiplinli.
Tepkiler nasıl?
Aldığımız tepkiler hep şükran ve umut dolu. Kadınlar bu eğitimlerden bir şeyler öğrendikleri, sosyal ve öğretici bir aktiviteye katıldıkları için çok mutlu. Kursiyerlerimiz genel olarak kendisini bir adım ileriye götürmek, aktif olmak ve kendilerini geliştirmek isteyen kadınlardan oluşuyor. Bunu biliyoruz çünkü katıldıkları kursların karşılığında hiçbir ödeme almıyorlar. Şimdiye kadar toplam 600 kadına ulaşabildik.
Eğitimler ne zaman başladı ve ne zaman sonlanacak?
Kurslar Şubat 2016’da faaliyete geçmiş olup, Eylül 2016 itibarı ile üç kampta dört sınıf olarak devam ediyor. Eylül ayı itibarı ile toplam 600 kadın eğitim almış durumda... Ayrıca İŞKUR ile birlikte, iş bulmalarına yardımcı olacak faaliyetlere de başlandı.
Verdiğiniz eğitimlerden sonuç almaya başladınız mı?
Elbette. Mezun sayımız 600’e ulaştığı için yavaş yavaş, eğittiğimiz kadınların bir kısmını kullanarak, kampta kullanıma yönelik basit giyecekler üretmeye başladık. İmalat kısmında çalışan kadınlara belli bir esneklik sağlıyor ve cüzi bir maaş ödüyoruz: özellikle çocukları olan ve kamp dışında tam zamanlı bir işte çalışamayacak kadınlar için güzel bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Bunların hepsi üreten kadınlar artık! Ekim ayı itibarı ile her kampta bulunan 20 makineyi imalata ayırıp, Bant Şefliği Eğitimi almış öğrencilerin de faal olduğu imalat aktivitemiz de başlamak üzere... Buna ön hazırlık olarak yukarıda bahsettiğim imalatçı kadınlarımız sayesinde, Temmuz- Eylül arasında toplam 2.100 tişört, 500 tayt ve 500 gabardin pantolon dikildi. Dikilen malzemeler zaten genel olarak kampların ihtiyaçlarına sarf ediliyor. Çalışan kursiyerlere de fon bütçesinden maaş veriliyor.
Biraz da kamplardan söz edelim; kamplarda kaç kişi kalıyor?
Bizim çalıştığımız kamplarda 10-14.000 arası kişi kalıyor. Kadın erkek oranında, kadınlar birazcık önde… Eşlerini kaybeden veya ailesi olmadan kaçan yalnız kadınlar için yine de en korunaklı yerler bu kamplar. Bizim çalıştığımız kampların ikisi konteyner, birisi çadırkent.
Kamplarda şartlar nasıl?
Her kampta okul, sağlık merkezi ve hobi/meslek amaçlı eğitimler var. Kampta kalanlara yiyecek almaları için kişi başına (son derece cüzi bir miktar) veriliyor. Isınma da kamp tarafından karşılanıyor. Yiyecek yardımları yapılıyor ve çocuklar okula alınıyor.
İyi görünüyor şartlar...
Bunlar kulağa ne kadar iyi gelse de, sonuçta onlar birer sığınma kampı. Özellikle çocuklar ve kadınlar ekonomik ve kültürel şartlar sebebiyle kamplardan çıkmadan yıllar geçirebiliyorlar. Geldiklerinde kısa süreli kalacakları zannıyla girdikleri kampta şimdi 5 yıldır kalan ve hemen hemen hiç dışarı çıkmayan kadınlar, orada doğmuş çocuklar var.
Peki, biraz sizden söz edelim; siz nasıl dahil oldunuz böyle bir projeye?
Projeye ben 2015 Eylül ayında katıldım. Daha önceki 10 yıl boyunca İngiltere Başkonsolosluğu’nda Ticaret Müdürü idim. Orada 10’uncu yılımı doldurduğumda ayrılıp, gönüllü olarak Suriye krizi konusunda bir şeyler yapmak istiyordum. Tam bunları düşünürken UNIDO ile çalışma fırsatı karşıma çıktı ve gerçekten düşünmeden üzerine atladım. Hayatım boyunca yaşadığım İstanbul’dan ayrılıp, Gaziantep’e taşındım ve kendimi bütünüyle bu projeye adadım. Şu anda gerçekten mutluyum. Şubattan bu yana 600 kadını eğitilmesine katkıda bulundum. Bu, 600 aile demek.