Yavuz maden altında, üçüncü çocuğu yolda
Yavuz Yıldız, Şirvan'daki bakır madeninde meydana gelen göçükte toprak altında kalan 6 işçiden bir. Yıldız’ın göçükten çıkarılmasını bekleyen dayısı, Şirvan eski belediye başkanı Selahattin Akdık, yeğenini, göçükle ilgili kuşkularını ve Maden köyünü anlattı.
ŞİRVAN - Akşam karanlığı çökmeye hazırlanırken hava buz kesmeye başlıyor Maden köyünde. Göçük altında kalan yakınlarının çıkarılmasını bekleyen insanların bir kısmı, soğuktan korunmak için çadırların içine geçiyor. Diğerleri varillerin içinde yanan ateşin etrafında toplanmış, Madan dağındaki arama kurtarma çalışmalarını bulundukları yerden izliyorlar.
Biz de oturmuş onların yaşadığı çaresizliğe benzer bir çaresizlikle onlara bakıyoruz. Bir adam, yanımdan geçip gidecekken duruyor. “Gelmişsiniz buraya kadar, doğruları yazın” diyor.
Konuşurken insanın gözlerinin içine bakıyor, hafif kaşlarını kaldırarak. “Anlatın da yazalım” diyorum. Konuşmaya, derdini, gördüklerini anlatmaya çok gönüllü. Ama o, önce okuyup izlediği haberleri eleştirmek istiyor. “Bak burada ne kadar insan bekliyor çocuklarının hiç değilse cenazesine kavuşmak için. Yazıktır, daha ilk günden medya hükümetin, işverenin ağzıyla konuştu, göçük için ‘doğal afettir’ dedi. Yahu nereden biliyorsun? Daha insanlar göçüğün altından çıkarılmadı, daha soruşturma başlamadı, hemen ‘doğal afettir’ demek o kadar kolay mı?”
Yukarıdaki sözler Şirvan eski Belediye Başkanı Selahattin Akdık’a ait. Akdık, 1994-1999 yılları arasında Şirvan belediye başkanı olarak görev yapmış. Başkanlık dönemi bitince siyasi baskılar yüzünden İstanbul’a göç etmek zorunda kalmış. Şirvan’ın Maden köyünde bulunma nedeni, yeğeni Yavuz Yıldız’ın göçük altında kalmış olması. “Yeğenim, köylülerim göçük altında kalmış, duramazdım ki” diyor.
YAVUZ’UN BİR ÇOCUĞU YOLDA
Yavuz’u konuşmak zor Selahattin Akdık için. Yine de sorularıma cevap veriyor. Dediğine göre Yavuz yıllar önce Ciner Grubu’na ait Park Elektrik Üretim’in faaliyet yürüttüğü madende çalışmış. Buradaki çalışma koşullarına dayanamayarak işten ayrılmış, Adana’ya göçmüş. Birkaç yıl kaldığı Adana’da tutunamayınca köyüne geri dönmüş Yavuz. Başka iş bulamadığı için yeniden madende çalışmaya başlamış.
“Yavuz daha 28 yaşındaydı” diyor Selahattin Akdık. “İki çocuğu var, biri de yolda.” Bunu söylemek hiç kolay olmuyor. Ne Yavuz’un eşi ne de çocukları hakkında daha fazla konuşmak istemiyor.
GÖÇÜK İŞARETLERİ VARDI
Selahattin Akdık, bir ihmal olasılığından söz ediyor. “Kimseyi suçlamak istemiyorum, ama bir ihmal var mı, araştırılsın istiyorum” diyor. Bu talebin sadece kendisine ait olmadığını, göçük altında kalan işçilerin bütün yakınlarına ait olduğunu da anlatıyor.
İş güvenliğinin yeterince sağlanmadığına dair kuşkuları olduğunu dile getiren Akdık, üç ay önce meydana gelen göçüğü ve dinamitler patlatıldığında bir işçinin hayatını kaybettiğini hatırlatıyor. “Daha büyük bir göçüğün meydana geleceğine dair işaretlerdir bunlar. Eğer iş güvenliğine yeterince önem verilseydi, dinamit patlamasından bir işçi nasıl yaralanır, hayatını kaybeder?”
Böyle sorular soruyor Akdık ve “Gerçek Cumhuriyet savcılarını göreve çağırıyoruz. İşverenin tarafını tutmayan savcıları… Gelsinler araştırsınlar, bir ihmal varsa ortaya çıkarsınlar. Başkalarının da çocukları kaybolmasın, canları yanmasın. Tek istediğimiz budur.”
ERMENİ KÖYÜ MADAN'IN ADI MADEN OLDU
Selahattin Akdık’ın anlattığına göre Maden köyü, esasında maden çıkarılan bölgedeymiş. Köy sakinleri tarlasını, arsasını maden şirketine satmış, böylece karşı tepede yeni bir Maden köy kurulmuş.
Akdık, daha eskilere giderek, köyün eski adının Madan olduğunu anlatıyor. Bakır madeni çıkarılan dağa Madan dağı demelerinin nedeni de buymuş.
“Burası bir Ermeni köyüydü” diyor Akdık. “1915 Ermeni tehciri sırasında bu köyde yaşayan Ermeniler göç etmişler. Köyden ayrılmak istemeyen bazı Ermeniler Müslüman olmak zorunda kaldı. Sonra başkaları da geldi yerleşti buraya. Şimdi madenin çıkarıldığı alanda eskiden Ermenilere ait kilise, evler ve çeşmeler vardı. Bakır çıkarılınca hepsi gitti. Köyün adını da değiştirdiler, Türkleştirdiler, Madan’dı Maden yaptılar.”
Selahattin Akdık ile Maden ya da eski adıyla Madan köyüne akşam çökerken konuştuk bunları. İleride, bir varilin içinde yanan ateşin etrafında toplanmış, ısınmaya çalışan yakınlarının yanına gidecek. “Bunların hepsini yaz” diyor ve ekliyor: “Cesur olun, gerçekleri yazın.”