Hasankeyf ‘hoşçakal’ demeye hazırlanıyor

Hasankeyflilerin ve çevrecilerin itirazına rağmen Hasankeyf’teki baraj yapımı devam ediyor. Öyle anlaşılıyor ki baraj yapım çalışması OHAL’den sonra hızlandı ve 1990’lı yıllardan bu yana aralıklarla gördüğüm Hasankeyf’i bir daha göremeyeceğim duygusunu yaşadım. Hasankeyfliler de hep ötelenen acı gerçekle karşılaştılar ve çaresizlik içinde ulusal yayın yapan televizyon kanallarının sorunlarıyla ilgilenmesini istemeye başladılar.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Hasankeyf’e bakmak, daha önce Hasankeyf’i görmüş olanlara keyif vermiyor artık. Dağın Dicle nehrine bakan yamacında iş makinaları çalışıyor ve daha önce Hasankeyf’i ziyaret edenlerin dinlendiği çardakların yerine bir toprak set yükselmiş. Dağın yani eski Hasankeyf yerleşiminin olduğu yerde çalışan işçiler karınca gibi görünüyorlar.

Nehrin bu tarafında ise her şey normalmiş gibi görünüyor. “Normalmiş gibi görünüyor”dan kastettiğim şu: Hediyelik eşya satan yerlerin birçoğu mevsim nedeniyle kapalı da olsa henüz yerli yerinde duruyor. Eski kafeler yerlerini biraz daha genişletmiş ve bunlara yeni kafeler eklenmiş. Benim ilk kez gördüğüm kafelerden biri, iskele gibi nehrin içine doğru uzanmıştı.

Hasankeyf’i arkalarına alarak selfie çekenler ya da Hasankeyf’te birlikte olmanın sevincini yaşayanlar, bu anı ebedileştirmek için garsonlara toplu fotoğraflar çektiriyorlardı. Garsonlar, Hasankeyf baraj suyunun altında kalmayacak gibi müşterilere hizmet için koşturuyorlardı.

‘HASANKEYF SULAR ALTINDA KALINCA MECBUREN GURBETE GİDECEĞİM’

Nehrin içine doğru iskele gibi uzanan kafede çay demlikle veriliyor. Yemek de verilen kafede mevsime göre balık da pişiriliyor. Garson, Dicle’den çıkan şebbot adlı balığı methediyor. Eyüp Süzen “Amcamın yeri” diyor. Dediğine göre birkaç ay önce faaliyete geçmiş burası. Baraj çalışması bütün hızıyla devam ederken, Hasankeyf boşaltılmaya çalışılırken akıllıca bir yatırım mı bu? Süzen, “Buranın su altında kalması 3-4 yılı bulur” diyor. Anlaşılan o ki amcası burayı inşa ederken 3-4 yılda kazanacağı paranın yeterli olacağını düşünmüş. Sonra ne olacak? Sonra Allah Kerim.

Süzen, baraja ve Hasankeyf’in su altında kalacağına tepkili. Süzen, “Ben burada, tarihin içinde doğdum. Bu yüzden şanslıyım. Şimdi bize ‘Buradan gidin’ diyorlar. Buradan gitmeyi kim ister ki?” diyor.

Süzen, sadece doğduğu yerden göç etmek zorunda kalacağı için baraj yapımından şikâyetçi değil, işin bir de ekonomik yönü var elbette. Bunu da şöyle anlatıyor: “Ben, inşaatçılık gibi başka işler de yaptım. Ama her yaz Hasankeyf’te garson olarak çalıştım. İlkbahar’dan sonbahara kadar buraya çok turist gelir. Şu karşıdaki yerlerde eskiden çardaklar vardı, orada çalışırdım. Şimdi Hasankeyf su altında kalırsa nerede çalışacağım? Mecburen gurbete gideceğim.”

BARAJIN ÖMRÜ 50-60 YIL

Gurbet, sadece hasret çekeceği nedeniyle endişelendirmiyor Süzen’i. Laf arasında gurbete, yani Batı’ya gidenlerin uğradığı ırkçı saldırılara da değiniyor. Kabul görmediği yerde neden bulunmak istesin ki?

Dertlerinden biri buysa, diğeri de 50-60 yıllık bir ömür biçilen bir baraj nedeniyle tarihin onarılamayacak bir biçimde tahrip edilecek olması. Öte yandan, Hasankeyf ve köylerinde yaşayan bütün insanların yaşama biçiminin kökten değişeceğinin de farkında Süzen:

“Diyorlar ki ‘Konutlar yaptık, gidin orada yaşayın.’ Bize gösterdikleri yerde insanlar yaşamaya alışık değil. Oraya gidersek hayvancılık tamamen bitecek. Birçok insan turizmden geçiniyor, bu iş olanağını da kaybedecekler. Bu yüzden Hasankeyfli hiç kimse ne barajı ne de yeni konutları istiyor. Ama devlet kafaya koymuş, barajı mutlaka yapacak. Bu yüzden de herkes çaresiz bekliyor."

EN MUTSUZ ÇARŞILARDAN BİRİ

Hasankeyf’in turistik çarşısı, görebileceğiniz en mutsuz çarşılardan biri. Dicle nehrine inmek için bu çarşının içinden geçmek gerekiyor. Dar çarşının iki yanında küçük dükkânlar dip dibe sıralanarak uzanıyor. Kolyelere, bilekliklere isim yazanlar da var, eşarp gibi eşya satanlar da… Esnaftan biri, “satılanın yerine yeni bir şey koyamıyoruz” diyor. Çünkü bir hafta, on gün izin vermişler dükkânları boşaltmaları için. Bu arada ne satabilirlerse kârdır  umuduyla açıyorlar dükkânlarını.

Çarşının içinde Dicle’yi ve Hasankeyf’i korumak amacıyla kurulmuş bir oluşum var. Kapısı açık ama içeride kimsecikler yok. Yan taraftaki esnaf, “Onlar gelmez” diyor. Neden sorusuna ise, “Gelip ne yapacaklar? Şimdiye kadar ellerinden geleni yaptılar ama işte barajı yapıyorlar, çarşıyı yıkıyorlar” cevabını veriyor.

'HANGİ TURİST GELECEK ORAYA?'

Bir başka esnaf Nihat Mete, gazeteci olduğumu öğrenince, ulusal yayın yapan televizyon kanallarında tanıdıklarımın olup olmadığını soruyor. Birçok televizyon kanallarını aramışlar dertlerini anlatmak için ama kimse ilgilenmemiş onlarla. Dertlerini ise ilerideki tarihi minareyi göstererek şöyle anlatıyor Nihat Mete:

“Minareyi buradan, çarşının olduğu yerden taşıyacaklar. Bunun için de çarşıyı yıkacaklar. Biz başka bir yol bulsunlar istiyoruz. Ya da bizi mağdur etmeyecek şekilde bir olanak bulsunlar. Bize yeni konutların olduğu yerde dükkânlar yapmışlar, oraya taşınmamızı istiyorlar. Ama biz orada kime ne satacağız? Hangi turist gelecek oraya?”

Nihat Mete, arkada görünen minarenin taşınabilmesi için turistlere hizmet veren çarşının yıkılacağını söyledi.

'BİLİRKİŞİ DEVLETİN VERDİĞİ PARADAN DAHA AZINI ÖNERDİ'

Nihat Mete çarşıda kiracı. Bir kısım dükkân sahibinin dükkânları için verilen parayı almadığını belirterek, “Çünkü verilen para çok az” diyor. Mete, hem dükkân sahipleri hem de kiracıların bu haksızlığa karşı sonuna kadar direneceğini söylüyor.

Mete, ev sahiplerinin de benzer bir sıkıntı yaşadığını ifade ederek şunları söyledi: “Bazı ev sahipleri verilen paraya itiraz ederek mahkemeye başvurdu. Ancak mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi, devletin verdiği paradan daha azını önerdi. Böyle olunca geriye kalan ev sahipleri de mahkemeye başvurmaktan korktu. Çünkü devletin mahkemeye baskı yaptığını düşünüyorlar.”

Ilısu Barajı projesi yıllardır gündemde. Belki yüzlerce eylem gerçekleşti baraja karşı. Yurtdışından bazı şirketler, gösterilen hassasiyet nedeniyle baraj yapımındaki ortaklıktan vazgeçti. Ama Hasankeyflilerin de dediği gibi devlet aklına koyduğunu yapmakta ısrarlı. Olağanüstü Hal’in ilanından sonra baraj yapımı işine daha da hız vermiş görünüyor. İlk kez 1990’lı yıllarda gördüğüm Hasankeyf’i bir daha göremeyebileceğim duygusunu da belki bu hız nedeniyle ilk kez hissettim. Olanağınız varsa, uzaktan da olsa, dünya gözüyle görün Hasankeyf’i.