Zehra Doğan: Ben yapıyorum onlar imha ediyor, cezaevinde yaptığım şey performans sanatı
Tutuklu gazeteci ve ressam Zehra Doğan, yaptığı 20 resme cezaevi idaresinin el koyarak imha ettiğini, eserin kalıcılığından çok onu yapma aşamasına dikkat çekti: “Bir performans sanatı gerçekleştiriyorum, böylelikle ben yapıyorum onlar da el koyuyor, imha ediyor.”
DUVAR - Sokağa çıkma yasağı döneminde Mardin’in Nusaybin ilçesinde çizdiği resimleri sosyal medyada paylaştığı ve 10 yaşındaki bir çocuğun notlarını haberleştirdiği için tutuklanan gazeteci ve ressam Zehra Doğan'a 1 yıldan uzun süredir cezaevi yönetimi tarafından resim malzemeleri verilmiyor. O ise farklı bitkileri, diş macununu ya da regl kanını resim malzemesine dönüştürerek eserlerini üretiyor. Doğan, “Malzeme konusunda bolluk içerisindeyim hiç de yokluk çekmiyorum” diyor.
Cezaevi idaresinin yaptığı 20 resme el koyarak imha ettiği bilgisini paylaşan Doğan, işlerini anlık yapan bazı güncel sanatçılara işaret ederek, eserin kalıcılığından çok onu yapma aşamasına dikkat çekiyor ve ekliyor: “Bir performans sanatı gerçekleştiriyorum, böylelikle ben yapıyorum onlar da el koyuyor imha ediyor.
Doğan, cezaevinde nasıl ürettiğini ve daha birçok konuya ilişkin görüşlerini paylaştı:
141 gün diye adlandırdığınız tutsaklıktan sonra tekrar tutuklandınız, 141 güne 1 yıl daha eklenmiş oldu neler söylemek istersiniz?
Önceki tutukluluğumun ardından araya çok zaman girmeden yine tutuklandın. Şimdi de bir yılımı doldurdum. Zaman su gibi akıp geçiyorsa eğer burada ışık hızıyla geçiyor. Nasıl geçti anlamadım. Sürekli okuyup, yazıp, çiziyoruz. Siyasi tutukluların oturttuğu bir yaşam şekli var burada. Hiç bir anımı değerlendirmemezlik etmiyorum. Her gelen de bu yaşama ayak uyduruyor. Ben de oturmuş bu düzene uydum. Tutukluğuma dair söyleyeceğim tek şey, ülkenin son gidişatıyla beraber ortaya çıkan absürt komedi tadında yönetimin nefret duyduğu binlerce kişiden biri olduğumdur. Bu durumdan dolayı oldukça gururluyum. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki bugünün ‘suçluları’nın yarının haklıları olacakları ortadadır. Yaşamı sevmek, kendi varoluşunu anlamlandırmaktan geçer. Bir yıllık süre zarfında ben burada anlam katmayı, anlamı kendimde bütünleştirmeyi öğrendim.
'ÇİZDİKLERİME DAİR BASKILARA MARUZ KALIYORUM'
İmkansızlıklara mahkum edildiğiniz için sanatınızı ‘çok farklı’ araçlarla icra etmeye çalıştığınızı biliyoruz. Şimdi durum ne, resimlerinizi çizebiliyor musunuz yoksa aynı baskıcı tutum buna engel mi?
En çok resimlerime, çizdiklerime dair baskılara maruz kalıyorum. Aramalarda yazılan, çizilen her şey didik didik inceleniyor. Birçok aramada kendi yaptığım artan atıklardan, kuş dışkısından, regl kanından elde ettiğim boyalara el koyuyorlar. Yaptığım 20 resmime el koydular. Bana dönüşleri ise ‘yasak, imha ettik’ şeklinde oluyor. İmha etmek ne demek? Bombalı araç mı ki imha ediyorsunuz? Ama bu durumdan dolayı yoğun bir üzüntüye dahi kapılmadım, üzülmeye değmez bir durum. Onların üzülmeleri hatta utanç duymaları gerekiyor. Benim beslendiğim mücadele bana pes etmemeyi öğretmişse eğer ben de ona layık bir şekilde davranmak zorundayım. Bu benim kişisel duruşum değil inandığım mücadelenin gerekliliğidir.
Her ne yaparsan yap militanca yapmalısın. Çünkü ezilen bir halktansın. Ben olaya şöyle bakıyorum: imha ediyorlarsa, demek az buçuk sanattan anlamaya, vermek istediğim mesajı anlamaya başlamışlardır. Hem resimlerini, işlerini anlık yapan güncel sanatçılar var. Eserin kalıcılığından çok yapma aşamasından eylem aşamasındaki eylem biçimine dikkat çekiyorlar. El konulan işlerimi ondan sayıyorum. Bir performans sanatı gerçekleştiriyorum, böylelikle ben yapıyorum onlarda el koyuyor imha ediyor. Bu sanatı izleyen kitle de azımsanmayacak derecede. Otuzu aşkın kadın böylelikle sanatsal bir etkinliğe iştirak ediyorlar.
'KORKU ÖNEMLİDİR...'
Sanat sizin için ne ifade ediyor?
Yaptığınız işi çok iyi icra edersiniz, ortaya mükemmel işler çıkarırsınız. Ama bu tek başına yeterli mi? Vazgeçmenin, korkunun, endişenin kıyısına geldiğinizde verdiğiniz karardır önemli olan. Korku önemlidir, korkular ve şaşırmak. Bir şeylere beyinlerinizin hala uyuşmadığının belirtisidir. Asıl mesele korkmana rağmen pes etmemektir. Ben birçok kez inanılmaz korkmuş biriyim. Korkuyorum, korkularım şaşkınlıklarım var. Bundan dolayı da herhangi bir utanma hissi belirmiyor bende. Asıl utandığım şey vazgeçmek olur. Bu yüzden birilerine dair sarf edilen, yazılıp çizilen korkusuz tanımlanmasına katılmıyorum. Dediğiniz gibi vazgeçmemek, kararlı demek daha doğru bir kelime.
Resimlerimi yapmaya devam ediyor olmam belki de tam olarak inattan değil. Asıl inatçı onlar. Böyle saçma bir şeyden dolayı engellemeye çalışmak ahmakça bir inat. Birinin kafasına yastık dayayın sonra da ‘amma da inatçı çıktı, hala çırpınıyor nefes almaya çalışıyor’ demek ne kadar saçmaysa bu da böyle bir şey. Nefessiz kalan içgüdüsel olarak bir boşluktan sıyrılıp hemen nefes almaya çalışır. Yaşam nefesidir bu çünkü. Benimde nefesim sanattım. Ağzıma burnuma dayadıkları o koca ellerine karşı içgüdüsel olarak çırpınışımdır.
'SANAT HAKİKATİN TA KENDİSİ'
Sanatın ne olduğunu soranlara Picasso ‘ ne olduğunu bilsem kendime saklardım’ dermiş. Ama yine de kendimce bu soruya cevap getireceksem eğer: Sanat hakikatin ta kendisidir, onun yolunda savaşmaktır. İşte bu yüzden ona dair bir tanım yoktur. Çünkü hakikatin kendisi sanattır. Onu yalnızca ona varmak adına yanmayı göze alanlar bilir. Dört kelebeğin hikayesindeki gibi onu sadece dördüncü kelebek anladı, ama o da olduğunu dönüp anlatamadı. Çünkü hakikate eren gerçek bir eren onun ateşinde yanıp dönmeyendir. Benim kıblem sanattır, ama onun ne olduğunu tam olarak söyleyemem. Çünkü bende bilmiyorum.